Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/212 E. 2023/109 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/212 Esas
KARAR NO :2023/109

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:24/03/2022
KARAR TARİHİ:15/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Davacı vekili, davacı sigorta şirketinin sigortalısı …’ın faaliyet gösterdiği … Mah. … Caddesi … Pasajı 76/2 …/… adresindeki sigortalı iş yerinde, 12.05.2020 tarihinde davalının sorumluluğunda yer alan temiz su ana tesisatından sızan sular nedeniyle dahili su hasarı meydana geldiğini, meydana gelen hasar nedeniyle davacı şirketçe sigortalısına 2.080,00 TL tazminat ödendiğini, şehir şebeke hatlarının, kanal veya alt yapı tesislerinin yapılması, işletilmesi ve bakımının davalının sorumluluğunda olduğunu, davacı şirket tarafından ödenen tazminatın tahsili amacıyla davalı aleyhine …. İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine girişildiğini, davalının takibe itiraz ederek durdurduğunu belirterek; itirazın iptaline, takibin devamına, davalının 9020’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı kurum üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davalı vekili, dava konusu olayla ilgili yapılan inceleme neticesinde ilgili adresle ilgili olarak idarede arıza kaydı bulunmadığını, ilgili Şube Müdürlüğü tarafından herhangi bir işlem yapılmadığını, davalı ekiplerince herhangi bir çalışma yapılmadığının tespit edildiğinden bina dahili tesisatından kaynaklanan arıza nedeniyle meydana gelen hasardan davalı idarenin sorumlu olmadığını, dava konusu hasarın meydana geldiği binanın yapı ruhsatı ve iskanının, işyeri açma ve çalışma ruhsatının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, zemin katta yer alan sigortalı binanın dış etkenlerden korunmasına yönelik tedbirlerin yerine getirilip getirilmediğinin, dışarıdan gelebilecek su sızıntılarına karşı gerekli koruyucu izolasyon ve drenaj önlemlerinin alınmadığının, inşaat tekniklerine uygun yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerektiğini, davalı idarenin olayda kastı, kusuru, ihmali bulunmadığını zararla davalı idare arasında bir illiyet bağının kurulmasının mümkün olmadığını, davacı idarenin hasar bedeli olarak istediği meblağın fahiş olduğunu, davacının hükmedilmesini talep ettiği tazminata takip tarihinden itibaren faiz istemesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların;
Davacı sigorta şirketinin sigortalısı olan …’ın iş yerine davalının su tesisatının zarar verip vermediği, davalının sorumlu olup olmadıkları, zarar mevcutsa miktarının ne olduğu, davacının rücuen tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali isteminden ibaret olduğu görüldü.
DELİLLER;
…. İcra Müdürlüğüne müzekkere yazılarak … Esas sayılı dosyası mahkememize celp edilmiş olduğu görüldü, … Sigorta A.ş.’ye müzekkere yazılarak … numaralı sigorta hasar dosyasının celp edildiği görüldü.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 11/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
Hukuki ve nihai karar tamamen Sayın Mahkememize ait olmak üzere; olay mahallinde keşfen yapılan ve tüm dosya kapsamı üzerinde yapmış olduğumuz incelemeler sonucunda, dava konusu olayda bilirkişi heyeti, ekspertiz raporunda beyan edilen hasarlar ve bedelleri yönünden bir farklılık olmadığı, davaya konu bina dahili tesisatından kaynaklanan arıza nedeniyle meydana gelen hasardan davalı İSKİ’nin sorumlu olmadığı, 12.05.2020 tarihinde vuku bulmuş olan dava konusu olayın, dava konusu poliçenin vadesi dışında kaldığı, dava konusu bina dahili tesisatından kaynaklanan arıza nedeniyle meydana gelen hasardan davalı İSKİ’nin sorumlu olmadığı tespit edilmiş olduğundan, davalı İSKİ’nin dava konusu hasardan ve dava konusu tazminat talebinden dolayı herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı görüş ve kanaatine varmış olduğu görüldü.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava sigortacının dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesine dayanarak ödediği hasar bedelinin 6102 Sayılı TTK’nın 1472. Maddesi uyarınca sorumlu davalı kurumdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
İİK 67. Maddesine göre; Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare: 02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
…. İcra Md. … E. Sayılı dosyasında davalının borca itirazda bulunduğu, takibin durdurulmasına karar verildiği, borçlunun itiraz dilekçesinin tebliğ edildiğine dair tebligat parçasının dosyada bulunmadığı, dolayısıyla tebliğin dava tarihinde yapılmış sayılması gerektiği, davanın her halukarda 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.nın 1472.maddesinde halefiyet düzenlenmiştir. Düzenlemede, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği belirtilmiştir. Somut olayda, sigorta şirketi tarafından dava dışı sigortalı şirkete hasar bedeli ödenmiş olmakla birlikte tek başına hasar bedelinin ödenmiş olması davanın sorumluluğunu gerektirmeyeceğinden davalının sorumlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekecektir.
Yargıtay HGK’nın 27.11.2013 gün ve 2013/439 Esas ve 2013/1595 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir. Meselâ, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir (Kuru Baki/Arslan Ramazan/Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 234; Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 530; Abdurrahim Karslı, Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 2. Bası, İst. 2011, s. 311- 312).
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet ehliyeti). Örneğin, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi (usul hukukunu ilgilendiren yönü) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır (taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır).
Mahkemenin sıfat (husumet) yokluğunu kendiliğinden (re’sen) gözetmesi gerekir. Çünkü, sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hâkim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan, yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen) gözetir. İşte bu nedenle, hâkim, sıfat yokluğunu kendiliğinden gözetir.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.nın 1472.maddesinde halefiyet ilkesi için davaya konu olay tarihinde sigorta sözleşmesinin yapılmış olması aranmaktadır. Sigorta Poliçesi yönünden yapılan incelemede; … Sigorta A.Ş. tarafından …/1 Poliçe Numaralı 16.05.2020- 16.05.2021 Vade tarihli “İşyeri Paet Sigorta Poliçesi” ile sigortalı …’a ait Riziko adresinin … Mah. … Cad. … Pasajı No:76/2 …/…/İstanbul olduğu, davaya konu edilen hasarın 12.05.2020 tarihinde meydana geldiği, poliçe vadesinin ise 16.05.2020- 16.05.2021 tarihleri arası süre için olduğu, poliçe vadesi içinde gerçekleşmediği, hasar tarihinden 4 gün sonra sigorta poliçesi düzenlendiği, bu nedenle davacının iş bu davada halefiyet ilkesi uyarınca dava açma ehliyetinin olmadığı, bu nedenle davacının taraf sıfatı (aktif dava ehliyeti) bulunmadığından HMK 114, 115 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-HMK 114-1-d, 115. maddeleri uyarınca davacının taraf sıfatı olmaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 179,90-TL maktu red harcının davacıdan tahsiline, peşin alınan 80,70-TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 99,20-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret tarifesi gereğince hesap olunan 2.202,06-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
4-Arabuluculuk ücreti olan 1320.00 TL’nin davacıdan alınarak, HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından takdirine yer olmadığına,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/02/2023

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır