Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/80 E. 2023/205 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/80
KARAR NO:2023/205

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:01/02/2022
KARAR TARİHİ:16/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçlu aleyhine …. İcra Müdürlüğünün … E. numarası ile 597.105,44 TL. tutarındaki alacaklarının tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu tarafından bu takibe haksız ve mesnetsiz olarak sırf takibi uzatmak ve sürüncemede bırakmak amacıyla borcu olmadığı yönünde itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, davalı borçlunun müvekkili şirketten almış olduğu bir takım ürünlere ilişkin olarak müvekkili şirket tarafından faturalar düzenlendiğini, faturaların borçluya sevk irsaliyeleri ile birlikte gönderilmiş olup yasal süre içerisinde dava konusu faturalara itiraz edilmeyerek borçlu tarafından fatura içeriğinin kabul edildiğini, davalının icra takibine itirazı incelenir ise böyle borcumuz yoktur gerekçesinden ibaret olduğunun sabit olduğunu, davalı tarafından ne taraflar arasındaki ilişkiye ne de mal alım teslimine ilişkin herhangi bir somut itiraz ileri sürülmediğini, davalının itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü itirazın gerekçeleri ile bağlı olduğunu, sunulan faturalar ve sevk irsaliyelerinin alacağın varlığını kanıtlar nitelikte olduğunu, bu sebeple davalının itirazında haksız ve dayanaksız olduğunu, bu durum taraf defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelmesi ile sübuta erecek olup tüm bu sebeplerle davalının haksız ve dayanaksız itirazının iptali ile %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi için işbu davayı ikame etme gereğinin hasıl olduğunu, borçlunun icra takibine yaptığı haksız ve dayanaksız itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekâletin davalı tarafça ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin Türkiye’ nin ilk Yapı Marketi olarak uzun süredir perakende sektöründe faaliyet göstermekte olduğunu, davacının müvekkili şirketin mağazalarında satılmak üzere ürün tedarik ettiği firmalarından biri olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 08.08.2016 imza tarihli olduğunu, davacının, taraflar arasında sözleşme yokmuşçasına, ….İcra Dairesinin … E, sayılı dosyası ile 597.105,44 TL alacağından bahisle icra takibine geçerek, davalı müvekkili şirkete ödeme emri gönderdiğini, davalı müvekkili şirketin, tebligat tarihinde taraflar arasındaki sözleşmeye göre tahakkuk etmiş borcu bulunmadığından borca itiraz edildiğini, daha sonra vadesi gelen kısımlarla ilgili ödemeler yapıldığını, taraf defterleri incelendiğinde bu durum net olarak ortaya çıkacağını, davacının bu kez de, itirazın kaldırılması için mahkemeye başvurmuş olup, davalı müvekkili şirketin kendilerine borcu bulunmadığını, dilekçede yazılı hususlar varit olmayıp, usul yasaya ve sözleşmeye aykırı olan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; taraflar arasındaki faturaya dayalı cari hesap ilişkisi sonucunda davalı tarafın bakiye borcunun bulunup bulunmadığı, varsa alacağın miktarının ne olduğu, takibe yapılan itirazın haklı olup olmadığı, faizin türü ve başlangıcının ne olduğu, icra inkar tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığından ibaret olduğu görülmüştür.
DELİLLER;
İstanbul Bağcılar Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davacı şirketin 2021 yılı BS-BA formları celp edilmiştir.
…. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhinde dayanak 597.105,43 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili için cari hesap ve faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlunun süresinde, borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiği, İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Mahkememizce verilen ara karar gereği alınan 06/07/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı tarafın …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile davalı taraft
an597.105,43 TL. alacak talebinde bulunduğu,
davacı tarafın incelenen ticari defter kayıt ve belgelerine göre, davacının davalı taraft
an 20.12.2021 takip tarihi itibari ile 596.600,87 TL. alacaklı olduğu,
davacının % 20 inkâr tazminatı talebinin Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu, görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 10/02/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı tarafça her ne kadar ticari defter, kayıt ve belgeler sunulmamışsa da, Sayın Mahkemece celp edilen Ba-Bs formlarından, davacının davalı adına 2021 yılında düzenlemiş olduğu tüm faturaların ( toplam 839.709,83 TL ) beyanının yapılmış olduğunun görüldüğü, tarafların Ba-Bs formları yönünden beyanlarının uygunluk gösterdiği, ayrıca, davalı şirket tarafından 14.834,96 TL iade faturası düzenlendiği ve Bs bildiriminin yapıldığını, davacı tarafından sadece 57,70 TL tutarlı iade bildirilmemiş ise, sunulan defter ve cari hesaptan görüldüğü üzere bu iade faturasının da kabul edilerek mahsup edildiği, bu itibarla iade faturaları yönünden de ihtilafın bulunmadığı, ödeme yönünden ise, 2020 yılından devreden 375.390,29 TL borç davalı tarafından ödenmişse de, 2021 yılında kabul edilerek ticari defterlere işlemiş olduğu 2021 yılı faturalarının (iade edilen fatura mahsup edildikten sonra kalan ) 596.543,17 TL’lik kısmının ödememiş olduğunun görüldüğü, faturalar ihtilafsız olduğuna göre, davalının bakiye 596.543,17 TL kısımdan kurtulabilmek için bu bakiyenin ödendiğine dair belge ve bu belgelerin işlendiği ticari defterleri ibraz etmesi gerekirken makul bekleme süresi içerisinde ibraz etmediği, konunun hukuki niteliğinin takdirinin bu noktada Sayın Başkanlığınıza ait olduğu, taraflar arasında kurulan sözleşmede fatura bedellerinin ödeme zamanına ilişkin düzenleme bulunduğu, bu durumun muacceliyet, yani talep edilebilirlik yönünden önem arz ettiği, sözleşmenin 5.2’inci maddesinde belirtilen 100 günlük ödeme süresi, takibe konu alacağın dayanağı faturaların/malların teslim tarihi dikkate alındığında aşılmış olduğunun, yani takip tarihi öncesinde faturalara konu alacağın muaccel olduğunun anlaşıldığı ve dolayısıyla icra takibinde talep şartlarının oluştuğunun düşünüldüğü, bununla beraber, icra takibinde 597.105,43 TL alacak talep edilmişse de, takip tarihi itibariyle davacının alacağının 596.543,17 TL olduğunun hesap ve tespit edildiği, önceki bilirkişi raporunda bu tutar 596.600,87 TL olarak tespit edilmişse de, bilirkişi raporunda yer verilen cari hesapta davalı iadesi kabul edilerek 57,70 TL iadenin mahsubu kabul edilerek mahsup edildiği halde, bilirkişi raporunda bu hususun sehven dikkatten kaçtığı görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava, davacının, faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı, faturaya dayalı cari hesap alacağının tahsili talebiyle başlatmış olduğu takibe yapılan itiraz üzerine eldeki davayı açmış olup, 6102 sayılı TTK’da fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.
Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.
Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır.
Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı)
Davacı, fatura alacağı olduğundan bahisle iddiada bulunmuş olup, faturaya konu malın teslim edildiği/hizmetin verildiğine ilişkin ispat yükü davacı üzerindedir.
BA formundaki fatura kayıtları ile ilgili araştırma ve inceleme yaptırılmış olup bu kayıtların bir bütün olarak davacı lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 19. HD. 2011/8941 E. – 2012/969 K sayılı kararından hareket edilmiştir. )
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde taraflar arasında 08/08/2016 tarihli sözleşme bulunduğu, sözleşmenin konusunun davacı tarafından davalı için sözleşme detayında belirtilen şartlarla muhtelif tencere-tava çeşitlerinin üretim ve teslimi olduğu sözleşmenin 5.maddesinde ürün, cins, fiyat ve ödeme hususlarının düzenlendiği, davacının ticari defterlerinde alacak kaydının yapıldığı, davalı ticari defterlerinin iki kez verilen süreye rağmen ibraz edilmediği, buna mukabil dosyada celp edilen BA-BS formlarının incelenmesinde davacının mal satım faturası ve davalının mal alım faturası beyanlarının belge ve tutar olarak birbiri ile uyumlu olduğu, bu kapsamda davacının faturaya konu ürünlerin teslim edildiğini ispat ettiği, davalı tarafça ödeme savunmasının ispat edilemediği anlaşıldığından davanın bilirkişi raporunda defterler üzerinde yapılan tespit doğrultusunda kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM /Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
596.543,17 TL asıl alacak yönünden davalının …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin asıl alacak yönünden devamına ; Asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı kanunun 2/2. Maddesi gereğince Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için ön gördüğü değişen oranlarda avans faiz oranı uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Hükmedilen alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 119.308,64 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 40.749,86 TL nispi karar harcının, peşin alınan 7.211,54 TL harçtan mahsubu ile eksik 33.538,32 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 7.303,74TL ( 80,70TL BVH, 11,50 VSH, 7.211,54TL Peşin Harç) harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan toplam 4.609,00TL ( Tebliğler ve postalar, bilirkişi ücreti ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre hesaplanan 4.604,66 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Kabul edilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 83.619,75 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Reddedilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 562,27 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Arabuluculuk görüşmelerinde atanan arabulucuya 1.560,00 TL ödeme yapılmasına karar verildiği, ödemenin suçüstü ödeneğinden ödendiği anlaşıldığından 1.560,00 TL arabuluculuk ücreti’nin 6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 18/A-13’a göre davadaki red ve kabul oranına göre hesaplanan 1.558,53 TL’nin davalıdan, 1,47 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider ve delil avanslarının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı vekilinin yüzüne, davalı yokluğunda;6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/03/2023

Başkan …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Katip …
*e-imzalıdır