Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/647 E. 2021/316 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/647
KARAR NO:2021/316

DAVA :İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ:18/11/2020
KARAR TARİHİ:07/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVACININ TALEBİ:

Davacı … vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … Ltd. Şti. ile 24.07.2019 tarihli eser sözleşmesi yaptıklarını, bu sözleşme hükümlerine göre davalının kendilerine ödemesi gereken 100.000,00 TL’yi ödediğini ancak bu bedelin KDV’si olan 18.000,00 TL’yi ödemediğini, davalıya gönderilen 15.12.2019 tarih ve … sayılı fatura bedelinin KDV ile birlikte 118.000,00 TL olduğunu, bu faturaya davalının itiraz etmediğini, bu sebeple taraflarına ödenmeyen KDV için …. İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, takibe davalı tarafın itiraz etmesi üzerine de itirazın iptali davası açtıklarını belirtmiştir.

DAVALININ TALEBİ:

Davalı … Ltd. Şti. vekili verdiği cevap dilekçesinde, davaya konu faturanın kendilerine tebliğ edilmediğini, sözleşmede davacı tarafın imzasının bulunmadığını, kendilerinin tüm edimleri yerine getirdiklerini, KDV’yi kabul etmediklerini, işin eksiksiz teslim edildiğini kanıtlama yükümlülüğünün davacı tarafta olduğunu, sözleşme bedelinin 250.000,00 TL artı KDV’ye karşılık geldiğini ancak davacının 100.000,00 TL bedelli faturayı delil olarak dosyaya sunduğunu, diğer bedellere ilişkin neden fatura düzenlenmediğinin ve diğer bedellerin KDV ödemesi ile birlikte kendilerinden tahsil edilip edilmediğinin davacıya açıklattırılması gerektiğini belirterek davanın reddine ve başlatılan icra takibinin haksız olması nedeniyle de kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:

Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 470 ve devamı maddelerine göre eser sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre açılmış itirazın iptali davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Davacı taraf, sözleşmeyi, taraflar arasındaki yazışmaları, ticari defterleri, faturaları, yemin delilini, keşif ve tanık beyanlarını delil olarak sunmuştur.

Davalı taraf, …. İcra Dairesinin … sayılı dosyasını, ticari defterleri, yemin delilini, keşif, tanık beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 470 ve devamı maddelerine göre eser sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre açılmış itirazın iptali davasıdır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesine göre; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” Mahkememizde açılmış olan dava bu yasa kapsamında arabuluculuk dava şartına bağlı olup arabuluculuk son tutanağının dosyaya sunulduğu anlaşılmakla davanın esasının incelenmesine geçilmiştir.

Davalı taraf vekili covit 19 salgını ve hastalanması edeniyle cevap dilekçesini süresinde veremediklerini bu nedenle 6100 sayılı HMK m. 95/I’e göre eski hale getirme talebinde bulunmuş, mahkememizce covit 19 salgını davalı vekilinin hastalanmasını eski hale getirme nedeni olarak kabul etmiş ve sunduğu cevap dilekçesi dosya içerisine alınmıştır.

6098 sayılı TBK m. 470’e göre; “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” Davacının dosyaya sunduğu sözleşmenin “Sözleşmenin Kapsamı, Yapılacak İşlemler ve Malzemeler” başlıklı 3.2 maddesinde “Alçıpan, alçı, sıva ve boya işleri, seramik işleri, elektrik işleri, aydınlatma işleri, sabit mobilya işleri, hareketli mobilya işleri, iş bitimi temizlik yapılması ve şantiye kontrolörlüğünün yapılması” düzenlemesi yapılmış olup sözleşme niteliği itibariyle eser sözleşmesi niteliğindedir. Sözleşmede davalı tarafın imzası bulunmakta ancak davacının imzası yer almamaktadır. Davalı taraf ise sözleşme altındaki imzaya itirazda bulunmamaktadır. Eser sözleşmelerinin yazılı olma koşul bulunmamaktadır. Davacı bu sözleşmeye dayanak icra takibinde bulunmuş olduğundan ve dosyaya sunulan sözleşme altında bulunan imzaya da davalı tarafın itirazı bulunmadığından sözleşme her iki taraf için de bağlayıcı niteliktedir.

Davalı taraf cevap dilekçesinde davacının sözleşmede yazılı olan işleri yaptığını kanıtlaması gerektiğini belirtmiş ancak ne işlerin açıkça yapılmadığını ne de ayıplı yapıldığını belirterek 6098 sayılı TBK m. 475’deki seçimlik haklarından birini defi olarak ileri sürmemiştir. Bu nedenle mahkememizce sözleşme konusu işlerin yapılıp yapılmadığı konusunda bir inceleme yapılmamıştır.

Taraflar arasında yapılan sözleşmenin 1’inci maddesinde tarafların adresleri yazılı olup davalı tarafın sözleşmedeki adresi ile faturada yazılı olan adresin aynı adres olduğu görülmektedir. Sözleşmenin 1.3 maddesinde adres değişikliğinin yedi gün içinde bildirileceği yazılı olup davalı tarafın adresinde dava açıldığı tarihte de bir değişiklik olmamıştır. Dolayısıyla davacının sunduğu kargo faturası doğru olup faturanın davalıya ulaşmadığı iddiası doğru değildir.

Sözleşmenin “Sözleşme Bedeli, Para ve Ödeme Şekli” başlıklı 5.2 maddesinde; sözleşme ücreti “1. Daire: Sipariş formunda gösterilen malzemelerle yapılacak işlemler için 120.000,00 TL + KDV; 2. Daire: Sipariş formunda gösterilen malzemelerle yapılacak işlemler için 130.000,00 TL + KDV” olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla sözleşmenin toplam bedeli 250.000,00 TL + KDV’dir.

Sözleşmenin 5.3 maddesinde ödeme şekli ise “Sözleşmenin imzalandığı 22.07.2019 tarihinde banka yoluyla 100.000,00 TL, yüklenicinin işe başlangıç tarihinden itibaren birer hafta aralıklarla 50.000,00 TL, yüklenicinin en geç teslim edeceği tarih olan 15.08.2019 kalan bakiye anahtar tesliminde ödenecektir.” şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla toplam ücretin 100.000,00 TL’sinin peşin kalanının ise işe başlangıç tarihinden itibaren birer hafta aralıkla 50.000,00 TL taksitle ödeneceği kararlaştırılmıştır. İşin en geç teslim tarihi ise 15.08.2019 olarak belirlenmiştir.

Sözleşmenin “Sözleşmenin Süresi” başlıklı 9.1 maddesine göre; “Yüklenici (…) 2 dairenin işlemlerine sözleşmenin taraflarca imzalandığı tarihten itibaren üç gün içinde başlayacak olup ve işlemlere başladığı tarihi iş sahibine bildirdiği tarihten itibaren en geç üç hafta içinde teslim edecektir.” düzenlemesi getirilmiştir. Sözleşmedeki bu hükme göre davacının işe başlama tarihi en geç 27.07.2019 tarihidir. Dolayısıyla ilk taksit olan 100.000,00 TL’nin ödenmesinden sonra kalan 50.000,00 TL tutarlı taksitlerin ödenmesi 27.07.2019 tarihinden sonraki hafta başlayacaktır.

Davaya konu fatura tarihi ise 15.12.2019 olup sözleşmeye göre işin en geç bitim tarihi olan 15.08.2019 tarihinden sonradır. Dolayısıyla davacının ilk taksit tutarı olan 100.000,00 TL için mi yoksa sonrasında ödenmesi gereken 50.000,00 TL bedelli taksitlerden iki tanesi için mi fatura kestiği fatura üzerindeki bilgilerden anlaşılmamaktadır. Dava konusu uyuşmazlık ise işin bedeli üzerinde değil bedele KDV’nin dahil olup olmadığı noktasındadır.

Sözleşmenin “Sözleşme Bedeli, Para ve Ödeme Şekli” başlıklı 5.2 maddesindeki “+ KDV” düzenlemesinin dışında sözleşmenin 5.6 maddesinde de “Belirtilen fiyatlara KDV dahil değildir.” hükmü getirilmiştir. Dolayısıyla 100.000,00 TL’si peşin kalanı 50.000,00 TL olarak üç eşit taksitte ödeneceği belirlenmiş sözleşme bedeline KDV dahil olmayıp davacının, peşinat mı taksit mi, hangi ücreti talep etiğine bakılmaksızın düzenlediği faturada ki KDV’yi talep etmekte hukuki yararı bulunduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmeye göre davacının KDV bedelini talep etmekte hukuki yararının bulunması nedeniyle davacının düzenlediği fatura bedelinin her iki taraf defterlerinde kaydının bulunup bulunmaması hukuken önem oluşturmayacağından bu konuda bilirkişi incelemesi yapılması yoluna gidilmemiştir. Bu gerekçelerle davanın kabulüne yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

6098 sayılı TBK m. 117’ye göre; “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.” Sözleşmede borcun ifa edileceği gün belirlenmiş olması nedeniyle asıl alacağın ferisi niteliğindeki KDV alacağının muaccel hale geldiği tarihte sözleşmede yazılı olan tarihlerdir. Ancak davacı taraf faturanın kesinleştiği tarihten itibaren 1.287,12 TL işlemiş faiz talebinde bulunarak ilamsız takip yaptıklarını belirtmiştir. Asıl alacak miktarı olan 18.000,00 TL’nin faturanın kesinleştiği 07.01.2020 tarihinden takip tarihi olan 23.07.2020 tarihine kadar işlemiş % 15 oranında ticari faizi 1.575,00 TL yapmaktadır. (Asıl alacak 18.000,00 TL x % 15 ticari faiz / 12 ay x 7 ay = 1.575,00 TL) Bu sebeple 6100 sayılı HMK m. 26 taleple bağlılık ilkesine göre davacının işlemiş faiz talebine göre hüküm kurulmuştur. Bu hesaplama basit matematik işlemini gerektirdiğinden ve yapılan hesaplama tarafların 6100 sayılı HMK m. 107’ye göre bedel artırımında bulunmalarını ya da HMK m. 176’ya göre ıslah da bulunmalarını gerektirmeyeceğinden 6100 sayılı HMK m. 30 usul ekonomisi uyarınca bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.

Taraflar arasında ticari ilişki bulunması nedeniyle davacının ticari faiz talebi kabul edilmiş ve takibin aynı koşullarda devamına karar verilmiştir.

Davalının imzaladığı sözleşme hükümlerine göre sözleşme bedelinin dışında KDV ödemek zorunda da bulunduğunu bilebilecek durumda olması ve buna karşın icra takibine itirazda bulunması iyiniyetli görülmeyerek davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın kabulü ile …. İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına, davalının itirazının iptali ile takibin takip talebindeki diğer koşullarla devamına,
2-Asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 1.317,50-TL nispi karar harcından peşin alınan 329,38-TL harcın mahsubu ile bakiye 988,12-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan toplam ‭455,08‬-TL’nin ( 54,40-TL BVH, 7,80-TL VH, 329,38-TL Peşin Harç, 63,50-TL Tebliğ ve Posta,) yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Arabuluculuk görüşmelerinde arabulucu olarak atanan …’a 1.320,00-TL ödeme yapılmasına karar verildiği, ödemenin suçüstü ödeneğinden ödendiği anlaşıldığından 1.320,00-TL arabuluculuk ücreti’nin 6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 18/A-13’a göre davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/04/2021

Katip …
*e-imzalıdır

Hakim …
*e-imzalıdır