Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/176 E. 2021/286 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/176
KARAR NO:2021/286

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :05/03/2021
KARAR TARİHİ:30/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVACININ TALEBİ:

Davacı … A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde, dava dışı …A.Ş.’nin iş yerini sigortaladıklarını, sigortalanan yerde 28.05.2018 tarihinde pis su baskını sonucunda hasar oluştuğunu, hasara uğrayan iş yeri için kendi sigortalılarına 3.783,36 TL zarar tazminatı ödemesi yaptıklarını, böylelikle 6102 sayılı TTK m. 1472’ye göre kendi sigortalılarına halef olduklarını, pis su baskınının binaya ait pis su giderinden kaynaklandığının tespit edildiğini, bundan da bina sahibi davalının sorumlu olduğunu, bu sebeple ödedikleri sigorta tazminatının bina sahibi olan davalı … Genel Müdürlüğü’nden tahsili için …. İcra Dairesinin … sayılı dosyasından takip başlattıklarını, takibe itiraz edilmesi üzerine de itirazın iptali davası açtıklarını belirtmiştir.

DAVALILARIN TALEBİ:

Davalı … Genel Müdürlüğü vekili verdiği cevap dilekçesinde, öncelikle görevsizlik itirazında bulunarak asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunu belirtmiştir. Davanın esasına ilişkin olarak da davacı ile aralarında kira sözleşmesi yapıldığını, bu kira sözleşmesine göre sigortanın yaptırıldığını, pis su giderini kiracının kullanmakta olduğunu, bu nedenle de pis su giderinden kaynaklı bir zarar oluştuysa bundan ötürü davacının sorumlu bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:

Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 1472’ye göre sigorta şirketinin halefiyet yoluyla zarar sorumlularına karşı sigorta tazminatı alacağı için başlattığı icra takibine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre itirazın iptali davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

6100 sayılı HMK m. 1’e göre göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle mahkememizin görevli olup olmadığı öncelikle incelenmiştir.

Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 1472’ye göre sigorta şirketinin halefiyet yoluyla zarar sorumlularına karşı sigorta tazminatı alacağı için başlattığı icra takibine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre itirazın iptali davasıdır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi aşağıya alıntıladığımız kararında 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 1472’ye göre halefiyet yoluyla açılacak tazminat davalarında görevli mahkemenin tespitini aşağıdaki ölçütlere göre belirlemiştir. “Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen davalı arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir. Dava tarihi olan 16/12/2013 tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 16/1. maddesinde kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseselerin dahi tacir sayılacakları hükme bağlanmıştır. …’nin kuruluşu hakkındaki 2560 sayılı kanunun ek 5. maddesinde bu kanunun diğer Büyükşehir Belediyelerinde de uygulanacağı açıklanmış olup böylece … de 2560 sayılı kanuna tabi bir kuruluş haline gelmiştir. Bu durum karşısında somut olaya bakıldığında; davacının sigortalısı ….Ltd.Şti.tüzel kişi tacir olduğu gibi, davalı … de TTK’nın 3, 11, 16/1. maddeleri ve 2560 sayılı Kanun hükümleri uyarınca faaliyetlerini özel hukuk hükümlerine göre sürdüren tacir tüzel kişidir. Davacının sigortalısı ile davalı arasındaki hukuki ilişki ise haksız fiilden doğmuştur. Bu durum karşısında, her iki taraf da tacir olduğundan, tacirler arasındaki haksız fiilden doğan davada özel görevli mahkeme olan Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli olduğu, davacının halefiyete dayalı olarak açtığı rücuen tazminat davasında da Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek; 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c. maddesine göre görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı olduğu biçimde işin esasının incelenerek hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 17. HD 2016 / 20369 Esas; 2019 / 8459 Karar; 24.09.2019 Tarih) Bu karara ve karar içerisinde yollama yapılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı kararına göre dava konusu olay incelendiğinde davacının sigortalısı ile davalı arasında kira sözleşmesi bulunmaktadır. Sigorta tazminatının ödenmesine neden olan olaysa davacının sigortalısının davalıdan kiraladığı binada pis su baskınının gerçekleşmiş olmasıdır. Bu durumda pis su borularının bakım ve onarımından kimin sorumlu olduğunun tespiti ve buna göre kusur sorumluluğunun tespiti öncelikle davacının sigortalısı ile davalı kurum arasındaki kira sözleşmesine göre yapılacaktır. Kira sözleşmesinde hüküm bulunmaması durumunda ise 6098 sayılı TBK m. 299 ve devamı maddelerine göre sorumluluğun belirlenmesi yoluna gidilecektir.

6100 sayılı HMK m. 4/I-a’da sulh hukuk mahkemelerinin, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda görevli oldukları düzenlenmiştir. Bu nedenle davacının sigortalısına 6102 sayılı TTK m. 1472’ye göre halef olan davacı ile davalı arasında kira sözleşmesinden kaynaklı bir uyuşmazlık bulunmakta olup ticari bir uyuşmazlık bulunduğu ileri sürülemeyecektir. Bu durumda açılan davanın 6102 sayılı TTK m. 4’e göre ticari dava olmadığı ve ticaret mahkemesinin görev alanına girmediği, sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği anlaşılmakla, mahkememizin görevsizliğine ve 6100 sayılı HMK m. 114/I-c ve 115 maddelerine göre davanın usulden reddine yönelik aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın SULH HUKUK MAHKEMESİNİN görev alanına girdiği anlaşılmakla, mahkememizin görevsizliğine ve 6100 sayılı HMK m. 114/I-c ve 115 maddelerine göre davanın usulden reddine
2-HMK 20 maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde talep edilmesi halinde dava dosyanının görevli ve yetkili … SULH HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-Belirtilen 2 haftalık süre içerisinde talepde bulunulmaması ve süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-HMK 331 md gereğince harç vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece karara bağlanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.30/03/2021

Katip …

Hakim …