Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/163 E. 2022/451 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/163
KARAR NO :2022/451

DAVA:Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:08/03/2022
KARAR TARİHİ:28/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın ilgili alacağı ipotek ile temin edilmiş olduğunu, dava dışı … A.Ş.’nin iflas işlemlerinin devam ettiğini, ….iflas Müdürlüğü … İflas Sayılı Dosyası sayılı dosyasına alacak kaydı yaptırmadığını, davalı banka bu iflas dosyasında ipotekli şirket taşınmazın ihalesini talep ettiğini ve ihale yapıldığını, dava dışı müflis … A.Ş. şirketinin tüm kayıtları üzerinde kat tarihinden önce yapılan protokoller ve ödemelerin de nazara alınmasını, çift kayıt olup olmadığı,dava dışı şirket tarafından ödendiği beyan edilen 6.500.000 USD’nin banka kayıtlarında yer alıp almadığının tespitinin yapılmasını, müvekkili davalının davalı bankaya hesap kat tarihi ve iflas alacak kaydı tarihinde belirlenen bedelin 30.000,00 TL’lik kısmından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın bir kredi kuruluşu olduğunu, kullandırdığı kredilerin ödenmemesi halinde yasal takip yapmasının ve bunları nakde çevirmesinde yasaya aykırılık olmadığını, müvekkili banka tarafından, 2002 tarihli genel kredi sözleşmesi ile tesis edilen ve kullandırılan kredilerden kaynaklanan alacak 2005 yılında takibe konu edildiğini ve 2019 yılında müvekkili banka alacağının bir kısmının tahsil edildiğini, davacı tarafın müvekkili bankayı 20 yıl sonra yolsuzlukla suçlaması hem hukuki hem de gerçekçi olmadığını, müvekkili bankanın bütün işlemleri kanuna uygun ve yargı sürecinden geçerek onandığını, dava dışı kredi borçlusu şirketin iflas etmesi üzerine de müvvekkili banka alacağı iflas masasına kaydedildiğini, iflas masa malvarlığına giren ve müvekkili bankaya ipotekli olan taşınmazlardan, müvekkili banka alacağının bir kısmının ödenmediğini, müvekkili banka halen 160.000.000,00 TL alacaklı olduğunu, ….İflas Dairesi … İflas dosyasına kaydedilen ve yargı aşamasından geçerek kesinleşen müvekkili banka alacağı yasa gereği tekrar yargılama konusu yapılamayacağından, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu gereği davacı tarafın dava dışı kredi borçlusu … … San.A.Ş.’ne olan kefaleti kendiliğinden ortadan kalktığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklı menfi tespit davasıdır.
Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı), İstanbul 2013, s. 346).
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Eş söyleyişle kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233).
Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, menfi tespit davası icra takibinden önce sonuçlanmaz ve ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması (veya ihtiyati tedbir kararının kaldırılması) nedeniyle, (menfi tespit davası görülmekte iken) borç alacaklıya (davalıya) ödenmiş olursa, menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir (m.72/6); yani menfi tespit davası (kendiliğinden) istirdat davasına dönüşür; bu hâlde mahkeme menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam eder (Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2017, s. 146). Bu durumda İİK’nın 72/6 maddesi gereğince bedele dönüşen isteminin temeli menfi tespit davasıdır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıdadır (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıdadır. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya aittir (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372).
Hukuk Genel Kurulunun 24/06/1992 tarihli ve 1992/1-347 E., 1992/396 K. ve 30/05/2001 tarihli ve 2001/14-443 E., 2001/458 K. sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
Bir davada, hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle, bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehlike ile tehdit edilmelidir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar.
Söz konusu bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır.
Tüm dosya kapsamından, somut olayda davalı banka ile dava dışı … … San. A.Ş. arasında 18/04/2002 tarihli kredi sözleşmesi ve 12/04/2002 tarihli sözleşme ve 31/03/2006 tarihli ek sözleşme imzalanmış, davacı yanca müteselsil kefil sıfatıyla iş bu kredi sözleşmesini imzalamış, dava dışı şirket yönünden hesap kat edilerek yargılama aşamaları sonucunda aleyhine başlatılan takip kesinleşmiştir.6098 sayılı TBK yürürlüğe girmeden önce kredi hesabı kat edilmiş ve asıl dava davanın davacısı kredi alacağı muaccel olmuştur. Bu durumda işleyecek zaman aşımı süresi 818 sayılı BK 125. maddesindeki 10 yıllık süre olup, TBK’nın 146. maddesindeki süre ile aynıdır. Kefalet süresi içinde hesap kat edilip alacak muaccel olmuş olmakla birlikte, kefalet süresini belirleyen ve sınırlandıran TBK’nın 598/3. madde hükmünün dikkate alınması gerekir. 6101 sayılı Yürürlük Kanunu gereğince 01/07/2012 tarihinden itibaren 01/07/2013 tarihine kadar kefalet sorumluluğu uzatılmıştır. Bu tarihe kadar bir icra takibinin yapıldığı kanıtlanmadığından, somut olayda bu tarihte kefalet sona erdiği anlaşılmakla; davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın hukuki yarar yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Yargılama giderleri ve sair hususların gerekçeli kararda değerlendirilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 80,70-TL maktu karar harcının peşin alınan 512,33-TL harçtan mahsubu ile artan ‭431,63‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/06/2022

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır