Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/774 E. 2023/861 K. 13.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2023/774
KARAR NO:2023/861

DAVA :Tapu İptali Ve Tescil
DAVA TARİHİ:20/06/2022
KARAR TARİHİ:13/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket ile müvekkili arasında 15.09.2014 tarihli Gayri Menkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile davalı şirkete ait “İstanbul ili, Şişli İlçesi, … Mah., 3 Ada, 4 Pafta ve 3 nolu Parselde” bulunan ” …l” projesinde bulunan; A Blok … 4 Kat 74 Nolu Bağımsız Bölüm, A Blok … 9 Kat 183 Nolu Bağımsız Bölüm, A Blok … 35 Kat 655 Nolu Bağımsız Bölüm, A Blok … 12 Kat 261 Nolu Bağımsız Bölüm, A Blok … 24 Kat … Nolu Bağımsız Bölüm, A Blok … 10 Kat 201 Nolu Bağımsız Bölüm, A Blok … 2 Kat 41 Nolu Bağımsız Bölüm olmak üzere toplamda 7 Bağımsız Bölümün 5.781.200,00 TL bedelle; satılması ve 02/01/2018 tarihinde teslim edilmesi konusunda anlaşıldığını, taşınmazların teslim edildiğini ancak tapuda devir işlemlerinin gerçekleşmediğini, müvekkilinin tüm edimlerini yerine getirdiğini, bu nedenle müvekkilinin hak sahibi olduğu taşınmazların tapuda devri gerçekleşene kadar gayrienkuller üzerine davalının alacaklıları yahut bankalarca haciz ve ipotek şerhi konulmasının ve bağımsız bölümlerin cebri icra ile satışının önlenmesi dahil olmak üzere her türlü olası tasarruf işlemine engel olacak nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilmesini, iş bu ihtiyati tedbirin ve taşınmazların huzurdaki tapu tescil davasına konu olduğu hususunun,TMK. 1010. maddesi uyarınca tapu siciline şerh ve tescil edilmesini, müvekkilinin haklılık durumu ve tüketici oluşu nazara alınarak tedbir kararının teminatsız olarak verilmesini talep ettiklerini, Davanın devamı esnasında, olası haciz veya ipotek alacaklıları olan bankaların müvekkilinin hak sahibi olduğu bağımsız bölümleri satmaları tehlikesi olduğunu, ayrıca gayrimenkullerin tapusunun davalı şirket üzerinde olması nedeniyle, davalı şirketin taşınmazları devir ve temlik etme ihtimali bulunduğundan, müvekkilinin ayni hak talep sahibi olduğu konut nitelikli bağımsız bölümlerin tapu kütüğüne, ipotek ve davalı şirketin borçlarından ötürü haciz konulmasının ve bağımsız bölümün cebri icra yoluyla satışının önlenmesi ile, davaya konu mülkiyet hakkının kaybolması tehlikesi bulunduğundan üçüncü kişiler lehine temlik ve taşınmazı kayıtlayıcı her nevi tasarruf işleminin önlenmesi yönünde teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini, ihtiyati tedbirin ve taşınmazın mülkiyetinin davanın konusu oluşturduğu hususunun Türk Medeni Kanununun 1010. Maddesi Uyarınca tapu kütüğüne şerh verilmesini talep ettiklerini, satın alınan bağımsız bölümleri Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesine uygun olarak tapularının devredilmemesi bu konuda temerrüde düşülmesi nedeniyle müvekkilinin sözleşmeyi feshetme yetkisi olduğunu, müvekkilinin bu konuda her türlü yasal ve sözleşmesel haklarının saklı olduğunu, dava dilekçesinin aynı zamanda eksik ve ayıplı satış nedeniyle ayıp ihbar niteliğinde olduğunu, bu açıdan taşınmazların inşaatının bitmiş olması ve teslim edilen tüm dairelerin müvekkilince kiraya verilmiş olması nedeniyle davalının taşınmazı müvekkiline devir borcunun doğmuş olması nedeniyle mahkemece taşınmazların müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ettiğini beyanla; durumun aciliyeti ve vahameti nazara alınarak tapu tescil talebi açısından ihtiyati tedbir talebimizin kabulüne, fazlaya dair ve sair her türlü haklarımız saklı kalmak kaydıyla, Müvekkili tarafından 15.09.2014 tarihli Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesine dayanılarak bedeli ödenmek suretiyle satın alınan 7 adet bağımsız bölümün davalı şirket adına olan tapu kaydının iptali ile davacı müvekkili üzerine tesciline, 7 adet bağımsız bölüm üzerindeki ipoteklerin kaldırılmasına, gecikme nedeniyle tazminat bakımından, şimdilik 5.000 TL alacağın yasal faizi ile birlikte (alacağımız belirli hale geldiğinde netice-i talebimizi arttırma hakkımızı kullanmayı saklı tutarak) davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle;öncelikle görev yönünden mahkemenin görevsiz olduğunu, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davanın esası yönünden davacı tarafla müvekkili şirket arasında mülkiyeti müvekkili şirkete ait olan… Projesi, A Blok Rezidans, 4. Kat Kule 74 Nolu 9. Kat, 183 Nolu, 35. kat 655 Nolu, 12. Kat 261 Nolu, 24. Kat 483 Nolu, 10. Kat 201 Nolu ve 2. Kat 41 Nolu 7 adet bağımsız bölümlerin 4.625.810 -TL karşılığında satışı için sözleşmeler akdedildiğini, davacının taşınmazları alırken ticari saikle hareket ettiğini, tüketici sıfatıyla/saikiyle hareket etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olacağını, bu nedenle görevsizlik itirazlarının kabul edilerek mahkemece görevsizlik kararı verilmesini, Davacının bedel iadesi talebinin zorunlu arabuluculuğa tabii olduğunu, arabuluculuğa başvurulmadığından dava şartı eksikliği nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı tarafla 74 nolu, 183 nolu, 655 nolu, 261 nolu, 483 nolu, 201 nolu ve 41 nolu bağımsız bölümlerin satımı için sözleşme yapıldığını, Satış vaadi sözleşmelerinde belirtilen bağımsız bölüm numaraları resmi ruhsat işlemleri nedeni davacının da imzalı kabul beyanı ile 74 Nolu bağımsız bölüm- 168, 83 Nolu bağımsız bölüm- 273, 655 Nolu bağımsız bölüm-706, 261 Nolu bağımsız bölüm-348, 483 Nolu bağımsız bölüm-552, 201 Nolu bağımsız bölüm-289, 41 Nolu bağımsız bölüm-136, olarak değiştirildiğini, davacının sözleşmelere konu taşınmazlara ilişkin borcunu vadesinde ödemediğni, temerrüde düştüğünü ve vade farkı borçlarını ödemediğini, davacının, müvekkili şirkete 7 adet sözleşme için toplam 4.626.065TL ödeme yaptığını, 7 adet sözleşmenin toplam tutarının ise 4.625.810-TL olduğunu, 255 TL ödemenin halen eksik olduğunu, bununla birlikte davacının halen; 146.031-TL tutarında vade fakından kaynaklanan borcunun devam ettiğini, davacının tapu devri için gerekli ödemeleri yapmadığından tapuların devredilemediğini, davacıya geç teslim yapılmadığından davacının gecikme nedeniyle tazminat talebi kabul edilemez olduğunu, davacının “BORÇSUZLUK BELGESİ” adı altında mahkemeye sunduğu yazının, davaya konu taşınmazların satış bedeline yönelik olmadığını, davacının ihtiyati tedbir talebinin hukuka, usule ve yasaya aykırı olduğunu beyanla öncelikle davacının görevsizlik nedeniyle usulden reddine, Davacının gecikme nedeniyle tazminat talebinin zorunlu arabuluculuğa tabii olması ve bu talebe yönelik arabulucuya başvurulmadığından bu talep yönünden dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden redine, usule ve yasaya aykırı ihtiyati tedbir talebinin reddine, haksız, mesnetsiz, gerçeğe aykırı ve kötüniyetli iddialarla açılan işbu davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından davalı şirket aleyhine açılan Tapu İptali ve Tescil davasıdır.
… Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 27/09/2023 tarih, 2023/… esas ve 2023/… Karar sayılı ilamında; “….Dava, yükleniciden bağımsız bölüm satın alan kişinin açmış olduğu tapu iptali ve tescil – tazminat davası olup,… 6502 sayılı Kanunun 3. maddesi (I) bendinde “Gerçek veya tüzel kişilerle tüketiciler arasında kurulan eser sözleşmelerini tüketici işlemi kapsamına almıştır. Kanunun 73/1. maddesi ise tüketici işlemlerinden doğan davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirlenmiştir. 6502 sayılı Kanunun 3. maddesi gerekçesinde eser sözleşmelerinin kanun kapsamına alınmasına ilişkin herhangi bir açıklama getirilmemiştir. Ancak, kanunun sistematiği nazara alındığında kanunda zikredilen eser sözleşmelerinden kastın; ticari ve mesleki olmayan amaçlarla, salt kişisel ihtiyaçları için kullanma ve tüketme amacıyla gerçek ve tüzel kişi ile tüketici arasında yapılan eser sözleşmeleri olduğu anlaşılmaktadır. Konut alım-satımına dair uyuşmazlıkların 6502 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için tüketicinin malı satın alma amacı çok büyük önem taşımaktadır. Yasa, nihai tüketici tarafından kullanım amacı ile alınan konut ve tatil amaçlı taşınmazlar yönünden geçerlidir. Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yatırım amaçlı alım, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur. Hal böyle olunca davacının satın alma amacının araştırılarak, nihai amacının kişisel ihtiyaç için kullanmak mı yoksa yatırım amaçlı olarak edinme mi belirlenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/13-… Esas – 2018/… Karar sayılı ilamında “…başka bir anlatımla tüketici işlemi yönünden belirleyici olan, satın alınan mal veya hizmetin sayısı veya bedeli değil, tüketicinin mal veya hizmeti satın alırken ticari veya mesleki amaç ile hareket etmemesi ve yine, kendi ihtiyacı için kullanması ya da tüketmesidir. Bu durum, hukuki işlemin yapılmasında gözetilen amaç olup bu çerçevede kanun uygulayıcısı, önüne gelen uyuşmazlık yönünden alıcının tüketici sıfatını taşıyıp taşımadığını değerlendirmek ve kamu düzenine ilişkin görevle ilgili normları uygulamak zorundadır. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 30.06.2010 tarihli, 2010/14-358 E. 2010/353 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır…” şeklinde kararı mevcuttur….” şeklindedir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin 22/09/2022 tarih, 2022/… esas ve 2022/… karar sayılı ilamında; “… Dava konut satış sözleşmesinden (yüklenicinin temlikinden) kaynaklanan tapu iptali ve her türlü takyidattan ari tescil, olmadığı taktirde rayiç bedelin tahsili istemine ilişkindir. 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsamaktadır. Konut satış sözleşmeleriyle devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri de kanun kapsamına alınmıştır. Anılan kanunun 3. maddesinin (k) bendindeki tanıma göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (1) bendindeki tanıma göre de tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 73. maddesinin (1) bendi gereğince de bu kanun uygulaması ile ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılması gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere 4077 sayılı Kanunun 3.maddesinin ilk şeklinde “mal” kavramı “ticaret konusu taşınır eşya” olarak tanımlanmışken 4822 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle bu tanım genişletilmiş; diğer unsurlar yanında ” alış-verişe konu olan konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar” da mal kavramına dahil edilerek, bunlar da tüketici hukukunun kapsam ve koruması altına alınmıştır. Eş söyleyişle, 4822 sayılı Kanunla, tüketicinin korunacağı alanlar genişletilerek; konut ve tatil amaçlı taşınmazlar da bu Kanun uygulamasında mal olarak kabul edilmiştir. Kanunun uygulanabilmesi için bu taşınmazların satıcısının ticari veya mesleki faaliyeti kapsamında bu malı sunuyor olması ve alıcının da bunları konut amacıyla satın alması gerekli ve yeterlidir. Kanunda konutun tamamlanmış olup olmadığı yönünden bir ayırıma gidilmemiş; konut amaçlı taşınmaz mal ifadesiyle kullanım amacının konut olması yeterli bulunmuştur. Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı Yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Konut alım-satımına dair uyuşmazlıkların 6502 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için tüketicinin malı satın alma amacı çok büyük önem taşımaktadır. Yasa, nihai tüketici tarafından kullanım amacı ile alınan konut ve tatil amaçlı taşınmazlar yönünden geçerlidir. Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yatırım amaçlı alım, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur. Somut olayda; davacı, davalı müteahhit ile imzalanan 24/06/2019 tarihli satış sözleşmesi gereğince tapu iptali ve her türlü takyidattan ari tescil, olmadığı taktirde rayiç bedelin tahsili isteminde bulunmuş olup taşınmaz daire niteliği ile davalı adına tapuda kayıtlıdır. Davalının yüklenici-müteahhit olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı, davacının taşınmazı yatırım ve kâr amaçlı satın aldığını, tüketici sıfatı taşımadığını ileri sürmüş ise de bu konuda somut her hangi bir delil bulunmamaktadır. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının taşınmazı yatırım ve kar amaçlı satın aldığı, tüketici sıfatını taşınmadığını ispatlanamamıştır. Ayrıca tüketicinin kendisi yada ailesinin kullanımı için birden fazla daire alması da bu sıfatını ortadan kaldırmayacaktır. Bu durumda dosyada aksi iddia ve ispat edilmediğinden davacının taşınmazı kullanım amacıyla aldığı ve dolayısı ile tüketici konumunda olduğunun kabulü gerekir. O halde davaya bakmakta görevli mahkeme Tüketici Mahkemeleri olup İstanbul Anadolu … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararı ve gerekçesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekir. İlk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, kamu düzenine aykırılık teşkil eden bir hususa da rastlanmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiğ kanısına varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” şeklindedir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 23/11/2021 tarih, 2021/… esas ve 2021/… karar sayılı ilamında; “…Dava, devremülk sözleşmesinin hükümsüzlüğünün/ geçersizliğinin tespiti ile satım bedelinin iadesi ve taşınmazların tapularının davalıya verilmesi istemine ilişkindir… Mahkemelerin Görevi konusu,HMK 114/1-c gereğince kamu düzeni ile ilgili dava şartlarından olup mahkemelerce yargılamanın her aşamasında resen ele alınması gereken bir husustur. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasanın 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi ise; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Somut olayda dava konusu uyuşmazlık devre mülk sözleşmelerinden kaynaklanmakta olup davalıdan birden fazla daireyi (Somut işbu davada toplam 5 adet taşınmaz/devre mülk sözleşmesi/satım sözleşmesi dava konusu edilmiştir) satın alan davacının 6502 Sayılı Yasanın 3/k bendinde belirtilen ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ya da tüzel kişi olarak değerlendirilemez. Dairemizce Uyap kayıtlarının incelenmesi neticesinde davacının potansiyel vergi mükellefi olduğu da görülmüştür.Bu nedenlerle eldeki davayı/uyuşmazlığı inceleme görevi Tüketici Mahkemesine ait olmayıp, HMK 2. Maddesi gereğince genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. ” şeklindedir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin 17/11/2021 tarih, 2021/… esas ve 2021/… karar sayılı ilamında; “….Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir….28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun” (TKHK) 2. maddesinde Kanunun kapsamı “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3/1 maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır. Bir hukukî işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukukî işlemin olması gerekir. Somut olayda, birleşen dosyada davacı tarafından, davalı inşaat şirketinin yaptığı projeden gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile 34 adet konutun satın alınması hususunda sözleşme imzalandığı anlaşılmış olup, alınan konut sayısı itibari ile birleşen dosya davacının yatırım amacıyla hareket ettiği, duruşmadaki beyanında da bu husun vurgulandığı, ayrıca vatandaşlık kazanmak adına da hareket edildiğinin belirtildiği, asıl davadaki davacının ise birleşen dosya davacısının satın alma vaadi sonrasında temlik alan kişi konumunda olduğu, asıl temel ilişkinin birleşen dosyadaki satış vaadi sözleşmesi olduğundan, asıl dosyadaki taraf uyuşmazlık ikincil nitelikte olması, bu dosyada da tarafların tüketici konumunda bulunmaması nedeni ile uyuşmazlığın genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde çözülmesi gerekmektedir.” şeklindedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. Görev kamu düzeni ile ilgili dava şartı olduğundan (HMK m. 114/c) iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur (HMK m. 115/1). Bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ise bu görevsizlik kararı, dosyanın gönderildiği mahkemeyi bağlamaz. Bu mahkeme de kendisinin görevli olmadığına ve ilk mahkemenin görevli olduğuna karar verebilir. (Yargıtay 8 HD. 2019/699 Esas 2020/4277 Karar sayılı ilamı)
Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davacı tarafça davalı … Yapı İnşaat …A.Ş. ile 15/09/2014 tarihli Gayri Menkul Satış Vaadi Sözleşmesine istinaden” Skyland İstanbul” projesi kapsamında (7)yedi adet bağımsız bölümün satılması konusunda anlaşıldığı, davalı tarafça sözleşeme gereğince devir ve teslimlerin yapılmadığı gerekçesiyle iş bu davanın açıldığı, her ne kadar Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davacı vekili davacı asilin limited şirket sahibi olduğu ve ticari amaçla bağımsız bölümlerin alındığı hususunu belirttiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiş ise de; davacı asilin tacir olmadığı, taleplerin TTK’da sayılan mutlak ticari dava türlerine girmediği, yapılan sözleşmenin ticari işletmeleriyle ilgili de olmadığı bu haliyle nisbi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, yine davacı asilin yatırım amacıyla dava konusu taşınmazları satın almak istemesinin de davayı ticari davaya dönüştürmeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan sözedilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görevi kapsamında kaldığı anlaşılmakla; açılan davanın HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-c maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna, …. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından da görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle …. Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından dosyanın taraflarca istinaf edilmediği takdirde merci tayini için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-c maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna,
2-…. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından da görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle …. Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından dosyanın taraflarca istinaf edilmediği takdirde merci tayini için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne GÖNDERİLMESİNE;
Dair, taraf vekillerinin yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/12/2023

Katip …

Hakim …