Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/228 E. 2023/140 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/228
KARAR NO:2023/140

DAVA:Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:25/03/2021
KARAR TARİHİ:23/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in dava dışı … … … İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. firmasının yetkilisi olduğunu, hissedarı ve davalının babası …’ın musırrane talepleri üzerine hissedarı ve yetkilisi olduğu mezkur şirketin … A.Ş’den çektiği krediyi teminen banka lehine … İli, … İlçesi, … Mh. 389 Ada, 34 parselde kain otel nevindne ticari işletmeisinin bulunduğu gayrimenkulde banka lehine 1. dereceden ipotek tesis ettiğini, borcun hesap kat ihtarnamesine rağmen ödenmemesi üzerine mekzur ipoteğin satışa çıkarılmasının zımnında müvekkili aleyhinde …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında alacaklı sıfatına haiz banka tarafından yasal takibe geçildiğini, bu aşamada kredi borçlusu tüzel kişinin hissedarı ve yetkilisi …ı’ın lisans öğrenimi çağında ve hiç bir ticari sınai faaliyetle iştigal etmeyen 21 yaşındaki kızının babasıyla ve babasının hissedarı olduğu tüzel kişiyle borcun nakli sözleşmesini perdeleyecek muvazaalı bir şekilde anlaştığını, güya borcun 3. kişi tarafından ödeniyor şeklinde dış aleme lanse edilerek davalı …’ın alacağın temlik almasına hukuk ve hakkaniyete aykırı bir şekilde zemin açıldığını, davalı …’ın 3. kişi sıfatıyla borcu ödeyerek bankadan alacağını temlik aldığını ve bu surette mezkur temlik sözleşmesini müvekkili banka lehine tesis ettiği ipoteğe dayalı takibe arz ederek, borcun sona erdiği halde kötüniyetli bir şekilde mezkur takip dosyasından alacaklı sıfatıyla müvekkili aleyhindeki icra takibinin alacaklısı sıfatına haiz olduğunu, bu bağlamda davalı … … bankaya yapmış olduğu ödeme borcunun nakli işlemi olup borcun hitam bulduğu halde davalıyla borçlu şirket ve şirket yetkilisi ve hissedarının davalının babası arasındaki muvazaalı sözleşmenin hukuk ve müstekar yargıtay içtihatları bağlamında görünürde kızının babasına ödünç vermesi fakat gizli işlem yönüyle de davalının alacaklı bankayla alacağın temliki sözleşmesi yapılmasına dair davalı …’ın tahmil ettiği bir taahhüt olduğu zımnında, davalıların aralarında organik bağ olduğu zımnında nisbi muvazaaya dayalı ve hukuka aykırı alacağın temliki işlemiyle haiz olduğu alacaklı sıfatının muteber olmadığını ve bu meyanda müvekkilinin mezkur icra dosyası bağlamında borçlu olmadığının tespiti zaruretinin hasıl olduğunu, davalılardan …’ın babası olan davalılardan … ile uzun yıllara dayalı ahbaplık tesis etmiş olup arkadaş olmaları zımnında …’ın hissedarı ve sahibi olduğu … … … İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti. firmasının finansman ihtiyacı olduğu münasebetiyle kredi kullanmak istediğini ancak bankanın kefil ve ipotek istediğini yakın arkadaşı ve samimi dostu olan müvekkili …’e açtığını ve müvekkilinden hukuken ayni ve şahsi teminatta bulunmasını rica ettiğini, müvekkilinin bidayette bu ölçüde riskli teklife yanaşmadığını ancak yakın arkadaşı olan …’ın musırrane talepleri üzerine davalılardan …’ın hissedarı ve sahibi olduğu diğer davalı … … şirketinin kullandığı ticari krediye kefil olmayı kabul ettiğini, davalılardan … … Şirketi’nin söz konusu ticari krediyi 21.03.2013 tarihinde … A.Ş. … Şubesinden kullandığını ve söz konusu krediye müteselsil kefil sıfatıyla 1.5 milyon kefalet bedeli ile davalı …’ın, müvekkili … ve … Turizm şirketi’nin kefil olduklarını, müvekkilinin mekzur borca kefilliğinin 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 584. maddesi ahkamınca eş rızası olmadığından geçersiz olduğunun da izahtan vareste olduğunu, ayrıca söz konusu kredinin karşılığında ilgili bankanın, krediyi teminen keşidecisinin krediyi kullanan şirket ve kefilleri kredi sözleşmesinin kefillerinden oluşan 1.5 milyon TL bedelli 21.03.2013 keşide ve 26.08.2016 vade tarihli bono düzenlenmesini istediklerini ve söz konusu bononun düzenlenerek bankaya ilgili krediyi temin etmesi amacıyla teslim edildiğini, bankaya verilen kredinin yüklü miktarda olması sebebiyle verilen bononun teminatını yetersiz bulduğunu, krediyi kullandırmak için krediyi teminen ipotek istediğini, bunun üzerine …’ın müvekkilinden … İli, … İlçesi, … Mah. 389 Ada, 34 parselde kain gayrimenkulünde bulunan otelini bankaya ipotek göstermesini istemişse de müvekkilinin buna yanaşmadığını ancak kredi kullanmak üzere olduklarını tek pürüzün bu olduğunu belirterek müvekkilinin güvenini istismar ederek müvekkilinin … …’da bulunan otelini krediye teminen 1.500.000,00 TL bedelli banka lehine 1. dereceden ipotek tesis edildiğini, ayrıca yine söz konusu krediyi temin amacıyla 29.03.2016 tarihinde banka lehine … …’a ait …’da bulunan taşınmaz üzerine 950.000,00 TL bedeli 2. dereceden ipotek tesis edildiğini, bankanın kullandırmış olduğu kredinin zamanında ödenmemesi üzerine 31.08.2016 tarihinde krediyi kullanan şirketin kredi hesabını kat ettiğini ve krediyle ilgili sorumluluk altında bulunan tüm ilgililere 07.09.2016 tarihinde ihtarname göndererek kredi borcunun ödenmesini aksi takdirde yasal takibe geçileceğinin bildirildiğini, krediyi kullanan asıl borçlunun borcu ihtarnameye rağmen ödememesi üzerine bankanın ilk olarak teminat amaçlı olarak verilen 1.5 milyon bedelli bono ile 08.09.2016 tarihinde …. İcra Dairesi … Esas numaralı dosyası üzerinden yasal takibe geçtiğini, bankanın bono bedelini tahsili amacıyla başlatmış olduğunun takip ile alacağına kavuşamaması üzerine aynı krediyi teminen verilen ipoteklerin paraya çevrilmesi için 10.02.2017 tarihinde …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip başlatıldığını, alacaklı bankanın 28.04.2017 tarihinde söz konusu ipotekli iki taşınmazın satışını talep ettiklerini, davalı …’ın 25.12.2017 tarihinde alacaklı bankaya toplamda 1.225.000,00 TL ödediğini ve … 31. Noterliğinin 25.12.2017 tarih ve … yevmiye numaralı alacağın temliki sözleşmesiyle hukuka aykırı bir şekilde alacağı temlik aldığını, Borçlunun diğer davalı …’ın kızı olan …’ın aslında borcun nakli sözleşmesi bğalamında borcu kapatmak için bu ödemeyi yaptığını ancak krediyi kullanana diğer davalı şirket ve şirket yetkilisi davalı babasıyla muvazaalı bir şekilde anlaşarak görünürde ödünç sözleşmesi, gizli olarak da alacaklı bankaya borcun ödenerek güya alacağın temliki işlemi yapması hususunda borç tahmil etmesi hususunda muvazaalı anlaştıklarını, böylelikle borcu sona erdiren borcun nakli işleminin (borcun ödenmesi) perdelenerek davalıların muvazaalı bir şekilde anlaşmasıyla davalı …’ın bankayla alacağın temliki sözleşmesi imzalayarak bankanın kredi alacağını temlik etmesi gibi hukuk ve hakkaniyetle telif edilemeyen bir durumla davalıların hukuka aykırı bir şekilde müvekkili aleyhinde borç ihdas ettiklerini, her ne kadar sona ermiş bir borca dair alacağı temlik alan davalı … olsa da davalıların arasındaki muvazaalı iç ilişki neticesi alacağı her üç davalının da hukuka aykırı temlik aldığının aşikar olduğunu, bu bağlamda hiç bir ticari sınai faaliyetle iştigal etmeyen davalı …’ın banka borcunu tek başına ödemeyeceğini ve bu hususta muvazaalı bir işlemle banka borcunu ödeme işlemini finanse edenlerin diğer davalılar olduğunu ve alacağın temliki sözleşmesiyle müvekkiliminin gayrimenkulüne dair ipoteğe dayalı takibi devam ettirmek suretiyle bankadan çektikleri krediyi muhasebe açısından maliyetsiz bir hale getirmek gibi kötüniyetli bir tutum izhar ettiklerini, bu duruma dair en önemli delilin, alacağı temlik alan davalı …’ın banka tarafından başlatılan takipleri sonlandırması gerekirken özellikle müvekkili aleyhine …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına mezkur alacağın temliki sözleşmesini arz ederek ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takibe aynen devam ettiğini fakat diğer davalının babası …’ın da borçluları arasında bulunan bono takibine ise devam etmeyerek dosyanın işlemden kaldırılmasını sağladığını, yine ayrıca babası olan … üzerindeki ipotek ile ilgilide hiçbir işlem tesis etmediğini, davalı …’ın aslında şirketin ve şirket yetkilisi babasının kredi borcunu bankaya ödediğini, davalıların aralarında muvazaalı olarak anlaşarak borcun nakli sözleşmesini alacağın temliki sözleşmesi gibi göstererek kredi tutarını müvekkilinin uhdesinde bırakmak istediklerini, aslında davalı …’ın kredi borcunu ödeyerek borcun nakli sözleşmesi bağlamında bankaya ifada bulunduğunu, dolayısıyla borcun da sona erdiğini, davalılar arasındaki organik bağ ilişkisinin zımnında davalılardan …’ın kredi temin eden alacaklı bankadan alacağı temlik almasının 6098 sayılı borçlar kanununun 19. maddesi zımnında esasen borcun nakli sözleşmesi bağlamında borcu sona erdiren bir hukuki muamele olduğunu, bu yönüyle davalılar arasında nisbi muvazaa olduğunu; esasen davalı şirket ve şirket yetkilisi …’ın kötüniyetli olarak banka kredisinin bütün maliyet ve masraflarını müvekkili uhdesinde bırakmak için diğer davalı kızına görünürde bankaya ödediği temlik bedeli tutarı olan 1.225.000 TL tutarı ödünç olarak verdiğini, gizli işlem yönüyle de davalı …’ın bankadan alacağı temlik alarak müvekkilinin ipoteğini satışa çıkarmak suretiyle müvekkilinin gayrimenkulünü satışa çıkarmak borcunu diğer davalılara karşı tahmil ettiğini, somut ihtilafta da alacaklının dava dışı Banka yönüyle alacağını tahsil ettiği zımnında sözleşmenin içeriğini alacağın temliki ve borcun nakli sözleşmesi olmasında herhnagi bir teknik fark olmadığını diğer akit davalı …’n da diğer davalılarla ortak hareket ettiğini ve irade cihetiyle sevk edildiği için bankayı da aldatarak akdettiği alacağın temliki sözleşmesinin teknik manada bir borcun nakli sözleşmesi olduğunun izahtan vareste olduğunu, somut ihtilafta 3. kişi statüsüne haiz müvekkilinin davalılar arasındaki muvazaalı işlemi ispatının her türlü delille ispat edebileceğinin izahtan vareste olduğunu, bu bahiste arz ettikleri somut ihtilafa dair maddi vakanın kronolojisinde dava konusu alacağın temliki işleminden sonra davalı …’ın kredi borcunu teminen verilen senede dair …. İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı dosyasının borçlularından olan babasının taşınmazı üzerindeki hacizlerin kaldırılmasını talep etmesinin davalıların muvazaalı hareket ettiklerine aşikar delalet ettiklerini, …. İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı dosyası ile …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası tek bir borç olan davalı …’ın ödediği bedel olup tahsilde tekerrür olmamak üzere açılan terditli dosyalar olduğunu, ödeme ile ikisininde sonlanmış olan dosyalar olduğunu, davalılardan …’ın sürekli bahsettikleri gibi kredi sözleşmesinin tarafı olan davalı şirketin hissedar ve temsilcisi ve keza krediyi teminen verilen bononun kefili olan diğer davalı …’ın öz kızı olduğunu, davalı …’ın bankaya kendisini üçüncü kişi olarak göstererek bankanın alacağını temlik ettiği tarih itibariyle öğrenci olduğunu ve hiç bir ticari faaliyeti olmadığı gibi maddi mal varlığının da olmadığını, bankanın alacağını temlik edebilmek için bankaya ödemiş olduğu 1.225.000,00 TL’ yi bulmasının hayatın olağan akışına aykırı olup bu parayı diğer davalılardan ödünç alıp gizli anlaşma gereği bankanın kredi alacağını temlik aldığının açık olduğunu, davalı …’nın aslında borcun nakli sözleşmesi bağlamında babasının kredi borcunu bankaya ödediğini, tarafların (şirket, şirket yetkilisi baba ile kızın ) gerçek iradeleri borcun ödenmesi olmasına karşılık davalı …’ın diğer davalılar babası … ve kredi sözleşmesinin borçlusu şirketle muvaazalı bir şekilde hareket ederek diğer davalılardan görünürde ödünç sözleşmesiyle aldığı ödünç parayla gizli anlaşma gereği bankanın kredi alacağını temlik aldığını, akabinde de borcun müvekkilinin cihetiyle hitam bulduğu halde güya diğer davalılarla aralarındaki organik bağ ilişkisi zımnında temlik aldığı alacağı tahsile çalıştığını ve müvekkiline karşı başlatılan …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki takibe devam ettiğini, …’nın alacağı temlik tarihi itibariyle hiçbir işle iştigal etmediğini ve ayrıca …’ın da öz kızı olduğunu, müvekkili …’in baba, şirket ve kız arasında yapılan bu muvaazalı anlaşma bakımından üçüncü kişi olduğunu ve müstekar yargıtay içtihatları gereğince muvaazayı her türlü delille ispat etme hakkına sahip olduğunu, somut ihtilafta davalılar arasında yapılan nisbi bir muvaaza olduğunu, davalı …’ın aslında borcun nakli sözleşmesi bağlamında kredi borcunu ödemiş olup ödeme ile borcun sona erdiğini, davalıların muvazaalı anlaşmayla esasen davalı …’ın borcun nakli sözleşmesiyle bankaya ödemiş oldukları kredi borcunu alacağın temliki sözleşmesiyle müvekkilinden tahsil etmeye çalıştığını, 25/12/2017 tarihinde davalı …’nın bankanın kredi alacağını devraldığı aynı gün babasının da borçluları arasında bulunduğu …. İcra Dairesi … Esas numaralı dosyada babasının taşınmazı üzerindeki hacizlerin kaldırılmasını talep ettiğini, her ne kadar haciz fek yazısının banka vekili tarafından temlik tarihinden yaklaşık 1 ay önce yazılmış gibi gözükse de icra dosyasına bu fek yazısının sunulma tarihinin alacağın temlik edildiği aynı gün olduğunun göze çarptığını, davalıların bu muvaazayı banka vekili tarafından yazılmış bilgisayar çıktılı temlikten bir ay öncesine ait fek yazısı olmasına karşılık icra dosyasına bu fekin girme tarihi alacağın temlik tarihiyle aynı güne isabet ettiğini, bu durumun tesadüf değil de muvazaaya delalet ettiğini, bankanın alacağını almadan borçlulardan birinin taşınmazı üzerindeki haczi kaldırmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ayrıca davalı …’ın bankadan alacağı temlik ettikten sonra ortada banka tarafından açılan ve derdest iki takip olmasına karşılık davalı babasının da borçluları arasında bulunduğunu ancak babasının dışında üç tane daha borçlunun bulunduğunun açılan ilk takibe kendisini alacaklı olarak bile ekletme gereği duymadığını, buna mukabil davalı …’ın müvekkilinin taşınmazının ipoteğinin paraya çevrilmesi ve satışının istendiği …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vakit kaybetmeksizin alacaklı sıfatıyla temlik sözleşmesini ibraz ederek dosyada kendisini alacaklı sıfatını kazandırdığını, bütün bu vak’alar silsilesinin muvazaalı işleminin 3. kişinin ispatında ispat serbestisi bağlamında değerlendirilebileceğini, davalılar arasında organik bağ ilişkisi olduğu zımnında muvazaa sonucu hasıl olan hakkaniyete aykırı alacağın temliki işlemiyle müvekkili aleyhine sebepsiz zenginleşmiş olduklarının izahtan vareste olduğunu, bu bağlamda, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki alacaklı sıfatının her ne kadar davalılardan … üzerinde görünse de davalıların tamamının muvazaa ortak iradesiyle sona ermiş bir borç üzerinden hukuka aykırı bir şekilde alacaklı taraf sıfatına haiz olduklarını ve keza menfi tespit davasının muhtemel bir istirdat davasına dönüşmesi durumunda somut ihtilafta ortak muvazaa iradesiyle hareket eden davalıların her üçüne de husumet tevcih edilmesi hakkaniyetin gereği olduğunu, re’sen dikkate alınacak hususlar vechiyle; evvel emirde yargılama yapılmadan evvel teminatsız yahut mahkemenin İcra İflas Kanunu 72/3’e göre göre tayin edeceği teminat üzerinden ihtiyati tedbir yoluyla …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ve …. İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı dosyasında takibin durudurulmasını ve icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla yargılama yapılarak davalarının kabul edilerek davalıların organik bağ ilişkisi içinde olduğu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından ve …. İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı dosyasından dolayı müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitini ve bu dosyalardan müvekkilin gayrimenkulüne konulan ipoteğin fekkini ve hacizlerin kaldırılmasını, muvazaalı hareket ederek kötü niyetli bir tutum izhar eden davalıların takip tutarının en az %20’si oranında müvekkili lehine kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini; keza yargılama masrafı ve ücret-i vekaletin davalılara tahmil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkili aleyhine muvazalı işlemlerle borç ihdas edildiğinden ….İcra Müdürlüğü’nün … ve ….İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyalarından davalılara borçlu olmadığının tespiti talepli olarak dava açıldığını, ancak davacı tarafından açılan davanın haksız olup reddinin gerektiğini, menfi tespit davasında davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitinin istenildiğini, davalının ise davacının borçlu olduğunu savunduğunu, mahkemece menfi tespit davasında davacının borçlu olup olmadığının tespiti ile birlikte davalının da alacaklı olup olmadığının tespitinin yapılacağını, bu nedenle menfi tespit davasında dava konusunun bir miktar alacağa ilişkin olduğunun açık olup TTK m. 5/A hükmü kapsamında menfi tespit davasında arabulucuya başvurmanın dava şartı olduğunu, dava şartıdır. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 10.02.2020 tarih 2019/3048 Esas 2020/1093 Karar sayılı kararında da bu durumun açıkça belirtildiğini, bu nedenle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, bilindiği üzere muvazaanın tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uygun olmayan ve hukuki sonuç doğurmasını istemedikleri bir görünüş meydana getirmek hususunda anlaşmaları olduğunu, davacının dava dilekçesindeki muvazaa iddiasının yasal dayanağı bulunmadığını, diğer taraftan davacı tarafın kendi lehine sonuç doğurmak adına gerçeği saptırmakta olduğunu, davacı ile diğer davalı …’ın arkadaş olup davacının nakit ihtiyacını karşılamak için davalı … … ortağı olduğu davalı … … … Met.İnş.San. ve Tic. Ltd.Şti üzerinden kredi çekip paylaşma hususunda tarafların anlaştıklarını, bu kapsamda davalı … … şirketi ile … A.Ş. arasında 21.03.2013 tarihinde kredi sözleşmesi imzalandığını, söz konusu kredi sözleşmesini davacı …’in, davalı … ve … Turizm Tic. A.Ş.’nin müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, aynı zamanda davacı …’in maliki olduğu … ili … İlçesi … Mah. 389 ada 34 parsel sayılı taşınmaz üzerinde banka lehine ipoteğin tesis edildiğini, imzalanan kredi sözleşmesi gereğince bankadan 750.000 TL kredi kullanıldığını, söz konusu kredinin davalı … … tarafından çekilmiş olarak görünse de aslında davacı … ve davalı …’ın şahsı için çekilerek paylaşıldığını, paylaşım hususunda taraflar arasında Banka Kredi Borcu Üstlenme ve Paylaşım Sözleşmesi imzalandığını, bu paylaşım gereğince davacının hesabına kredinin yarısı olan 375.000 TL gönderildiğini, kredinin geri ödemesi hususunda taraflar arasındaki sözleşme gereğince davacı tarafın kendisine düşen kısmı bir süre ödedikten sonra ödenmemeye başladığını, bu sebeple defalarca ikaz edilmiş olmasına rağmen davacı tarafın borcu ödememekte ısrar ettiğini, bu sebeple kredinin banka tarafından kat edildiğini ve davaya konu icra takipleri başlatıldığını, davacı ile davalı …’ın sorumsuz davranışlarının müvekkilinin ailesini haciz tehdidi altında bıraktığını, bu sebeple halen müvekkilinin annesi ve babası … ayrı olduğunu, bu durum karşısında müvekkili …’ın, dayısı olan …’tan gerekli nakdi desteği sağlayarak borcu temlik aldığını, muvazaalı bir durumun söz konusu olmadığını, ayrıca icra dosyaları incelendiğinde halen davalı …’ın dosya borçlusu olduğunun görüleceğini, alacağın temlikinin, mevcut bir alacağın alacaklısının değişmesi işlemi olduğunu, Türk Borçlar Kanunu’n 183.maddesindeki unsurlara göre, alacaklının bir borç ilişkisinden doğan alacağını borçlunun rızasına gerek olmadan bir sözleşmeye dayanarak üçüncü bir kişiye devretmesi olduğunu, alacağın temliki sözleşmesinin temlik eden ve temellük eden arasında yapıldığı için, temlik edilen alacağın borçlusunun sözleşmenin tarafı olmadığı gerekçesi ile muvafakatine gerek olmadığını, müvekkilinin alacağının halefiyet ilkesi ve rücu hakkı hükümleri kapsamında işlem yapmış olup yasal tüm koşulların mevcut olduğunu, açıklanan nedenlerle davacının davasının reddinin gerektiğini, açıklanan nedenlerle davacının haksız ve kötüniyetli davasının reddini talep etiklerini, ayrıca kötüniyetli olarak açılan bu dava nedeniyle alacağın % 20’sinden az olmamak kaydıyla davacının kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesini, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın ekonomik ihtiyacı sebebi ile sanki … … isimli şirketine çekilir gibi 2013 yılında …’tdan kredi çekildiğini, aralarında yapılan protokole göre taksitlerin ödenmesi gerekirken davacı …’in bir süre sonra ödememeye başladığını, bu sebeple alacaklı banka tarafından kredi kat ihtarnamesi gönderildiğini ve devamında da …. İcra Müdürlüğü’nün … ve …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takipleri başlatıldığını, davacının yüzünden aile saadetinin bozulduğunu ve eşiyle boşanma aşamasına geldiğini, bu sebeple kızı … tarafından dayısı …’tan ve yakın akrabalardan borç para alındığını ve kredi borcunun kapatıltıldığını, bu sürece dahil edilmediğini ve halen eşinden ayrı yaşadığını, davacının dava dilekçesindeki iddia ve beyanlarının gerçek olmadığını, kötüniyetli olduğunu, bu nedenle davasının reddini, açıklanan nedenlerle davacı tarafından açılmış davanın reddini, yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’ne dava dilekçesi tebliğ edilmiş olup süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmamıştır.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; davacının ipotek maliki ve müteselsil kefil olarak davaya konu takiplerden dolayı borçlu olup olmadığı, davalı …’ın babası ve diğer davalı olan …’ın aslında borcunu ödemek maksadıyla banka ile alacağın temliki sözleşmesi yapıp yapmadığı, alacağın temliki sözleşmesinin aslında borcun nakli sözleşmesi olup olmadığı, temlik sözleşmesi yönünden nispi muvazaa bulunup bulunmadığı, davacı ile davalı şirket arasında banka kredi borcu üstlenme ve paylaşım sözleşmesi olup 375.000,00 TL bedelin davacı tarafa ödenip ödenmediğinden ibaret olduğu görülmüştür.
DELİLER;
Davacı vekili dava dilekçesi ekinde dava konusu; davalıların baba kız olduklarını belgeleyen nüfus kayıtları, … 31. Noterliğinin 25.12.2017 tarih ve … yevmiye numaralı alacağın temliki sözleşmesi, davalı şirketle dava dışı … A.Ş. arasındaki Genel Kredi Sözleşmesi mahkeme dosyasına sunulmuştur.
…. İcra Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak … Esas sayılı dosya aslı celp edilmiştir.
…. İcra Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak … Esas sayılı dosya fotokopisi celp edilmiştir.
… Tapu Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak dava konusu taşınmazın tapu kayıtları celp edilmiştir.
… … Şubesine müzekkere yazılarak dava konusu 21/03/2013 tarihli borçlusunun … vergi numaralı … … … İnşaat San. Tic. Ltd. Şti olduğu Genel Kredi Sözleşmesindeki kefil olarak yer alan davacı …’e ait kefalet beyanını içerir nüshanın ve kredideki kefalete ilişkin tüm belgeler ile kefile ait eş muvafakatnamesi bulunup bulunmadığı hususları sorularak ilgili evraklar celp edilmiştir.
20/05/2022 tarihli duruşmada tanık dinlenilmesine karar verilmiş olup;
Tanık … … duruşmadaki beyanında; “… benim babamın amcasının oğlunun çocuğu olmaktadır. Uzaktan akrabam olur. Kendilerini 2 yıldır görmüyordum fakat daha önceden akraba olduğumuzdan görüşmüşlüğümüz vardır. … şu anda tam olarak bilmemekle birlikte 26 yaşında olması lazım daha önceden … Üniversitesi’nde okuyordu fakat yarım bıraktı bitirmedi. Ben …’i de tanırım.Kendim … ‘liyim … ile … da tanıştık bana … tanıştırmıştı. … …’nın babası olmaktadır. Kendisinin şirketleri vardı. Fakat … babasıyla anlaşamıyordu. Anne ve babasının ayrılığı sözkonusu olduğu için eniştesi ve halası kendisine sahip çıktı. Halasının beyi olan … icra dosyasındaki alacağı temlik alabilmesi için …’a o günkü altın karşılığı 1.100.000,00-TL borç para verdi. Bu paranın nasıl ödeneceği hususunu konuşurlarken ben yoktum ben sadece parayı verirken biliyorum. Ayrıca … her ne kadar o tarihte öğrenci değilse ve çalışmıyorsa da dedesinden kalan … de tarla ve arazileri vardı. Zannedersem bunların satılarak ödenmesi planlanıyordu. Daha önceden icra dosyasındaki borcun kaynağı olan kredinin çekilmesi sırasında da … ile … ‘ın çekilen krediyi yarı yarıya paylaştıklarını biliyorum hatta kredinin % 50 sini …’e ben gönderdim. Parçalar halinde gitti fakat tam olarak gönderdiğim tarihi şu anda hatırlamam mümkün değildir. 2013 yılında …’e parayı gönderdim yapılan protokolü bilmiyorum. En son zamanda icra dosyası nedeniyle hacizler gelmeye başladığı için … icra dosyasındaki parayı ödemek zorunda kaldı bunda da halasının kocası yardımcı oldu.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık … duruşmadaki beyanında; “… benim kayınbiraderimin kızı olmaktadır. … onun babasıdır. … şu anda 23 -24 yaşındadır. Daha önceden okumakta idi fakat okulu terk ettiğini duydum. Biz …’liyiz … … da yaşamaktadır. Yaklaşık 10 yıl önce … nın annesi ve babası arasında bir aldatma olayı nedeniyle anlaşmazlık oluştu.Bu nedenle 10 yıl önceye dayanan … ile … arasında da bir husumet vardı. … ile … … … firması için kredi çektiler. Taşınmazlar ipotekliydi. Bu nedenle … ile … çekilen krediyi yarı yarıya paylaştılar yani çekilen kredi şirket için değil ortaklar için çekildi ve herkes kendi payını aldı. Daha sonrasında şirket tesisleri …’da idi. Tesisler nedeniyle şirketin zor duruma girdiğini duyduk…. ‘nın annesi Nurdan ve kayınpederim … ya da alarak 2017 yılının 11.ayında bize geldiler. İcra dosyalarında mevcut durum nedeniyle evlerin satılacağını ve zor durumda olduklarını anlattılar Bende fındık bahçelerinden gelecek olan hisselerimi eşimin ziynet eşyalarını ve döviz cinsinden para ile altınları birleştirip o zaman için 1.100.000,00-TL borç para verdim. Nasıl ödeneceği hususunu hiç konuşmadan sorgusuz sualsiz çünkü yakın akraba olmamız nedeniyle kendilerine güvenerek verdik. Para halen ödenmemiştir. … o zaman için icra dosyasındaki borcu kapatabilmek için benden o parayı aldı fakat daha sonrasında icra dosyasında hangi işlemlerin yapıldığını ben bilmiyorum. Taraflar arasında herhangi bir sözleşmeden de haberdar değilim fakat prokotolden bana bahsettiler fakat içeriğini birebir görmüş değilim fakat … ile … birebir yüzüme karşı çekilen krediyi yarı yarıya paylaştıklarını bana söylediler.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mahkememizce davacı asil … isticvap edilmiş olup; davacının 22/12/2022 tarihli duruşmadaki beyanında; “Davalı … benim arkadaşımdı, bizim nakit ihtiyacımız için kendisi ile anlaştık ve …’in şirketi olan … Korega şirketi üzerinden …’tan kredi kullanıldı, biz bu krediyi eşit olarak ödemeyi aramızda kararlaştırmıştık, hatta bunun için de 23/03/2013 tarihli borç paylaşım sözleşmesini imzalamıştık, bana göstermiş olduğunuz sözleşmedeki imza da benim imzamdır, ancak … burada belirtilen 375.000,00 TL’nin tamamını ödemedi, bir kısmını ödedi, 50.000,00 TL ve 100.000,00 TL arası bir miktarda eksik ödedi, ben kendime karşılık gelen borcu 3 yıl zarfında ödedim. Ben bu krediyle ilgili otelimi de ipotek vermiştim. Ancak … borcun tamamını ödemedi, …’in bunun dışında İş Bankası’ndan çektiği benimle alakası olmayan bir kredi daha vardı, ben o kredi için kendisine aracı olmuştum. …’ın kredi borcunu ödemediğinden taşınmazını sattırdım, …’da bir arsası vardı onu sattı, onunla bu borçları ödedi, davaya konu takipteki borcu bu şekilde … ödediği halde kızı … ödemiş gibi gözüküyor. Borç paylaşım sözleşmesini kredi çekildikten sonra düzenlemiştik, ben 1.500.000,00 TL kredi kullanıldığını bilmiyorum. Ben 750.000,00 TL’sini eşit olarak paylaşmak üzere anlaşmıştım. Ben davalı …’den krediden benim payıma düşen kısmı ödemesini istedim hatta bu nedenle aramız bozuldu. … beyin hesap işleri le … … ilgileniyordu, 01/04/2013 tarihinde havale ile gönderilen 308.572,00 TL bahsetmiş olduğum krediye istinaden tarafıma yapılan ödemeydi. Bizim davalı … ile aramızda fatura düzenlenmesini gerektirir herhangi bir borç yoktu. Bu 17/04/2013 tarihli fatura ödemesi olarak belirtmiş olduğunuz ödemeyi aradan süre geçmiş olduğu için hatırlamıyorum. Belge sunulduğu takdirde tekrar beyanda bulanabilirim.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı vekili aynı tarihli duruşmada iddialarının … tarafından yapılan ödemenin … adına yapılmış bir ödeme olduğu, bu nedenle ortada bir temlik bulunmadığı, aynı borca ilişkin …. ve …. İcra Müdürlüklerindeki takiplerden dolayı borçlu olmadığının tespitinin talep edildiğini, bu takiplerin mükerrer takipler olduğunu beyan etmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 12/10/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı … … Ltd. Şti.’nin …’ta kullandığı kredinin teminatı olarak … banka lehine …, … 389/34 ada parsel gayrimenkulü üzerinde 1. Derecede 1.500.000 TL üst sınır teminat ipoteği tesis ettiği, 747.520,95 TL. 26.03.2013 tarihinde “… Referanslı Kredi Kullandırım Tutarının davalı kredi borçlusu şirkete havale yapıldığı, davalılardan …’ın 1.225.000 TL. kredi borcunu ödeyerek, bankanın ipotek alacağını temlik alarak, davacı rehin (ipotek) verenin rehin veren sıfatı ile borçtan sorumluluğunun kaideten devam ettiğinin zahiren göründüğü, davacı yanın kefaletinin de bulunduğu ayrıca anlaşılmakla, davacının bu kefalet için kendi eşinin onayı olmadığı ve bu sebeple kefaletin geçerli olmadığı yönündeki savunmasının takdiri -sözleşme tarihi gözetilerek- TBK md. 584 maddesi (…ve
bu maddenin 28.3.2013 tarihli, 6455 sayılı Kanun ile getirilen 77.maddesiyle oluşan içerik de dikkate alınarak…) sayın Mahkemeye aittir ve fakat somut çekişmede tartışılan yönün bu hususu olmadığı düşünülmektedir. Davalılardan kredi asıl borçlusu … … … Met. İnş .San. ve Tic. Ltd. Şti. ile, davacı rehin (ipotek) veren … arasında düzenlenen 23.03.2013 tarihli Banka Kredi Borcu Üstlenme Ve Paylaşım Sözleşmesi şekli ne göre; “…… … Ltd. Şti, … … Şubesinden kullandığı 750.000 TL kredinin 375.000 TL. kısmını, ipotek verecek davacı …’e verecektir……” şeklinde düzenlendiği, dava dışı … …’a ait banka hesap ekstresine göre, 01.04.2013 tarihinde “EFT T.İŞ BANKASI IBAN SUBE Sorgu No: … ŞUBE …” açıklamalı 308.572,00 TL. ve 7.04.2013 tarihinde “PRO-4407 15/04/20133 TARİH FATURA BEDELİ Havale İşlemi Şube Alıcı Hesap No:” açıklamalı 49.356,80 TL. para gönderildiği, paranın gönderim içeriği itibariyle bu gönderinin mahiyet ve hukuki tahlilinin sayın Mahkemeye ait olduğu mütalaa edilmektedir. Bu tespitlere göre, davacının taşınmazını davalı … … … Met. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin …’ta kullanacağı 750.000 TL. kredinin 375.000 TL. sinin kendisine verilmesi yolunda 23.03.2013 tarihinde tarafların “Banka Kredi Borcu Üstlenme Ve Paylaşım Sözleşmesi” düzenledikleri ve dava dışı … …’ın banka hesabından davacı …’e 308.572,00
TL. + 49.356,80 TL. havale yaptığı ve bu havalenin tanık olarak dinlenen şahsın anlatımı gibi olduğu sayın Mahkemece benimsenecek oldukta… a) Bir seçenek davacının dava dilekçesindeki anlatımların sayın Mahkemece
benimsenmesi keyfiyetidir. Buna göre, alacağın devri ile ilgili olarak yukarıda içeriğine yer verilen ve dava dışı/kredi veren banka ile davalılardan … arasında münakit sözleşme zahiren geçerli olsa bile (bu konuda ayrıntılı ve genel bir anlatım için bkz: Prof. Dr. Haluk N. Nomer; Borçlar Hukuku/Genel Hükümler, 18. Bası, İstanbul 2021, sh.544 vd.), bu meseleye muvazaa savı yönünden bakmak gerekir. Bundan önce ise söylenmek
gerekir ki, esasen, alacağın temliki borç ilişkisini “geniş anlamı ile” sona erdiren bir işlem değildir. Burada, salt, alacaklı sıfatı değişmekte, (…ve somut devir sözleşmesi içeriği de gözetildikte…) borçlu/borçlular ile alacağı güvence altına alan teminatlar özü itibariyle korunmaktadır. Buna göre, kaideten, dış ilişkide alacaklı yana karşı sorumlu olan borçlular ve ayrıca sağlanan ayni teminat ne olursa olsun, borcun asıl borçlu olan … … … İnş. ve Tic. Ltd. Şti (“3.sırada anılan davalı”) dışında bir kişi tarafından ödenmesi durumunda, ödemede bulunan, iç ilişkideki sorumluluğunun dışında kalan meblağ için asıl borçluya (“3.sıradaki davalı/kredi alan”) müracaat hakkını haizdir. Bu
hususların gözetilmesi husus saklı kalarak ifade edelim ki, eğer delillerle doğrudan temas eden sayın Mahkeme, dava dışı banka ile 1.sırada anılan davalı arasında münakit sözleşmenin muvazaalı olduğu görüşüne ulaşacak olursa, hâkim davada anılan işlemin muvazaa sebebiyle geçersiz olduğuna hükmedecek ve davacının davadaki talebinin bu yönüyle/bununla sınırlı surette benimsenmesi gündeme gelecektir. (bu konuda genel olarak bkz: Prof. Dr. Safa Reisoğlu, Türk Borçlar Hukuku/Genel Hükümler, İstanbul 2012, 23.bası, sh. 106 vd.). Tabi bu geçersizlik borç ilişkisini değil, kanımızca, sadece 1.sırada anılan davalı ile dava dışı banka arasında münakit temlik sözleşmesini geçersiz kılacaktır. Hukuki takdir sayın Mahkemeye aittir (Menfi tespit talebi hakkında genel olarak bkz: Mahmut Coşkun; İtirazın İptali, Menfi Tespit ve İstirdat, Tasarrufun İptali Davaları; 5. bası, Ankara 2019, sh. 565 vd.) b) Buna karşılık, davalıların savunmalarının sayın Mahkemece benimsendiği yekdiğer seçenekte, davacı …’in banka kredisinden pay aldığı (bu yönün sayın Mahkemece benimsenmesi durumunda…) da gözetilerek, bankaya kredi borcunu ödeyen davalılardan …’ın (1.sırada anılan davalı) banka alacağını temlik alması sebebiyle, temlik sözleşmesinin somut içeriği de gözetildikte, 1. sırada anılan davalının, temlik eden dava dışı bankanın haklarına halef olduğu ve borç ilişkisinin özünün korunduğu gözetilmek suretiyle -yukarıdaki genel açıklamaların değerlendirilmesi ayrıca sayın Mahkemenin takdirinde kalarak…- davacının rehnin çözülmesi yolunda açtığı huzurdaki menfi tespit davasının sabit olmadığı değerlendirilebilecektir. Neticede talebin hukuki tahlili gerektirdiği; bunun da yasa gereği ve münhasıran sayın yargı makamına ait olduğu nazara alınarak, tüm takdirin bütünüyle sayın mahkemeye ait olduğu görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalı …’nin 21/03/2013 tarihinde dava dışı … A.Ş.’den kullanmış olduğu krediye davalı …, davacı … ve … Turizm Şirketi’nin kefil oldukları, davacı … tarafından banka lehine … … 389/34 ada parsel gayrimenkul üzerine birinci derecede 1.500.000,00 TL üst sınır teminat ipoteği tesis edildiği, aynı krediye istinaden borçlu ve kefiller tarafından düzenlenen 26/08/2016 tarihli 1.500.000,00TL bedelli bononun verildiği, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle dava dışı … A.Ş. tarafından 26/08/2016 vade tarihli 1.500.000,00 TL bedelli bono yönünden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya üzerinden asıl borçlu ve kefillere takip yapıldığı, yine dava dışı … A.Ş. tarafından davalı borçlu şirket, davacı … ve dava dışı … …’a …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığı, davalı …’ın …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu borcu ödeyerek alacağı … A.Ş’den 25/12/2017 tarihinde temlik aldığı, davacı tarafça davalı …’ın bankaya yapmış olduğu ödemenin borcun nakli işlemi olup borçlu şirket ve şirket yetkilisi ve hissedarı davalı babası arasındaki muvazaalı sözleşme nedeniyle alacaklı sıfatının muteber olmadığı bu nedenle …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ve …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas takip dosyasından dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davaya konu kredi nedeniyle davalı kredi borçlusu şirkete 26/03/2013 tarihinde 747.520,95 TL havale yapıldığı, davalı kredi borçlusu … … Şirketi ile davacı … arasında 23/03/2013 tarihinde banka kredi borcu üstlenme ve paylaşım sözleşmesi imzalandığı, sözleşme içeriğinde … …’nin … … Şubesi’nden kullanacağı 750.000,00 TL kredinin yarısı olan 375.000,00TL’nin kredi karşılığı ipotek verecek olan …’e verileceği, kredinin yarısının borç alan … tarafından müştereken ödeneceği, ekteki ödeme tablosundaki borçların eşit şekilde ödeneceği, kredinin yarısını alan …’in ana kredi borçlusuna 375.000,00 TL borçlu olduğu, …’in kredi borçlanması karşılığı ekte tapusu olan gayrimenkul ipoteğini bankaya verdiği, krediyi müştereken ödedikten sonra ipoteğin kalkması için gerekli muvafakati vereceğinin kabul ve taahhüt edildiği anlaşılmıştır. Davacı 23/03/2013 tarihli sözleşme gereği isticvap edilmiş, isticvabındaki beyanında nakit ihtiyaçları için … ile anlaştıklarını ve …’in şirketi olan … … Şirketi üzerinden …’tan kredi kullanıldığını ve bu kredinin eşit olarak ödeneceğinin aralarında kararlaştırıldığını, bunun için borç paylaşım sözleşmesi imzaladıklarını, 23/03/2013 tarihli sözleşmedeki imzanın kendisine ait olduğunu, ancak …’in burada belirtilen 375.000,00 TL’nin tamamını ödemeyip bir kısmını ödediğini, kendisinin bu krediyle ilgili ipotek verdiğini, 01/04/2013 tarihinde havale ile gönderilen 308.572,00 TL’nin bahsetmiş olduğu krediye istinaden tarafına yapılan ödeme olduğunu, 17/04/2013 tarihli fatura ödemesi olarak belirtilen ödemeyi aradan süre geçmiş olduğu için hatırlamadığını beyan etmiştir.
Davacı yanın …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya yönünden borçlu olunmadığının tespiti talebi ile ilgili yapılan incelemede davaya konu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takip alacaklısının dava dışı … A.Ş., takip borçlularının …, …, … ve … Turizm Ticaret A.Ş olduğu, icra dairesine yazılan 20/02/2023 tarihli müzekkere cevabında dosyada herhangi bir temlik evrakı bulunmayıp takip alacaklısının … … A.Ş olarak gözüktüğünün bildirildiği görülmüştür. İcra takibinden sonraki menfi tespit davası takip borçlusu tarafından takip alacaklısına karşı açılır. Somut olayda davalıların takip alacaklısı olmadığı anlaşıldığından bu talep yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davacı yanın …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosya yönünden borçlu olunmadığının tespiti talebi ile ilgili davacı her ne kadar davalı … tarafından icra dosyasında temlik alınan alacağın aslında borcun nakli sözleşmesi olduğu, borcu kapatmak için ödeme yapılmasına rağmen muvazaalı olarak temlik sözleşmesi yapıldığı iddia olunmuş ise de; alacağın devri, alacaklı ile onu devir alan üçüncü şahıs arasında; kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça, borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen yazılı şekle bağlı sözleşme, kanun ya da kazaî kararla gerçekleşen tasarrufî bir muameledir. Alacağın devri kural olarak borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen tasarrufî bir hukukî işlemdir, külli değil, cüz’i ve sınırlı bir halefiyet meydana gelmektedir. Burada alacaklının değişmesi söz konusudur (Uygur, Turgut.: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, 3. Baskı, Ankara 2013, s. 1096).
Türk Borçlar Kanunu’nun 183. maddesinde; “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.
Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez” şeklindeki düzenleme ile alacağın iradî devrinin mümkün olduğu durumlar hüküm altına alınmıştır. Alacağın temliki ile borç ilişkisi sona ermeyip alacaklı sıfatı değişmektedir.
Muvazaa hukuksal kavram olarak Borçlar Kanunu’nun 19. maddesinde yeralmış olmasına karşın anılan madde, daha çok sözleşmenin yorumu ile ilgili olup, BK.nun 19. maddesine göre“Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” hükmünü içermektedir. Bu nedenle, sözleşmenin, tarafların gerçek irade ve arzularına uygun bulunması gerekir.
Taraf muvazaasında, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halef) sıfatı ile hareket eden kişi bu iddiasını ancak yazılı delille ispat edebilir.
Dava dışı … A.Ş ile davalı … arasında ipoteğin paraya çevrilmesi için … A.Ş tarafından başlatılan …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasındaki alacak ve takip hakları … 31. Noterliği’nin 25/12/2017 tarih … yevmiye numaralı alacağın temliki sözleşmesi ile …’a temlik edilmiş olup, davacı taraf temlikin taraf muvazaası nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürmüş ise de; davacı taraf muvazaasını iddiasını ispata elverişli yazılı delil ile ibraz edememiştir. Kaldı ki, davacının mahkememizce yapılan isticvapta alınan beyanlarında banka kredi sözleşmesine konu bedelin borçlu şirket yetkilisi … ile kendisi tarafından eşit olarak ödenmek üzere kredi kullanıldığı ve bu hususta taraflar arasında 23/03/2013 tarihli borç üstlenme ve paylaşım sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmeye istinaden de bankadan kullanılan krediye istinaden davacıya bir kısım ödemelerin yapıldığı dikkate alındığında davacı davasında haklı görülmemiştir. Davacı aynı zamanda kefalet sözleşmesinde eş rızası olmadığından kefaletin de geçersiz olduğunu beyan etmiş ise de; her ne kadar bu husus dava konusu olmasada, 21/03/2013 tarihli eş muvafakatinin bulunduğu ve yine ipotek konulan taşınmaz üzerinde aile konut şerhi bulunmadığı görülmüştür.
İncelenen tüm dosya kapsamına göre; yukarıda açıklanan gerekçelerle davacı davasında haklı görülmediğinden davanın reddine karar verilmiş, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında tedbir kararı uygulanmadığı anlaşıldığından İİK 72/4.maddesi gereğince tazminata hükmedilmemiş ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-…. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilgili borçlu olunmadığının tespiti talebi yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
2-…. İcra Müdürlüğün’nün … esas sayılı dosyası ile ilgili borçlu olunmadığının tespiti talebi yönünden davanın reddine,
3-…. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında tedbir kararının uygulanmadığı anlaşıldığından İİK 72/4 maddesi gereğince tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 179,90 TL maktu red karar harcından peşin alınan 170,78 TL ve tamamlama harcı ile alınan 39.196,00 TL olmak üzere toplam 39.366,78 TL harcın mahsubu ile geri kalan 39.186,88 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Pasif husumet yokluğu nedeniyle verilen red kararı yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi 7/2.maddesi gereğince hesap olunan 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-Davanın esastan reddine ilişkin verilen red kararı yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 141.009,91 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı asil, davacı vekili (e-duruşma ile), davalı … …’ın vekili (e-duruşma ile), diğer davalıların yokluğunda;6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/02/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır