Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/113 E. 2023/168 K. 07.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/113
KARAR NO :2023/168

DAVA:Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:14/02/2022
KARAR TARİHİ:07/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava konusunun, haksız olarak ödenen 11.915,61.-TL’nin İİK 72. Maddesi uyarınca açılmış menfi tespit ve istirdadı talebinden ibaret olduğu, davalı … LTD ŞTİ.’nin dava dışı … Optik SAN. VE TİC. AŞ. aleyhine …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyası ile davacı …’ın hiç bir ilişkisi olmadığı, bu icra dosyasının tarafı ve borçlusu olmadığı halde, söz konusu icra dosyası kapsamında … 3. İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı dosyası ile davacının işyerinde 12.11.2021 tarihinde haciz işlemi uygulandığı, Hacze gelinen adresin, … Mah. 846 Sokak No38/A … … olduğu, bu adresin icra dosyasına konu olan bonoda yazılı adresle aynı olduğu, dava dışı … Optik San. VE TİC. AŞ. Nin, … Mah. 846 Sokak No:39/203 … … adresine naklinin, 06 Temmuz 2018 tarihli ve 9615 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, bu adresin boşalması üzerine davacının bu adreste kendi şirketinin (… Optik San. TİC. AŞ.) şubesini açtığı, davacının iş yeri adresinin, kendisi ile ilgisi olmayan bono da yazılı adresle aynı olduğu için bu adrese fiili hacze gelindiği, -Haciz sırasında davacın (sigortalı) çalışanı (Muharrem Tanrıverdi) ile – davacı …’ın haczedilen mahcuzlar hakkında istihkak iddiasında bulunduğu, bu istihkak iddiasına takip alacaklısı tarafın itiraz ettiği, İİK ‘nun 97. Maddesi uyarınca görülen istihkak iddiası davası nedeniyle Takibin taliki veya devamı davası neticesinde, İstanbul 28. İcra Hukuk Mahkemesinin …sayılı numaralı kararı ile “haczin, takip dayanağı bono üzerinde yazılı adreste yapıldığı, haciz mahallinin, borçlu şirkete ödeme emrinin tebliğ edildiği adres olduğu ve haczedilen mahcuzların ücüncü sahsa ait olduğu yönünde iddiadan başka bir delilin ibraz edilmediği, anlaşıldığından bahise söz konusu takibin devamına” karar verdiği, karar sonrasında 02.12.2021 tarihinde davacının iş yerine tekrar hacze gelindiği, Muhafaza yapılmadan evvel davacının, takip dosyası borcu haciz tehdidi altında her türlü hukuki ve menfi tespit, istirdat davası hakları saklı olmak üzere ihtirazi kayıtla beyanda bulunarak (09.12.2021 Tarihli haciz tutanağı ile) ödediği, davalının (… LTD ŞTİ), davacı ile hiçbir ilişkisi olmayan, (… Optik SAN. TİC AŞ. den olan) alacağını, davacıdan (…) 09.12.2021 tarihli banka dekontu ile tahsil ettiği, Daha sonra davacı tarafın haksız olarak ödendiğini beyan ettiği bedelin, faizi ile birlikte iadesi (istirdadı) için İstanbul Arabuluculuk Bürosu … Arabuluculuk genel dosya numarası ile arabuluculuk başvuru yapıldığı, yapılan arabuluculuk görüşmesinin anlaşamama şeklinde sonuçlanması üzerine bu davanın açılmasının gerektiği, Söz konusu icra borçlusunun … Vergi Kimlik numaralı … Optik San. TİC AŞ. İle ilgili Ticaret Sicil Gazetesi ilanları incelendiğinde, 27.07.1981 yılında şube açılışı ilanı verildiği, dava sonraki tarihlerde de farklı ilanların bulunduğu, bu firmanın yaklaşık (40) yıldır faaliyet gösterdiği, Davacının (…), … Optik San. TİC. AŞ. nin, 26.07.1997 tarihli ve 97/7 sayılı yönetim kurulu kararı ile bu şirket hissedarı olan …’e ait hisseleri devraldığı ve 26.07.1997 tarihinden itibaren bu şirketin hissedarı olduğu, Dava sonra (üye kayıt defterinin 10. Sayfasına kaydedilen 09.07.2010 tarihli ve 2010/5 sayılı Yönetim kurulu kararı ile hissesini, (…’e) devrederek bu şirketten ayrıldığı, Davacının (…) 09.03.2010 tarihinde kendi adına (gerçek kişi, şahıs) vergi mükellefiyet kaydı yaptırarak halen faaliyetine bu şekilde devam ettiği, davacının kendi adına açtığı bu adresin icra dosyasına konu olan bonoda yazılı adresle aynı olduğu, (dava dışı … Optik San. VE TİC. AŞ’nin adres değişikliği nedeniyle boşalttığı) … Mah. 846 Sokak No38/A … … adresinde yeni bir kira sözleşmesi ile bu adreste kendi işletmesini kurduğu, bu hususun 05.09.2018 tarihli Vergi Dairesi Yoklama Fişinde de belirtildiği, Dava dışı … Optik San. VE TİC. AŞ’nin optik firmalarına toptan optik camı satan bir firma olduğu, davacının da perakende olarak optik Cam Çerçeve Güneş Gözlüğü Satışı İle İştigal Ettiği, Davacı İle … Optik San. Ve Tic. AŞ’nin birbirinden bağımsız ve ayrı firmalar olduğu, hiçbir organik bağının bulunmadığı, muhasebe ve iş merkezlerinin ayrı olduğu, İcra Mahkemesinin itiraza tabi olmayan kesin kararının, hukuka aykırı icra takibine devam kararı nedeniyle Davacının haciz tehdidi altında altın bulunduğu için, … firmasına ait ödemek zorunda kaldığı 11.915,61-TL borcun istirdadının yapılmasını ve faizi ile birlikte davacıya iadesinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Davalı taraf davaya cevap dilekçesi vermeyerek 6100 sayılı HMK m.128’e göre dava konusu maddi vakıaları inkâr etmiştir.

Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmış, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası dosya arasına alınmış ve Mahkememizce 14/10/2022 tarihli ara karar ile … Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak davacı şirket ve dava dışı … Optik Sanayi Ve Ticaret A.Ş’nin ticari defter ve kayıtları üzerinde SMM bilirkişi aracılığı ile rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiştir.
05/12/2022 tarihli … talimat bilirkişi raporunda; İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2022/113 Esas No ile görülmekte olan, dava konusu Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) olan dava ile ilgili olarak, – Mahkemenin, ,Dosyanın SMM bilirkişiye tevdii ile davacı ve dava dışı … Optik San. Ve Tic. A.Ş. arasında, ticari ilişkisinin bulunup bulunmadığı, organik bağının bulunup bulunmadığı ve tüm dosya kapsamında, rapor düzenlenmesinin istenilmesine…” şeklindeki 26/06/2022 tarihli ara kararı ile “ … Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak, davacı şirket ve dava dışı … Optik San. Ve Tic. AŞ’nin, ticari defter ve kayıtlarıüzerinde SMM bilirkişi aracılığı ile İnceleme yapılmasının istenilmesine bilirkişiye tarafların ticari defter ve kayıtları yerinde inceleme yapma yetkisinin verilmesine … “şeklindeki 14/10//2022 tarihli ara kararı re’sen SMMM bilirkişi olarak görevlendirilmemiz üzerine, … 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/10/2022 tarihli ve … Talimat no.lu Bilirkişi Görevlendirme ve Teslim Tutanağı ile tarafımıza (fiziki dosya olmadan, USB ortamında) tevdi edilen dava dosyası kapsamında ve bilirkişiliğimizce YERİNDE yapılan inceleme sırasında; 1) Dava dışı … Optik Sanayi VE Ticaret Anonim Şirketi’nin, 18.04.2017 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında, belirtilen yönetim kurulu üyeleri ve ortaklık yapısına göre …’ın şirkette hissedar veya yönetim kurulu üyesi olduğuna dair bir kayıt veya karara rastlanmadığı, … Ticaret Sicil Müdürlüğünün, dava dosyasında bulunan B19-E. sayılı yazıdan, Davacı …’ın … Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarında, “…”, “… OptiK” unvanı ile 20.03.2017 tarihinden itibaren 194357 sicil No ile kayıtlı olduğu, merkez işyeri adresinin Vali Rahmi bey Mahallesi, … Caddesi No:120/A …- … olduğu, Mülkiyeti, …’a ait olduğu anlaşılan … 846 Sok. 38/9 … … adresinde, bulunan dükkanın, Unvanı … Optik Sanayi VE Ticaret Anonim Şirketi olarak kurulan şirketin, işyeri muamelat merkezi olarak kullanılmaya başlandığının, 27.07.1981 tarihli ve 301 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi ile tescil ve ilanından anlaşıldığı, Dava dosyasında bulunan 06.07.2018 tarihli ve 9615 sayılı (Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi) 606. Sayfasında, Dava dışı … Optiksan. VETİC. AŞ’nin, 25.06.2018 tarihli ve 02 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile şirketin işyeri merkezi olan 846 Sokak No 38 … … adresinin, … Mah. 846 sokak No:39/203 … -… adresine taşındığının ilan edildiği, Daha önde … Optik San. Ve Tic. AŞ tarafından (depo olarak) kullanılmakta ilken Dava dışı … OPTİK SAN. VE TİC. AŞ tarafından boşaltılan, mülkiyeti …’A ait olduğu anlaşılan … 846 Sok. 38/9 … … adresinde bulunan dükkanın, 27 Temmuz 2018 tarihinde düzenlenen Kira Sözleşmesi ile … OPTİK …’a kiralandığı, … … Vergi Dairesince düzenlenen 05/09/2018 tarihli ve H-… no.lu yoklama fişi ile Davacı …’IN, … OPTİK unvanı ile … -…’da bulunan — merkezişyerine ek olarak, 846 SK. NO : 38 / … adresindeki, şube işyerinde 01.09.2018 tarihinden itibaren perakende gözlük, lens satısı faaliyetine başladığı, Bu adreste bulunan işyerinin (dükkanın) kiralık olduğu, işyeri Mülk sahibinin … olduğu, hususlarının tespit edildiği, Dava dosyasında bulunan Sosyal Güvenlik Kurumu, … Bölge Müdürlüğü ile …- … Konya, …, İstanbul İl Müdürlüklerinin yazıları ile ekinde sunulan SGK işyeri tescil kayıtları ile bu şirkette çalışanlara ilişkin 2004 yılından itibaren düzenlenen SGK APHB hizmet listeleri incelendiğinde, Davacı …’ın … OPTİK SAN. VE TİC. AŞ’nin şirket ortağı iş veren olarak (4/b) statüsünde veya bu şirkette işçi veya çalışan olarak (4/a) statüsünde çalıştığına dair herhangi kaydın bulunmadığı Dava dosyasında bulunan SGK Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, 15.08.2022 tarihli Sigorta tescil ve Hizmet Kaydı Tespiti konulu yazısı ve ekinde bulunan hizmet döküm listesi incelendiğinde, Davacı …’IN, … kod numarası ile tanımlanan, (belirli bir mala tahsis edilmiş mağazalarda gözlük, kontak lens, gözlük camı vb. perakende ticareti) İş KOLUNDA 10.07.2013 tarihinden itibaren KESİNTİSİZ OLARAK (4/b) sigorta kolunda, (4/b-1 Gelir Vergisi) statüsünde (kendi adına bağımsız çalışan) olarak tescil kaydının bulunduğu, Bilirkişiliğimize ibraz edilen ticari defter kayıtları ve alış faturalarına göre yerinde yapılan inceleme sırasında, İstanbul 4. icra Müdürlüğünün… Esas, … 3. İcra Müdürlüğünün — … talimat dosyası kapsamında Davacı …’ın, 846 SK. NO : 38/A …-… adresindeki … Şubesi işyerinde 12.11.2021 — tarihinde, haciz işleminin uygulanan ticari malların, davacı tarafından piyasadan — farklı firmalardan alış faturaları ile alınarak yasal süresi içinde tek düzen muhasebe hesap planına uygun olarak ticari defterlere kaydedilen ve davacının şahsi işletmesi olan … optik … şube işletmesinde, mevcut olan (haciz tarihi itibarı ile işletmede mevcut 644.224,77-1L tutarındaki ticari malların bir kısmı olan) ticari mallar olduğu, tamamının davacı …’ın şahsi işletmesine ait olduğu, haczedilen ticari malların, icra takip dosyalarında haciz işleminin borçlusu olarak belirtilen dava dışı … Optik Tic. VE SAN. AŞ ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığı 10) Sonuç olarak, Davacı …’ın, dava dışı … Optiktic. Ve San. AŞ ile hiç bir ticari veya organik bağının bulunmadığı, görüş ve kanaatine varılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, Haksız haciz iddiası ile açılmış menfi tespit ve istirdat davası yasal şartların oluşup oluşmadığı hususunda olduğu görüldü.
”6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 125. (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 137.) maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haiz olup, kanuni istisnalar haricinden 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 48. maddesi kapsamında bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre, istisnalar hariç olmak üzere, şirket malvarlığının, aktif ve pasifiyle birlikte, sahibi tüzel kişidir. Tüzel kişiliğinin bu malvarlığı, kendine özgü, bir amaç birliği içinde ve kendisini oluşturan kişilerin malvarlığından bağımsız bir malvarlığı olarak ortaya konulmalıdır. Tüzel kişiliğin bu malvarlığının onu oluşturan kişilerin malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel ilkeye “mal varlığının bağımsızlığı” ve “mal ayrılığı” ilkesi denilmektedir. Ayrılık ilkesi gereğince, tüzel kişilik çatısı altında bir araya gelen, başka bir deyişle tüzel kişiliği oluşturan gerçek veya tüzel kişiler, oluşturdukları tüzel kişiliğin borçlarından sorumlu olmazlar. Tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu ayrılık ilkesinin mutlak olarak her durum ve koşulda uygulanması bazı haksız durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Öğreti ve uygulamada, özellikle borç ve sorumluluktan kurtulabilmek amacıyla tüzel kişiliğin bir araç olarak kullanıldığı hâllerde, tüzel kişi ve üyeleri arasındaki bu ayrılığın kaldırılarak üyelerin sorumluluğuna gidilebileceği kabul edilmektedir. Bu durum öğreti ve uygulamada “tüzel kişilik perdesinin aralanması” olarak ifade edilmektedir. Gerçekten de hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonrada tüzel kişilik kavramının ardına gizlenmeleri dürüstlük ve kuralı hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. Bu gibi durumlarda TMK’nın 2/2 maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması söz konusu olduğu için tüzel kişilik perdesi aralanmalı ve perdenin ardında yer alan kişiler gerektiğinde sorumlu tutulmalıdır. Başka bir deyişle tüzel kişiye hukuk hayatında ayrı bir hukuki varlık tanınması ancak TMK’nın 2. maddesi kapsamında kurallara uygun hareket edilmesi ve tüzel kişiliğin ortakları veya yöneticileri tarafından kötüye kullanılmaması halinde söz konusu olabilir. İyi niyet kurallarına riayet edilmemesi ve tüzel kişiliğin kötüye kullanılması hallerinde tüzel kişilik perdesi aralanarak, tüzel kişilik perdesinin arkasındaki gerçek duruma göre bir sonuca varılması gerekmektedir. Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması tearosi; bazı şartların varlığı halinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Bu teori, yalnızca ticaret hukukunda değil iş hukuku, vergi hukuku, icra ve iflas hukuku ve diğer hukuk dallarında da uygulama alanı bulmuş; hatta 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 5941 sayılı Çek Kanunu gibi kanunlarda kamu yararı gibi özel menfaatlerin korunması amacı güdülerek gerektiğinde bu teorinin uygulanması ve sorumluluğa karar verilebilmesi için bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Elbette, kanundan kaynaklanan bu gibi durumlarda tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin tartışmaya gerek bulunmamaktadır. Yine muvazaa, kanuna karşı hile gibi durumlarda da bazen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi uygulanmadan da sorumluluğa hükmedilebilmektedir. Hemen belirtilmesi gerekir ki, öğreti ve uygulamada özellikle vurgulandığı üzere; mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda sakınılarak uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir. TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır. Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dahi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir.
Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir. Organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da bulunmaktadır. Özellikle somut olayın niteliği gereği organik bağın tespitinde, şirketlerin aynı holdinge bağlı olması, yöneticilerinin veya kurucularının aynı olması, bir borç takibinden kurtulmak için hisselerin devredilmesi, muvazaalı işlemler yapılması, hatta belirli işlemlerin aynı şekilde ve aynı usulde yapılması bile rol oynayabilmekte iken; tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması için iki şirket arasında alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli olarak işlemlerin yapıldığının ve bu nedenle asıl borçlu şirketten alacağın tahsil edilemediğinin somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Bununla birlikte bu iki kavram arasındaki en önemli fark ise; organik bağın varlığı halinde bir şirketin borçlarından dolayı bir başka şirketin mal varlığına el atılabilmekte iken tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması halinde borçlu şirketin yanı sıra … şirketin hatta talep halinde … şirketin ortaklarının mal varlığına dahi el atılmasının mümkün olmasıdır. Görüldüğü üzere aralarında bazı farklılıklar bulunmakla beraber organik bağ ile perdenin çapraz aralanması kavramları birbirinin alternatifi olan kavramlar değildir. Bu nedenle aynı olayda hem organik bağ hem de tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması yolları işletilerek sonuca ulaşılabilmesi mümkündür.
Görüldüğü üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nın 2. Maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir. Bununla birlikte öğreti; tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmektedir.
Öğreti ve uygulamada tüzel kişilik perdesinin aralanmasının genel olarak üç değişik durumda mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Birinci durum perdenin düz aralanması olarak ifade edilen şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulmasıdır. İkinci durum perdenin ters çevrilerek aralanması olarak ifade edilen ortağın borcu için ortağın yanında şirketin de borçtan sorumlu tutulmasıdır. Nihayet üçüncü durum ise somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken ve perdenin çapraz aralanması olarak ifade edilen, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir. Perdenin çapraz aralanması sadece ana ve … şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan … şirketler arasında da söz konusu olmaktadır.
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması genellikle … şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile … şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü … şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurulabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir.
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. …” ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28/11/2022 tarih, 2021/4234 esas ve 2022/8380 karar sayılı ilamı)
”… O hâlde tüzel kişiliğin söz konusu olabilmesi için, oluşturulacak kişiliğin kendine özgü bir malvarlığı olmalı ve bu malvarlığı bir amaç içinde ve bağımsız olarak ortaya konmalıdır. Onu oluşturan ve koyan üyelerin, ortaklarının malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel prensibe “malvarlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı” prensibi denilmektedir […, G: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Teorisi, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu (Editör: Ulusoy, E: T Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sempozyum Kitabı, İstanbul, 2008, s.143 vd.)]. Ayrılık ilkesi gereği tüzel kişilik; tüzel kişiliği meydana getirenler ile üçüncü kişiler arasına sanki bir perde olarak çekilmektedir. Üçüncü kişiler muhatap oldukları tüzel kişilik bir perde olarak kullanıldığında, perdenin arkasındaki üye ya da ortaklara ulaşamamaktadır [Ulusoy, E.: Şirketler ve Bankacılık Hukukunda Kapsama Alma ve Sorumlu Kılma Amacıyla Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu (Editör: Ulusoy, E: T Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sempozyum Kitabı, İstanbul, 2008, s. 352 vd). Ancak tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu ayrılık prensibinin mutlak olarak her durum ve koşulda uygulanması bazı haksız durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan gerçek kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonra da tüzel kişilik kavramının ardına gizlenilmesi dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. Bu gibi durumda tüzel kişilik perdesi aralanmalı ve perdenin ardında yer alanlar gerektiğinde sorumlu tutulmalıdır [Sağlam, İ: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanmasına Genel Bir BakışTüzel Kişilik Perdesinin Aralanması I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu ( Editör: Ulusoy, E: T Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sempozyum Kitabı, İstanbul, 2008, s. 154 vd.)].22. Eş söyleyişle tüzel kişiye hukuk hayatında ayrı bir hukuki varlık tanınması ve sermaye şirketlerinde ortakların sınırlı sorumlu olması gibi sonuçlar, ancak TMK 2. madde çerçevesinde kurallara uygun hareket edilmesi ve tüzel kişiliğin ortakları veya yöneticileri tarafından kötüye kullanılmaması hâlinde söz konusu olabilir. “İyiniyet kurallarına riayet edilmemesi, tüzel kişiliğin kötüye kullanılması (abus de la personnalite morale) hâllerinde tüzel kişilik perdesinin kaldırılması veya delinmesi (liftingpiercing of theveil) veya yok sayılması (disregard of thecorporateent-tiy) ve tüzel kişilik perdesinin arkasındaki gerçek duruma göre bir sonuca varılması gerekmektedir. Özel hukuk alanında çok geniş bir uygulaması olan tüzel kişiliğin yok sayılması, bu topluluklara yasalarla kişilik tanımanın amaçlarıyla ters düşen uygulamalar dolayısıyla ortaya çıkmıştır (Battal, A.:Bir Alan Araştırması Işığında Sermaye Şirketlerinin Sorumluluğu Konusundaki Hukuki Bilgi Eksikliğinin Olumsuz Sonuçları Ve Perdenin Kaldırılması Teorisi Yardımıyla Giderilmesi, Yargıtay Dergisi, Ekim 1998, C24, s 659 vd.).23. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, bazı şartların varlığı hâlinde, tüzel kişilik dikkate alınmadan, mevcut kişiliğin arkasına saklanan kimsenin borçtan sorumlu tutulması veya çiğnediği yasağın sonuçlarına katlanmasıdır. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasından, tüzel kişinin kişiliğine ve mal varlığına ilişkin ayrılık ilkesinin uygulanmaması ve onun hukuki bağımsızlığının bir nevi dikkate alınmayıp onun bertaraf edilmesini anlayabiliriz. Bu kavram hukukumuzda ve yabancı hukuklarda düzenlenmemiş olup; mahkemeler hukuku (caselaw) ve öğreti ile özellikle de bankacılık sektörü ve sermaye piyasasındaki yolsuzlukların önlenmesi gayesiyle ortaya çıkmıştır. Türk Hukukuna ise ilk defa 1963 yılında giren tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi öğretide kimi zaman tülün kaldırılması, tüzel kişilik perdesinin aralanması, örtünün delinmesi ya da ışıldak gibi değişik terimlerle ifade edilmiştir (… –s. 152; Poroy/ Tekinalp/Çamoğlu-s.106; Çamoğlu, E.: Ticaret Ortaklıkları Bakımından Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması, BATİDER, C.32, S.2, Haziran 2016; Memiş, T./ Öztek, S: Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması (Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu (Editör: Ulusoy, E: T Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sempozyum Kitabı, İstanbul, 2008, s. 197 vd.) Akıncı, Ş: Alacaklılardan Mal Kaçırmak İçin Kurulan Yeni Şirkete Müracaat İmkânı Bakımından; Muvazaa, Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ile Organik Bağ Kavramlarının Elverişliliği ve Yargıtay Uygulamaları, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C.27, S.3, 2019, s.652 vd.; Yüksel, K.: Şirketler Hukukunda Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Örtünün Aralanması, Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu (Editör: Ulusoy, E: T Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sempozyum Kitabı), İstanbul,2008,263 vd. ).24. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması kuralı yalnızca ticaret hukukunda değil iş hukuku, vergi hukuku, icra ve iflas hukuku ve diğer hukuk dallarında da uygulama alanı bulmuş; hatta 6183 sayılı Kanun, Çek Kanunu, Grev ve Lokavt Kanunu gibi kanunlarda kamu yararı gibi özel menfaatlerin korunması amacı güdülerek gerektiğinde bu teorinin uygulanması ve sorumluluğa karar verilebilmesi için birtakım düzenlemeler yapılmıştır. Elbette, kanundan kaynaklanan bu gibi durumlarda tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını tartışmaya gerek bulunmamaktadır. Yine muvazaa, kanuna karşı hile gibi durumlarda ise bazen perdenin kaldırılması teorisi uygulanmadan da sorumluluğa hükmedilebilmektedir.25. Yargıtay içtihatlarında benimsenerek öğretide de vurgulandığı gibi; malvarlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu kurala ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir kural olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Aksi hâlde tüzel kişilere tanınmış olan mal ayrılığı güvencesinin zedenlemesi durumuyla karşı karşıya kalınılabilir. Belirtmekte yarar vardır ki, mahkeme kararıyla kaldırılmasına hükmedilen şey tüzel kişilik değil, tüzel kişiliğin perdesidir (Akıncı, s. 661; Çamoğlu, s. 12; …, s.152; Tekinalp, …, Ü.: Perdeyi Kaldırma Teorisi, …’a … Hukuk Fakültesi 1995, s.395 vd.; Poroy/ Tekinalp/ Çamoğlu s. 107 vd.).26. Tüzel kişi ile ortaklarının faaliyet alanlarının ve malvarlıklarının iç içe geçmesi birbirine karışması, bir şirketin ticari defterlerinin ya da ticari sır kabul edilen belgelerinin diğer şirkete ait iş yerinde bulunması, ikisinde de aynı ticari defterlerin kullanılması ve ortak hesap yapılması (tek merkezden idare edilmesi), ortaklığın faaliyet konusunu sürdürebilmesi için yeterli sermayesi bulunmadığı hâlde alacaklıları ya da üçüncü kişileri zarara uğratmak niyetiyle bilinçli olarak faaliyet göstermeye devam edilmesi, şirket ortaklarının kendi kişisel malvarlıkları ile şirketin malvarlığı özdeş-tekmiş gibi hareket etmeleri, şirketlerin ya da ortağın üçüncü kişileri aldatacak şekilde kendi kişilikleri ile tüzel kişiliğin aynı olduğu izlenimini vermeleri, bu kapsamda birbirlerinin tanıtımlarını yapmaları, aynı tüzel kişilikmiş gibi anlaşılacak benzer isimleri ve logoları kullanmaları, yani dışarıya karşı tek bir tüzel kişilikmiş gibi intiba yaratmaları, şirketlerin aynı konuda faaliyet göstermeleri ve (tek başına bu hususa dayanılmamak koşuluyla) hâkim ortaklarının ya da yöneticilerinin aynı kişiler olması, tüzel kişilik kavramının arkasına sığınılacak şekilde art niyetli davranışlarla zararlandırıcı faaliyetlerde bulunulması, işlemlerin diğer tarafınca sözleşmelerin kiminle yapıldığı dahi anlaşılamayacak şekilde karışıklığa yol açılması, şirketin kendi çıkarları gözetilmeksizin yürütülmesi veya yalnızca ve bilinçli olarak açıkça hâkim ortak korunacak şekilde diğerleri zarara uğrayacak şekilde işlemler yapılması hâlleri gösterilebilir. 27. Öğretide tüzel kişilik perdesinin; düz perdeyi kaldırarak sorumlu kılma, ters yönden perdeyi kaldırarak sorumlu kılma, borçlunun perdenin kaldırılmasını talep etmesi, çapraz olarak perdeyi kaldırma olarak tabir edilen dört farklı biçimde ortaya çıkabileceği belirtilmiştir. İlkinde doğrudan perde kaldırılarak arkadaki kişi ya da ana ortaklık sorumlu tutulmaktadır. İkincisinde ise; ana ortaklığın borcu ya da yükümlülüğü için yavru ortağın ya da pay sahibinin sorumlu tutulması anlaşılmaktadır. Öğretide şüphe ile yaklaşılması gerektiği belirtilen üçüncü türde ise borçlu ya da yükümlü kişi perdenin arkasına sığınmak yerine bizzat kendisi perdenin kaldırılmasını talep etmektedir. Somut uyuşmazlığımız bakımından tartışılması gereken dördüncü hâlde ise sadece ana ve yavru ortaklık değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan … ortaklıklar arasında perdenin çapraz olarak kaldırılması durumu söz konusu olmaktadır (Tekinalp/Tekinalp, s.399)28. Tüzel kişi ile ortakların alanlarının, organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmiş idi. Tüzel kişilik perdesinin çapraz olarak kaldırılması genellikle … şirketler arasında söz konusu olduğundan, esas (ana) şirket ile bağlı şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü … şirketler arasında perdenin kaldırılması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuş iseler de bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir (Öztek/Memiş, s:209).29. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinde çoğu zaman perdenin tarafları arasındaki güçlü organik bağa ve yapılan muvazaalı işlemlere rastlanılmaktadır. Bu kavramlar bazen aynı olayda karşımıza çıkabilir; ancak sadece birinin oluşması diğerini engellemeyecektir. Bir hukuki işlemin her iki tarafının da irade ile beyanı arasında bilerek uygunsuzluk yaratması durumu muvazaanın şartları her olayda gerçekleşmeyebilir. Sorumluluğun genişletilebilmesi için yine içtihatlarla geliştirilmiş olan organik bağ kavramının da tartışılması gerekmektedir. Zira, organik bağ kavramı da kaynağı TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağından almaktadır. Organik bağ, iki tüzel kişi (veya bunların ortakları arasındaki ilişki) olarak nitelendirilebilir. Organik bağ, perdenin saklanmasına göre daha geniş bir anlamı ifade eder; bu bağın varlığı tanıkla bile ispat edilebilir. Organik bağ, tek başına tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını sağlayacak güçte değildir. Şirketlerin kuruluş tarihlerinin aynı olması, hissedarların aynı soyadını taşımaları organik bağın varlığını göstermez. Şirketlerin aynı kişi tarafından yönetilmesi, aynı ortaklara sahip olması ya da benzer iş kolunda faaliyet göstermeleri somut olayın niteliğine göre başka delillerle desteklendiğinde organik bağın varlığı için yeterli ise de; bu husus tek başına tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli değildir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Organik bağ şirketlerin adreslerinin, faaliyet alanlarının, ortaklarının veya temsilcilerinin aynı olmasından ve aradaki hukuki ilişkiden tespit edilebilir. Tüzel kişiliğin kaldırılmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Örneğin; üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/09/2020 tarih, 2020/19-94 esas ve 2020/358 karar sayılı ilamı)
Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davacı yanca haksız haciz iddiasıyla icra veznesine yatırılan bedelin istirdadı ve borçlu olmadığının tespiti için iş bu davanın açıldığı, davacı yanın iddialarının ve davalı yanın alacak hususunun tespiti için davacı şirket ile dava dışı ….. A.Ş. arasında tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasını gerektirir nitelikte ilişki olup olmadığının tespitinin yapılması gerektiği bu hususta mahkememizce aldırılan ve hükme esas alınan bilirkişi raporuyla tespitlerin yapıldığı, davacı …’ın, dava dışı … Optik Tic. Ve San. AŞ ile hiçbir ticari veya organik bağının bulunmadığı anlaşılmakla; davanın kabulü ile ;davacının dava dışı … Optik San. ve Tic. A.Ş’nin …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespiti ile ödenen 11.915,61-TL’nin ödeme tarihi olan 09/12/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile istirdadına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE ;
Davacının dava dışı … Optik San. ve Tic. A.Ş’nin …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespiti ile ödenen 11.915,61-TL’nin ödeme tarihi olan 09/12/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile istirdatına,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 813,96-TL nispi karar harcının, peşin alınan 203,49-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 610,47-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.200,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan dava açılarken yatırılan toplam 295,69‬-TL (80,70-TL BVH , 11,50-TL VSH 203,49-TL peşin harç) harcın davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan toplam 1.343,75TL (243,75-TL tebliğler ve posta, 1.100,00-TL bilirkişi ücreti) yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Arabuluculuk ücreti olan 1.560,00-TL’nin davalıdan alınarak, hazineye GELİR KAYDINA,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/03/2023

Katip …

Hakim …