Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/426 E. 2023/700 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2023/426
KARAR NO :2023/700

DAVA:Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ:01/07/2023
KARAR TARİHİ:19/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … … …’ın 04/06/1992 tarihinde … ile evlendikten sonra gayrı menkul proje ve yatırımlarını gerçekleştirmek için evlilik birliği içinde pek çok şirketin kuruluşunda yada kurulmuş şirketlerin hissedarı olarak, bu şirketlerin yönetiminde bulunan başarılı bir mimar ve iş kadını olduğunu, %40 hisse payına sahip olduğu şirketlerden birinin de … ve Ticaret A.Ş. olduğunu, şirket yönetim kurulu tarafından müvekkili … … …’a, 02.06.2023 tarihinde saat: 11:30 ‘da Olağan Genel Kurul Toplantısı yapılacağı daveti gönderildiğini, Olağan Genel Kurul Toplantısına, davacı müvekkilinin noter onaylı vekaletname ile vekilinin, diğer hissedarların da, asaleten/vekaleten katılımla, Hazirun cetveli imzalanarak toplantının gerçekleştiğini, diğer hissedarların vekaleten katılımlarına ait vekaletnameleri taraflarına sunulmadığını, bu nedenle, Genel Kurul Toplantısına, vekaleten katılan tüm hissedarların vekaletnamelerinin davalı şirketten istenmesini, toplantı tutanağının 2.maddesinde; toplantı başkanlığına ve tutanak yazmanlığına müvekkil davacı vekilinin vekaleten olumsuz oy kullanarak muhalefet ettiğini, 3.maddesinde divan heyetine yetki verilmesine müvekkil davacı vekilinin vekaleten; ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….sayılı dosya üzerinden … … …’a ait %40 hissesinin aidiyetinin tespiti davası derdest olduğundan bu sebepten dolayı, Genel Kurul Kararına itiraz ediyoruz yeklinde muhalefet şerhi ile olumsuz oy kullandığını, 4.maddesinde; 2020, 2021 ve 2022 yıllarına ait Yönetim Kurulu Faaliyet Raporuna, vekaleten ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….sayılı dosya üzerinden … … …’a ait %40 hissesinin aidiyetinin tespiti davası derdest olduğundan bu sebepten dolayı, Genel Kurul Kararına itiraz ediyoruz şeklinde muhalefet şerhi ile olumsuz oy kullandığını, bu nedenle dava konusu, 02.06.2023 tarihli Genel Kurul Toplantısında gündem maddesine, davaların derdest olduğuna dair madde konmadan ve bu husus tartışılmadan yapılan, Genel Kurul Toplantısı ve bu toplantıda alınan kararların usule aykırı olup, yok hükmünde olduğunu, bu hususun davacı müvekkilinin %40 hissesinin kesinleşmeyen mahkeme kararına rağmen açılan davadan feragat söz konusu değilken, yapılan Genel Kurul ve alınan Kararların, TTK 447 maddesine aykırılık taşıdığını ayrıca, TMK’nın 2.maddesinde ki dürüst davranma kuralınında ihlaline neden olduğunu, zira davacı müvekkilinin %40 hissesi ile yönetimde olmasının engellendiğini, %5 hisseli pay sahibinin yönetimde ahzu kabz yetkisi dahil olmak üzere şirketi sınırsız olarak temsil ve ilzam etmesine karar verilmesinin TTK hükümlerine ve usule aykırı olduğunu, 5.maddesinde 2020, 2021 ve 2022 faaliyet yıllarına ait bilançolarının karla kapatıldığı açıklanmasına rağmen kar payı dağıtılmamasına karar verilmesinin TTK gereğince kabul edilemez olup, müvekkilinin hak gaspına uğradığının tartışmazız olduğunu, vekaleten; ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….sayılı dosya üzerinden … … …’a ait %40 hissesinin aidiyetinin tespiti davası derdest olduğundan bu sebepten dolayı, Genel Kurul Kararına itiraz ediyoruz şeklinde muhalefet şerhi ile olumsuz oy kullandığını, 6.maddesinde yönetim kurulu’nun 2020, 2021 ve 2022 faaliyet yılları ibrasına da, vekaleten; ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….sayılı dosya üzerinden … … …’a ait %40 hissesinin aidiyetinin tespiti davası derdest olduğundan bu sebepten dolayı, Genel Kurul Kararına itiraz ediyoruz şeklinde muhalefet şerhi ile olumsuz oy kullandığını, 7.maddesinde yönetim kurulu seçimine de, vekaleten; ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E.sayılı dosya üzerinden … … …’a ait %40 hissesinin aidiyetinin tespiti davası derdest olduğundan bu sebepten dolayı, Genel Kurul Kararına itiraz ediyoruz şeklinde muhalefet şerhi ile olumsuz oy kullandığını, 8.maddesinde murakıp seçimine de, vekaleten; ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….sayılı dosya üzerinden … … …’a ait %40 hissesinin aidiyetinin tespiti davası derdest olduğundan bu sebepten dolayı, Genel Kurul Kararına itiraz ediyoruz şeklinde muhalefet şerhi ile olumsuz oy kullandığını, 9.maddesinde, TTK 395 ve 396 maddelerin kabulüne karşı da, vekaleten; ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….sayılı dosya üzerinden … … …’a ait %40 hissesinin aidiyetinin tespiti davası derdest olduğundan bu sebepten dolayı, Genel Kurul Kararına itiraz ediyoruz şeklinde muhalefet şerhi ile olumsuz oy kullandığını, müvekkili davacı … … …’ın elindeki hisselerine (hisse oranıyla ikinci büyük hissedardır) rağmen yönetimde söz sahibi olmamasının, hisselerin geçersiz kararlarla azınlığa düşürülmesinin dava konusu olayda apaçık göründüğünü, davacı müvekkilinin yönetimde bulunmaması için yapılan haksız ve hukuka aykırı işlemlerden sonra, azınlık hissesine sahip … …’ın sınırsız temsil yetkisi ile seçimi ve devamında, %5 hisseli Yönetim Kurulu Başkanına umumi surette ahzu kabz yetkisi de dahil olmak üzere şirketi her hususta en geniş şekilde sınırsız olarak temsil ve ilzam etmesine karar verilmesinin, TTK hükümlerine ve usule aykırı olduğunu, bu kararla müvekkilinin %40 hisse payının korunmadığı amacının bu payı, hukuka aykırı işlemle, müvekkilinin hak gaspına yol açtığı hususunu şüpheye gerek bırakmayacak şekilde açık olduğunu, bu iddialarının şirketin aile şirketi olmasına rağmen, kar payı dağıtılmamasına ama huzur hakkı ödenmesi kararıyla kanıtlandığını, açıklanan nedenlerle, hukuka uyarlılığı bulunmadığı taraflarınca somut delillerini sundukları, 02.06.2023 tarihli Genel Kurul Kararı’nın öncelikle, yürütülmesinin verilecek ihtiyati tedbir kararı ile geri bırakılmasını kararın yok hükmünde olduğunun tespiti ve hak gasbına neden olan davalı şirkete kayyım atanması talepli huzurda ki davayı açmak zorunda kaldıklarını, 02.06.2023 tarihinde yapılan 2020, 2021 ve 2022 faaliyet yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Kararlarının yokluğunun (butlan) tespitine, yoklukla malül 02.06.2023 tarihli Genel Kurul Kararının yürütülmesinin verilecek ihtiyati tedbir kararı ile geri bırakılmasına, TMK’nın 2.maddesinde ki “dürüst davranma” kuralına aykırı davranarak hak gasbına neden olan usulüne uygun Genel Kurul yapmayan davalı şirkete Genel Kurulları yapmak ve dava sonuna kadar şirket menfaatlerini korumak üzere Kayyım atanmasına, hukuka aykırı olarak, kesinleşmeyen hisse aidiyeti davasına rağmen usulsüz kararlarla, şirketi şahsi menfaatlerine uygun yönetmek için mesnetsiz, gayrı ciddi karar alan şirket yetkililer için savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 02.06.2023 tarihinde yapılan (2020, 2021 ve 2022 faaliyet yıllarına ilişkin) Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan kararların, hiç bir şekilde TMK’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüst davranma kuralına aykırı olmadığını, davacı yanın, dava dilekçesinde 02.06.2023 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan kararlara yer verdiğini, bunun dışında genel kurulun iptalini gerektirecek ve TMK’nun 2. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralına aykırı bir şey gündeme getirmediğini ve hiç bir somut sebep gündeme getirmeden, genel kurul kararlarının iptalini talep ettiğini, Türk Medeni Kanunu’nun 2. Maddesi hükmünün; herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz şeklinde olduğunu, müvekkili firmanın, yasanın buyurduğu şekilde ve usulde, 2020, 2021 ve 2022 yıllarına ait olağan genel kurul toplantısını yaptığını, toplantıyı yapmadan önce usulüne uygun olarak tüm ilgililerin toplantıya çağrıldığını ve %100 katılım ile toplantının yapıldığını, şirket genel kurulunun, çoğunluk kararıyla, davacı yan dışında başka birini yönetici seçtiğini, genel kurulun başkasını yönetici seçmesinin hiç bir şekilde davacı yanın azınlığa düşürüldüğü anlamına gelmediği gibi bu durumun hiç bir şekilde şirket genel kurulunun iptal sebebi olarak ileri sürülemeyeceğini, davacı yanın bunu neden gündeme getirdiğinin taraflarınca anlaşılamadığını, müvekkil firmanın 01.06.2023 tarihinde yapılan genel kurul toplantısının yapılmasında usule ve yasaya aykırı hiç bir durum söz konusu değil iken Genel Kurulun T.M.K.’nun 2. maddesinde ki dürüst davranma kuralına aykırı olduğunu iddia etmenin mümkün olmadığını, kaldı ki, davacı yanında, dürüst davranma kuralını soyut olarak gündeme getirdiğini ancak bununla ilgili somut hiç bir şey de gündeme getiremediğini, davacı yanın soyut beyanlarla genel kurul kararlarının iptalini talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, dava konusu olayda, T.M.K.’nun 2. maddesinde ki dürüst davranma kuralına aykırı olan, müvekkili firma tarafından yapılan genel kurul toplantısının değil, usul ve yasaya uygun yapılan genel kurulun iptali için dava açılması olduğunu, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayısına kayıtlı olarak görülmekte olan davada, davacı yanın %40 hissenin aidiyetinin kime ait olduğununun tespitinin talep ve dava edildiğini, müvekkili firmanın, 05.07.2006 tarihinde yapılan yönetim kurulu toplantısında alınan … nolu kararla; firmanın hisseleri için geçici hisse senedi ilmühaberi bastırılmasına karar verildiğini, bu kararın herhangi bir itiraza uğramadığını, iptaline yönelik bir başvuru olmadığını ve davada açılmadığını, yönetim kurulu kararının, delil listesi ekinde dosyaya ibraz ettiklerini, sözü geçen yönetim kurulu kararının uygulanarak hisse senedi ilmuhaberleri bastırıldığını ve hissedarlara dağıtıldığını, kısaca, müvekkili firmanın hisselerinin, hisse senedi ilmühaberi ile temsil edildiğini, müvekkili firmanın %40 hissesine ait hisse senedi ilmühaberlerinin, dava dışı … ve …’ın elinde olduğunu, şirket kayıtlarında ise davacı … … …’nun %40 hissenin sahibi göründüğünü, davacı yanın da beyan ettiği üzere, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E sayısına kayıtlı olarak … ve … … tarafından, … … …’na karşı açılmış olan davada, müvekkili firmanın %40 hissesinin aidiyetinin tespitinin talep ve dava olunduğunu, bu davada karar verildiğini, ancak verilen kararın istinaf edildiği için davanın halen derdest olduğunu, firmanın %40 hissesinin kime ait olduğunun açılan bu dava sonucunda belli olacağını, müvekkili firmanın hisseleri ile ilgili bu karmaşanın, müvekkili firmanın aile firması olmasından kaynaklandığını, zira, müvekkili firmanın bir aile şirketi olduğunu, hazirun cetvellerine ve pay defterine şirket muhasebecileri tarafından bazı kayıtlar düşülmüşse de, bu kayıtlar ile ilgili yönetim kurulunun onayı ve/veya imzası bulunmadığını ve kayıtların usulüne uygun tutulmadığını, aile üyelerinin birbirlerine güveninden dolayı, müvekkili şirketin genel kurul toplantılarına kimin katılıp katılmadığının, kimin ne kadar hissesi olduğunun hiç kimse tarafından dikkate dahi alınmadığını, %40 hissenin kime ait olduğu belli olmadığından, genel kurul toplantılarına, şirket kayıtlarında ismi görülen davacı yanın toplantıya davet edildiğini, davacı yan tarafından gündeme getirilen bu hususun huzurdaki dava ile bir ilgisi bulunmamasına rağmen, davacı yan tarafından gündeme getirildiği için açıklama yapma gereği duyulduğunu, davacı yanın, müvekkili firmanın 2020,2021 ve 2022 faaliyet yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul Kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitini isterken aynı zamanda butlanını da istediğini, ancak, T.T.K.’na göre yokluk ve butlanın iki farklı hukuki kavram olduğunu, 02.06.2023 tarihli olağan genel kurulun ve bu kurulda alınan kararların kanuna, ahlaka, adaba ve kamu düzenine aykırı olduğunu iddia etmenin mümkün olmadığını, kısaca ve özetle; dava konusu olayda genel kurul kararlarıyla ilgili olarak butlandan da bahsetme imkanı da bulunmadığını, müvekkili firmanın yönetim kurulunun da tedbir talebiyle ilgili olumsuz görüş bildirdiğini, bütün bu sebeplerden dolayı, davacı yanın ortaklar kurulunda alınan kararların yürütülmesinin durdurulması için ihtiyati tedbir talebinde bulunmasının yasal olarak mümkün olmadığını, davacı yanın huzurdaki davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, usule ilişkin kararın yok hükmünde olduğunu iddia etmeninde mümkün olmadığını, davacı yanın, açmış olduğu davada, esasa ve usule ilişkin karar ayrımı yapmaksızın, 02.06.2023 tarihli genel kurulda alınan tüm kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini talep ettiğini, oysa, 02.06.2023 tarihli genel kurulda usule ilişkin bir takım kararlarda alındığını, bilindiği üzere, genel kurul toplantılarında alınan usule ilişkin kararların ömrünün en çok ilgili genel kurul toplantısı ile sınırlı olan kararlar olduğunu ve usule ilişkin kararların butlanının talep edilmesinin, hukuki yarar yokluğu nedeniyle mümkün olmadığını, davacı yanın davasının bu bakımdan da yerinde olmadığını, davacı yanın, 02.06.2023 tarihli genel kurulunun yoklukla malül olduğunu beyan ederek müvekkili firmanın organsız olduğunu beyan ettiğini, ancak 02.06.2023 tarihli genel kurul kararlarının yoklukla malül olduğuna dair herhangi bir mahkeme kararı v.b. Olmadığını, davacı yanın da müvekkili firmanın genel kurul kararlarının yoklukla malül olduğuna karar verme hak ve yetkisi olmadığını, müvekkili firmanın yönetim kurulunun da görevinin başında olduğunu ve firmanın hiçbir şekilde organsız olmadığını, davacı yanın, göz göre göre gerçekleri saptırmaya çalıştığını, yasal düzenlemeye göre gerek anonim şirket organlarının iş göremez hale gelmesi, gerekse şirketin organsız kalması durumlarında mahkemelerden şirket için kayyım atanması istenebiliyor olsa da dava konusu olayda bu şartların hiç birisinin olmadığını, müvekkili firmanın organlarının iş başında olduğunu ve açılan dava ve davada ileri sürülen asılsız iddialardan dolayı müvekkili firmanın işleyişinin hiçbir şekilde etkilenmediğini, bu sebepten dolayı, davacı yanın kayyım talebinin de yerinde olmadığını, açıklanan tüm bu sebepler ve mahkeme tarafından resen dikkate alınacak diğer gerekçelerle öncelikle davacı yanın, 02.06.2023 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yürütmesinin ihtiyati tedbir kararı ile geri bırakılması yönündeki talebinin reddine, davacı yanın, yasal bir dayanağı bulunmayan kayyım talebinin reddine, davacı yanın, haksız iddialarla açılan mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ile ve vekalet ücretlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; davalı şirketin 02/06/2023 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan kararların yokluğunun tespiti talebinin sübut bulup bulmayacağı noktasında toplanmış olduğu görüldü.
DELİLLER;
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davalı şirketin sicil kayıtları celp edilmiştir.
Davalı şirkete müzekkere yazılarak; 02/06/2023 tarihli Genel Kuruluna ait toplantı tutanağı, hazirun cetveli, toplantıya vekaleten katılanların vekaletnameleri, davacıya ait muhalefet şerhleri, davete ve gündeme ilişkin belgeler ile diğer tüm belgelerin onaylı örnekleri celp edilmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak … Esas sayılı dosya uyap üzerinden celp edilmiştir. Dosyanın incelenmesinde; davacılarının …, davalısının … Şirketi ve … … olduğu, davanın şirket hisseleri ile ilgili tespit, pay defterine kayıt veya bedelinin tahsili davası olduğu, davacılar tarafından davalı şirketteki davalı … … … adına kayıtlı %40 hissenin kendilerine ait olduğunun tespiti talebi ile açmış oldukları davanın reddine karar verildiği ve kararın istinaf edilip henüz kesinleşmediği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacının %40 hisse payına sahip olduğunu belirttiği davalı şirketin 02/06/2023 tarihinde yapılan 2020, 2021, 2022 faaliyet yıllarına ait Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda alınan 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 nolu gündem maddelerine “…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosya üzerinden … …’e ait %40 hissenin aidiyetinin tespiti davası derdest olduğundan bu sebepten dolayı da Genel Kurul Kararı’na itiraz ediyoruz ” şerhi ile muhalefet yazdırdığı, buna istinaden de davalı şirketin Genel Kurul Kararları’nın hisse payı tespitine yönelik derdest dava sonuçlanmadan ve bu davalara ilişkin yönetim kurulunun bir kararı olmadan genel kurul kararı alınmasının TTK hükümlerine aykırı olduğu, kararın yok hükmünde olduğunun tespiti talebi ile eldeki dava açılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/11-701 Esas 2022/275 Karar sayılı ilamı aşağıdaki şekildedir.
“Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle genel kurul kararlarının hükümsüzlüğü hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Hukukî işlem, bir veya birden çok kişinin hukuk düzeninin öngördüğü sınırlar içinde gerektiğinde diğer unsurlarla birlikte hukukî sonuçlar doğurmaya yönelik irade açıklamasından oluşan hukukî bir olgudur. İrade açıklamasının yönelmiş olduğu hukukî sonuç, bir hakkın veya hukukî ilişkinin kurulmasından, değiştirilmesinden, devredilmesinden veya ortadan kaldırılmasından ibaret olabilir. Bir hukukî işlemin meydana gelmesi, hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi, birden çok kişinin irade beyanına bağlı ise bu hukukî işlemlere iki veya çok taraflı hukukî işlem denir. Çok taraflı hukukî işlemler, sözleşme ve karar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Karar, aynı gruba dâhil kişilerin ortak bir iş veya amaca ilişkin olarak başkana yöneltilmiş irade beyanıdır. Dolayısıyla hukukî işlemlerin hükümsüzlük hâlleri “karar” için de geçerlidir. Dolayısıyla karar şeklindeki bir hukukî işlemin hükümsüz olması, onun yöneldiği hukukî sonucu gerçekleştirme gücünün olmadığı anlamına gelmektedir.
Sermaye şirketlerinde genel kurul kararlarının doğrudan veya dolaylı etkilerini gösterebilmeleri her şeyden önce hukuk kurallarına aykırı bulunmamalarına, hukuken mevcut ve geçerli olmalarına bağlıdır. Kararların mevcudiyet ve geçerlilik şartları, kanun koyucu tarafından şirketin, azınlığın, şirket alacaklılarının ve müstakbel pay sahiplerinin hak ve çıkarları ile kamu düzeninin diğer gerekleri göz önünde bulundurulmak suretiyle çeşitli kanun hükümleriyle tespit edilmiştir. Meydana gelişi veya içeriği bakımından bu hükümlere ve bunların ışığında düzenlenmiş olan şirket esas sözleşmesine aykırı bulunan kararlar hukuken hükümsüz olurlar. Genel kurul kararlarında bu hükümsüzlük, ihlâl edilen hukuk kuralının niteliğine göre iptal edilebilirlik, butlan veya yokluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden iptal edilebilirlik anonim şirketlere yönelik olarak somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 536. (6102 sayılı TTK’nın 622.) maddesi yollamasıyla anonim şirket genel kurul kararlarının iptali hakkındaki hükümlerin limited şirket için de uygulanması gerekecektir. 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesi gereğince kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açılabilecektir. İptal davasına konu bir genel kurul kararı, şekil veya içeriği bakımından sakat olsa bile iptaline dair hüküm kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olarak kabul edilir. Süresinde ve usulüne uygun olarak açılan bir iptal davasında verilen iptal kararı kesinleşirse, bu karar geçmişe etkili olarak hüküm doğurur. Kararın alınmasından itibaren üç ay içinde dava açılmazsa veya açılan dava reddedilirse söz konusu aykırılık ve bu nedenle kararın iptal edilebilirliği artık ileri sürülemez.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden butlan, 6762 sayılı TTK’da ayrıca düzenlenmemiştir. Ancak 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinde düzenlenen butlan yaptırımı, genel kurul karalarının butlanı hakkında da uygulanmaktadır. Bu itibarla emredici hukuk kurallarına, ahlaka aykırı veya imkânsız olan genel kurul kararları da batıl sayılmaktadır. Öte yandan 6102 TTK’nın 447. maddesi ile genel kurul kararlarının butlanı açıkça düzenlenmiştir. Buna göre genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran; pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran; anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde genel bir düzenleme yapılmamış, sadece örnek niteliğinde butlan sebepleri sayılmakla yetinilmiştir. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde sayılmayan durumlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi uygulanacak; emredici hukuk kurallarına, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan genel kurul kararları da batıl sayılacaktır.
Batıl bir hukukî işlem, unsurları itibariyle şeklen ve fiilen mevcut olmakla birlikte, konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçları daha başlangıçtan itibaren kesin olarak hükümsüzdür. Bu kesin hükümsüzlük kural olarak düzeltilemez nitelikte olup hukukî yararı bulunan herkes tarafından bir süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir. Mahkemeye sunulmuş olan olaylardan anlaşılmak koşuluyla hâkim tarafından res’en göz önünde tutulur.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden olan yokluk, ne 6762 sayılı TTK’da ne de 6102 sayılı TTK’da düzenlenmemiştir. Yokluk yaptırımının kanunlarda düzenlenmemiş olması, yokluk yaptırımının hukukî işlem niteliğinde olan genel kurul kararları hakkında uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Bir hukukî işlem, meydana gelişi bakımından emredici hukuk kurallarına aykırı ise o işlem yok hükmündedir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları, hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir. İçeriğe ilişkin emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde butlan söz konusu olup hukukî işlem şeklen mevcut olmakla birlikte konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları, daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana gelmez. Kurucu-şekli nitelikteki emredici hukuk kurallara aykırılık hâlinde ise yokluk söz konusu olup kurucu unsurların veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukukî işlem şeklen meydana gelememektedir. Dolayısıyla butlanda hukukî işlemin meydana gelmesi için gerekli olan içerik unsurları vardır; fakat hukuk düzeni bu içerik bakımından amaçlanan sonuçların meydana gelmesini kesinlikle reddetmektedir. Yoklukta ise hukukî işlem için gerekli olan içerik şekli bakımdan dahi meydana gelmiş değildir (Tekinay, S. Sulhi/Akman, Servet/Burcuoğlu, Haluk/Altop, Atilla: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 1993, s. 378).
Görüldüğü üzere yokluk ve butlan arasında, sebepleri yönünden bir farklılık olmakla birlikte ayrıca bu iki kavrama bağlanan hukukî sonuçlar da, sınırlı da olsa, farklıdır. Bu farklardan birisi hukukî tahvil müessesesidir. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir sonuç bağlanması mümkün değilken şeklen mevcut ancak batıl olan hukukî işleme hukukî tahvil yoluyla bir hukukî sonuç bağlanması mümkündür. Yokluk ile butlan arasındaki en önemli fark ise TMK’nin 2. maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması yasağı bağlamında ortaya çıkar. Butlan durumunda şekli anlamda bir genel kurul kararı mevcut olduğundan bu kararı ve butlan sebeplerini bilen bir kişinin aradan uzun bir süre geçtikten sonra dava veya itiraz yoluyla genel kurul kararının butlanına dayanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olabilir. Hâkim butlanın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı veya hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını her olayda re’sen ve ahval ve şartların heyeti umumiyesini göz önünde tutarak serbestçe takdir edecektir (Moroğlu, Erdoğan: Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2017, s. 194). Oysa yokluk durumunda, ortada şekli bakımdan dahi bir genel kurul kararı bulunmadığından bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesi hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyecektir (Moroğlu, s. 37).
Yokluğun bir hukukî işlemin kurucu unsurlarındaki eksikliği ifade etmesinden hareketle genel kurul kararlarının yokluğunun tespitine karar verilmesi için öncelikle kurucu unsurlarının neler olduğunun belirlenmesi gerekir. Genel kurul kararlarının kurucu unsurları “genel kurul” ve “karar”dır. Dolayısıyla bir genel kurul, kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde toplanmış veya kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde karar almışsa, alınan bu karar yoklukla maluldür. Örneğin usulüne uygun çağrı yapılmadan toplanan genel kurullarda alınan kararlar, toplantı ve karar nisaplarına riayet edilmeksizin alınan kararlar, Bakanlık temsilcisinin bulunması gerektiği hâllerde temsilci olmaksızın gerçekleştirilen toplantılarda alınan kararlar, hakkında hiç oylama yapılmadığı hâlde yapılmış gibi gösterilen kararlar kurucu-şekli unsurları eksik olduğundan yoklukla malul kararlardır.”
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafça davalı … Şirketi’nin 02/06/2023 tarihinde 2020, 2021 ve 2022 faaliyet yıllarına ait Olağan Genel Kurul Toplantı’sında alınan kararlara davacı tarafça; “…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosya üzerinden … …’e ait %40 hissenin aidiyetinin tespiti davası derdest olduğundan bu sebepten dolayı da Genel Kurul Kararı’na itiraz ediyoruz.” şerhi ile muhalefet konulmuş ve bu nedenle kararların yokluğunun tespiti talep edilmiş ise de; muhalefet şerhinde belirtilen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararında dosya davacıları … tarafından davalı şirketteki davalı … … … adına kayıtlı %40 hissenin kendilerine ait olduğunun tespiti talebi ile açmış oldukları davanın reddine karar verilmiş olup davalı şirketin 02/06/2023 tarihli Genel Kurul Toplantısı’na ait hazır bulunanlar listesinin incelenmesinde de karara uygun olarak davacının hisse adedi %40 hisseye göre belirlenmiştir.
Nitekim davacı vekili de ön inceleme duruşmasındaki beyanında …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile davalı şirketin hisselerinin %40’ının müvekkiline ait olduğunun tespit edildiğini, toplantı tutanağında da %40 hisseye göre müvekkilinin hazır gösterildiğini beyan etmiştir.
Kararın butlanına ilişkin başkaca bir muhalefet olmadığından davacının muhalefetinde belirtmiş olduğu karara göre hazır bulunan listesi düzenlenmiş olup davacının toplantıda %40 hisseyi temsilen yer aldığı anlaşıldığından davacının davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı görülerek davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 114/1-h ve 115/2 maddesi gereğince davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 269,85 TL maktu red karar harcından peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 17.900,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı yokluğunda;6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/10/2023

Başkan …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Katip …
*e-imzalıdır