Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/363 E. 2023/773 K. 15.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/363
KARAR NO :2023/773

DAVA:Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:24/05/2021
KARAR TARİHİ:15/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin haksız ve kötü niyetli olarak davacı aleyhine iki ayrı zamanda icra takibi gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin bu icra takiplerinden banka hesaplarına bloke konulması nedeniyle haberdar olduğunu, bunun üzerine usulsüz tebligat nedeniyle icra memur muamelesi şikâyet yoluna başvurulduğunu, ilk derece mahkemesinin müvekkilinin şirket olması nedeniyle haksız olarak davanın reddine karar verdiğini, şikâyet kurumu ile beklenen menfaatin sağlanamaması sebebiyle gerçekte davalı … herhangi bir borcu olmayan müvekkili şirket için iş bu davayı açma mecburiyeti doğduğunu, ikame olunan bu dava ile teminatsız yahut mahkemeye depo edilecek teminat ile takibin ihtiyaten durdurularak tüm hacizlerin kaldırılması zaruriyetinin elzem hale geldiğini, halihazırda müvekkili şirketin banka hesaplarının ve şirket aracının haczedildiğini, davalı şirketin haksız yere ve kötü niyetle icra takibi başlatıp, davacının bilgisi dışında kesinleşmesi ile de alacak ve mal varlıklarına haciz işlemi yaptığını, davacı müvekkilinin davalı şirket ile olan ticari ilişkisinden hiçbir borcu olmadığını, ayrıca icra takibine konu alacak iddiasına dayanak olarak takdim edilen faturaların hukuken geçerlilik taşımadığını, icra dosyalarına sunulan fatura fotokopilerinde davacı müvekkiline ait kaşe ve imzanın olmadığını, fatura asıllarının hiçbir şekilde davacı müvekkiline ibraz edilmediğini, işbu nedenle dayanak olarak sunulan faturaların geçerli bir delil olmadığı gibi davalı tarafın kötü niyetini ortaya koyduğunu, faturaların hiçbirinin gerektiği gibi süresine (VUK 231/5) uyularak düzenlenmediğini ve müvekkiline tebliğ edilmediğini, tüm faturaların sonradan düzenlendiğini, mezkürkanun uyarınca da bu faturaların düzenlenmemiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, VUK 353 uyarınca dayanak olarak gösterilen faturaların e-fatura şeklinde olması gerekirken bu faturaların e-fatura olmadığını, sayın mahkemece cezai yaptırım kurumunun işletilerek resen şikâyette bulunulması hususunun arz edildiği, davalı şirketin, şirket ruhsatı ve yetki sorunları ile ticari çevrelerce bilinen davaları nedeniyle güven kaybına uğramış olduğunu, bu nedenle de iş kaybı maddi zararlarını haksız olan yolla gidermeye çalıştığını, tanık listesiyle bu hususun ayrıca ispat olunabileceğini, davacı şirket yöneticilerinin yabancı olması fırsat gözetilerek Türk Hukukuna vakıf olamayacakları inancıyla hareket edildiğini, beyan ettiği davaya konu sözleşme sebebiyle her türlü tazminat ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulüne, davalı şirkete herhangi bir borcunun olmadığının tespitine, icra dosyalarındaki takiplerin durdurularak tüm hacizlerin düşülerek ihtiyati tedbir kararı verilmesine, dava konusu toplam tutarın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini arz ve talep ettiği, görülmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davacı şirketin vekaleten gümrük hizmetlerine ilişkin tüm işlerini yaptığını, bunun karşılığında yaptığı hizmetin bedeli olarak alması gereken bedellere ilişkin ilgili faturaları düzenlediğini, davacı şirketin kendisine ödeme yapmadığını, işbu doğrultuda, …. İcra dairesinin … E. sayılı ve …. İcra dairesinin … E. sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, ilgili ödeme emirlerinin Mersis adresine tebliğe çıkarıldığını fakat iade dönüp davacı şirketin tebligatları almaktan imtina ettiğini, Tebliğat Kanunun 35. Maddesi gereği mersis adresine usulüne uygun tekrar tebliğ yapıldığını, davacının bu tebligata 7 günlük yasal sürede itiraz etmediği için kesinleştiğini, buna istinaden haciz işlemlerinin başlatıldığını, karşı tarafın habersiz olduğunun doğru olmadığını, davacının yasal itiraz süresini kaçırdığından bu yola başvurduğunu, davacı tarafından mahkemeyi yanıltmaya yönelik beyanlarda bulunulduğunu, davacının hizmetinin yerine getirildiğine ilişkin gümrük beyannamelerinin müvekkili ticari defter kayıtlarında mevcut olduğunu, davacının borçlarını ödediğine ilişkin herhangi bir evrak sunmadığını, müvekkili şirketin tüm faturalarını hukuka uygun olarak düzenlediğini, davanın usulden reddine, aksi durumda davanın esastan reddine, davacı şirketin işbu davayı açmakta haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle borçlu aleyhine %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;
…. İcra Dairesi’nin … esas sayılı, …. İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası, …. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası uyap üzerinden celp edilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 20//09/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı şirket vekili ve mai müşavirinden alınan bilgi doğrultusunda, şirketin ilgili dönem mali müşavirliğini farklı bir kişinin yaptığı, ilgili dönem defter ve belgelerin şahıs nezdinde mevcut olduğu, ilgili kişiye henüz ulaşılamadığı ve bilgi ve belgelerin kendilerine iletilmediği, bu suretle de incelemeye ibraz edilemediği aktarıldığı, bu doğrultuda iş bu bilirkişi raporu davacı taraf bilgi ve belgelerinin iş bu bilirkişi raporu akabinde ek rapor kapsamında tekrar incelenmesi ve ek rapor oluşturularak mahkememizin değerlendirmesi ve takdirinde olabileceği, taraflarca ticari nitelikteki ilişkinin yazılı olarak kayıt altına alınmadığı, mevcut ise de dava dosyasına sunulmamış olduğu, cari ilişkiye dayalı ticari faaliyetin hukuki değerlendirme ve takdirin mahkememize ait olduğu, dava dosyasına mübrez bilgi ve belgeler incelenmiş olduğu, taraflar arasında herhangi bir ihtar bildiriminin vaki olmadığını, mevcut ise de dava dosyasına sunulmamış olduğunu, davacı taraf kayıtlarına göre davacı tarafın 2020 yıl sonu itibariyle davalı tarafa mali ve kaydi olarak herhangi borç alacak bakiyesinin mevcut olmadığının görüldüğü, ticari defterlerin inceleme başlığı altında belirtildiği üzere davalı tarafa ait herhangi bir bilgi ve belge incelenemediği, iş bu suretle davacı taraf kayıt, bilgi ve belgelerinin davalı taraf savunması ve iş bu hususa ilişkin bilgi ve belgeleri ile karşılıklı olarak incelenerek teyit edilemediği, davalı tarafça dava dosyasına sunulan davacı taraf adına düzenlenmiş faturaların davacı taraf cari hesap ekstresi ve ticari defter kayıtlarında mevcut olmadığı, iş bu faturaların davacı taraf 2020/09. ay BA formlarında yer almadığının görüldü, dava dosyasına mübrez tüm inceleme ve değerlendirmelerin mali kaydi bilgi ve belgeler üzerinden yapıldığı, sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince ek bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 22/05/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı taraf 2020 yılı Ticari Defterlerinin; 6102 sayılı kanunun 64. Md. ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 182 ile 220. md. uyarınca Mali ve Kaydi olarak usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu tespit edilerek, işbu hususlar doğrultusunda 6100 Sayılı Kanunun 222.md uyarınca kendi lehlerine delil olma niteliğine ilişkin değerlendirme ile takdirin Sayın Mahkemenize ait olabileceği, Davacı taraf kayıtlarına göre Davacı tarafın 2020 yıl sonu itibariyle Davalı tarafa mali ve kaydi olarak herhangi bir borç alacak bakiyesinin mevcut olmadığı, Davalı taraf kayıtlarına göre davacı tarafın 2020 yıl sonu itibariyle davalı tarafa mali ve kaydi olarak 44.120,11 TL borçlu olduğu, Davalı tarafça dava dosyasına sunulan davacı taraf adına düzenlenmiş faturaların davacı taraf cari hesap ekstresi ve ticari defter kayıtlarında mevcut olmadığı, işbu faturaların davacı taraf 2020/09.ay BA formlarında yer almadığı, davalı tarafça dava dosyasına sunulan davacı taraf adına düzenlenmiş faturaların davalı taraf cari hesap ekstresi ve ticari defter kayıtlarında mevcut olduğu, işbu faturaların davalı taraf 2020/09.ay BS formlarında yer aldığı ve beyan edildiği, yapılan incelemeler neticesinde kök raporda da belirtildiği ve işbu safhada yineleneceği üzere; davalı tarafça düzenlenen faturaların içeriğini ve işbu hizmetlerin davacı tarafa verildiğini ispatlayıcı bilgi ve belgelerin (gümrük beyannameleri ve diğer sair ispatlayıcı bilgi ve belgeler) kök rapor sürecinde olduğu gibi ek rapor sürecinde de dava dosyasına sunulmamış olduğu, tarafların 2020 yılı cari hesap ekstreleri ve bakiyeleri karşılıklı olarak incelendiğinde kendi kayıtlarında yer alan hareketlerin iki taraf içinde geçerli olmak üzere karşı taraf ticari defter ve kayıtlarında yer almadığının görüldüğü, iki tarafça da 2020 yılı cari hesap ekstrelerinde yer alan tüm hareketleri somut bir şekilde ispatlayıcı bilgi ve belgeleri sunması gerektiği, (tahsilat-ödeme işlemleri için – banka ektresi / dekontu faturalar için gümrük beyannameleri ve diğer sair ispatlayıcı bilgi ve belgeler), taraflar arasında herhangi bir ihtar bildiriminin vaki olmadığı, mali ve finansal perspektifte özellikle davalı tarafın faturalara dayalı alacağını bahsi geçen sair bilgi ve belgeler doğrultusunda somut ve objektif bir şekilde ispata muhtaç olduğu, hukuki değerlendirme ve takdirin ise mahkememize ait olabileceği, davalı tarafça düzenlenen faturaların zamanında düzenlenip düzenlenmediği hususunun davalı tarafça hizmet içeriklerinin dava dosyasına sunulması sonrasında incelenerek değerlendirilebileceği, dava dosyasına mübrez tüm inceleme ve değerlendirmelerin mali – kaydi bilgi ve belgeler üzerinden yapıldığı, hukuki tüm görüş ve izahların mahkememizin değerlendirme ve takdirinde olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, Ticari satımdan kaynaklı ve …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/26715 Esas sayılı dosyasından konu menfi tespit davasıdır.
Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı), İstanbul 2013, s. 346).Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Eş söyleyişle kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233). Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, menfi tespit davası icra takibinden önce sonuçlanmaz ve ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması (veya ihtiyati tedbir kararının kaldırılması) nedeniyle, (menfi tespit davası görülmekte iken) borç alacaklıya (davalıya) ödenmiş olursa, menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir (m.72/6); yani menfi tespit davası (kendiliğinden) istirdat davasına dönüşür; bu hâlde mahkeme menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam eder (Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2017, s. 146). Bu durumda İİK’nın 72/6 maddesi gereğince bedele dönüşen istemin temeli menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise, hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacı tarafa aittir. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir.
Davacı dava dilekçesinde …. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı ve …. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyalarından borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. …. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının mahkememiz dosyası davalısı, borçlunun mahkememiz dosyası davalısı olduğu, 1.180,00 TL fatura alacağına ilişkin ilamsız takip başlatıldığı, ilgili faturanın 30/09/2020 tarihli gümrükleme hizmet bedeli açıklamalı fatura olduğu görülmüştür. …. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının mahkememiz dosyası davalısı, borçlunun mahkememiz dosyası davalısı olduğu, toplam 49.640,12 TL’lik 12 adet fatura alacağına ilişkin ilamsız takip başlatıldığı, ilgili faturaların, gümrükleme hizmet bedeli, sağlık sertifikası ve dts hizmet bedeli, menşe, dönen sermaye ve Ticaret Bakanlığı açıklamalı oldukları görülmüştür.
Davacı tarafça, mahkememizde açtığı 24/05/2021 tarihli işbu davadan sonra, 16/07/2021 tarihinde …. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasına 2.326,71 TL, …. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasına 08/07/2021 tarihinde 17.412,76 TL, 02/06/2021 tarihinde 50.000,00 TL ödeme yaptığı görülmüş olup, icra dosyalarında herhangi bir tedbir bulunmadığından ilgili ödemeler alacaklıya ödendiğinden mahkememiz dosyası kendiliğinden istirdat davasına dönüşmüştür.
Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamakta olup davalı, davacıya gümrük hizmetleri sunduğunu iddia etmiştir.
6100 sayılı Kanun’un 190 ıncı maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer.
Türk Ticaret Kanunu’nun 21 inci maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşme ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşme ilişkisini inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi, başka bir ifadeyle (hizmet) alım-(hizmet) satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini veya hizmetin verildiğini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticarî defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura alıcının ticarî defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Somut olayda, davalının icra takiplerine konu ettiği faturaların davalı ticari defter kayıtlarında mevcut olduğu, bu faturaların davalı BS formlarında yer aldığı, ancak davacı ticari defter kayıtlarında faturaların mevcut olmadığı, bu faturaların davacı BA formlarında yer almadığı görülmüştür. Davalı vekili cevap dilekçesinde gümrük beyannamelerinin, müvekkilinin ticari defter kayıtlarında yer aldığını beyan etmiş, bilirkişi raporunda davalı tarafça düzenlenen faturaların içeriğini ve işbu hizmetlerin davacı tarafa verildiğini ispatlayıcı bilgi ve belgelerin sunulmadığı tespit edilmiştir. Buna göre ispat yükü üzerine düşen davalı alacaklı, faturalara konu hizmetin sunulduğunu ispat edemediğinden davanın kabulü ile davacı tarafça menfi tespit talep edilen icra dosyalarına davadan sonra yapılan ödemeler sebebiyle kendiliğinden istirdat davasına dönüştüğü anlaşılan davanın kabulü ile …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafça ödendiği anlaşılan 67.412,76 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacı tarafça ödendiği anlaşılan 2.326,71 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, faturaların davalı ticari defter ve kayıtlarında mevcut olması ve BS bildirimlerinin yapılmış olması sebebiyle takibi başlatmakta kötüniyetli olduğu kanaatine varılmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
Davanın KABULÜ ile;
1-…. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası nedeni ile davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, davacı tarafça ödendiği anlaşılan 67.412,76 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
…. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası nedeni ile davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, davacı tarafça ödendiği anlaşılan 2.326,71 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 4.763,90 TL nispi karar harcının peşin alınan 958,34 TL harçtan mahsubu ile geri kalan 3.805,56 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 17.900,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan dava açılırken yapılan toplam ‭1.026,14‬-TL( 59,30-TL BVH, 8,50-TL VSH, 958,34-TL peşin harç) harcın davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan toplam 1.075,00-TL (225,00-TL tebliğler ve posta, 850,00-TL bilirkişi ücreti) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/11/2023

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır