Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/182 E. 2021/536 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/182
KARAR NO :2021/536

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:14/04/2016
KARAR TARİHİ:17/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 14.04,2016 tarihli dava dilekçesinde, davacı Prof. Dr. …’m edindiği tüm birikimi ile yatırım yapma düşüncesinde olduğu ve dava dışı … A.Ş, ile 29.08,2012 tarihli ve 12 sıra no’lu Portföy Yönetimi Sözleşmesi’ni akdettiği; bahse konu sözleşme uyarınca … A.Ş. Saklama nezdindeki … no’lu hesaba anılan şirket tarafından yönetilmek üzere 525,000 USD yatırdığı; davalıların bahse konu dava dışı şirketin hakim ve yöneten pay sahibi oldukları; davalı … … davalı şirketin pay sahibi ve tek yönetim kurulu üyesi/başkanı olduğu, ayrıca dava dışı anılan şirketin hakim (dolaylı) paydaşı, murahhas genel müdürü, portföy yöneticisi ve SGKlı çalışanı olduğu; portföy hesabına yatırılan söz konusu paranın arnlı dava dışı şirketin (perdenin arkasında davalı …’nin) sözleşmeye aykırı, hileli ve konusu SPK mevzuatı bağlamında suç oluşturan işlem ve eylemler neticesinde eridiği ve “Taahhütname’nin” imza tarihi öncesinde yarı oranının altına İndiği (259.776,05 USD); yurtdışında yaşayan müvekkilin uzun bir süre zararın farkına varamadığı; uğranılan zararın ayırdına varılmasından sonra müvekkilin davalılara yasal yollara başvuracağını bildirdiği; bunun üzerine …’ nin müvekkilin zararım telafi edeceğini söylediği ve netice itibarı ile müvekkil ile davalı … & … A.Ş. Arasında 18.09.2015tarihli “Taahhütname”nİn akdedildiği; anili taahhütnamede borçlu şirket veya göstereceği üçüncü kişiler tarafından 03,12,2015 tarihine kadar 564.000,00-USD karşılığında satm alınacağının taahhüt edildiği; …’nin ise, bahse konu borcu “müteselsil kefıl sıfatıyla imzalayarak anili taahhütnamenin ihlalinden borçlu şirket ile birlikte müteselsilen sorumlu olacağını kabul ve taahhüt ettiği; taahhütnamede ve kefalet senedinde satın alma taahhüdü için öngörülen tarihin (03.12.2015) hukuken kesin vade olduğu; anüan kesin vade sonunda borçlu taralından satın alma ediminin yerine getirilmediği gibi … tarafından da herhangi bir ödeme yapılmadığı; daha büyük bir zarara uğramlacağı yönündeki endişe nedeniyle portföy hesabında bulunan 259.776,05 USD tutarındaki bakiyenin kesin vadenin hemen akabinde 04.12.2015 tarihinde müvekkil tarafından çekildiği; müvekkilin düçar olduğu somut ve likit zararın 304.223,95 USD olduğu; anılan zararın ödenmesi istemi ile…, Noterliğinin 04.03.2016 tarih, … yevmiye no’lu ve … Noterliğinin 08.03.2016 tarih, … yevmiye no’lu ihtarnamelerini keşide ettiği; ancak zararın ödenmediği gibi ihtarnamelere de yanıt verilmediği; alacağın rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para alacağı olması ve “…” unvanlı şirketin batık durumda olması nedeniyle …, Asliye Ticaret Mahkemesinin… D. İş dosyası tahtında “İhtiyati haciz talebinde” bulunulduğu; anılan mahkemece talebin haklı görüldüğü ve ihtiyati haciz kararının verildiği; İhtiyati haciz karan sonrasında …. icra Müdürlüğümün … E. sayılı dosyası tahtında İcra takibine geçildiği; söz konusu takibe davalı borçlular tarafından itiraz edilerek takibin durdurulduğu; davalı tarafın itirazında takibe konu belgenin kayıtsız şartsız borç ikrarı İçermediği, dayanak belgenin şirketin temsil ve ilzama yetkili kişileri tarafından imzalanmadığı ve gerçek kişi borçlu açısından kefaletin TBK 583’te aranan şartları taşımadığının ifade edildiği ileri sürmüştür. Davacı ise, söz konusu itiraz ve gerekçelerin haksız ve kötü niyetli olduğu; takibe konu taahhütnamenin kayıtsız şartsız borç ikran mahiyetinde olduğu; belirtilen tarihin de hukuken kesin vade niteliğinde olduğu; zira İhtiyati haciz kararlarının yalnızca kambiyo senetleri ve kayıtsız şartsız borç ikrarı içeren belgelere dayanılarak verildiği; tek kişiden oluşan yönetim kumlunun üyesi ve başkanmın da şirketin hakim pay sahibi … olduğu; kefalet senedinin TBK’da aranan tüm koşullan karşıladığı ve taahhütnamenin tamamen davalı … tarafından hazırlandığı; gerçek kişi borçlu … ve toplamdaki 6 şirketin sermaye kaybı riski altında oldukları için Sermaye Piyasası Kumlu tarafından sermayelerin güçlendirilmesi uyarısı ve mali tabloların yayımlanmasının ertelenmesi gibi çok sayıda uyarı aldıkları; davalı gerçek kişinin bu. tür hileli davranışlarda ve iddialarda bulunarak alacaklılarım mağdur etmeye çalıştığı; müvekkilin borçlu Tan Egelfnin portföy yöneticisi olduğu şirketine tevdi ettiği paranın yarıdan fazlasının yitirilmesinin temel nedeninin …nin müvekkilin haklarını ihlal eden hileli işlemleri olduğu; müvekkilin tevdi ve teslim ettiği paralarla … A.Ş., … A.Ş., … A,Ş, ve dolaylı pay sahibi olduğu … A,Ş. hisselerine yatırım yaparak müvekkilli ciddi anlamda zarara uğrattığını ifade ederek davalının …. İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyasına yaptığı itirazların iptaline» takibin devamına, takip tutarın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar vekili tarafından cevap dilekçesinde; davacının sıradan bir yatırımcı olmayıp nitelikli müşteriler ile akdedilen portföy yatırım sözleşmeleri çerçevesinde ortaya çıkacak riski bilen bir kişi olduğu; dava konusu belgenin davacının akdettiği sözleşme uyarınca uğradığını ileri sürdüğü portföy zararını karşılamayı taahhüt etmediği, belgede satın alma ediminin söz konusu olduğu; söz konusu ihtilafın davacıya ait menkul değer portföyünden kaynaklandığı ve bir belgenin taahhütname başlığını taşımasının içeriğinin kayıtsız şartsız borç ikrarı taşıdığı anlamına gelmediği; malvarlığının satımında devre konu portföyün satış anında mevcut olmaması nedeniyle edimin ifasında imkansızlık olduğu; davacının kendi üzerine düşen edimi yerine getirmeden karşı taraftan bir para istemesinin hukuken ve fiilen mümkün olmadığı; davacının seçimlik haklarını kullanmadığı ve portföy devri için bir ihbarda bulunmadığı, portföyünü kendi hesabına transfer ettiği; takibe konu edilmiş taahhütnamenin münferit imza ile düzenlenmiş olup İmza sirküleri uyarınca şirketi temsil ve ilzam edecek şekilde müşterek imzayı taşımadığından davalı şirket yönünden bağlayıcı olmadığı; davacının imzanın borçlu şirket temsilcisine ait olup olmadığını veya şirketin çift imza ile temsil edilip edilmediğini bilebilecek durumda olduğu; kefalet sözleşmesinin TBK m, 583 düzenlemesinde yer alan şekil şartlarını taşımadığı ifade edilerek davanın reddine karar verilmesi ve takibe konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Dava İİK’nın 67. maddesine dayalı olup davalı tarafın hakkındaki icra takibine vaki itirazının iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce verilen ara kararı gereğince dosya bilirkişiye tevdii edilmiş olup dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda; dava konusu 18.09.2015 tarihli taahhütnamenin içeriğinden anlaşıldığı üzere kayıtsız şartsız bir borç ikran içerdiği ve davalı şirketi belirtilen kesin vadede (03.12,2015) davacının portföyünü satın alması veya üçüncü kişilerce satın alınmasını sağlaması yönünde taahhüt altına soktuğu, dolayısıyla davalının aksi yöndeki İddiasının yerinde olmadığı, davacının portföy devrini talep edebilmesi için davalıya ayrıca bir ihbarda bulunması yükümlülüğünün bulunmadığı, belirtilen kesin vadede borcun ifa edilmemesi nedeniyle noter vasıtasıyla çekilen ihtarnamede talep edilenin artık borcun gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat olduğu; … tarafından imzalanan kefalet sözleşmesinin, kefil olanın kendi el yazısıyla yazılmamış olması nedeniyle şekil şartını taşımadığı ancak bunun bir tacir olan davalı tarafından ileri sürülmesinin hakkın açıkça kötüye kullanılması anlamına geldiği; Yönetim kumlunun tek kişiden oluşması sebebiyle A grubu imza yetkilisi yönetim kurulu üyesi … nin davalı şirketi temsilen taahhütnameye imza atmasının yeterli ve uygun olacağı, davalı portföy Şirketinin portföyü yönetirken kendi ve hakim ortağının çıkarlarını düşündüğü ve bu portföyü kendi şirketleri menfaatine kullandığı iddia edilmiştir. Bunda gerçek payı olduğu için olsa gerek, Davalılar 525,000 USD yatırılan bu portföyü 564.000 USD ödeyerek kapamak için böyle bir taahhütname verdikleri anlaşılmaktadır. Bu sebeble portföyün yatırım yapıldığındaki akışı ve portföyün kötü idare edilip edilmediği hususunun incelenmediği bildirilmiştir.
İş bu davada portföy yönetim sözleşmesinden kaynaklanan zararın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine konu vaki itirazın iptali davasıdır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinda; davacı ile davalılardan … arasında portföy sözleşmesi ve sözleşmeden sonra taraflar arasında 18.09.2015 tarihinde imzalanan taahhütname ve davalının kefalet senedindeki yükümlülüklerini ihlalinden kaynaklı 304.223,95 USD alacağa yönelik davacının yapmış olduğu icra takibine davalının yaptığı itirazın iptaline ilişkin talep olduğu görülmektedir.
Dava konusu sözleşme, taahütname incelendiğinde …’nin 29.08.2012 tarihli portföy sözleşmesine bağlı … A. Ş.’ nezdinde … nolu hesapta yönetilen portfoyün tamamının 03.12.2015 tarihine kadar 564.000 USD yada alım tarihindeki TL karşılığını kendisi veya göstereceği 3. Kişiler tarafından satın alınacağını kabul ve taahhüt ettiği, devamındaki kefalet senedindeki ise …’nin taahhütnamenin ihlalinden taahhüt eden ile birlikte müteselsil kefil sıfatıyla mesul olduğunu kabul ettiği, davalı taraf taahhüdüne uymadığından davacı tarafça 04.03.2016 ve 08.03.2016 tarihli 2 ihtarname ile kesin vadeye rağmen davalılar borçlarını ödemediğinden sözleşme ve taahüdü ihlal ettiğinden davacı taraf 04.12.2015 tarihinde portföydeki bakiye miktarı çektiğini geriye kalan 304.223,95 USD tutarındaki alacağınında 7 gün içerisinde ödenmesini istediği anlaşılmaktadır.
Dava konusu olan 18.12.2015 tarihli taahhütnamenin içeriğinden davalı şirketin taahhütünün kayıtsız şartsız bir borç ikrarı ve 03.12.2015 tarihli kesin vade niteliğinde olduğu, davacının portföyünün satın alınmasını veya 3. Kişilerce satın alınmasını sağlaması yönünden taahhüt altına soktuğu ancak davalının kesin vadeye ve davalının çektiği ihtarnamelere rağmen borcunu ifa etmediği, davalı kefil …’nin davalı şirketin A grubu imza yetkilisi olduğu, imzaya yetkili tek yönetim kurulu üyesi olduğu, kefalet sözleşmesi hazırlarken sözleşmenin taşıması gereken koşulları bildiği, tacir olduğu anlaşıldığından kefilin kendi el yazısıyla yazılmamış olması nedeniyle şekil şartını taşımadığına yönelik itirazın ileri sürülmesinin TMK’nun 2. Md. Gereğince hakkın açıkça kötüye kullanılması olarak nitelendirilmiş ve davalı …’nin kefaletinin geçerli olduğuna kanaat getirilmiştir. Yine yönetim kurulunun tek kişiden oluşması sebebiyle A grubu imza yetkilisi yönetim kurulu üyesi …’nin davalı şirketi temsilen taahhütnameye imza atmasınının yeterli olduğu kanaatine varılmış, yapılan inceleme sonucunda davacının sözleşme, taahhütname, ek kefalet senedi, dosyadaki belgeler ve bilirkişi incelemesinden ödenmemiş 304.223,95 USD alacaklı olduğu kanaatine varıldığından davacının davasının kabulü ile …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan alacağın %20’si oranında davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiş, karar davalı vekilince istinaf edilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 2018/1445 Esas, 2021/400 Karar, 25/02/2021 tarihli kaldırma ilamına göre “Dava ;taahhütnameye dayalı itirazın iptali isteminden ibarettir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı yan; taraflar arasında imzalanan portföy saklama sözleşmesine aykırı davranışlar ve oluşan zarar kapsamında taahhütname ile sabit olan zararının davalı yandan tahsil etmek istemektedir. Davacının aynı sözleşme nedeni ile dava dışı …A.Ş. Ve davalı … hakkında açtığı alacak davasının …. Tüketici Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında derdest bulunduğu anlaşılmaktadır. Tarafları ve konusu benzer olan ve birinden verilecek kararın diğerini etkileyecek nitelikte olduğu dava dosyalarının birlikte görülmesi veya bir diğerinin sonucunun beklenilmesi birbiri ile çelişkili kararların ortaya çıkmasını engelleyecek olup, Tüketici Mahkemesinde devam eden dosya ile eldeki davanın da ortak deliller taşıdığı ve sonuçlarının birbirini etkiyeceği görülmektedir. Bu nedenle her iki dosyanın birleştirilmesi veya bu mümkün değilse bekletici mesele yapılarak hüküm verilmesi gerektiğinden kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle mahkememiz kararı kaldırılmış ve yeni esasa kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememiz kararını kaldıran İstanbul BAM ilamında ….Tüketici Mahkemesi’nin … E.sayılı dosyası ile iş bu davanın tarafları, konusu benzer olup ortak deliller taşıdığı, sonuçlarının birbirini etkileyeceği belirtildiğinden ….Tüketici Mahkemesi’nin … E.sayılı dosyası getirtilerek incelenmesinde aynı taraflar arasında aynı sözleşmeye dayanarak açılan alacak davasında mahkemenin ilk önce görevsizlik kararı verdiği fakat İstanbul BAM 14 HD’nin 2017/139-186 E-K sayılı kaldırma kararında davanın portföy yönetim sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davası olduğu, 6502 sayılı yasanın 3/f-k-1 ve 49/1 ve yine 73/1 mad’lerine atıf yapılarak taraflar arasındaki ilişkinin tüketici işlemi kapsamında kaldığı ve bu ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğu tespit edilerek dosyanın yeniden Tüketici Mahkemesi’ne tevzii edildiği anlaşılmıştır.
İş bu davada portföy yönetim sözleşmesinden kaynaklanan zararın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
HMK nun 1. maddesi “(1)Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü yer almaktadır.
6102 Sayılı TTK nun 4. maddesinde ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumu düzenlenmiştir. TTK nun 4. maddesine göre; Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Yine tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; TTK ndan, TMK nun 962–969. maddelerinden, TBK nun 202, 203, 444, 447, 487–501, 515–519, 532–545, 547–554, 555–560 ve 561–580. maddelerinden, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuattan, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerden ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerden doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
TTK nun 5. maddesinde de ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi kurumundan hareket ederek asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu dava ve işler düzenlenmiştir. TTK nun 5. maddesine göre; Asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Yine özel kanunlardan doğan özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer dava ve işlere asliye ticaret mahkemesinde bakmakla görevlidir.
TTK’nın 4. maddesi incelendiğinde, üç grup ticarî davanın bulunduğu, ayrımın 1- Mutlak Ticari Davalar, 2- Havale, Vedia ve Fikir ve Sanat Eserlerine İlişkin Haklardan Doğan ve Bir Ticarî İşletmeyi İlgilendiren Davalar 3- Nispi Ticari Davalar olarak yapılabileceği, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticarî sayılan davaların (mutlak ticarî davalar); ticarî sayılması için en azından bir ticarî işletmeyi ilgilendirmesi gereken davalar ve her iki tarafın da ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar (nispî ticarî davalar) olarak nitelendirilebileceği, Mutlak Ticarî Davaların, 6102 Sayılı TTK’ nın 4/1.a bendinden f’ bendine kadar sayılan hususlardan doğan davalar ile özel kanun hükümleri gereği (Mutlak) ticarî sayılan davalar olarak ikiye ayrılabileceği, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın belirtildiği gibi bu tür davaların mutlak ticarî dava sayılacağı ve Ticaret Mahkemelerinin görevine gireceği, havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan uyuşmazlığın ticarî dava sayılabilmesi için, uyuşmazlığın, taraflardan birinin ticarî işletmesiyle ilgili olması koşulu aranmayacağı (TTK 4.1, son cümle), nispi ticari davalar ile ilgili olarak ise; TTK 4/1 Maddesinde yer alan hükme göre “her iki tarafın da ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının” ticarî dava sayılacağı, taraflardan yalnız birinin ticarî işletmesi ile ilgili olarak yasada sayılanlar dışında sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların, ticarî davaya vücut vermeyeceği, taraflardan birinin ticarî işletmesini ilgilendiren bu tür sözleşmelerin, her ne kadar TTK 19.2 uyarınca diğer taraf için de ticarî iş sayılırsa da, bu durumun, davanın TTK 4/l’e göre (nispî) ticarî dava sayılmasını gerektirmeyeceği anlaşılmıştır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 3/1-k Maddesinde, Tüketicinin ” Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlandığı,
Aynı yasanın 3/1- ı- bendinde Tüketici işleminin ise ” Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmış olduğu anlaşılmıştır.
Tüketici Mahkemelerinin görevini düzenleyen 73/1 Maddesinde “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.”
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununun 83/2 Maddesinde ” Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmüne yer verildiği, Geçici 1/1 Maddesinde ” Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder.” hükmüne yer verildiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde ….Tüketici Mahkemesi’nin … E.sayılı dosyasında görülen davaya birebir benzemekte olan iş bu davada aynı taraflar ve aynı sözleşmeden kaynaklanan tazminat bedeli icra takibi yoluyla talep edilmektedir…Tüketici Mahkemesi’nin … E.sayılı dosya kapsamındaki İstanbul BAM …HD ‘nin 2017/…-… E-K sayılı ilamında da açık ve net olarak belirtildiği üzere 6502 sayılı yasa doğrultusunda taraflar arasındaki ilişkinin tüketici işlemi kapsamında kaldığı belirtilmiş olduğundan iş bu davada da aynı taraflar ve aynı sözleşmeden kaynaklı tazminat talebi mevcut olduğundan tüketici işlemi kapsamında kalan uyuşmazlık yönünden davaya bakma görevi Tüketici Mahkemeleri’ne ait olup mahkememizce görevsizlik kararı vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Dava dilekçesinin görev yönünden usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili mahkeme olan İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-Belirtilen 2 haftalık süre içerisinde talepte bulunulmaması veya süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememizce davanın açılmamış sayılacağına dair karar verileceğinin ihtarına,
4-HMK 331. Maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına,

Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/06/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …