Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/730 E. 2023/843 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/730
KARAR NO :2023/843

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:28/10/2022
KARAR TARİHİ:07/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalı yana muhtelif zaman ve tutarlarda yaptığı satışlar nedeniyle taraflar arasındaki cari hesaba göre bakiye 561.355,47TL alacaklı durumda olduğunu, bu alacağın tahsili için icra takibi yapıldığını, davalının itiraz ettiğini, müvekkili şirket ile davalı taraf arasında imzalanan 22.04.2014 tarihli vadeli satın alma sözleşmesinin ekte sunulduğunu, bu sözleşme gereğince, müvekkili şirketin ”…”e marketlerinde, sanal alışveriş siteleri veya elektronik ortamda, yurt içinde veya dışında pazarlayacağı ürünleri tedarik etme borcu altına girdiğini, davalı …’in ise bunun karşılığında, tedarik edilen ürünlerin bedellerini müvekkili şirkete ödemekle yükümlü tutulduğunu, ne var ki, davalı yanın bahsi geçen yükümünü yerine getirmediğini ve bu hususu defalarca kez ikrar ettiğini, şöyle ki, davaya esas icra takibine konu alacağa ilişkin taraflar arasında herhangi bir ihtilafın bulunmadığını, ekte sunulu 24.09.2021 tarihli cari hesap mutabakatı ile de sabit olduğu üzere davalı şirketin, müvekkili şirkete o tarihlerde 232.04,96-TL borcu olduğunu bildirdiğini ve bu hususu kabul ettiğini, sonrasında davalı yan tarafından alınan ürünlere dair müvekkili şirket alacaklarının da cari hesaba eklendiğini ve takip tarihi itibarı ile 561.355,47-TL alacak oluştuğunu, öte yandan, müvekkili şirket ile davalı yan arasında imzalanan mutabakat ile birlikte aralarındaki ticari ilişki sonlanmadığını, aksine davalı yanın ısrarla edimini yerine getirmemeye devam ettiğini, müvekkili şirket tarafından davalı …’e satılan ürünlere ilişkin düzenlenmiş faturaların da ekte sunulduğunu, müvekkili şirket alacağının, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında ürün satımına dair olduğunu, davalı yanın da basiretli tacir olarak davranması gerekmekle birlikte maalesef iş borcunu ödemeye geldiğinde, borcu inkar yoluna gitmeye çalıştığını, taraflar arasındaki hesap mutabakatında dahi müvekkili şirket alacağının (o tarih itibarı ile alacağın bir kısmına ilişkin olsa dahi) bu kadar belli iken, icra dosyasına yapılan itirazın tamamıyla haklı alacağı geciktirmeye yönelik ve kötü niyetli olduğunu beyanla itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Türkiye’nin ilk yapı marketi olarak uzun süredir perakende sektöründe faaliyet göstermekte olduğunu ve davacının, müvekkili şirketin mağazalarında satılmak üzere ürün tedarik ettiği firmalarından biri olduğunu, müvekkili şirketin pl, sat-öde (satıştan ödemeli), konsinye ve toplu alım şeklinde ürün tedarik ettiği birden farklı tür tedarik sözleşmesi tipi olduğunu, davalı müvekkili ile davacının, sözleşme tipinin gerek ticari koşullarla ilgili ilk sayfalarını, gerekse metin bölümlerini birlikte değerlendirdiğini, görüştüğünü ve tartıştığını, nihayetinde bu farklı sözleşme türü/yöntemleri arasından vadeli ödeme tipli sözleşmenin imzalanması hususunda anlaştıklarını, anlaşılan sözleşme tipine göre; ay içinde satılan ürünlerin ödemesinin satıldığı ayın son günü vade başlangıcı olarak kabul edilmekte olduğunu, bu tarihten 45 gün sonra sadece satılan ürünlerin ödemesinin yapılmakta olduğunu, yine sözleşmeye göre; vade ve ödenecek tutar bu usule göre belirleneceğini, basit ifadesiyle, ödeme ürünün satışına bağlanmış durumda olduğunu, bu nedenle davalının satmadığı ürünün bedelini davacıya ödemesinin söz konusu olamayacağını, davacı tarafça düzenlenen faturaların vadelendirmeye esas teşkil etmeyeceğini, vade ve ödenecek tutarın ise sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde uygulanacağının taraflar arasındaki sözleşme ile tartışma dışı olduğunu, taraflar arasında imzalanan satış sözleşmesinin 4.2 maddesine göre davalı müvekkili şirketin, satış devir hızları arzulanan seviyeye ulaşmayan, üretimden kaldırıldığı için devamı ve satışı olmayan ürünleri veya mevsimsel ürünleri, nakliye bedelleri de satıcıya ait olmak üzere iade etme ve bedellerini satıcının piyasada geçerli olan son satış fiyatı üzerinden geri fatura etme hakkına sahip olduğunun, satıcının bu hususu kabul ve taahhüt ettiğinin kararlaştırıldığını, ticari ilişki sözleşmeye uygun devam etmekte iken, davacı tarafından…. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile yapılan takibe itiraz edildiğini, davacının bu kez de, itirazın kaldırılması için bu davayı açtığını, müvekkili şirketin kendilerine borcu bulunmadığını, davacı tarafta da dava dilekçesinde davalı tarafından yapılan ödemelerden bahsettiğini ve taraf defterleri incelendiğinde bu durum net olarak ortaya çıkacağını, tararlar arasındaki ilişkinin uzun süredir devam ettiğini ve davacının iade alınmayan ürünlerin mülkiyetinin davalıya geçeceğini bildiğini, tarafların, davacının ürünlerinin davalı firmada satışa sunulmasına ilişkin sözleşmeyi imzaladıklarını, davacının, sözleşmenin 4.2. madde düzenlemesini de sözleşmeyi imzalamış olması nedeniyle bildiğini, her iki tarafı da tacir olan ve tarafların hür iradeleriyle imzaladıkları ve hatta davacı tarafından irade fesadı ve/veya dürüstlük kuralına aykırılığa dair itirazın ileri sürülmediğini, uzun yıllardır davalıya mal tedariki yapan davacının imzaladığı sözleşmeyi bilmediğinin, uygulanmasından haberdar olmadığının da iddia edilemeyeceğini, davacının, taraflar arasında sözleşmeler yokmuşçasına, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile alacağından bahisle icra takibine geçerek, davalı müvekkil şirkete ödeme emri gönderdiğini, davalı müvekkil şirketin, taraflar arasındaki sözleşmeye göre, tahakkuk etmiş borcu bulunmadığından borca itiraz edildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;
Davacı vekili tarafından dava dilekçesi ekinde dava konusu 22/04/2022 tarihli vadeli satın alma sözleşmesi, cari hesap mutabakatı, ticari ilişkiyi gösterir faturalar, müşteri ekstreleri mahkeme dosyasına sunulmuştur.
İstanbul … İcra Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak … Esas sayılı takip dosyası uyap üzerinden celp edilmiştir.
Kağıthane Vergi Dairesi’ne müzekkere yazılarak davacı şirketin ve davalı şirketin BA-BS formları celp edilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 29/03/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; her ne kadar davalı tarafından ticari defter kayıt ve belgeler ibraz edilmemişse de, dosyasına giren Ba-Bs formlarında davalı şirket tarafından davacının KDV hariç 2.450.259,79 TL tutarında faturasının bildirildiği, davalı şirketin ticari defterlerine göre, davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 561.355,47 TL alacaklı olduğu, davalı tarafça ticari defterler ibraz edilerek bu borcun aksinin ortaya konulmadığı, davalı vekilinin, müvekkili elinde bulunan ve satışı yapılmayan ürünlerin sözleşme hükümleri kapsamında bedelinin talep edilemeyeceğini ileri sürdüğü, bu hususun hukuki nitelik arz etmesi sebebiyle Sayın Başkanlığınızın takdirinde olduğu, bu noktada, davalı tarafça ticari defterler incelemeye sunulmadığından, davalı şirket nezdinde olup, satışı yapılmayan ürünlerin nelerden ibaret olduğu ve bedeli hususunda bir tespit yapılamadığı, taraflar arasında kurulan kurulan sözleşme özetinde ödeme yönünden vadenin 75 gün olarak düzenlendiği, davacı tarafın düzenlemiş olduğu son faturanın tarihinin 31.12.2021 olduğu, bu faturaya yönünden 75 günlük vade 16.03.2022 tarihinde sona erdiği, icra takibi 12.05.2022 tarihinde başlatıldığından, takibin başlatıldığı tarih itibariyle tüm davacı faturalarına konu alacaklar için vadenin dolmuş (muaccel) olduğunun anlaşıldığı, takip öncesi için icra takibinde faiz talep edilmediği, buna göre, mevcut davacı defterleri ve dosya muhtevası belgeler doğrultusunda icra takibinde talep edebilecek tutarın 561.355,47 TL olarak hesap ve tespit edildiği görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava; davacı tarafından cari hesap alacağının tahsili talebi ile başlatılan…. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminat taleplerine ilişkindir.
Davacı ile davalı arasında cari hesap şeklinde vadeli satış sözleşmesi çerçevesinde düzenlenen faturalardan kaynaklı bakiye cari hesap alacağının tahsili talebi ile başlatılan…. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına davalı tarafça yapılan itiraz üzerine takibin durduğu, itirazın alacaklıya tebliğ edilmediği, davanın yasal süre içerisinde açılmış olduğu görüldü.
Yaptırılan bilirkişi incelemesinde davacı tarafın ibraz edilen 2020-2021-2022 yıllarına ait defterlerinin elektronik defter olduğu ve GİB beratlarının mevcut olduğu, davalı tarafça ticari defterler ibraz edilmediğinden cari ilişkinin tetkik edilemediğini, cari hesap mutabakatlarına göre her iki şirketin onayına havi cari hesap mektubunun 24/09/2021 tarihinde yapıldığı ve bu mutabakatta 30/08/2021 tarihi itibariyle borç bakiyesinin 232.034,96 TL olduğu, davacı defterlerinde borç bakiyesinin 30/08/2021 tarihinde 421.012,64 TL olduğu, farklılığın …’in ödemelerinin gecikmeli olarak girilmesinden kaynaklandığı, hesap mutabakatında belirtilen miktarın esasen 02/07/2021 tarihi itibariyle oluşan bakiye olduğu, 22/04/2022 tarihli ve 09/05/2022 tarihli mutabakat mektupları ibraz edilmiş ise de; bunlara onay verilmediğinden hesap mutabakatına dönüşmemiş oldukları, davacının BS formunda toplam 2.291.841,51 TL satış bildirilmişken davalının alış bildiriminin 2.451.259,79 TL olduğunu, yine davacının alış olarak 204.233,13 TL bildirim yapmasına rağmen davalının satış bildiriminin 101.240,13 TL olduğunu, yani davacının kendi tazmin etmiş olduğu satış faturalarını davalıya kıyasla 158.418,28 TL eksik bildirdiğini, davalının da davacı adına düzenlediği satış faturalarını 102.993,00 TL eksik bildirdiğini, bildirim farklarının bildirim zorunluluğu bulunmayan 5.000,00 TL tutaraltı faturaların bazen bildirilip bazen bildirilmemiş olmasından kaynaklanmış olabileceğini, incelenen davacı kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davacıdan davalıdan 561.355,47 TL borç bakiyesi bulunduğu tespit edilmiştir.
Mahkememizce uyuşmazlığın çözümü için tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiş olup, ticarî defterlerin ibrazı ve delil niteliği, HMK’nın 222. maddesinde düzenlenmiştir. Buna ilişkin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 2020/1255 Esas 2023/291 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; HMK 222. Maddesinin 1. fıkrasında mahkemenin, ticarî davalarda tarafların ticarî defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebileceği ve aynı maddenin 2. fıkrasında ise ticarî defterlerin, ticarî davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerektiği düzenlenmiştir. Ticarî defter kayıtları ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan tarafın, ticarî defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticarî defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir (HMK m. 222/3). Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticarî defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olurlar. (HMK m. 222/4).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222/5. maddesi uyarınca taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticarî defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Bu hüküm, taraflardan birinin ileri sürdüğü hususun ispatında münhasıran karşı tarafın defterlerine delil olarak dayandığı hâllerde uygulanacaktır. Ayrıca ticarî defterlerin ibraz edilmemesi durumunda ibrazı isteyen tarafın iddiasını ispatladığı kabul edilecek olup bu hususta hâkime takdir yetkisi tanınmamıştır.
Öte yandan taraflardan birinin diğer deliller yanında karşı tarafın ticarî defterlerine dayanmasıyla karşı taraftan ticarî defterlerin ibrazının istenilmesi, ancak ticarî defterlerin ibrazından kaçınılması durumunda, HMK’nın belgelerin ibraz mecburiyetini içeren 219 ve devamındaki hükümler uygulama alanı bulacaktır. Bu çerçevede HMK’nın 220/3. maddesinde düzenlenen belgenin ibraz yükümlülüğüne aykırı davranışın sonucunda, HMK’nın 222/5. maddesindeki düzenlemeden farklı olarak hâkime takdir hakkı tanınmış olup hâkim, ibraz edilmeyen belgenin/ticarî defterin içeriği hakkında, somut durumun niteliğine uygun düştüğü ölçüde yapacağı değerlendirme sonrasında ibrazı isteyen diğer tarafın beyanının kabul edilip edilemeyeceğine karar verecektir (Pekcanıtez, Özekes, Akkan, Korkmaz, s. 1834).(Yargıtay HGK’nın 27.01.2022 tarihi ve 2019/11-172 E. – 2022/69 K. sayılı kararı )
Davacı tarafça ileri sürülen iddiaların ispatı için davalının ticarî defterleri yanında diğer delillere de dayanılmış olup davalının ticarî defterlerinin ibrazı ve bundan kaçınmanın sonuçlarına ilişkin olarak uygulama alanı bulacak olan düzenlemeler HMK’nın 219 ve 220. maddeleridir. Her ne kadar davalı defterlerine münhasıran dayanılmamış ise de; davacının ileri sürdüğü iddiaların ispatı için delil olarak münhasıran davalının ticarî defterlerine dayanmamış olması, belgelerin/ticarî defterlerin mazeretsiz olarak ibraz edilememelerinin sonuçlarını düzenleyen HMK’nın 220. maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmez. Zira ileri sürülen hususların ispatında münhasıran davalı defterlerine dayanılmamış olması durumunda uygulanmayacak hüküm TTK’nın 83/2. maddesi olup somut olay bakımından HMK’nın 220. maddesi geçerliliğini korur(Yargıtay HGK’nın 17.02.2022 tarihi ve 2019/11-328 E. – 2022/154 K. sayılı kararı).
Dava konusu satışa ilişkin faturaların ve malların davalı tarafa teslim edilip edilmediği hususlarındaki belirsizliği gidermek amacıyla davalının ticarî defterlerinin ibrazı istenmiş olmakla birlikte davalı tarafından ticarî defterler ibraz edilmediği gibi buna ilişkin herhangi bir mazeret de ileri sürülmemiştir. Mevcut durum itibariyle satılan mallara ilişkin faturaların davalının ticarî defterlerinde kayıtlı olup olmadığı hususunun, taraflar arasında çekişme konusu vakıalar ve davanın aydınlatılması kapsamında belirlenmesi zorunludur. Dolayısıyla HMK’nın 220/1. maddesi çerçevesinde davalının ticarî defterlerinin, davacı tarafça ileri sürülen hususların ispatına elverişli olduğu ve ibrazına ilişkin talebin kanuna uygun olduğu açıktır.
Davalı tarafa gönderilen ön inceleme duruşma zaptında ve inceleme gününü belirtir ihtaratlı tebligatta; HMK’nın 220/3. Maddesinde belirtilen sonuçların ihtar edilmiş olması ve davalı tarafça ibraz etmeme nedenine ilişkin herhangi bir mazeretin sunulmamış olması karşısında, davacının ticari defterlerine itibar edilmiştir.
Davalı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılması gerekir. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir(Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 12/09/2017 tarih, 2016/3858 Esas ve 2017/2944 Karar sayılı İlamı – Yargıtay 11. HD’nin 07/02/2017 tarih ve 2015/12365 Esas – 2017/648 karar sayılı ilamı – Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 28/01/2016 Tarih, 2015/5491 Esas ve 2016/506 Karar sayılı ilamı).
Davacının ticari defterlerinin, Türk Ticaret Kanunu’na ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun düzenlemelerine göre usulüne uygun tutulmuş olması ayrıca alacağın dayanağı cari-açık hesabın konusunu oluşturan faturaların mevcut olması karşısında belgeleme ve kaydın belgeye(evrak-ı müsbiteye) dayanması ilkesine uygun olması nedeni ile davacı lehine delil teşkil edeceğinin kabulü gerekir.
BA formundaki fatura kayıtları ile ilgili araştırma ve inceleme yaptırılmış olup bu kayıtların bir bütün olarak davacı lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 19. HD. 2011/8941 E. – 2012/969 K sayılı kararından hareket edilmiştir. )
Esasen VUK nun 381 seri nolu genel tebliği ve Ba formu içeriği ile vergi uygulaması gözetildiğinde aksini düşünmek mümkün değildir. Yine genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı düşünüldüğünde davalı tarafın resmi bir kuruma dava konusu malları teslim aldığına yönelik beyanı kendisini bağlar.
Somut olayda yukarıda açıklanan gerekçeler ile davalı tacir olup HMK 220/3.maddesi gereği yapılan ihtara rağmen defterlerini sunmadığından ve davacının defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olup lehine delil niteliği olduğu anlaşıldığından davacının defterlerine itibar edilmiş olup kaldı ki; davacı defterlerinde kayıtlı olan miktarlar davacı tarafça BS formu ve davalı tarafça BA formuyla bildirilmiş olup her ne kadar taraflar arasında bildirime ilişkin davacı davalıya göre BS’sinde eksik ve BA’sında fazla bildirimde bulunmuş ise de; aleyhine olan bu durum bildirim zorunluluğu olmayan faturaların tercihen bildirilmesinden kaynaklı olduğu kanaatine varılmış ve davacının defterlerinde kayıtlı olan miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
İİK 67.maddesi gereğince icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.
Dava, İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM /Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;
561.355,47 TL asıl alacak yönünden davalının…. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibe vaki itirazının iptaline, takibin asıl alacak yönünden devamına ; Asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı kanunun 2/2. Maddesi gereğince Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için ön gördüğü değişen oranlarda avans faiz oranı uygulanmasına,
2-Asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 112.271,09TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 38.346,19 TL nispi karar harcının, peşin alınan 6.779,77 TL harçtan mahsubu ile artan 31.566,42 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 6.871,97 TL ( 80,70TL BVH, 11,50 VH, 6.779,77 TL Peşin Harç ) harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan toplam 3.110,00 TL (110,00 Tebliğler ve postalar, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti ) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 84.589,77TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Arabuluculuk görüşmelerinde atanan arabulucuya 1.560,00 TL ödeme yapılmasına karar verildiği, ödemenin suçüstü ödeneğinden ödendiği anlaşıldığından 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider ve delil avanslarının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne davalı yokluğunda; 6100 sayılı HMK’nun 342. ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile veya HMK 348. maddesi gereğince istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize verecekleri bir cevap dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri cevap dilekçesi ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/12/2023

Başkan …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Üye …
*e-imzalıdır
Katip …
*e-imzalıdır