Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/286 E. 2022/756 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/286 Esas
KARAR NO :2022/756

DAVA:Sözleşmenin Feshi
DAVA TARİHİ:21/04/2022
KARAR TARİHİ:29/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan Davalar (Sözleşmenin Feshi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2008 yılında … ve Tic. A.Ş., … ve Tic. A.Ş. Ve … Mal. Tic. Ltd. Şti.’nin davalı … şubesinden kullanmış olduğu kredilerin teminatı için kefalet sözleşmesi imzalandığı, bu kefalet sözleşmesinden dolayı müvekkilinin ticari yaşamı adeta ipotek altına alındığı, hiç bir ticari faaliyet yapamadığı, 10 yıllık süre de geçtiği, davalı ile yapılan bu kefalet sözleşmesinin feshi için bu davayı açtıklarını, borçlar yasasının 598. Maddesi gereğince davalı banka ile yapılan kefalet sözleşmesinin feshine, harç masraf avukatlık ücretinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …’a yasal süresi içerisinde …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla 3 adet 1.055.074,29- TL bedelli genel kredi sözleşmeleri ve 12/08/2008 tarihli protokol ve … 3. Noterliği’nin 05/02/2009 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnameye konu ilamsız takip başlatıldığı, 12/03/2018 tarihli protokol ile söz konusu süre kesildiği, yeni bir kefalet sözleşmesi imzalandığı, dava dilekçesine konu iddialar gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın imzalanmış olduğu kefalet sözleşmesinin 10 yıllık sürenin geçtiği iddiasında bulunduğu, ancak borçlar kanunun 154. Maddesi kapsamında ve ilgili diğer mevzuatlar kapsamında zamanaşımı kesilmesi durumunun tespitinin söz konusu olduğu, süre dolmadan kefile karşı icra takibi başlatıldığı, davacının müşterek ve müteselsil kefil olduğu dosya ile alakalı …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı itirazın iptali davası açılmış olduğu ve müvekkili lehine sonuçlandığı, söz konusu icra dosyası incelendiğinde takip ve davalar ile alakalı zamanaşımı sürelerinin kesildiği anlaşılacağı, davacının dava dilekçesinde ticari yaşamının ipotek altında olduğunu beyan ettiğini, davacı ticari işletmesi olduğunu dava dilekçesinde kabul ettiğini, davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava; TBK madde 598 gereğince kefalet sözleşmesinin sona ermesi, yasal şartları oluşup oluşmadığına ilişkindir.
”Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 487. maddesi müteselsil kefaleti düzenlemiş, 492 vd. maddelerinde ise kefaletin ne zaman son bulacağını düzenlemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda ise kefaletin sona ermesine ilişkin hükümler 598 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
Kanun gereğince sona ermenin düzenlendiği TBK’nın 598 maddesine göre; “Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince, kefil de borcundan kurtulur. Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa, alacaklı için kefaletten doğan özel yararlar saklı kalır. Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar. Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir. Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla, azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir. “Mülga Borçlar Kanunu’nda kefilin sorumluluğu için bir süre öngörülmemiş olduğu halde yeni Türk Borçlar Kanunu gerçek kişi kefilin sorumluluğunu on yıl ile sınırlı tutmuştur. Kefilin sorumlu tutulabileceği on yıllık süre, kefalet sözleşmesinin meydana geldiği andan itibaren işlemeye başlayacaktır. On yıllık sürenin işlemeye başlaması bakımından esas borcun doğduğu veya muaccel olduğu anın bir önemi yoktur. On yıllık süre bir zamanaşımı süresi olmadığı için de kesilme ve durma da söz konusu olmaz. On yıllık sürenin tamamlanmasıyla birlikte kefilin yükümlülüğü kendiliğinden (yasa gereği) ortadan kalkar. Sürenin tamamlanmasıyla birlikte kefilin sorumluluğu ortadan kalkınca artık kendisinden talepte bulunulamaz. Türk Borçlar Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca ise Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. Dolayısı ile sona ermeye ilişkin hükümlerde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun uygulanması söz konusu olacaktır. Yargıtay kararlarında, 6098 sayılı TBK m. 598/3 hükmünde öngörülen, kefalet sözleşmesinden doğan alacağa ilişkin sürenin hak düşürücü süre olduğu kabul edilmektedir (Bkz. Yargıtay 11. HD’nin 21/06/2022 tarihli ve 2021/2084 E., 2022/5121 K. sayılı; Kapatılan 19. HD’nin 04/05/2016 tarihli ve 2015/8564 E., 2016/8238 K. sayılı kararları).” (… Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/3510 esas ve 2022/2308 karar sayılı ilamı)
Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; Dava dışı asıl borçlular ile davacı kefil ve davalı banka arasında 31/07/2007- 06/09/2007-31/08/2007 arasında genel kredi sözleşmesi ve 12/03/2008 tarihli protokol imzalandığı, genel kredi sözleşmesine konu hesap kat ihtarının taraflara tebliğ edildiği, süresi içerisinde ödeme yapılmaması nedeniyle 06/03/2009 tarihi itibariyle …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından takip başlatıldığı, itiraz üzerine davacının müşterek ve müteselsil kefil olduğu dosya ile alakalı dava dışı bir kısım taraflar yönünden …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyasından itirazın iptali davası açılmış olduğu, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup kararın kesinleştiği, icra takibinin yapılan incelemesinde davacı asilin kararın kesinleşmesinde sonra takibe itiraz ettiği, takibin davacı asil yönünden itirazın iptali davasına konu olmaksızın kesinleştiği anlaşılmakla; Davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/11/2022

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır