Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/389 E. 2023/606 K. 26.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2023/389
KARAR NO:2023/606

DAVA:İstirdat
DAVA TARİHİ:09/06/2023
KARAR TARİHİ:26/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davanın davalılardan …’in diğer davalılar … ve … adına başlatılan icra takibinde, icra takibine konu olan borcun haciz tehdidi altında ödenmek zorunda kalınması sebebiyle, ödenen 272.553,86 TL tutarın davacı şirkete istirdadı amacıyla ikame edildiğini, davacı şirket gerçekte var olmayan bir borcu ödemek zorunda kaldığını, takip kambiyo senedine dayanmakta olup davacının kambiyo senedinde de hiç bir şekilde ünvanı bulunmadığını ve takip borcuyla hiç bir ilişiği bulunmadığını, bu yönüyle de davalı takip alacaklısının kötüniyetli hareket ettiğini, davacı şirket, hakkında başlatılan haksız ve mesnetsiz, icra ve haciz tehdidi altında borcu ödemek durumunda kalındığını, işbu dava ödeme tarihinden itibaren başlamış olan yasal süre içerisinde ikame edildiğini, davacının doğmuş ve doğacak tüm yasal talep ve dava haklarıyla, fazlaya ilişkin sair hakları saklı kalması kaydı ile davanın kabulü ile …. icra dairesi …. nolu dosyası kapsamına icra ve haciz tehdidi altında yapılan ödeme bakımından, fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydıyla 272.553,86tl’nin ödemenin gerçekleştiği 12.04.2023 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi oranında temerrüt faizi ile beraber davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı …’in haklı alacağının tahsili maksadıyla borçlular … ve … hakkında ….icra müdürlüğü … esas sayılı icra dosyası ile takip başlatıldığını, müteakiben borçluların 3.kişilerdeki hak ve alacaklarına yönelik dosya borçluları ile ticari ilişkide bulunan firma ve şahıslara 89/1 haciz ihbarnamesi gönderildiğini, davaya açan … San.ve Tic.ltd.şti. firması da işbu firmalardan biri olduğunu, süresi içerisinde birinci haciz ihbarnamesine itiraz edilmemesi üzerine sırasıyla ikinci ve üçüncü haciz ihbarnameleri gönderildiğini, usul ve yasaya aykırı bir durum söz konusu olmadığı gibi davalının ve alacaklı vekili olan taraflarının, davacı firmaya karşı herhangi bir kötü niyeti ve kusuru da bulunmadığını, 12.04.2023 tarihinde davacı gühring firması adına gerçekleştirilen haciz sırasında, dosya borcunun tamamı davacı-borçlu şirket tarafından ödendiğini, dosya borcunun ödenmesi üzerine haciz işlemine son verildiğini, dosya borçlusu gühring firması vekili tarafından, hacizde dosya borcu olarak ödenen 272.555,86 tl’nin davalı iade edilmesine yönelik, 09.06.2023 tarihinde huzurdaki haksız ve mesnetsiz işbu dava ikame edildiğini, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, huzurdaki haksız ve mesnetsiz işbu davanın görevsiz mahkemede açıldığını, pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, icra takip dosyasında alacaklı taraf olarak yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı … ile davacı arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmaması nedeniyle asliye hukuk mahkemelerinin görevli olmasından dolayı mahkemenin görevsizliğine, mahkemenin kendini görevli olarak görmesi halinde, öncelikle huzurdaki davanın istirdat olarak değil, takip borçlusuna karşı sebepsiz zenginleşme davası olarak açılması gerektiğinden davacı yönünden aktif husumet yokluğu, mahkemece istirdat olarak nitelendirilmesi halinde ise iik md.89/5 gereğince icra takibinde herhangi bir kötü niyet olmamasından dolayı pasif husumet yokluğu nedeniyle işbu davanın usulden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava, 2004 sayılı İİK’nın 89/5. maddesine dayalı olarak açılmış bulunan istirdat istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir. Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır. İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür. Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Doktrinde, 01/10/2011 tarihinden sonra 2004 sayılı İİK m. 89 hükmü uyarınca üçüncü kişi tarafından açılan menfî tespit davaları için görevli mahkemenin, HMK’nın 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olduğu ifade edilmiştir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, 2. Bası, Ankara: Adalet Yayınevi, 2013, s. 476). 2004 sayılı İİK’nın m. 89/3 hükmü açılan menfi tespit davasında maddenin yer aldığı İİK’da görev yönünden özel bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Başka bir anlatımla, 2004 sayılı İİK m. 89 hükmünde belirtilen mahkemenin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte, aynı Kanun’un 235/1. maddesindeki kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki iflas davaları için ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki gibi açık bir düzenleme bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK m. 2(1) hükmüne göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu nedenle hukuki uyuşmazlıklarda asliye mahkemelerinin görevi asıldır.
2004 sayılı İİK’nın m. 89/3 hükmü uyarınca açılan menfi tespit davasında davacı ile davalı takip alacaklısı arasında doğrudan ticari ilişki bulunmadığından ve kanunda da görevli mahkeme konusunda özel bir düzenleme bulunmadığından, 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispî ticarî davadan söz edilemez. Bu itibarla davanın 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir (Bkz. Yargıtay (Kapatılan) 19. HD, 12.04.2016, E. 2016/…, K. 2016/…; 26.02.2016, E. 2015/…, K. 2016/… tarih ve sayılı kararları).
örev ile ilgili düzenleme kamu düzenine ilişkin olup taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği, HMK’nın 114. maddesi uyarınca görev hususunun dava şartı niteliğinde olduğu nazara alınarak Mahkememizin davaya bakmakla görevli olmadığı, dava konusu uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından Mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE; HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden görevsizlik sebebiyle REDDİNE;
2-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle HMK 20 madde gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde yasal süre içerisinde talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Belirtilen 2 haftalık süre içerisinde talepte bulunulmaması veya süresinden sonra taleple bulunulması halinde mahkememizce davacının açılmamış sayılacağına dair karar verileceğinin ihtarına,
4-HMK 331 maddesi uyarınca harç vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/09/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır