Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/115 E. 2021/625 K. 05.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/115
KARAR NO : 2021/625

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 10/02/2021
KARAR TARİHİ : 05/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … Ltd. Şti. vekili verdiği dava dilekçesinde, müvekkili şirkete ait … ve …plakalı tır ve çekicisinin Çek Cumhuriyeti’nde yaptığı maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle polis parkına çekildiğini, aracı Türkiye’ye getirmek için davalı …’e 5.000,00 € ödeme yapıldığın, davalının söz konusu aracı Türkiye’ye getirmesinden sonra aracın Türkiye’ye getirilmesi için 13.000,00 € masraf yaptığını belirtmesi üzerine aracı kendi adına işletmesine müvekkilinin izin verdiğini, ancak aracın müvekkiline iade edilmediğini, araç kendisine geri verilmeyince davalının aracın yurt dışından getirtilmesi için yaptığı masraflara teminat olarak 35.000,00 € tutarlı teminat senedi verdiğini, davalının yurt dışında yaptığı masrafları müvekkiline bildirmediğini, Türkiye Motorlu Taşıtlar Bürosu tarafından da … 19. İcra Dairesinin … sayılı dosyasından müvekkili aleyhinde 13.000,00 € tutarlı takip başlatıldığını, bu takiple davalının yurt dışında yapması gereken masrafları yapmadığını öğrendiğini, bu arada söz konusu tırın araç parkından çalındığını ve nerede olduğunun da bilinmediğini, davalının kendisine teminat amacıyla verilen senedi … 6. İcra Dairesinin …sayılı dosyasından takibe koyduğunu, … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin…Esas ve … Karar sayılı dosyasından da ihtiyatı haciz kararı aldığını, müvekkili adına kayıtlı 22 tane tır ve çekicisi hakkında haciz işlemi uygulandığını, bunlardan iki tanesi hakkında da muhafaza altına alınma kararı bulunduğunu belirterek icra dosyasına borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, 10.12.2019 düzenleme tarihli, 10.12.2020 vade tarihli, 35.000,00 € bedelli senedin teminat senedi olduğunun tespitine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı … vekili verdiği cevap dilekçesinde, davaya konu senedin teminat senedi olmadığını, senedin teminat senedi olarak verildiğine ilişkin yazılı bir belge bulunmadığını, bono üzerinde teminat senedi olduğuna ilişkin bir kayıt da bulunmadığını, bu gerekçelerle davanın reddine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava kambiyo senetlerine mahsus icra takibine karşı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanun m. 72’ye göre açılmış menfi tespit davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, takibe konu senet fotokopisini, … 19. İcra Dairesinin … sayılı dosyasını, … 6. İcra Dairesinin …sayılı dosyasını, … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas ve … Karar sayılı dosyasını, ticari defterleri, tanık beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, … 6. İcra Dairesinin … sayılı dosyasını, … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas ve …Karar sayılı dosyasını, tanık beyanlarını, yemin delilini ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Dava kambiyo senetlerine mahsus icra takibine karşı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanun m. 72’ye göre açılmış menfi tespit davasıdır.
Davaya konu 10.12.2019 düzenleme tarihli, 10.12.2020 vade tarihli, 35.000,00 € bedelli bono fotokopisi getirtilerek dosyamız içerisine alınmış ve incelenmiştir. Bono üzerinde davacı şirketin ticaret unvanının ve adresinin yazılı olduğu, aynı kişiye ait olduğu anlaşılan iki tane imza bulunduğu görülmektedir. Bono üzerinde teminat senedi olduğuna ilişkin bir açıklama yer almamaktadır. Bono üzerinde “malen” ya da “nakden” ibareleri de bulunmamakta “bedeli ahzolunmuştur” ibaresi yer almaktadır.
Davaya konu bono kambiyo senedidir. Bütün soyut/mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir nedensellik bağına dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel oluşturan bir amaca ulaşmak istemektedir. İşte bu amaç bir kambiyo senedinde saklı tutulan hakkın doğumu ve devri açısından hukuki nedeni oluşturur. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi düzenleyerek borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü” altına girer. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin antlaşmanın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Bu açıklamalar çerçevesinde davaya konu her bonoda, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen kişi asıl borçlu durumundadır.
Bononun talil edilmesi durumunda ispat yükünün borçlu üzerinde olacağına ilişkin olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu aşağıya alıntı yaptığımız kararında ayrıntılı tespitte bulunmuştur. Buna göre; “Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağına kuşku bulunmamaktadır. Bonoda yazılı bulunan bedel kaydının hem borçlu hem de alacaklı tarafından talil edilmesi hâlinde ispat yükünün hangi tarafta olduğu hususu da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bonodaki bedel kaydının her iki tarafça talil edilmesi hâlinde ispat yükü borçlu üzerindedir. Diğer bir ifade ile bu durumda ispat yükü yer değiştirmez. HMK’nın 191’inci maddesinin 2’nci fıkrası ve TMK’nın 6’ncı maddeleri uyarınca borçlunun bononun bedelsiz olduğunu ispat etmesi gerekir. Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir. Somut olaya gelince; dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.” (Yargıtay HGK 2017 / 19-821 Esas; 2019 / 58 Karar; 05.02.2019 Tarih)
Yargıtay’ın bu kararında da tespit edildiği üzere davacı taraf davaya konu bononun bağımsız borç ikrarı niteliğinde değil de teminat senedi niteliğinde olduğunu ileri sürerek senedi talil etmiştir. Dolayısıyla davacı borçlu davalı ile aralarında var olan bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görüldüğü gibi bağımsız borç ikrarına ilişkin olmadığını, teminat ilişkisi olduğunu dolayısıyla da görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüştür. Bu nedenle hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu kanıtlama yükü davacı borçlu üzerindedir. Ancak davacı taraf dosyaya dava konusu bononun teminat senedi olarak verildiğini kanıtlayacak yazılı delil sunamamıştır. Bu gerekçelerle davanın reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 59,30-TL maktu karar harcının peşin alınan 5.157,01-TL harçtan mahsubu ile artan ‭5.097,71‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 29.588,36-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/07/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır