Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/845 E. 2023/354 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/845 Esas
KARAR NO:2023/354

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:02/08/2016
KARAR TARİHİ:17/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkilinin ödenemmeiş maa, kıdem tazminatı ve yıllık izin alacaklarının olduğunu, 2004 yılının araalık ayında davalı … Ltd. Şti.’de çalışmaya başlamış olduğunu müvekkilinin baynı zamanda davalı şirketçe gayriresmi olarak %50 oranında ortak olduğunu bu ortaklık 2014 yılının aralık ayında …’nın hisselerinin %33’ünün müvekkiline devriyle kısmen resmiyet kazanmış olduğunu müvekkilinin iş akdi ilk kez 2011 yılının ağustos ayında sona erdiğini müvekkilinin 2012 yılının ağustos ayında tekrar işe başlamış olduğunu müvekkili ve davacı şirket arasında geçen ikinci birliktelik dönemi 2016 yılının nisan ayına kadar herhangi bir sıkıntı olmaksızın devam ettiğini nisan ayının sonlarına doğru davalı şirket ortaklarından … müvekkiline telefon ederek, kendisinin diğer şirketi olan … San. Ve. Tic. Ltd. Şti. Hakkında iflas erteleme kararı açıklayacaklarını bu durumdan müvekkilinin ortağı ve çalışanı olduğu …Ltd. Şti.’nin zarar görmemesi için, kendi hisseleriyle birlikte …’nın hisselerine devretmek istediklerini bildirmiş olduğunu müvekkilinin anılan hisseleri devralmaya talip olmasına rağmen söz konusu hisseler dava dışı …isimli dava dışı şahsa devredildiğini bu devir işlemi sonucunda müvekkilinin …Ltd. Şti.’ye müdür olduğunu ve Sgklı çalışan olarak devam ettiğini müvekkilinin bu süre zarfında …Ltd. Şti’den çalışan olarak maaşını alamamış sunduğu çözüm önerilerinin karşılıksız bırakıldığını bu sepeblerden dolayı müvekkilinin 01/08/2016 tarihinde ortaklık ilişkisini 08/08/2016 tarihinde iş akdini feshetmek zorunda bırakıldığını müvekkilinin Haziran ayının ilk sekiz gününe ilişkin ücret alacağının faiziyle birlikte davalıdan alınmasını, müvekkilinin birikmiş yıllık izin ücreti alacağının faiziyle birlikte davalıdan alınmasını müvekkilin kıdem tazminatı alacağının davacıdan alınmasını, avukatlık ücretinin harç ve tüm yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket aleyhine ücret, kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağı talebiyle ikame edilen huzurdaki davanın haksız ve mesnetsiz olduğu davacı şirket ortağı işyerinden kendi isteğiyle hiçbir haklı sebep olmaksızın ve bildirim sürelerine uymaksızın ayrılmış olup müvekkili şirketten hiçbir hak ve alacağı bulunmadığını, davacı yanın iş akdini kendi isteğiyle hiçbir haklı sebep olmaksızın ve kanuni ihbar sürelerine uymaksızın feshetmiş olduğunu kıdem tazminatına hak kazanamadığını davacı tarafın müvekkili firmada davacının iddiasının aksine 2012 yılı Ağustos ayında olmadığını, 20/03/2013 tarihinde işe başladığını davacı yanın şirketin diğer çalışanlarınca da bilindiği üzere tüm personelin işe alınması, sigortalanmasını yaptırtan şirketin idari işlerini yapan olduğunu davacı yanın iş yerinden kendi isteğiyle hiçbir haklı sebep olmakzısın ve bildirim sürelerine uymaksızın istifa etmiş olduğunu müvekkili şirketten sekiz günlük ücret alacağı dışında hiçbir hak ve alacağı bulunmamakta olduğunu müvekkili şirket aleyhine açılan davanın haksız olduğunu davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretini davacı yanın tahmilini karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; Davacının kıdem tazminatı alacağına hak kazanıp kazanmadığı, ödenmeyen yıllık izin ücreti ve ücret alacağının bulunup bulunmadığı isteminden ibaret olduğu görüldü.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava, …. İş Mahkemesinin … sayılı dosyasının görevsizlikle mahkememize tevzi edilmesi sonrası, mahkememizin… esas sayılı dosyasından “davacının, davalı şirkette çalışan olduğunu iddia ettiği 07/07/2012-24/12/2014 tarihlerindeki talepleri ile şirket ortağı olmakla birlikte yönetici olmayıp yalnızca çalışan olduğu dönem olan 25/12/2014-11/04/2016 tarihleri arasındaki talepleri yönünden tefriki edilmesi sonucu, 07/07/2012-24/12/2014 ve 25/12/2014-11/04/2016 dönemleri arasındaki işçilik alacağı davasıdır.
Uyuşmazlık, davacının 07/07/2012-24/12/2014 ve 25/12/2014-11/04/2016 tarihleri arasındaki çalışması bakımından taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı Kanun’un 1. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Aynı Kanunun 2. maddesinde, bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasına göre, iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
İş sözleşmesini eser ve vekâlet sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık ilişkisidir. Her üç sözleşmede, iş görme edimini yerine getirenin iş görülen kişiye (işveren-eser sahibi veya temsil edilen) karşı ekonomik bağımlılığı vardır.
Tüzel kişilerde yönetim hakkı ile emir ve talimat verme yetkisi organlarını oluşturan kişiler aracılığıyla kullanılır. Tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren, tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren sıfatını haizdir.
Ticaret şirketleriyle tüzel kişilerde somut işveren sıfatını taşıyan organ bir kurul olabileceği gibi tek başına bir kişiye verilen yetki çerçevesinde gerçek kişinin de organ sıfatını kazanması mümkündür.
Limited, hisseli komandit ve kolektif şirketlerde yönetim yetkisi şirket ortaklarından birine bırakıldığında, bu kişi müdür sıfatıyla kişi-organ sayılır. Türk Ticaret Kanunu’nun 319. maddesine göre, anonim şirketler yönünden yönetim ve temsil yetkisinin yönetim kurulu üyelerine bırakılması halinde, bu kişi veya kişiler kişi-organ sıfatını kazanır. Şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişiler işveren konumunda bulunduklarından işçi sayılmazlar.
4857 sayılı Kanun’a tabi genel müdür olarak çalışanların aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olmaları halinde kişi-organ statüsünü taşıyıp taşımadıklarının araştırılması gerekir. Genel müdürün organ sıfatını kazanmaksızın yönetim kurulu üyesi olması halinde, “genel müdürlük görevi” sebebiyle iş ilişkisinin devam ettiği sonucuna varılmalıdır. Buna karşın şirketi temsil ve ilzama yetkili kişi-organ sıfatı kazanılmışsa, işçi ve işveren sıfatı aynı kişide birleşemeyeceğinden iş ilişkisinin bulunmadığı kabul edilmelidir.
5521 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir. İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 29. Hukuk Dairesinin 2022/988 esas, 2022/949 karar sayılı 21/04/2022 tarihli ilamında “ilk derece mahkemesince davacının müdür olarak çalıştığı dönem yönünden dava tefrik edilerek Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi, şirket müdürü sıfatının bulunmadığı döneme ilişkin ise iş mahkemesi olarak deliller toplanıp karar verilmesi gerekirken tüm çalışma dönemi yönünden karar verilmesinin hatalı olduğu kanaatine dairemizce varılmakla ,davacı ve davalı vekillerinin istinafları incelenmeksizin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, karar verilmesi gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır.
Yine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 30. Hukuk Dairesinin 2021/41 esas, 2021/258 karar sayılı 25/02/2021 tarihli kararında “Davacının işçi olarak çalışmakta iken davalı şirketin bir kısım hissesinin devir ve temlik alarak hissedar olarak bulunduğu 20/06/2017 ila 10/05/2019 tarihleri arasında yönetim kurulunda ve temsil organında yer almadığı ve şirketi temsile yetkili olmadığı gözetildiğinde ayrıca dosyada mevcut tüm delil ve belgelere göre davacının davalı işverenliğin otoritesi altında ve ona bağımlı olarak çalıştığı ayrıca davacının alınacak kararları etkileyecek bir paya sahip olmadığı da gözetildiğinde bağımlı ve ücretli çalışmasının baskın olması sebebiyle İş Kanununa tabi işçi olarak tüm çalışma dönemine işçilik dava konusu ettiği işçilik alacakları yönünden davaya bakmaya yetkili ve görevli mahkemenin İş Mahkemesi olduğu halde usul ve yasaya aykırı olarak davaya bakmaya Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya ve ayrıca kamu düzenine aykırılık oluşturmuştur.Davacının bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerindedir.” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Somut olayda, Davacının …Ltd. Şti’ye 31.12.2014 tarihinde yapılan şirket genel kurulu kararı ile ortak olduğu, 12.04.2016 tarihli şirket genel kurulu kararı ile şirket müdürlüğüne seçildiği ve münferiden yetkili olduğu, 16.06.2016 tarihli şirket genel kurul kararı ortaklıktan ayrıldığı anlaşılmaktadır. Davacının davalı şirkette çalışan olduğunu iddia ettiği 07/07/2012-24/12/2014 tarihlerindeki talepleri ile şirket ortağı olmakla birlikte yönetici olmayıp yalnızca çalışan olduğu dönem olan 25/12/2014-11/04/2016 tarihleri arasındaki tarihleri arasındaki talepleri yönünden mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-c maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul İş Mahkemeleri olduğuna …. İş Mahkemesi tarafından da görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle …. İş Mahkemesi ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından dosyanın taraflarca istinaf edilmediği takdirde merci tayini için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-c maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin İstanbul İş Mahkemeleri olduğuna,
2-…. İş Mahkemesi tarafından da görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle …. İş Mahkemesi ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından dosyanın taraflarca istinaf edilmediği takdirde merci tayini için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne GÖNDERİLMESİNE;
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/05/2023

Katip …
E imzalıdır

Hakim …
E imzalıdır