Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/414 E. 2022/662 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/414
KARAR NO:2022/662

DAVA:MENFİ TESPİT
DAVA TARİHİ:11/06/2021
KARAR TARİHİ:01/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının 66.743,97 TL tutarında alacak varsayarak ilamsız icra takibi yaptığı, takibin konusu olarak davalı kendi adına düzenlediği 22/10/2018 gün … numaralı 10.550 USD bedelli faturaya dayanıldığı, takibe müvekkili çalışanlarının ihmali ile itiraz edilemediği ve takibin kesinleştiği, müvekkilinin …’da kuru üzüm işletmesi olduğu, Polonya’daki bir müşterisine 19000 kg kuru üzüm ihraç ettiği, gemi nakliyesindeki gecikmeler ve fiyatların düşmesi sonucu Polanya’ya ulaşan mal, alıcı tarafından kabul edilmediğini, Polonya’da komisyon işleri yapan davalı, bu malı daha düşük bir fiyata satabileceğini müvekkiline bildirdiğini, komisyon için aradaki kg’da 300 USD üzerinden mail yolu ile anlaşmaya varıldığı, mal satılmış olduğu fakat davalının 7500 USD talep ettiğini, davalının bu talebi kabul etmediğini, davalı …. İcra Müdürlüğü davaya konu takibi yaptığını, davalı tarafından yürütülen icra işlemlerine karşı dava sonuna kadar tedbir kararı verilmesini, …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin haksız ve borcu bulunmadığından bahisle takibin iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olayda davacı tarafın tüketici sıfatıyla hareket ediyor almasından kaynaklı olarak görevli mahkemede açılmadığını, davanın süresi içerisinde açılmadığını, davacı şirket yetkililerinin müvekkili arasında gerçekleşen ticari ilişki sonucu davacı şirkete ait ürünlerin Polanya’ya teslim edilmesi koşuluyla anlaşıldığı, aralarında yapılan anlaşma uyarınca müvekkili tüm sorumluluklarını yerine getirdiği, üzerine düşen tüm yükümlülükleri eksiksiz bir şekilde yerine getirdiği, ancak bu aşamadan sonra davacı şirketten kaynaklı bir dizi problem yaşandığı, ürünlerin belirtilen kalitede gönderilemediği, 2017 yılında yapılan işlerden kaynaklı olarak davacı tarafın eksik operasyon ve organizasyonundan kaynaklı olarak davalı müvekkilini zarara uğrattığını, müvekkilinin zararı verilen tedbir kararından kaynaklı olarak halen daha giderilemediğini, davanın görev yönünden, davacı tarafından arabuluculuk süresine başvurulmadan dava açılmış olduğundan davanın kanuni süre içerisinde açılmamış olmasından dolayı usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmış, 07/03/2022 tarihli ara karar ile dosyanın SMM bilirkişiye verilerek, iddia ve savunma hudutları doğrultusunda dosya içeriği delil ve belgeler üzerinde davacının alacağının varlığının ve miktarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
05/10/2022 tarihli raporunda bilirkişi; huzurdaki davada davacı taraf davalı tarafından kendi adına tanzim edilen 22.10.2018 tarih … nolu ve 10.550,00 USD bedelli faturandan dolayı borcu olmadığı dolaysıyla huzurdaki menfi tespit davasını açtığı, öncelikle ön raporda ifade ettiğimiz bilgi ve belgelerden davacı 2018 ve 2021 yılı ticari defterlerini ile 2019 yılı yevmiye defterini ile diğer ticari bilgi ve belgelerini tarafımıza ibraz etmediği, davalı ön raporda ifade ettiğimiz bilgi ve belgelerden hiç birisini tarafımıza ibraz etmemiş olduğu, davacı şirket tutulması ibrazı zorunlu olan 2019 yılı yevmiye defterini tarafımıza ibraz etmediği, ibraz edilen 2019 yılı kebir ve envanter defterinin açılış tasdikleri yasal süresinde yaptırıldığı, kanuna göre eksiksiz usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu, defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olduğu görülmüş olup, mevcut tespitlere göre davacının ibraz edilen ticari defterlerinin delil olarak değerlendirilmesi hakkında nihai kararın mahkememize ait olduğu, davacının ibraz edilen 2019 yılı ticari defterinin incelenmesinde davalı Ali Eşki’ye ait herhangi bir kayda rastlanılmadığı, öte yandan davalı tarafından davaya konu fatura 22.10.2018 tarihinde tanzim edilmiş olup (22.10.2018 tarih … nolu ve 10.550,00 USD bedelli fatura ) davacı tarafından 2018 yılı ticari defter ve belgeler ibraz edilmediğinden konu hakkında tespit inceleme değerlendirme yapılamadığı, öte yandan davacı tarafından davalı tarafa yapılan ödeme belgesi de tarafımıza ibraz edilmediği gibi ticari defterlerde de davalı tarafa ödemeye ilişkin muhasebe kaydı tespit edilemediğini, dava dosyası ve tarafımıza ibraz edilen bilgi ve belgelere göre davacının iddiasının ispata muhtaç olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, Ticari satımdan kaynaklı ve …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından konu menfi tespit davasıdır.
Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı), İstanbul 2013, s. 346).Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Eş söyleyişle kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233). Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, menfi tespit davası icra takibinden önce sonuçlanmaz ve ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması (veya ihtiyati tedbir kararının kaldırılması) nedeniyle, (menfi tespit davası görülmekte iken) borç alacaklıya (davalıya) ödenmiş olursa, menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir (m.72/6); yani menfi tespit davası (kendiliğinden) istirdat davasına dönüşür; bu hâlde mahkeme menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam eder (Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2017, s. 146). Bu durumda İİK’nın 72/6 maddesi gereğince bedele dönüşen istemin temeli menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise, hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacı tarafa aittir. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Ayrıca bu durum HMK 222/5’te taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılacağı şeklinde ifade edilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 21/2. Maddesine göre; bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.
Fatura düzenlenebilmesi için taraflar arasında bir akdi ilişkinin bulunması gereklidir. Bunun yanı sıra fatura tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı kabul edilmekte ve faturada yer alması olağan sayılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü ve bedeli gibi fatura mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine karine teşkil etmektedir. Ancak bu karinenin aksi elbetteki her türlü delil ile ispatlanabilir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlıkta; davacı yanca kuru üzüm ihracatı nedeniyle davalı alacaklı tarafça 10.550 USD bedelli faturaya istinaden takip başlatıldığı ve iş bu takipten kaynaklı menfi tespit davası açıldığı, ispat yükü kendisinde olan davacı yanca hukuki ilişkinin geçersiz olduğunu dava değeri itibariyle her türlü kesin delille ispat edebileceği taraflar ticari defter ve kayıtların irdelenmesinde usulüne uygun ticari defter ve kayıt sunulmadığı, taraflarca açıkça yemin deliline dayanılmadığı ve ispata ilişkin yazılı bilgi ve belgenin de sunulmadığı anlaşılmakla ispat yükü kendisinde olan davacı iddiasını ispat edemediği ve bu nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Yasal şartları oluşmayan kötüniyet tazminat talebinin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 80,70-TL maktu karar harcının peşin alınan 1.139,83-TL harçtan mahsubu ile artan ‭1.059,13‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 10.679,04-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/11/2022

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır