Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/111 E. 2021/803 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/194
KARAR NO : 2021/818

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 10/03/2021
KARAR TARİHİ : 13/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından işletilen köprü ve otoyoldan, davalıya ait, …, …, …, … plakalı araçlar ile gerçekleştirilen ihlalli geçişler nedeniyle doğan ve yasal süresi içerisinde ödenmeyen geçiş tutarı ve yasadan kaynaklı para cezasının tahsili amacıyla … 4. İcra Müdürlüğü … Esas Sayılı dosyasından başlatılan icra takibinden gönderilen ödeme emri, davalıya tebliğ edildiğini, borçlu, müvekkili şirkete borcu olmadığını öne sürmek suretiyle borcun tamamına itiraz ettiğini, davalının … 4. İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamını, borçlu aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket adresinin “…” olduğunu, bu sebeple yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Adliyesi Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, açılan itirazın iptali davasına yapılan itirazların takibin iptali ile davalı tarafa %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, usul yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; Dava, işletmesi davacıya ait otoyol ve köprülerin kullanılmasından kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde Yetki itirazında bulunulmuş olup açıkça İstanbul Anadolu mahkemelerinin yetkili olarak gösterildiği belirtilerek, İstanbul Anadolu mahkemelerinin mahkemelerinin yetkili kabul edilmesi talep edilmiştir. Davalı tarafça İcra müdürlüğü dosyasında 01/07/2019 tarihli itiraz dilekçesinde yetki itirazında bulunulmadığı görülmektedir.
Öncelikle yetki itirazının ileri sürülmesi usulünün incelenmesi gerekmektedir.
Borçlunun hem mahkemenin yetkisine hem de icra dairesinin yetkisine itirazda bulunması durumunda ise; mahkemece İİK nun 50. Maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 19.HD 28.01.2005 T., 2004/7454 E 2005/375 K sayılı ilamı da bu yöndedir. İtirazın iptali davasını gören mahkemenin öncelikle takip hukuku kuralları gereğince uygun şekilde yapılmış geçerli bir takibin bulunması gerekeceğinden, kendi yetkisine itiraz edilsin veya edilmesin öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi gerekmektedir.. Zira, icra müdürlüğünün yetkisiz olduğu belirtilerek itiraza edilmiş bir icra takibi , bu itiraz karar bağlanmadıkça hukuken geçerli bir takip niteliğini taşımaz
Yetkinin kesin olmadığı durumlarda ise, yetki itirazının cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekmektedir. Ayrıca birden fazla yetkili mahkemenin bulunması durumunda yetkili gördüğü mahkemeyi açıkça belirtmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay 19 Hukuk Dairesinin 06.02.2019 T., 2017/4844;772 sayılı ilamında da yetkinin kesin olmadığı durumlarda yetki itirazında bulunan tarafın yetkili gördüğü açıkça belirtilmesi gerekeceği belirtilmiştir.6100 sayılı HMK ‘nun 19/2 ve 19/4 maddelerinde yetkinin kesin olmadığı durumlarda yetki itirazının ileri sürülebilmesi şartlarını düzenlemektedir.
Yargıtay 20. HD. 2019/5391 Esas 2019/7167 Karar 05/12/2019 tarihli kararında ifade edildiği üzere “…Davalı borçlu, icra takibine itirazı sırasında yetki itirazında bulunmayarak İstanbul İcra Dairesinin yetkisini kabul etmiş sayılmakta ise de; bu husus, itirazın iptali davasının görüleceği genel mahkemenin yetkisini de kabul ettiği anlamına gelmez. İcra dairesinin yetkisine itiraz etmeyen davalı borçlunun, itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz etmeye hakkı bulunmaktadır.”
2004 sayılı İİK’nun 50. maddesinde yetki düzenlenmiştir. Düzenlemede, para ve teminat borcu için takip hususunda usul kanununun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile tatbik olunacağı belirtilmiştir. Takip ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 6. maddesinde genel yetkili mahkeme düzenlenmiş ve genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu ifade edilmiştir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu, alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.
Davaya konu alacak da taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden doğmaktadır. HMK 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu kabul edilmiştir. Öte yandan davanın temelini oluşturan icra takibinin dayanağı, taraflarca inkar edilmeyen akdi ilişkiden kaynaklanan verilen hizmetin parasal karşılığı olup dava bu niteliği itibariyle bir miktar para alacağına ilişkindir. Diğer bir ifade ile davacının sözleşme kapsamında vermiş olduğu hizmet karşılığında davacının borcu para borcudur. TBK 89/1 maddesi uyarınca borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 25/04/2018 tarih 2017-19-902 Esas 2018/973 Karar sayılı ilamında bu husus ” HMK’daki yetki kuralları ilâmsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nun 6. maddesine göre ilâmsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı fatura konusu edilen malların teslim edildiği hâlde bedelinin ödenmediğini belirterek iddia ettiği alacağı için takip başlatmıştır. Davalıya ilâmsız icra takibine dayanak Örnek: … Ödeme Emri gönderilmiştir. İlâmsız icra takibi yalnız para alacakları için geçerli olacağından, davanın dayanağı icra takibinin de para alacağına ilişkin olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki akdi ilişki inkâr edilmemiş olup, dosya kapsamına göre sözleşmenin ifa edileceği yer de açıkça belirlenmediğinden davacı, yerleşim yeri olan icra dairesinde de takip yapabilecektir. Bu nedenle mahkemece, Özel Daire bozma kararında belirtildiği gibi işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde her alacağın sonuçta bir para ödemesine dayanabileceği, Borçlar Kanunu’nun 73/1. maddesinde getirilen düzenlemenin sadece karz (ödünç) akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulünün gerektiği, bütün para borcu ilişkilerinden doğan ihtilâflarda bu maddeye göre yetkili mahkeme ve icra müdürlüğünün tayini hâlinde; para borçlarıyla ilgi tüm ihtilâfların davacının ikametgâhında takibe ve davaya konu olması sonucunu doğuracağı, HMK ve İİK’da yer alan yetki ile ilgili kuralların da ihlal edilmiş olacağı, alacak talebinin konusunun teslim edilmiş mal olduğundan direnme kararının yerinde olduğu yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. ” şeklinde ifade edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde şirketin merkezin … olarak göstermiş olup, Mahkememizce incelenen emsal dosyalara ibraz edilen Ticaret Sicil Gazetesi suretinde görüldüğü üzere, takip tarihi itibariyle davacı şirketin merkezin Çankaya/Ankara’da olduğu, takibin ilk olarak … 16. İcra Müdürlüğü …E sayılı dosyası ile başlatıldığı, yetki itirazıyla … 4. İcra Dairesi …E takip dosyası olarak kaydedildiği, ilk takipten sonra 25/01/2019 tarihli Genel Kurul Kararına istinaden şirketin merkezi Sarıyer/İstanbul’a nakledildiği anlaşılmıştır.
Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; işletmesi davacıya ait otoyol ve köprülerin kullanılmasından kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasında yetkili mahkeme; HMK’nun 6 maddesi uyarınca davalının yerleşim yerinin bulunduğu İstanbul Anadolu asliye ticaret mahkemesi, TBK’nun 89. maddesi uyarınca davacının yerleşim yerinin …’da bulunduğu anlaşılmakla … Asliye Ticaret Mahkemesi ile taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu gözetilerek HMK 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin bulunduğu icra dairesidir. Taraflar arasında sözleşme (hizmet); davacının işlettiği, 3. Köprü ve bağlantılı otoyoldan geçilmesine ilişkindir. O halde sözleşmenin ifa yeri
davacının hizmet aldığı köprü ve otoyol gişelerin bulunduğu yargı çevresidir. İhlalli geçişlere ilişkin kayıtlar incelendiğinde akdin ifa yeri hizmetin verildiği yer ihlalli geçiş kayıtlarına göre ihlalli geçişlerin Bursa-Kuzey ve Altınova’da yapıldığı, davacı vekilince dosyaya sunulan kayıtlardan anlaşılmakla, Mahkememizin yargı alanı içerisinde olmadığı , davalının yetkiye itirazı yerinde olduğu görülmekle Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin yetkisizliği nedeniyle davanın usulden reddine, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğuna,
2-Mahkememizce verilen yetkisizlik kararına karşı, karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmamışsa kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflardan birinin Mahkememize başvurarak dosyanın yetkili Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, süresi içinde başvurulmaması halinde HMK 20. maddesi uyarınca Mahkememizce resen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARINA,
3-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken harcın yetkili mahkemece değerlendirilmesine,
4-Yargılama giderlerinin yetkili Mahkemede değerlendirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/10/2021

Katip
e-imzalıdır

Hakim
e-imzalıdır