Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/20 E. 2022/672 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/20 Esas
KARAR NO:2022/672

DAVA:Malın İadesi
DAVA TARİHİ:08/01/2022
KARAR TARİHİ:02/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin Uyarlanması davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı şirket olan … A.ş. arasında 11/08/2016 tarihinde … Sözleşme Numarası ile Finansal Kiralama Sözleşmesi imzalandığını yapılan kiralama sözleşmesinin yapıldığı anda dolar kurunun 2,962 Türk lirası olduğu ve sözleşmede belirtilen 310.000,00 USD ‘nin türk lirası karşılığı 918.000,00 TL iken, sadece kalan 1 taksit borç miktarı 56.531,01 USD’ nin türk lirasına karşılığı ise yaklaşık 800.000,00 türk lirası olduğunu müvekkilinin borcun %90 ödemesine rağmen kalan %10 borcun karşılığı ise sözleşme yapıldığı andaki tüm borç miktarı kadar olduğunu tüm bu hususlar ile birlikte belirtildiği üzere müvekkili ile davalı arasında sözleşme kurulurken var olan koşullar öngörülemez bir şekilde değiştiğini ve bu değişimin sonucu olarak sözleşmedeki denge, müvekkilinin aleyhine bozulduğunu diğer bir değişle yapılan sözleşmede belirtilen şartların temeli çöktüğü gibi müvekili tarafından borcunu ifa etmesi aşırı derecede güçleştiğini tüm bu hususlar tespit edilmesine rağmen alacaklı davalı tarafından müvekkilinin davacı borçlu şirketten borcun aynen ifasının beklenmesi, hakkaniyete aykırı olduğunu müvekkili yönünden telafisi imkansız zararlarının meydana gelmemesi için sözleşmenin dürüstlük kuraları ve değişen ekonomik koşullara uyarlanması gerekmekte olduğunu müvekkili şirket tarafından davalı şirkete son 1 taksitleri hariç tüm taksitleri ödendiğini ancak doların yaklaşık olarak 6 kat yükselmesinden ve ekonomik koşuların değişmelerden dolayı son 1 taksit olan 55.531,01 USD bedelini artan kurlar karşısında ödeyecek durumda olmadığını ve davanın kabulünü talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı vekilinin eksik harç ikmal ettiğini dava değerini “şimdilik 1.000 TL üzerinden” hesaplayarak harç ödediğini ancak bu durumun beyanları ile destekleyeceği üzere huzurdaki davanın bir ”kira uyarlaması davası” olmaması nedeniyle usulen hatalı olduğu davacı vekilince dava dilekçesinde dile getirilen talep her ne kadar “kira bedelinin uyarlanması” ise de huzurdaki dava kira sözleşmesinden usulen ve esasen büyük farklılıklar gösteren “finansal kiralama sözleşmesi”nden kaynaklandığını, davacı ile müvekkil şirket arasında 11.08.2016 tarihinde … numaralı finansal kiralama sözleşmesinin imzalandığı davacı vekilinin dava konusu edilen finansal kiralama sözleşmesiyle kiralanan pamuk toplama makinasının toplam sözleşme bedeli olan 377.853,57 USD’nin dava tarihindeki döviz kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası değerinin tamamı üzerinden harç ödemesi gerektiğini eksik harç ikmal edildikten sonra yargılama yazılı usule tabi olacağını dava tarihindeki döviz kuru üzerinden hesaplama ile davanın yazılı usule tabi olduğu davacının talep sonucunun belli olmadığını davacının diğer talebinin “uyarlama” olup uyarlama davasında “fazlaya ilişkin hak” söz konusunun olmadığını bu davanın da kısmi dava olarak açılmasının mümkün olmadığını dava konusu olayda davacının başlangıçta seçme özgürlüğü varken Türk Lirası yerine döviz bazında sözleşme akdettiği ve bir başka deyişle serbest iradesiyle ödeme türünü belirlediği dava konusu olayda uyarlama koşullarının bulunmadığı anlaşılmış olup, davacı yanca açılan davanın reddinin kabulünü talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava; Taraflar arasında akdedilen Finansal Kiralama Sözleşmesinin sonradan gerçekleşen ve öngörülemeyen olağanüstü olaylar nazara alınarak ifa güçlüğü nedeniyle hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda uyarlanması talebine ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanılan delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; Davacı yanca; Taraflar arasında akdedilen 11/08/2016 tarihli finansal kiralama sözleşmesinin düzenlenmesi tarihinden sonra yaşanan olağanüstü ve öngörülmez gelişmeler neticesinde, döviz kurlarının fahiş oranda arttığı iddia edilerek, taraflar arasında akdedilen finansal kiralama sözleşmesinin uyarlanarak, ödeme planında muaccel hale gelmemiş edimlerin hakkaniyete uygun bir meblağa çekilmesini, davacı tarafça bu zamana kadar yapılmış ödemelerin de, sabitlenen bedelin üstünde kalan kısımlarının yasal faizi ile birlikte davacı yana geri ödenmesini ve yargılama boyunca ödemelerin tedbiren durdurulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı yanca sunulan cevap dilekçesinde; davacı yanın tacir olması sebebiyle basiretli davranma yükümlülüğü altında olduğunu, dövizle borçlanmanın risklerini bilerek avantajından istifade amacıyla finansal kiralama sözleşmesi akdedildiği ve Türk Lirası bazlı faizin yüksek olması nedeniyle daha düşük faizli döviz kredisinin tercih edildiğini para cinsinden bir sözleşmenin Türk Lirası’na uyarlanması talebinin TBK. Hükümleri gereğince mümkün olmadığını, bu kapsamda döviz fiyatlarındaki artış nedeniyle mağduriyeti önlemek adına çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde finansal kiralama sözleşmelerinin hariç tutulduğunu, bu sebeple hukuki temeli bulunmayan davanın ve tedbir talebinin reddini savunduğu anlaşılmıştır.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun madde 138 hükmü, “Aşırı İfa Güçlüğü” kenar başlığı altında, sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan bazı durumların sözleşmenin uyarlanması veya sona erdirilmesi sebebi oluşturacağını düzenlemiştir.
Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmeye bağlılık esas olup, sözleşmenin uyarlanması ise; uyarlama koşullarının varlığı halinde başvurulması gereken istisnai bir durumdur. Her şeyden önce sözleşmenin imzalanmasından sonra beklenmeyen olağanüstü durumların gerçekleşmesi, sözleşmenin uzun süreli olması, beklenmeyen olağanüstü durumların herkes için geçerli, objektif ve önceden belirlenemeyecek nitelikte bulunması, değişen koşulların sözleşmeyi çekilemeyecek hale getirmesi bu suretle işlem temelinin çökmesi zorunludur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi No : 2012/9197, Karar No : 2014/856 sayılı ilamında ” davalının bu sözleşme ile kendisine tanınan hakları iyiniyet kurallarına aykırı bir şekilde kullanmasının önlenmesi talep edildiğinden, davanın uyarlama davası olarak nitelendirilmesi doğru değildir. Esasen bir tacir olan davacının basiretli davranmak yükümlülüğü bulunduğundan, imzaladığı sözleşme hı inin değişen şartlara uyarlanmasını isteyebilmesi, kural olarak mümkün değildir” açıklamasına yer verilmiştir.
Yine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No : 2015/11007, Karar No: 2016/4155 sayılı ilamında da “Mahkemece, toplanan delillere göre, davacı tarafın faturaları Amerikan Doları üzerinden düzenlediği ve davalının da semeni TL olarak ödediği, davacının fiyat teklifi formlarında vadeli ödemelerde ödeme tarihindeki T.C. Merkez Bankası Döviz Alış Kuru uygulanacaktır denmekte ise de bu formda davalının imzası bulunmadığı gibi anılan şartın davalı tarafından kabul edildiğine ilişkin herhangi bir delil ve belgenin de bulunmadığı, yine davacı tarafın dayandığı, Tezmaksan Tezgah Satış Noktaları Özel Şartları başlıklı belgede iddianın aksine tarafların imzalarının bulunmadığı, belgelerin davalıyı bağlamasının sözkonusu olmadığı, davacının davalıdan kur farkından doğan alacak talep edebileceğine ilişkin açık bir sözleşme hükmünün bulunmadığı, davalı borçlunun kur farkı alacağı için bir ihtarname ile temerrüde düşürülmediğine göre, davacının BK’nun 83. maddesi hükmü uyarınca alacağını yabancı para üzerinden isteme hakkına sahip iken tercih hakkını Türk Lirası üzerinden kullandığı, bu halde davacının kur farkı talebinde bulunamayacağı, davacı tarafın tahsilatı yaptığında kur farkından doğan fazlaya ilişkin alacağını saklı tuttuğunu bildirmediği, ayrıca altı sene boyunca yapılan müteaddit satımlardan sonra geriye dönük olarak toplu bir şekilde ve tüm münferit satımları kapsar şekilde kur farkı talep etmesinin dürüstlük kuralına uygun olmadığı” gerekçesiyle verilen yerel mahkeme kararı onanmıştır.
Yukarıda yer verilen içtihatlar, dürüstlük kuralı ilkesi ve tüm dosya muhteviyatı hep birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında imzalanan sözleşmede kur farkından dolayı sözleşmede belirlenen ücretin uyarlanma imkanı olduğuna dair bir hüküm bulunmaması, davacının davaya konu etmiş olduğu tüm bedelleri ödediğinin tespit edilmiş olmasıyla da artık ödemiş olduğu bedellerin uyarlama davasına tabi olmasının mümkün olmaması, (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas No : 2011/288, Karar No : 2011/1635 sayılı ilamında da “Ancak, hükmedilecek bedel ödenen bedel olup, bu miktarın uyarlamaya tabi tutulamayacağı da kuşkusuzdur. ” görüşüne yer verilmiştir.) MK md. 2 de düzenlenen “herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır” düzenlemesi gereği dürüstlük kuralı bakımından döviz kurunda yaşanan artışın davalı tarafın sebep olduğu bir durum olmaması kaldı ki basiretli bir tacir gibi davranması gerekli olan davacının sözleşme serbestisi ilkesine göre imzalamış olduğu sözleşme gereği yine ödemeleri dolar üzerinden yaparak ( Yargıtay 19. Hukuk Daires Esas No: 2016/16115, Karar No : 2018/1030 sayılı ilamı) sözleşmedeki ifa yükümlülüğünü yerine getirdikten sonra bu şekilde iddiada bulunmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu, dövizle borçlanmanın risk taşıdığı da toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından bilinen bir olgu olduğu, davacı yanın, bu riski önceden öngörebilecek durumda olmasına rağmen dövizle ödeme tercihini kullanmış bulunduğu, kaldı ki, eldeki dava, davaya konu sözleşmenin ve ödemelerin başladığı tarihten beş yılı geçkin bir süreden sonra açılmış olup, bu durumda davacı yanın sözleşmeyi benimsediğinin kabulü gerektiği, kural olarak ifada bulunduktan sonra aşırı ifa güçlüğünden söz ederek uyarlama veya sözleşmeden dönme yollarına başvurulamayacağı yönünde mahkememizce kanaat getirilmiştir. Açıklanan tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu olayda uyarlama koşullarının bulunmadığı anlaşılmış olup, davacı yanca açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş, buna ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının asıl ve terditli taleplerinin REDDİNE
2-Harç peşin alındığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret tarifesi gereğince hesap olunan 1.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
4-Arabuluculuk ücreti olan 1.560,00 TL’nin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından ücret takdirine yer olmadığına,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı , davacı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/11/2022

Katip …
E imzalıdır

Hakim …
E imzalıdır