Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/652 E. 2022/824 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/652
KARAR NO:2022/824

DAVA:Tespit, Mülkiyet (Tespit İstemli)
DAVA TARİHİ:12/12/2018

BİRLEŞEN…. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ … ESAS … KARAR

DAVA:Mülkiyet (Tespit İstemli)
DAVA TARİHİ:23/02/2022

BİRLEŞEN …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ … ESAS … KARAR

DAVA:Tespit
DAVA TARİHİ:23/06/2022
KARAR TARİHİ:15/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tespit, Mülkiyet (Tespit İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 13.06.1988 tarihinde kurulmuş davalı şirketin kurucu ortaklarından olduğunu, bu şirkette %10 oranında paya sahip olduğunu,şirket ortağı olan davacının şirketten olan paylarını hiçbir şekilde devretmediğini, buna rağmen şirket genel kurullarına çağrılmadığını ve kendisine bilgi verilmediğini,şirket ile alakalı sorduğu soruların cevapsız kaldığını, şirket merkezine girmesinin engellendiğini ileri sürerek şirketteki ortaklık payının tespitini talep etmiştir.
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, dava dilekçesi ekinde sunulan vekaletnamenin verilmesinden itibaren 21 yıl 7 ay geçtiğini, vekaletnamenin zamanaşımına uğradığını, davacının gerçek iradesi ile davanın açıldığı tarihteki iradesinin aynı olup olmadığının belirli olmadığını,geçersiz vekaletnameye dayalı olarak verilen tevkil vekaletnamenin de geçerliliği olmadığından davanın reddinin gerektiğini,davacının 1988 yılında pay sahibi olduğunu ileri sürdüğünü, o tarihten bu yana 31 senetlin geçtiğini,davacının pay sahipliğine ilişkin olarak hiçbir delil ibraz etmemesi ve İddia ettiği olaylara karşılık bugüne kadar dava açılmamasının hayatın olağan akışına ayktn olduğunu, şirket karar defterinde davacının hisselerini …’de devrettiğinin görüldüğünü, devir keyfiyetinin şirket yönetim kumlu tarafından 6 no’lu ve 27,12.1989 tarihli karar ile pay defterine işlendiğini,davacının hissedarlığı sona erdiği için bugüne kadar yapılan genel kurul kararlarına itiraz etmediğini, davacı gerçekten hisselerini devretmeseydi bu kadar yıl sessiz kalmayacağnı,davacının bugüne kadar yapılan genel kurullara karşı herhangi bir itirazda bulunmaması ve hissedar olduğunu gösteren belgelerle şirkete başvurmaması sonucunda dava hakkının bulunmadığım, zira hissedarlığının tespiti için dava açma hakkının zamanaşımına uğradığını ve hak düşürücü sürelerin dolduğunu,şirketin hisselerinin önceden nama yazılı olduğunu, daha sonradan hamiline yazılı hale getirilerek senet bastırıldığım ve bu senetlerin ortaklara teslim edildiğini,davacının ticaret sicil kayıtlarına göre de şirket hissedarı olmadığını, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Asıl davada taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; davacının davalı şirketteki ortaklık payının tespiti ve kayyım atanması istemine ilişkin olduğu görülmüştür.
DELİLLER;
İstanbul Ticaret İl Müdürlüğ’ne müzekkere yazılarak davalı şirketin ticari defter, pay karar defterleri suretleri ve genel kurul toplantısına katılma talepleri celp edilmiştir.
İstanbul Ticaret Odası’na müzekkere yazılarak davalı şirketin sicil kayıtları celp edilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 13/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının davalı şirketin kurucu ortağı olduğu, davalı şirketin ortaklar pay defterinin 5 nolu üyesi olarak kayda alınmış olduğu ve yine pay defterinde davacının sahibi olduğu şirket paylarını …’e satışını yaptığının yazılı olduğu, şirket hisselerinin devrinin kabulüne dair şirketin yönetim kurulu üyelerinin iki imzalı olarak almış olduğu 27/12/1989 tarihi ve 6 nolu kararın mevcut olduğu, davacının bu kararı kabul etmediğini, şirkete ait hisselerinin satışı konusunda herhangi bir hisse satışı yaptığına dair sözleşme imzalamadığını ve bu konuda dosyaya sunulmuş bir belgenin bulunmadığı, şirketin hisse senetlerinin nama yazılı oluşundan dolayı hisse senetlerinin devrinin 6762 sayılı TTK’nun 490.maddesine göre devrinin yapıldığı konusunun kanıtlanması gerektiği kanısına varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince ek bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 20/01/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; somut olaya uygulanacak mevzuatın devir iddiasına konu 27.12.1989 tarihi esas alınarak 6762 sayılı (mülga) Türk Ticaret Kanunu olarak belirlendiği, davaya konu nama yazılı payların devredildiği iddia edilen tarihte senede bağlanmadığı, bu nedenle iş bu bilirkişi raporunda çıplak pay olduklarının kabul edildiği, pay defterindeki kayıtların pay sahipliğine karine teşkil ettiği ve gerçek pay sahibinin araştırılmasına tespitinde kesin delil olarak kabul edilemeyeceği ancak bu pay defterindeki kayıtların aksi herhangi bir biçimde ispat edilene kadar doğru kabul edileceği, payların el değiştirmesi halinde işlem taraflarının devreden ve devralan olacağı, davalı ortaklığın ise bu değişikliğin kendisine karşı hüküm ifade etmesi için bildirim yapılması gereken ilgili konumunda olduğu, bu nedenle davalının davacının pay sahibi olmadığını ispat yükü altında olmadığı, kaldı ki eTTK m.66 ve m.68 hükümleri uyarınca pay devrinin yapıldığını gösteren kayıtlar o dönemde davalı şirket uhdesinde bulunuyor olsa dahi bunların saklanması gereken azami sürenin mevzuatta on yıl olarak öngörüldüğü, bu nedenle davalının dava tarihine dek kayıtları sağlamakla yükümlü olmadığı, davacının kendisine ait çıplak payları …’e hiçbir zaman temlik etmediğini ispatlayamadığı, dolayısıyla pay sahibi olduğunun tespiti talebinin reddinin gerektiği, kaldı ki davanın kabulü durumunda dava dışı …’in de etkileneceği, oysa anılan gerçek kişinin huzurdaki davada taraf olmadığı, bu nedenle de davanın kabulüne karar verilemeyeceği görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce davanın 18/03/2021 tarihinde reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2021/1153 Esas 2021/1073 Karar sayılı 01/07/2021 tarihli karar ilamı ile; ” İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın esastan reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava, anonim şirket hissesinin davacı adına tespit ve şirkete kayyım atanması istemine ilişkindir. Dava sadece şirket tüzel kişiliğine karşı açılmış ve Mahkemecede şirket hakkında dava yürütülerek sonuçlandırılmıştır. Oysa davacı, dava dışı hissedara olan şirket hisselerinin kendisine ait olduğunun tespitini talep ettiğine göre davanın mutlaka anılan ortağa da yöneltilmesi gerekir. Çünkü dava sonunda verilecek karardan dava dışı ortağın ortaklık hakkı doğrudan etkilenecektir. Yargıtay 11. HD 2016/2714 E 2017/3119 K. 29.05.2017 tarihili emsal karar içeriğinde de belirtildiği üzere; şirket hissesinin tesbit ve tesciline ilişkin davada, dava konusu şirketin %10 hissesinde pay sahibi görünen dava dışı …’e husumet yöneltilmeden davanın esası hakkında karar verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, mahkemece davacıya … hakkında ayrı bir dava açması için mehil verilmesi, davacı tarafından dava açılması halinde de bu dava ile birleştirilerek davanın görülmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu husus davanın görülebilmesi koşulu olup, bu koşul gerçekleşmeden davanın esası hakkında karar verilmiş olması nedeniyle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,” gerekçeleriyle kaldırılarak mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt edilmiştir.
… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının mahkememiz dosyası ile birleştirildiği görülmüştür.
Mahkememizce 31/05/2022 tarihli ara karar ile; Mahkememizle birleşen…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasının 23/02/2022 tarihinde açıldığı, davalı …’in 19/10/2008 tarihinde vefat ettiği, ölü kişiye dava açılamayacağı gözönüne alınarak davacı tarafa, davalı …’in mirasçılarına karşı yeni dava açıp Mahkememizle birleştirmek üzere 1 aylık kesin süre verildiği kesin süre içerisinde …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı ve bu davanın mahkememiz dosyası ile birleştirildiği görülmüştür.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … … Tur Sağlık Hiz ve Tic AŞ’de bulunan ve davalıya devredildiği iddia edilen davacıya ait %10 hissesinin devredilmeyip davacıya ait olduğunun tespitini talep ettiklerini, Davacının … … Tur Sağlık Hiz ve Tic AŞ’nin kurucu ortaklarından iken şirket payını devretmediği halde şirketin genel kurullarına çağrılmadığını, kendisine bilgi verilmediğini, şirkete yaptığı yazılı başvurularda cevapsız bırakılıp şirkete alınmadığını, bunun üzerine davacı tarafından … … AŞ’ye yönelik İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/… esas sayılı dosyası ile tespit ve kayyım atanması talepli dava açtıklarını, görülen davada yerel mahkemenin davacının talebini reddettiğini, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulduğunu , istinaf mahkemesince kararın bozulduğunu ve 2021/652 esas numarasını aldığını, …’in 19/10/2008 tarihinde vefat etmesi nedeniyle huzurdaki davanın mirasçılarına yöneltilmesi gerektiğini, bu doğrultuda ….Sulh Hukuk Mahkemesinin 2022/… esas sayılı dosyasından veraset belgesi alındığını beyanla, davanın İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/652 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, davanın kabulüyle davacının ortaklık payının …’e devredilmediğinin tespitine ve şirkete kayyım atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının yerinde olmadığını, her ne kadar şirket hisselerini devretmediklerini iddia etse de gerek dosya kapsamında alınan şirket pay defterlerinin gerekse bu doğrultuda yapılan bilirkişi incelemelerinden de anlaşıldığı üzere davacı tarafça 1989 yılında söz konusu hisseleri müvekkilinin babası …’e devrettiğini, devir sonrasında ilgili hususun genel kurulda karar olarak alındığını ve pay defterine işlendiğini, pay devrine ilişkin olarak yapılan işlemlerin usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini, davacı tarafınca iş bu genel kurul kararına itiraz edilmediği gibi iptali bakımından da işlem gerçekleştirilmediğini, kaldı ki pay sahibi olduğuna dair açılan iş bu davanın tamamen iddialarla açılmış olup ispata ilişkin olarak dosya kapsamına sunulan bir delil de bulunmadığını, mahkeme tarafından bu hususun pay sahipliğinin devredildiği yönünde karine oluşturmakta olup aksi ispat edilinceye kadar da geçerli olduğunu, gelinen bu noktada ispat yükünü önem taşımakta olup gerçekleşmediği iddia edilen devir sözleşmesinde davalı şirketin taraf konumunda olmayıp devrin gerçekleştiğini ispatla mükellef olmadığını, hukuken ispat yükünün davalı şirkette olduğunu söylemenin mümkün olmayıp ortaklık payının tespitini isteyen davacının bunu ispat etmek zorunda olup bu yönde dosyaya sunulan somut, yazılı ve açık bir delil bulunmadığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da müvekkillerinin miras bırakanı konumunda bulunan …’in şirketi hissedarı konusunda bulunduğunun tespit edildiğini, müvekkillerinin her ne kadar istinaf sonrasında mahkeme kararının kaldırılması neticesinde dosyaya dahil olsa da ilgili kararın usul eksikliğinden kaldırıldığını, huzurda bulunan davanın zaman aşımı ve hak düşürücü süreler bakımından öncelikle usulden reddini, bunun yanında açıkça kötü niyetli olması ve söz konusu ileri sürülen hususların iddiadan ibaret olup ispatlanamadığı bu sebeple mesnetsiz olduğundan hareketle davanın bu bakımdan reddedilmesini talep etmiştir.
Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; davacı tarafından … … Turizm Sağlık Hizm. Ve Tic. A.Ş isimli şirketteki şirket hissesinin davacı adına tespit isteminin sübut bulup bulmayacağı noktasında toplandığı görüldü.
Mahkememizce kaldırma sonrası … … Turizm Sağlık Hizmetleri ve Tic. A.Ş. Genel Müdürlüğü’ne ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak …’in TC kimlik numarasının tespiti hususları istenilmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak … Esas sayılı dosya uyap üzerinden celp edilmiştir.
… … Turizm Sağlık Hizmetleri ve Tic. A.Ş.’ye müzekkere yazılarak şirket ana sözleşmesinde payların %25’nin nakden ödendiği belirtilmiş olup, 27/12/1989 tarihi itibariyle davacı …’in kuruluşta taahhüt ettiği hisse payı karşılığının ödenip ödenmediği, ayrıca 27/12/1989 tarihine kadar hisse senedi ihraç edilip edilmediği hususlarında bilgi verilmesi istenilmiş, yazılan müzekkere cevabına 07/11/2022 tarihinde cevap verilmiş olup, yapılan incelemeler sonucunda 13/06/1998 tarihli 2038 sayılı kuruluş bilgilerini içerir ticaret sicil gazetesi ile “50 hisseye karşılık olan 50.000.000,00 TL … tarafından tamamen taahhüt edilmiş ve %25’i nakden ödendiği, hisse senetlerinin nama yazılı olduğu, sermayenin tamamı ödendikçe hamiline yazılı hisse senedi çıkarılamayacağı”nın açıkça belirtildiği bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı, davalı şirketteki payların %10’una sahip kurucu ortak konumunda olduğunu, paylarını hiçbir şekilde devretmediğini, buna rağmen şirketin genel kurullarına çağrılmadığını, şirket işleri ile ilgili olarak yaptığı başvuruların cevapsız kaldığını, şirket merkezine girişinin engellendiğini belirterek asıl dosyada davalı … … Turizm Sağlık Hizmetleri ve Tic. A.Ş pay sahipliğinin tespiti talebi ile dava ve birleşen davaları açmıştır. Celp edilen sicil kayıtlarına göre davacının 13/06/1988 yılında kurulan … … Turizm Sağlık Hizmetleri ve Tic. A.Ş’nin o tarih itibari ile şirket sermayesinin %10’u olan 50.000,00 TL Nominal şirket hissesine sahip olduğu, şirket pay defterindeki kayıtta davacının 27/12/1989 tarihinde paylarını …’e satarak şirketten ayrıldığının yazılı olduğu yönetim kurulu karar defterinde yer alan 27/12/1989 tarih ve 6 numaralı kararda da aynı hususun belirtildiğinin bildirildiği görülmüştür. İncelenen yönetim kurulu kararında … ve …’ın imzalarının yer aldığı, karar tarihi itibari ile …’ın yönetim kurulu üyesi olmadığı ancak bunun pay defterine yapılan kayıt yönünden bir önem arz etmediği, ortaklık defterinin tutulması yönetim kurulunun karar gerektirmeyen görevleri arasında olup pay defterine yönetim kurulunca kayıt yapılabilmesi için bu konuda bir yönetim kurulu kararı alınması gerekli değildir. Şirketin yönetim kurulu karar defterindeki kayıtlarda davalı şirketin hisse senedi bastırmış olduğunu gösteren bir karar yer almamakta olup şirkete yazılan müzekkere cevabında da belirtildiği üzere davacı tarafından taahhüt edilen miktarın %25’in nakden ödendiği, sermayenin tamamı ödenmedikçe hamiline yazılı hisse senedi çıkarılamayacağının kuruluş bilgilerini içerir ticaret sicil gazetesinde açıkça belirtildiği görülmüştür. Bu durumda karşılığı tamamen ödenmemiş bir payın devrinin devralan kişi açısından bir borç yüklenmesi niteliğine sahip olacağından ötürü devir işleminin borcun üstlenilmesi hükümleri uyarınca alacaklı konumundaki anonim ortaklığın onayı alınmak suretiyle yapılması gerekir. İç üstlenme sözleşmesinin tabi olduğu şekil şartı hakkında hiçbir hüküm öngörülmemiştir. Bu nedenle hukukumuzda hakim olan şekil serbestisi ilkesi uyarınca tarafların söz konusu nakil sözleşmesini herhangi bir özel şekle bağlı olmaksızın yazılı veya resmi şekilde yapabilme hususunda serbest oldukları düşünülebilir. Burada davalı şirketin kuruluş aşamasında kararları birer yönetim kurulu kararından ziyade tüm pay sahiplerinin hazır bulunduğu birer genel kurul şeklinde aldıkları dikkate alındığında … ve …’ın imzalarının yer aldığı 27/12/1989 tarihli 6 numaralı kararın izin işlevini yerine getirdiği kabul edilmelidir. Kaldı ki; davacı tarafın pay sahipliğinin şirket tarafından reddedildiği tarihin üzerinden 30 yıl geçmiş olup bu süre boyunca pay sahipliğinden kaynaklı hakkın kendisine kullandırılmayan kimsenin sessiz kalması Türk Medeni Kanunu 2.maddesinde yer alan hakkın kötüye kullanımı yasağı hallerinden hakkın gecikilerek kullanılması yasağının ihlali anlamına da geldiğinden davacı davasında haklı bulunmamış mahkememiz dosyası ile mahkememiz dosyası ile birleşen davaların reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememiz dosyası ile birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve Mahkememiz dosyası ile birleşen…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyaları yönünden davanın REDDİNE;
Asıl dava yönünden;
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 80,70 TL maktu red karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile geri kalan 44,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.200,00TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
-Davalı tarafından yargılama sırasında yapılan toplam 1.250,00 TL ( 1.100,00 TL bilirkişi ücreti,150,00 TL posta ve tebliğler) yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Birleşen…. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dava yönünden;
-Karar tarihide yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 80,70 TL maktu red karar harcının peşin alınan harçtan mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dava yönünden;
-Karar tarihide yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 80,70 TL maktu red karar harcının peşin alınan harçtan mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.200,00TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
2-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/12/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır