Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/357 E. 2021/798 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2013/357
KARAR NO:2021/798

DAVA :TAZMİNAT
DAVA TARİH:02/12/2013
KARAR TARİHİ:11/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ilk kez 1973 yılında ve son olarak da 2012 yılında “Gıda-Kozmetik Kanalı Bayilik Sözleşmesi” imzalandığını, söz konusu sözleşmenin 1. maddesi ile sözleşmenin “tek elden satın alma sözleşmesi” olarak nitelendirilmişse de aslında içeriği bakımından bir “alt tek satıcılık sözleşmesi” niteliğinde olduğunu, sözleşme uyarınca müvekkili şirketin, davalı şirket tarafından dağıtımı üstlenilen ürünlerin … illerinde yeniden satımını gerçekleştirmek yükümlülüğü altına girdiğini, sözleşmeye göre müvekkili şirketin aldığı ürünleri sadece davalı şirketten alma zorunluluğu bulunduğunu, ayrıca davalı şirketin de sözleşme ile belirlenen bölgede ve yine sözleşme ile belirlenen ürünlerin, müvekkili şirketten başka birine satışını yapmadığını, yani davalı şirketin bu ürünlerin sözleşme ile belirlenen bölgede satışını yapabileceğini veya başkasına yaptırabileceğini, ancak bunu gerçekleştiremediğini, müvekkili şirketin buna rağmen kendi çabalarıyla davalı şirkete oldukça büyük bir müşteri portföyü kazandırdığını, müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin yaklaşık 39 yıl varlığını koruduğunu ve parasal yönden son derece büyük cirolara ulaştığını, müvekkili şirket tarafından 2000’in üzerinde farklı noktaya satış yapıldığını, 2001 yılında cironun yaklaşık 2.000.000,00-TL iken, 2012 yılında 20.000.000,00-TL olduğunu, ticari ilişkide güvenin söz konusu olduğunu, bu doğrultuda tüm mutabakatların aylık olarak yapıldığını, davalı tarafından istenen tüm bilgi ve belgelerin eksiksiz olarak ibraz edildiğini, fonlar ve karşılıkların davalı şirket tarafından belirlenen esaslara uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının davalı şirket yetkililerince kontrol edildiğini, hak edişlerin davalı şirket tarafınca yayınlandığını ve aylık mutabakat sonlarında faturaların kesildiğini, … otomasyon sisteminin sayımlarda uyum içinde olduğunu, müvekkili şirketin oluşturduğu portföyden, davalı şirketin sözleşme feshinden sonra da menfaat sağladığını, ürünlerin satışında 2011 Mayıs ve 2012 Mayıs ayları bölge ve … cirolarına bakıldığında, Türkiye çapında davalı şirketin %5 küçülmüş görüldüğünü, ancak müvekkili şirketin her yıl ciroyu arttırdığını, müvekkili şirketin bu başarılara imza atarken bu anlaşmaya ilişkin pek çok yatırım yaptığını, müvekkili şirketin toplam iş hacminin %25’ini davalı şirket ile arasındaki sözleşmeden yaptığı satışların oluşturduğunu, dolayısıyla yapılan haksız fesihten ötürü müvekkili şirketin oldukça güç duruma düştüğünü, davalı şirketin Aralık 2012 başında haksız olarak ve herhangi bir gerekçe göstermeksizin sözlü olarak sözleşmeye devam etmeyeceğini açıkladığını, müvekkili şirketin bu tür fesih bildiriminin geçerliliği olmadığını bilmesine rağmen ilişkiyi zedelememek adına olumlu yaklaştığını, ancak sözleşmeden kaynaklanan alacak ve maddi taleplerinden vazgeçmediğini, bilahare müvekkili şirketin davalı şirkete verdiği teminat mektuplarının iade edildiğini, davalı şirket lehine teminat olmak üzere tesis edilen tüm ipoteklerin fek edildiğini, bu işlemlerin davalı şirketin zararının bulunmadığını gösterdiğini, bu doğrultuda davalı şirkete haksız ve geçersiz fesih nedeniyle uğradıkları tüm zararlarının tazmin konusundaki taleplerini mahfuz tutarak ve denkleştirme tazminatı taleplerini havi … 34. Noterliği’nin 27/06/2013 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesinin keşide edildiğini, davalı şirketin ise … 2. Noterliği’nin 11/07/2013 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile itiraz ettiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 300.000,00-TL denkleştirme tazminatının, davalının temerrüt tarihi olan 11/07/2013 tarihinden itibaren % 13,75 oranından az olmamak üzere temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 05/04/2021 tarihli talep artırım dilekçesi ile talebini 5.255.649,98-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin müvekkili şirketçe feshedilmediğini, feshe dair müvekkili şirket tarafından herhangi bir şifahi yahut yazılı beyanda bulunulmadığını, denkleştirme tazminatının sözleşmenin yalnızca acente tarafından haklı sebeple sona erdirilmesinden sonra istenebileceğinin açık olduğunu, denkleştirme tazminatına hak kazanabilmek için; acentenin işletmeye bağladığı yeni müşterilerin sözleşme feshinden sonra işletmeye önemli çıkarlar sağlamakta olması gerektiğini, işletmeye acente tarafından yeni müşteri kazandırılmış olması ve sözleşmenin devam etmesi durumunda acentenin ücret alacak olması ve hakkaniyete uygun olması gerektiğini, ancak bu 3 koşulun da oluşmadığını, ürün siparişi verilmemesi nedeniyle sözleşmenin bizzat davacı şirket tarafından zımmen sona erdirildiğini, davacı şirketin sipariş vermekten imtina ettiğini, sevkiyatları yapmadığını, müvekkili şirketin kendilerine ulaşma çabasına karşılık vermediğini ve pazarlama faaliyetlerini yerine getirmediğini, davacı şirkete herhangi bir münhasırlık tanınmadığını, sözleşmenin, sözleşme konusu girişim ürünlerine ilişkin olarak bayinin faaliyet bölgesinde bayiye tek sağlayıcılık hakkını vermediğini, davacı şirketin müşterilerini müvekkili şirkete devretmediğini ve satış yapmaya devam ettiğini, başka bir deyişle davacı şirketin müşteri kaybetmediğini ve bir hak kaybının da olmadığını, taraflar arasındaki ilişki devam ederken 2013 yılının Haziran ayında davacı şirketin … unvanlı bir firma ile anlaştığını ve Ocak 2014’ten itibaren satışlara başladığını, hatta rakip firmaya Temmuz 2013’te … markası altında tuvalet kağıdı yaptırarak davalı şirketin müşterilerine satmaya başladığını, huzurdaki davada tek satıcılık ilişkisi bulunmadığını, müşteri portföyünün davacı şirket çabalarıyla %100 artmış olması iddiasının ispata muhtaç olduğunu ve portföy artışında müvekkili şirketin Türkiye çapındaki bilinirliği ve marka değerinin rolünün göz ardı edilemeyeceğini, davacı şirketin BOS kayıtlarını yanıltmaya yönelik eylemleri bulunduğunu, tapudan ipoteklerin fek edilmesi ve teminat mektuplarının iade edilmesi hususlarının tamamen müvekkili şirketin ticari ve mali takdiri olduğunu ve bu konunun dava ile hiçbir bağlantısı bulunmadığını, davacı şirketin yatırımlarının da tazminata hak kazanılmasına neden olamayacağını, ayrıca davacı şirketin sözleşmenin feshedilmiş olması sebebiyle yaptığı her türlü yatırım, çaba, emek, ticari organizasyonun boşa çıkması, 39 yıldır süren sözleşme ilişkisinin devam edeceğine olan inançla sayısız harcamalar yapması, ileriye dönük yatırımlar yapması ve bir çok iş teklifini reddetmesi ile ilgili iddialarının portföy tazminatı talebinin gerekçeleri olamayacağını, tüm bu nedenlerle davanın usul ve esas yönünden reddi ile davanın kötü niyetle açılmış olması sebebiyle müvekkili şirket ile 18.750,00-TL + dava değerinin %10’u şeklinde anlaşılmış bulunan avukatlık ücretinin davacı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesi nedeniyle denkleştirme tazminatı talebine ilişkin bulunmaktadır.
Mahkememizce, taraflar arasında değişik tarihlerde yapılmış “Bayilik Sözleşmeleri”, tarafların ticari defter ve kayıtları, mutabakat mektupları, düzenlenen faturalar, irsaliyeler, yapılan yazışmalar, gönderilen ihtarnameler dosyamız arasına alınmış, farklı bilirkişi heyetlerinden rapor ve ek raporlar temin edilmiştir.
Bilirkişiler … tarafından düzenlenen 28/01/2021 tarihli rapor ile 13/09/2021 tarihli ek raporda; taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde her ne kadar ilişki “Bayilik-Tek Elden Satın Alma” şeklinde nitelendirilmiş ise de TBK m. 19/1 hükmü çerçevesinde tarafların yaptığı iş ve işlemler ve özellikle fiili uygulama göz önüne alındığında, tarafların muradının ve fiili uygulamasının tek satıcılık ilişkisi yönünde olduğu, TTK m. 122/5 hükmü çerçevesinde “tekel hakkı veren” sözleşmeler kapsamında denkleştirme talebine hak verdirir bir sözleşme olarak değerlendirilmesi gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin sona erme nedeni hususunda uzlaşma olmamakla birlikte, her iki tarafın sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini karşılıklı şekilde yerine getirmemek suretiyle ve dolayısıyla yine fiili karşılıklı anlaşma (fiili ikale) ile sözleşmeyi sona erdirdiklerinin kabulü gerektiği, bu türden bir sona ermede taraflara herhangi bir kusur atfetme imkanının mevcut bilgi ve belgelere göre mümkün olmadığı, dolayısıyla sözleşmenin sona erme şeklinin denkleştirme talebine hak verdirir nitelikte olduğu, davacının kazandırdığı müşteriler sayesinde davalının menfaat elde etmeye devam ettiği ve hemen hemen tüm müşterilerin sonraki …/tek satıcı ile ticari ilişkiyi sürdürdükleri, ancak davacının sözleşmenin sona ermesi sonucu önceki müşteriler nedeniyle ücret isteme veya gelir elde etme hakkını kaybettiği, dolayısıyla denkleştirme talebi bakımından bu koşulun da gerçekleştiği, hakkaniyet açısından da davacıya denkleştirme ödemesi yapılması gerektiği, dolayısıyla davacının denkleştirme talebinin tüm koşullarının oluştuğu, denkleştirme akçesinin hesaplanması bakımından TTK m. 122/2’deki genel ilkenin esas alınması gerektiği, buna göre taraflar arasındaki son 5 yıllık ilişkide davacının elde ettiği prim ve ıskontolardan müşteriye yansıtılmayan prim ve iskontoların, başka bir deyişle sadece davacı gelirini oluşturan prim ve iskontoların esas alınması gerektiği, buna göre son beş yılda davacıya ödenen hedef ciro primleri ortalamasının 3.156-593,04-TL, girişim iskontosu ve peşinat iskontosu ortalamasının 2.099.056,94-TL, genel toplam ortalamasının ise 5.255.649,98-TL olduğu, davacı şirket üzerinden alt müşterilere yansıtılan iskontoların denkleştirme akçesi hesabında dikkate alınamayacağı, anılan nedenlerle 5.255.649,98-TL’nin davacının denkleştirme talebi için hesaplanacak azami denkleştirme akçesi olduğu, davalı sağlayıcıya açık bir kusur atfedilememesi, davalıya ait markaların belirli bir tanınırlık ve çekicilik düzeyine sahip oldukları hususları dikkate alındığında hesaplanan denkleştirme akçesi miktarından hakkaniyet gereği belirli bir oranda indirim yapılabileceği hususunun Mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde, acentelik sözleşmeleri bakımından düzenlenen (denkleştirme) portföy tazminatı aynı maddenin 5.fıkrası gereği, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanacaktır.
6102 sayılı TTK.nın 122. maddesi uyarınca denkleştirme tazminatı istenebilmesi için maddede aranan tüm koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Denkleştirme talebinde bulunabilmek için sözleşmenin sona ermesi yeterli olup, sözleşmenin hangi sebeple sona erdiğinin bir önemi yoktur. Sözleşme; sürenin son bulması, iflas, ölüm, kısıtlama veya feshi ihbarla sona ermiş olabilir. Sözleşmenin sona ermesinde acentenin kusurlu bir davranışının olmaması gerekir. Bundan başka tek satıcının sözleşmenin ifası sırasında sözleşmeye konu ürünün, markanın yayılmasına katkıda bulunarak müşteri çevresini oluşturması veya önemli ölçüde geliştirmesi ve sözleşmenin sona ermesinden sonra, tek satıcı tarafından oluşturulan müşteri çevresinden üreticinin yararlanmaya devam etmesi gerektiği gibi tek satıcının da, sözleşme sonrasında kendisinin oluşturduğu veya önemli ölçüde geliştirdiği müşteri çevresinden artık yararlanamaması gerekir.
Denkleştirme tazminatının belirlenmesinde TTK 122/2 maddesi dikkate alınacak olup, anılan hüküm gereği, tazminat, tek satıcının son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. Portföy tazminatı koşularının oluştuğunu ispat yükü tek satıcı olan davacıya, tazminat miktarının indirilmesi gerektiğinin ispatı ise davalıya aittir.
Dosya kapsamında bulunan taraflar arasındaki bayilik sözleşmeleri ile tarafların beyanlarından, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 1973 yılında başladığı ve son olarak 2021 yılında yapılan bayilik sözleşmesi ile devam ettiği, ticari ilişkinin 2012 yılı sonu itibariyle sona erdiği anlaşılmaktadır. 1973 yılında başlayan bayilik ilişkisinin … illerini kapsayan geniş bir bölgede gerçekleşmiş olduğu görülmektedir.
Taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesi hükümlerinin incelenmesinden, sözleşme ile, sözleşme konusu Girişim(…) ürünlerine ilişkin olarak …(… …)’nin ana faaliyet bölgesinde …’ye tek sağlayıcılık hakkını vermediği, Girişim’in sair yeniden satıcılar ile benzer yeniden satıcılık anlaşmaları akdedebileceği, ev dışı kullanım ürünlerinin(EDK) söz konusu olması durumunda kullanım amaçlı müşterilere doğrudan satış yapılabileceği, …’ye tek elden satın alma yeniden satma hakkı tanındığı, taraflar arasındaki diğer hak ve yükümlülüklerin ayrıntılı bir şekilde düzenlendiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, taraflar arasındaki ilişkinin yaklaşık 39 yıl sürmüş olması, ilişkinin yürütüldüğü alanın genişliği, bayilik ilişkisinin sürdüğü dönem boyunca davalı girişim tarafından, sözleşmesel engel bulunmamasına rağmen davacı dışında başka bir firmaya ürünlerin satım hakkı tanınmaması, kendisi tarafından da satış yapılmaması dikkate alındığında, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde her ne kadar ilişki “Bayilik-Tek Elden Satın Alma” şeklinde nitelendirilmiş ise de; 6098 Sayılı TBK m. 19/1 hükmü çerçevesinde tarafların yaptığı iş ve işlemler ve özellikle fiili uygulama göz önüne alındığında, tarafların muradının ve fiili uygulamasının tek satıcılık ilişkisi yönünde olduğu, 6102 Sayılı TTK m. 122/5 hükmü çerçevesinde “tekel hakkı veren” sözleşmeler kapsamında denkleştirme tazminatına hak verdirir bir sözleşme olarak değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Yine, taraflar arasındaki sözleşmenin sona erme nedeni hususunda uzlaşma olmamakla birlikte, her iki tarafın sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini karşılıklı şekilde yerine getirmemek suretiyle ve dolayısıyla yine fiili karşılıklı anlaşma (fiili ikale) ile sözleşmeyi sona erdirdikleri anlaşılmaktadır. Mevcut delillere göre sözleşmenin sona ermesinde taraflara herhangi bir kusur atfetme imkanı bulunmamaktadır. Davacı tarafın, denkleştirme tazminatı talep edebilmesi için sözleşmenin son ermesinde kusurlu olmaması gerekmekte olup, mevcut deliller kapsamında sona ermede davacının kusurlu olmadığı anlaşılmakla, denkleştirme tazminatı talep etme hakkı bulunduğu sonucuna varılmıştır. Taraf ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonunda düzenlenen bilirkişi raporları ve diğer deliller dikkate alındığında, davacının kazandırdığı müşteriler sayesinde davalının menfaat elde etmeye devam ettiği ve hemen hemen tüm müşterilerin sonraki …/tek satıcı ile ticari ilişkiyi sürdürdükleri, ancak davacının sözleşmenin sona ermesi sonucu önceki müşteriler nedeniyle ücret isteme veya gelir elde etme hakkını kaybettiği, dolayısıyla denkleştirme talebi bakımından bu koşulun da gerçekleştiği anlaşılmıştır. Bu itibarla, daha önce temin edilen bilirkişi heyetinin ayrık rapor sunmuş olması, talimat yoluyla alınan bilirkişi raporu ile ayrık rapor içeren heyet raporunun ve dosya kapsamına sunulan hukuki mütalaaların da değerlendirilmek suretiyle düzenlenen 28/01/2021 tarihli kök rapor ve 13/09/2021 tarihli ek raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu kabul edilerek, söz konusu kök ve ek rapor hükme esas alınmış ve bu raporlar ile tespit edilen miktarda, davacı tarafın davalıdan denkleştirme tazminatı talep edebileceği sonucuna varılmıştır. Davacının gösterdiği gayret ve başarısı ile kazandırdığı müşteri çevresinden, sözleşme sona erdikten sonra davalının faydalanacağı muhakkak ise de, davalının ulusal ve uluslararası düzeyde tanınan bir şirket olması, kendisine ait bir çok markanın bulunması, davacının başarısında davalının tüketici nezdinde bilinilirliğinin de önemli rol oynaması, taraflar arasındaki ticari ilişkinin çok eskiye dayalı olması dikkate alındığında tespit edilen denkleştirme tazminatı miktarı üzerinden % 20 oranında hakkaniyet indirimi yapılmasına karar verilmiştir. Mahkememizce tazminat miktarı üzerinden hakkaniyet indirimi yapılması nedeniyle, davanın reddedilen kısmı yönünden davacı aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE, 4.204.519,98-TL tazminatın 11/07/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Alınması gerekli 287.210,76-TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak 5.123,25-TL ve tamamlama harcı olarak 89.760,00-TL olmak üzere yatırılan toplam 94.883,25-TL harcın mahsubu ile bakiye 192.327,51-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan toplam 94.883,25-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan ve 24,30-TL başvurma harcı, 16.400,00-TL bilirkişi ücreti, 406,45-TL posta gideri olmak üzere toplam 16.830,75-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi AAÜT gereğince belirlenen 130.670,20-TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Tazminat miktarı üzerinden Mahkememizce re’sen hakkaniyet indirimi yapıldığından davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince, davacı ve davalı tarafından yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi sonrası talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/11/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır