Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/234 E. 2023/748 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/234 Esas
KARAR NO :2023/748

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:02/12/2015
KARAR TARİHİ:08/11/2023

BİRLEŞEN … TİCARET MAHKEMESİ’NİN … ESAS, … KARAR SAYILI DOSYASI

ESAS NO:… Esas
KARAR NO :…
DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:23/06/2016

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında 05/01/2011 tarihinde alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye göre, davalı şirketin ek sözleşmede belirtilen tarihlerde her ay belli bir miktarı müvekkili tarafından … IBAN numaralı hesaba yatırmayı üstlendiğini, davalı şirketin müvekkili şirkete zaman zaman düzenli, çoğu zaman düzensiz olarak anılan hesaba borcunun bir miktarını ödediğini, ancak davalının 25/03/2014 tarihinden itibaren her ayın 25.inde ödenmesi gereken 135 Amerikan Doları’nın karşılığı Türk lirasını sözleşmede belirtilen hesaba yatırmadığını, ….İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, davalının itiraz ettiğini ve takibin durduğunu bu nedenlerle itirazın iptaline,%20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraftan tahmiline karar verilmesini talep ettiğini bildirmiştir.
Dava dilekçesi ve duruşma günü davalı tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olup süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLER;
Tasfiye Halinde … A.ş.’ye müzekkere yazılarak … iban numaralı hesabın müşterek hesap olması durumunda dahi hesap sahiplerinden her birinin tek başına hesapla ilgili işlem yapma yetkisi bulunup bulunmadığı bilgisi celp edilmiştir.
…’ye müzekkere yazılarak hesap üzerinde hesap sahiplerinden her birinin ayrı ayrı işlem yapma, özellikle hesaptaki tüm parayı çekme, yetkisi bulunup bulunmadığı hususları celp edilmiştir.
Mahkememizce bozma öncesi verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 07/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı tarafın, davalı yandan olan 05.01.2011 tarihli Alacağın Temliki, Sulh İbra ve Feragat Sözleşmesin den kaynaklanan 1.620,00-USD takip tarihi itibariyle karşılığı 3.326,99-TL alacağına ilişkin olan …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 05.01.2011 tarihli Alacağın Temliki, Sulh İbra ve Feragat Sözleşmesin den kaynaklanan 3.064,00-USD takip tarihi itibariyle karşılığı 8.671,12—TL alacağına ilişkin olan ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebinden ibaret olduğu, Temlik edilen alacağın “ Kar ve Zarar Katılma Hesabı Ortaklığı” niteliğinde olduğu , davacının alacaklı bulunduğu Esas borçlunun Tasfiye halinde … Kurumu A.Ş. nin olduğu, tasfiye işlemleri ve netleşen kar zarar hesabı sonrası davacının dava konusu alacağının muaccel olacağı, takip ve dava tarihi itibariyle davacının davalıdan muaccel hale gelmiş bir borcunun bulunmadığı, Davalının davacıya olan borcunun Sayın Mahkeme tarafından muaccel olduğu kararı verilirse 21.04.2014 takip tarihi itibariyle davalı yandan 11.110,42-TL bakiye cari hesap alacağının olduğu, Davacı yanın davalı yanı noter vasıtasıyla icra takibinden önce temerrüde düşürmediği, yönündeki kanaatinin takdiri Mahkemenin takdirine sunulmuştur.
Mahkememizce 13/11/2007 tarihinde davanın reddine karar verilmiş, davacı vekillinin kararı istinaf etmesi üzerine İstanbul Bölge Adliyesinin 16. Hukuk Dairesi’nin 2018/1949 Esas, 2021/568 18/03/2021 tarihli ilamıyla; “Asıl ve birleşen dava İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olduğu, Asıl ve birleşen davanın davacı tarafı, taraflar arasında düzenlenen 05/01/2011 tarihli Alacağın Temliki Sulh İbra ve Feragat Sözleşmesi’ne dayanmış, davalı tarafından ödenmesi gereken taksit bedellerinin ödenmediğini ileri sürerek asıl ve birleşen davaya konu icra takiplerini başlatmış, itiraz üzerine de eldeki davayı açmıştır. Davalı taraf ise alacağın istenebilir olmadığını ayrıca dava konusu hesabın müşterek hesap olduğunu bu nedenle müşterek hesap sahipleri … ile … tarafından birlikte davanın açılması gerektiğini savunmuştur. Mahkeme ise tasfiye sürecinin devam etmesi nedeniyle takip ve dava tarihleri itibariyle henüz talep edilebilir bir alacak bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar vermiştir. Taraflar arasındaki sözleşmede davalı taraf taksitler halinde ödeme yapmayı taahhüt etmiş olup, sözleşmede … AŞ taraf olmadığı gibi taksitlerin ödenmesinin adı geçen finans kurumunun tasfiye sürecinin sonuçlanmasına bağlamadığı görülmüştür. Bu açıdan mahkemenin gerekçesi yerinde değildir. Ne var ki, sözleşmenin incelenmesinde muhatap kısmında … ile … isminin yazıldığı görülmüş olup söz konusu hesabın adı geçen iki kişinin müşterek hesabı olup olmadığı dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Ayrıca söz konusu hesabın müşterek hesap olması durumunda dahi hesap sahiplerinden her birinin tek başına hesapla ilgili işlem yapma yetkisi bulunup bulunmadığı da anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece dava konusu alacağın dayandığı hesabın niteliği üzerinde durularak hesap üzerinde hesap sahiplerinden her birinin ayrı ayrı işlem yapma, özellikle hesaptaki tüm parayı çekme, ahzu kabz yetkisi bulunup bulunmadığı üzerinde durulması ve buna göre dava ve takip şartları yönünden bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş” şekilde hüküm kurulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Asıl ve birleşen dava; İ.İ.K.’nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır.
Taraf vekillerince davaya ilişkin tüm delilleri belge ve dayanaklarıyla birlikte dosyaya sunulmuştur.
Mahkememizin 2015/1168 esas, 2017/795 karar, 13/11/2017 tarihli kararı ile “asıl ve birleşen davada davacının talep ettiği alacak, esas borçlu … henüz tasfiye aşamasında olduğundan, tasfiye işlemleri ve netleşen kar zarar hesabı sonrası davacının dava konusu alacakları muaccel olacağından takip ve dava tarihleri itibariyle alacak henüz muaccel olmadığından asıl ve birleşen davada davacının davasının reddine” karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 2018/1949 esas, 2021/568 karar sayılı, 18/03/2021 tarihli ilamıyla, “Taraflar arasındaki sözleşmede davalı taraf taksitler halinde ödeme yapmayı taahhüt etmiş olup, sözleşmede … AŞ taraf olmadığı gibi taksitlerin ödenmesinin adı geçen finans kurumunun tasfiye sürecinin sonuçlanmasına bağlamadığı görülmüştür. Bu açıdan mahkemenin gerekçesi yerinde değildir. Ne var ki, sözleşmenin incelenmesinde muhatap kısmında … ile … isminin yazıldığı görülmüş olup söz konusu hesabın adı geçen iki kişinin müşterek hesabı olup olmadığı dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Ayrıca söz konusu hesabın müşterek hesap olması durumunda dahi hesap sahiplerinden her birinin tek başına hesapla ilgili işlem yapma yetkisi bulunup bulunmadığı da anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece dava konusu alacağın dayandığı hesabın niteliği üzerinde durularak hesap üzerinde hesap sahiplerinden her birinin ayrı ayrı işlem yapma, özellikle hesaptaki tüm parayı çekme, ahzu kabz yetkisi bulunup bulunmadığı üzerinde durulması ve buna göre dava ve takip şartları yönünden bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi” gerektiğinden bahisle kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce kaldırma kararı sonrası ayrı ayrı Tasfiye Halinde … A.Ş ve …ye müzekkere yazılmış, müzekkere cevapları dosya arasına alınmıştır.
Asıl ve birleşen davanın davacı tarafı, taraflar arasında düzenlenen 05/01/2011 tarihli Alacağın Temliki Sulh İbra ve Feragat Sözleşmesi’ne dayanmış, davalı tarafından ödenmesi gereken taksit bedellerinin ödenmediğini ileri sürerek asıl ve birleşen davaya konu icra takiplerini başlatmış, itiraz üzerine de eldeki davayı açmıştır. Davalı taraf ise alacağın istenebilir olmadığını ayrıca dava konusu hesabın müşterek hesap olduğunu bu nedenle müşterek hesap sahipleri … ile … tarafından birlikte davanın açılması gerektiğini savunmuştur.
Asıl davaya konu ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının davalı aleyhine 1.620,00 USD’nin tahsili için ilamsız icra takibi yaptığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür.
Birleşen davaya konu ….İcra Müdürlüğü’nün 2016/… esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacının davalı aleyhine 3.064,00 USD’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlattığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür.
… ve … ile davalı arasında düzenlenen 05/01/2011 tarihli Alacağın temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesinin incelenmesinde; sözleşmenin 4.maddesinde, … A.Ş’nin 7.654,00 USD’yi bütün haklarıyla birlikte davalı şirkete temlik ettiği, temlik alan davalının hesap sahibi muhataba taksitler halinde ödeme yapacağının, ödemelerden birinin gününde yapılmaması halinde bakiye ödemelerin muaccel hale gelmeyeceği, ancak ardışık 6 taksidin gününde ödenmemesi halinde takip eden 6 aylık ödemenin muaccel hale geleceğinin belirtildiği görülmüştür.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2006/7566 esas, 2007/10028 karar sayılı, 02/07/2007 tarihli ilamında, “Birden fazla kişi birlikte bir bankada hesap açtırır ve her biri tek başına hesaptan para çekme yetkisine sahip olursa, bu hesaba ortak hesap denir ve hesap sahipleri, bankaya karşı B.K 148 nci maddesi hükmü uyarınca müteselsil alacaklı durumunda olurlar. Banka, ortak hesap sahiplerinden birine ödemede bulunmakla, diğer hesap sahibine de ödemede bulunmuş sayılır. Bankacılık uygulamasında, Teselsüllü Müşterek Hesap adı verilen bu tür mevduat hesabında, hesap sahiplerinden her biri paranın yarı yarıya eşit paylı olarak sahibidirler. Biri, hesaptan para çekerken, payına göre kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket ettiği sonucuna varılmalıdır. (YHGK.nun 11.2.1998, 2-40/75 sayılı kararı da bu yöndedir.) Uygulamada hesap cüzdanına ve hesap kartonuna hesabın teselsüllü olduğu yolunda kayıt yazılması yeterli görülmektedir. Teselsüllü müşterek mevduat hesabında kural bu olmakla beraber, hesap sahiplerinin birlikte imza ile para çekebilecekleri konusunda bankaya talimat vermeleri halinde açılacak bu tür hesaba ise, Birlikte İmzalı Müşterek Hesap adı verilmektedir. Böyle bir hesap tarzında alacaklılar tasarruf yetkilerini sınırlamış olurlar. Müşterek hesap, bir tasarruf kaydını içermiyorsa ve hesap açtıranlar, hesaptaki paradan tasarruf yetkisini birlikte veya münferiden kullanılacaklarını belirtmeden hesap açtırmışlar ise, bu durumda bölünebilir hesaptan söz edilir ve somut olayın özelliklerine göre hesap sahiplerinin eşit oranda pay sahibi olduklarının kabulü gerekir(Prof.Dr. Seza Reisoğlu, Bankalar Kanunu Şerhi, Ankara, 2002, sh 384-386 ve Prof.Dr. Ünal Tekinalp, Banka Hukukunun Esasları, İstanbul, 1988, sh.330-331;.Prof. Dr. A.S. Yüksel, Bankacılık Hukuku ve İşletmesi, İst. 1986, sh.93 vd.)Dairemiz’in19.11.2001 tarih ve 6045-9148 sayılı ilamı da bu yöndedir. Somut olayda uyuşmazlık, hesap sahipleri davacı ve dava dışı kızının davalı bankaya,birinin tek başına para çekme yetkisi bulunduğuna ilişkin verilmiş bir talimatlarının bulunup, bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Bu yönde bir talimat verilip verilmediği hesap cüzdanından anlaşılamamakta olup,mevduat sözleşmesinin ellerinde bulunmadığını davacı vekili rapora itirazında bildirmiştir.Davalı vekili de,banka kayıtlarında,sözleşmeye rastlamadıklarını savunmuş,davacı vekili de,sözleşme yapıldığını ileri sürmemiş olup,bu durumda,ayrı bir sözleşme düzenlenmediğinin kabulü gerekir. Bu itibarla, davacı yanın hesabın Teselsüllü Müşterek Hesap olduğunu kanıtlayamadığının, bu durumda hesabın teselsül içermeyen birlikte İmzalı Müşterek Hesap olduğunun kabulü gerekeceğinden, mahkemece de bu sonuca varılmasında bir usulsüzlük görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
Yukarıda bahsi geçen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2006/7566 esas, 2007/10028 karar sayılı, 02/07/2007 tarihli ilamı ve mahkememiz dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, davalı ile davacılardan … ve mahkememizde davacı vekili olan ancak asaleten davacı olmayan … arasında 05/01/2011 tarihli Alacağın temliki, Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi düzenlendiği, muhatap kısmında da her ikisinin isminin bulunduğu, dava dışı temlik eden Tasfiye Halinde … A.Ş ve davalı temlik alan …ye ayrı ayrı yazılan müzekkerelerde hesabın açılışına ilişkin bir sözleşmeye rastlanılmamış olup, Tasfiye Halinde … A.Ş müzekkere cevabında muhasebe kaydına dair ekran görüntüsü sunmuş olup ekran görüntüsünde hesabın ortak olduğu, münferiden çekme yetkisinin bulunmadığı ekran görüntüsünden anlaşılmıştır. Davacı, … ve …’ın … şubelerinden ayrı ayrı para çekme işlemlerin yapıldığını belirtmiş ise de yazı cevaplarında gelen hesap hareketlerinden paranın ayrı ayrı çekilip çekilmediği anlaşılamamıştır. Tasfiye Halinde … A.Ş yazı cevabında ayrıca virman talimatı görülmüş olup, ilgili talimatta da … ve …’ın birlikte imzasının bulunduğu görülmüştür. Bu açıklamalar ışığında, davacı …’ın tek başına hesapta işlem yapma, hesaba ilişkin takip yapma ve dava açma ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmış olup, davadaki eksiklik sonradan giderilebilirse de; icra takibindeki eksiklik sonradan giderilemez. Buna göre usulüne uygun başlatılmış bir takip bulunmadığından asıl ve birleşen davaların dava şartı yokluğundan ayrı ayrı reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Asıl ve birleşen dava yönünden DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN DAVANIN REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen dava yönünden davalının kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
Asıl dava yönünden;
3-Asıl dava yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 269,85 TL maktu karar harcının peşin alınan 67,25 TL harçtan mahsubu ile geri kalan 202,6‬0 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.937,20-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Asıl davada davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından takdirine yer olmadığına,
Birleşen dava yönünden ;
7-Birleşen dava yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 269,85 TL maktu karar harcının peşin alınan 181,43 TL harçtan mahsubu ile geri kalan 88,42‬-TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 10.623,46-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
10-Birleşen davada davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından takdirine yer olmadığına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/11/2023

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır