Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/342 E. 2023/471 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2023/342 Esas
KARAR NO :2023/471

DAVA:Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:24/11/2021
KARAR TARİHİ:20/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Haciz ihbarnamelerine süresinde itiraz edilmediği gerekçesiyle borcun davacı şirket zimmetinde sayıldığını, 15 gün içerisinde ödenmesi veya malın teslim edilmesi gerektiği ya da aynı sürede menfi tespit davası açılabileceğini üçüncü haciz ihbarnamesini tebliğ ederek bildirildiğini, menfi tespit davasına konu haciz ihbarnamelerinden 19.03.2021 tarihli birinci haciz ihbarnamesinde birden fazla üçüncü şahıs adı yazılmış olduğunu, birinci haciz ihbarnamesi bu haliyle yanıltıcı ve hukuka aykırı olduğu gibi bu haciz ihbarnamesine dair davacı şirketin adresine normal posta yoluyla gönderilen … barkod nolu, 24.03.2021 tebliğ tarihli tebligatın usulsüz olduğunu, normal posta marifetiyle yapılan tebligat da postacı tarafından yine usulsüz yapıldığını, tüzel kişi adına tebligat, tüzel kişinin bilinen en son adresinde yetkili temsilcisine yapılması gerektiğini, tüzel kişinin birden fazla yetkili temsilcisi varsa, tebliğ bunlardan sadece birine yapılması gerektiğini, dava konusu birinci haciz ihbarnamesi birden fazla üçüncü şahıs yazılarak İİK’ nununa aykırı düzenlendiği gibi aynı zamanda Tebligat Kanununa aykırı olarak tebliğ edildiğini, sonrasında gönderilen ikinci haciz ihbarnamesi ile dava konusu üçüncü haciz ihbarnamesi de temelsiz ve geçersiz olduğunu, icra dairesi 19.03.2021 tarihli birinci haciz ihbarnamesini kanuna aykırı şekilde normal posta yolu ile gönderdiği halde, 07.04.2021 tarihli ikinci ve 17.11.2021 tarihli üçüncü haciz ihbarnamesini ise davacıya elektronik tebligat yoluyla gönderildiğini, davacı yapı ve inşaat malzemeleri ile endüstriyel yapıştırıcıların imalatı ve satışını yapmakta olduğunu, davalı takip borçlusu … Ltd. Şti.’ne de 2016 – 2018 yılları arasında mal satışı yaptığını, davacının, davalı takip borçlusu … Ltd. Şti. ile ticari ilişkisi 14.08.2018 tarihinde sona ermiş ve en son bakiye 6.448,30 TL davacının alacağı tahsil edilerek cari hesap kapatıldığını, mal satışı yapan ve mantıken genellikle alacaklı konumda olan davacının, davalı takip borçlusuna borçlu olmasının da mümkün olmadığını, davacının takip borçlusu … Ltd. Şti.’ ne borcu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötüniyetli haciz ihbarnameleri nedeni ile dava değerinin % 20′ sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacı, diğer davalı … mühendislik makine inşaat tic. ve san. ltd. şti.’ne borcu olmadığının tespit edilmesini talep etmiş olup davacının işbu talebini kabul ettiklerini, davalı … … Nak. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. alacaklarının tahsili amacıyla diğer davalı-borçlu … Ltd. Şti. hakkında …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takip ve haciz işlemleri gerçekleştirdiğini, işbu davanın ikame edilmesinde davalı şirketin hiçbir kusuru olmadığından yani davanın açılmasına davalı şirket sebebiyet vermediğinden davalı şirketin yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu olmadığına karar verilmesini talep ettiklerini, davacı şirket tarafından 1.haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük süresi içinde herhangi bir itiraz yapılmadığından 07.04.2021 tarihli ikinci haciz ihbarnamesi elektronik tebligatla 12.04.2021 tarihinde usulünce davacıya tebliğ edildiğini, davacı ikinci haciz ihbarnamesine karşı da tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük süresi içinde herhangi bir itirazda bulunmadığını, üçüncü haciz ihbarnamesi elektronik tebligatla 22.11.2021 tarihinde davacıya tebliğ edildiğini, …’na usulüne uygun şekilde tebliğ işleminin gerçekleştirildiği açıkça anlaşıldığını, yani davacıya gönderilen birinci haciz ihbarnamesi usule ve yasaya uygun şekilde tebliğ edilmiş olup bu hususta herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, PTT tarafından davacıya ait elektronik tebligat adresinin ne zaman oluşturulduğu, bu adresin tebligat çıkarmaya yetkili makam ve mercilerin kullanımına yani icra müdürlüğüne ne zaman sunulduğu taraflarınca bilenemeyeceğini bu yüzden bilinmesi de taraflarından beklenemez olduğunu, davacının, birinci haciz ihbarnamesinde birden çok üçüncü kişinin unvanlarının bulunmasının yanıltıcı ve hukuka aykırı olduğu yönündeki iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, öncelikle davacının diğer davalı … Ltd. Şti.’ne borcu olmadığının tespitine ilişkin talebini kabul ettiğimizi beyan eder, davalı şirket işbu davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden yargılama giderleri ile vekalet ücretinden sorumlu olmadığına ve dahi bu davada kendisini vekil ile temsil ettirmek zorunda kalan davalı şirket lehine vekalet ücretine hükmedilerek davacıdan tahsiline karar verilmesini, davacının mesnetsiz kötüniyet tazminatına ilişkin talebinin de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların;
…. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davalı tarafın gönderilen haciz ihbarnamelerine istinaden … Mühendislik …. Ltd. Şti.’ye borçlu olup olmadığı davalı tarafın davacıdan bir alacağının bulunup bulunmadığı hususlarından ibaret olduğu görülmüştür.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;Dava; İİK m.89/3’ten kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 6 ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2 nci maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun 5. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Dava; İcra ve İflas Kanunun 89/ 3. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; menfi tespit istemine ilişkindir. İş bu eldeki dava ticari dava değildir. Dava, İİK. nun 89. maddesine dayalı menfi tespit davasıdır. Davacı ile davalı arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmamaktadır. Tarafların tacir olması da davayı ticari kılmamaktadır. Uyuşmazlık takip hukukundan kaynaklanmakta olup görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yukarıda izah olunan ticari davalardan hiç bir kategoriye de girmediği, davanın ticari dava olmadığı da değerlendirilmiştir.
Yapılan açıklamalara göre, eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine aittir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır ve görev hususunda kazanılmış hak söz konusu olduğundan mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE; HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden görevsizlik sebebiyle REDDİNE;
2-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle HMK 20 madde gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde yasal süre içerisinde talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Belirtilen 2 haftalık süre içerisinde talepte bulunulmaması veya süresinden sonra taleple bulunulması halinde mahkememizce davacının açılmamış sayılacağına dair karar verileceğinin ihtarına,
4-HMK 331 maddesi uyarınca harç vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/06/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır