Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/641 E. 2021/649 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/641
KARAR NO:2021/649

DAVA:İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ:26/02/2015
KARAR TARİHİ:07/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVACININ TALEBİ:

Davacı … Ltd. Şti. vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında bir yıl geçerli olmak üzere 31.01.2014 tarihli … sıra nolu Denetim ve Tasdik Sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmenin amaç ve kapsamının davacı şirketçe 3568 sayılı Kanunun belirlediği anlamda gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara ekli mali tablolar ile bildirimlerin doğruluğunun tasdik işlerini yapmak olduğunu, davalı tarafça da verilecek mali müşavirlik hizmetinin karşılığında yıllık 33.000,00 USD + KDV ödeneceği konusunda anlaşıldığını, davacı şirketçe sözleşmeye uygun şekilde üzerilerine düşen edimleri yerine getirilmekte iken davalı tarafından gönderilen … Noterliğinin 16.06.2014 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile davacı şirketin taraflar arasında yapılan Denetim ve Tasdik Sözleşmesinin 2’nci maddesini gereği gibi ifa etmediği gerekçesi ile anılan sözleşmenin feshinin bildirildiğini, ihtarnamede ileri sürülen hususun gerçek dışı olduğunu, davacı şirketçe anılan ihtarnameye … Noterliğinin 20.06.2014 tarih ve … sayılı ihtarname ile cevap verildiğini, taraflar arasında imzalanan Denetim ve Tasdik Sözleşmesine davalının aykırı davrandığını ve sözleşmeyi haksız fesih etmiş olması ve davalının kusuru sebebiyle sözleşmenin uygulanamaz hale geldiğinden sözleşmede kararlaştırılan 33.000,00 USD + KDV alacağının ticari faizi ile taraflarına ödenmesine, aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, ancak iş bu ihtara cevap verilmediği gibi haksız fesih nedeni ile ödemesi gereken sözleşme bedeli olan 33.000,00 USD + KDV’yi de ödemediğini, bunun üzerine …. İcra Dairesinin … sayılı dosyası ile 39.403,01 USD’nin takip tarihi itibari ile 85.898,56 TL’nin fiili ödeme günündeki kur üzerinden tahsili talebi ile yasal takibin başlatıldığını, borçlu şirketin borca, ferilerine, ödeme emrine, faize ve faiz oranına 01.09.2014 tarihinde itiraz ettiğini, itirazında sadece böyle bir borcunun olmadığını söylediğini, 2004 sayılı İİK m. 68’de belirtilen hiçbir belge ve gerekçeyi sunamadığını, davacı şirketin Denetim ve Tasdik Sözleşmesinden doğan tüm yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirdiğini, zira 4 yıldır tarafların aynı sözleşme konusu üzerinde birlikte çalıştığını, önceki yıllarda davacı şirketin edimlerini her nasıl ifa etmiş ise anılan sözleşmeden doğan edimlerini de aynı şekilde ifa ettiğini, davalıya iletilen ve kabul edilen 21.02.2014 tarih ve … sayılı, 03.03.2014 tarih ve 101844 sayılı 01.04.2014 tarih ve 101922 sayılı, 02.05.2014 tarih ve … sayılı, 02.06.2014 tarih ve … sayılı fatura bedellerinin de defalarca talep edilmesine rağmen ödenmeyerek anılan sözleşmeye aykırı davranıldığını belirterek itirazının iptaline ve takibin devamına, kötü niyetli davalı borçlunun % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkumiyetine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVALININ TALEBİ:

Davalı … Ticaret Ltd. Şti. vekili verdiği cevap dilekçesinde özetle; icra takibine konu olan sözleşmenin 2’nci maddesinin gereği gibi ifa edilmemesinden kaynaklı olarak tek taraflı olarak feshinin gerektiğini ve gönderilen 16.06.2014 tarih ve … sayılı ihtarname ile davalının sözleşmenin kendisine tanımış olduğu bir hak olan fesih hakkını kullandığını, bu nedenle de davacı yanın herhangi bir hak ve alacak talebinin söz konusu olamayacağını, davacının ihtarnameye 20.06.2014 tarih ve 04078 sayılı ihtarname ile cevap verdiğini ve çeşitli hak taleplerinde bulunduğunu, ancak davacının sözleşmeye uygun davrandığını gösterecek hiçbir delil sunamadığını ve haksız olmasına rağmen davalıdan alacak talebinde bulunduğunu, iki taraf arasında yapılan sözleşmede mali müşavire yüklediği sorumlulukların imza altına alındığını ve karşılıklı anlaştıklarını, ancak davacı tarafın sözleşmenin ve kanunun kendisine yüklemiş olduğu yükümlülükleri eksiksiz yerine getirmediğini, davalı şirketi maddi anlamda zarara soktuğu gibi ticari hayatında da güçlükler oluşmasına neden olduğunu, bir mali müşavirin kanun kapsamında görevinin yapılan sözleşmenin 2’nci maddesinde belirlendiğini, bu maddede, “3568 Sayılı Kanunun belirlediği anlamda gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri ve bunlara ekli mali tablolar ile bildirimlerin doğruluğunun tasdik işlerini ve/veya diğer işleri yapar. Denetimsiz tasdik işi yapılamaz. Tasdik, ilgili Bakanlığın veya ilgili mercilerin hukuki düzenlemelerine ve tebliğlerine göre yapılır,” hükmünün düzenlendiğini, sözleşmede belirlenen bu göreve davacının uymadığını, ayrıca üçüncü maddede düzenlenen yükümlülük ve sorumluluklara aykırı davranışın söz konusu olduğunu, bu hal üzere davalının sözleşmeyi fesihten başka çaresi kalmadığını, sözleşmeyi fesihte haklı olunduğundan davacı tarafın herhangi bir hak talebinin söz konusu olamayacağını, davalı firmanın vergisel ödevlerini yerine getirmek, beyannamelerini süresinde sunmak, yasal iş ve işleyişe uygun davranmak için davacı ile kendisinin bu alandaki iş ve işleyişini yürütmesi için anlaştıklarını, ancak davacı ile çalışılmaya başlanıldıktan itibaren defalarca kez mali müşavirliğin güven ilkesine aykırı davranılmakla, davalının güveninin zedelendiğini, bu nedenle artık taraflar arasında birlikte çalışmanın mümkün olamayacak bir hal aldığını, sözleşmenin feshinin haklı olduğunu, davacının sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren davalı firmanın Türk Kanun yapısını bilmemesi ve davacı tarafa güvenmesi nedeniyle birçok maddi talebini kabul etmek zorunda kaldığını, bu maddi talepler karşılığı davalı firmaya hiçbir fatura ve makbuz verilmediğinden ispatı mümkün olmayan maddi kayıplar oluştuğunu, davacı tarafından davalıdan tahsil edilen miktarların işlerin yürümesi için gerekli olduğu gerekçesiyle hiçbir alındı makbuzu verilmeden, bir kuruma ödendiğini gösterir bir makbuz evrakı olmadan alındığını, davacının mali müşavirliğin kendisine yüklediği yükümlülüğü yerine getirmediği gibi, sözleşmeye uygun hareket etmediğini ve ayrıca güven ilkesinin zedelediğini, bu nedenle davacı ile çalışılmasının mümkün olamayacağını, davacının talep ettiği yüksek meblağlı ödemeler ile hangi işlemleri yaptığını açıklamadığını, davalı firma yetkililerinin Türk Kanunlarına yabancı kişiler olmalarını kullanması ile kötüniyetli davrandığının ortada olduğunu, sözleşmeye aykırı davrandığı gibi kanuni hükümleri de hiçe sayan davacının aldığı ödemeleri faturalandırmadığı, kayıt altına almadığı, resmi kurumlara ödeme yapmak için kullandığına ilişkin bir makbuz vs. bulunmadığı için davalı firmanın ticari anlamda çok büyük sıkıntılar çektiğini ve ticaret hacminin küçülmesi tehlikesini yaşadığını belirterek davanın reddine, takip miktarının % 20’sinden az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:

Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 502 ve davamı maddelerine göre vekâlet ve iş görme sözleşmesinden kaynaklı alacak için başlatılmış icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre itirazın iptali davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne yönelik olarak hüküm kurulmuştur.

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 45. HUKUK DAİRESİNİN KALDIRMA KARARI:

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi “Tarafların önceki yıllarda da sözleşmesel ilişkilerinin olduğu davacı beyanı ve bilirkişi raporu ile sabit olup, davacının sözleşmeye aykırı davrandığı iddiasını destekler somut bir delil sunmadığı, uyarıda bulunmadığı, ihtar göndermediği, davalı şirketin davacıya yaptığını iddia ettiği ödemelere ilişkin kayıt sunmadığı, bilirkişi incelemesi neticesinde de davalıya ait ticari defterlerde davacıya yapılan bir ödeme olmadığının tespit edildiği, yine davalının vergi cezasına maruz kaldığı iddia edilmiş ise de bu yönde de bir kayıt sunulmadığı belirlenmekle, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiği kanaatine varılmıştır. Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Ve Yeminli Mali Müşavir Ücretlerinin Esasları Hakkında Yönetmeliğin 17. maddesinde sözleşmenin iş sahibince feshi halinde meslek mensubunun ücretinin tamamının ödenmesi gerektiği ancak meslek mensubu bu duruma kendi kusur ve ihmali ile yol açmış ise ücret ödenmeyeceği belirtilmiş ise de; taraflar arasında imzalanan sözleşmede haksız fesih halinde yeminli mali müşavirin ücretin ne kadarına hak kazanacağı yada ödenecek ücrete yönelik bir düzenleme yapılmamıştır. Bu durumda davacının fesih tarihine kadar yapmış olduğu edimlerin, 1 yıllık sözleşme süresi boyunca yapması gereken edimlerinin ne kadarına karşılık geldiğinin belirlenmesi ile sözleşmenin 16/06/2014 tarihinde davalı tarafça feshi neticesinde davacının kalan dönem için mevzuat hükümleri de dikkate alınarak başka sözleşme yapma imkanının bulunup bulunmadığı, zararının olup olmadığı tespit edilerek, hak kazandığı ücretin hakkaniyete göre belirlenmesi gerekmektedir. Mahkemece yeminli mali müşavir bir bilirkişiden bu yönde rapor alınarak karar verilmelidir. Ayrıca dava, itirazın iptali istemine ilişkin olup takibe sıkı sıkıya bağlıdır. Davacı dava dilekçesinde itirazın iptali ile takibin devamını talep etmiştir. İcra takibine konu alacak USD cinsinden olup, davacı tarafça takip talebinde ve dava dilekçesinde TL karşılığı ise sadece harca esas değer olarak belirtilmiştir. Buna rağmen Mahkemece TL cinsinden karar verilmiş olması HMK’nun 26. maddesinde yer alan hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez hükmüne aykırıdır.” gerekçesiyle mahkememiz kararını kaldırmış ve yeniden yargılama yapılamak üzere dosya mahkememize gönderilmiştir.

YENİDEN YAPILAN YARGILAMA VE GEREKÇESİ:

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi kaldırma kararında davalının sözleşmeyi feshinin haksız olduğu tespitinde bulunduktan sonra davacının fesih tarihine kadar yerine getirdiği edimlerin, 1 yıllık sözleşme süresi boyunca yapması gereken edimlerinin ne kadarına karşılık geldiğinin belirlenmesi ve sözleşmenin 16.06.2014 tarihinde davalı tarafça feshi neticesinde davacının kalan dönem için mevzuat hükümleri de dikkate alınarak başka sözleşme yapma imkanının bulunup bulunmadığının ve zararının olup olmadığının tespit edilerek hak kazandığı ücretin hakkaniyete göre belirlenmesi için mahkememizce yeminli mali müşavir bilirkişiden bu yönde rapor alınması tespitinde bulunmuştur.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda mahkememizin 10.02.2021 tarihli duruşmasında ilk önce İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odasına yazı yazılarak İstanbul’da faaliyet gösteren bir yeminli mali müşavirlik şirketinin Denetim ve Tasdik Sözleşmesi yaptığı şirketin bu sözleşmeyi feshinden sonra aynı koşullarda başka bir şirketle yeni bir Denetim ve Tasdik Sözleşmesi yapma olanağı bulunup bulunmadığının bildirilmesi, İstanbul’da faaliyet gösteren yeminli mali müşavirlik şirketinin Denetim ve Tasdik Sözleşmesi yaptığı şirketin bu sözleşmeyi feshinden sonra yeminli mali müşavirlik şirketinin aynı koşullarda başka bir şirketle yeni bir Denetim ve Tasdik Sözleşmesi yapma olanağı varsa fesih tarihinden itibaren en erken kaç gün ya da kaç ay içinde aynı koşullarda başka bir şirketle yeni bir Denetim ve Tasdik Sözleşmesi yapma olanağı bulunduğunun bildirilmesi istenilmiştir.

… Yeminli Mali Müşavirler Odasından gelen 03.03.2021 tarihli yazı cevabında sözleşmesi feshedilen şirketin başka bir şirketle yeni bir Denetim ve Tasdik Sözleşmesi yapma olanağı bulunduğu, yeni sözleşmeyi de 30 gün içerisinde yapabileceği bildirilmiştir.

… Yeminli Mali Müşavirler Odasına yazılan yazı cevabı geldikten sonra dosyanın mali müşavir bilirkişiye verilerek dava dosyası içerisinde bulunan … Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararında belirttiği yeminli mali müşavirlerin çalışma esasları hakkında kanun ve ve yönetmeliklerden oluşan mevzuat hükümleri çerçevesinde taraflar arasında yapılan sözleşmede belirlenen ücretin davacının sözleşmenin fesih tarihine kadar yapmış olduğu edimlerin bir yıllık sözleşme süresi boyunca yapması gereken edimlerinin ne kadarına karşılık geldiğinin belirlenmesi, sözleşmenin feshi sonucunda davacının kalan sözleşme dönemi için … Yeminli Mali Müşavirler Odasından gelen yazı cevabı da dikkate alınarak aynı koşullarda başka bir şirketle yeni bir Denetim ve Tasdik Sözleşmesi yapma olanağı bulunup bulunmadığının tespiti ve sözleşmenin feshi sonucunda davacının kalan sözleşme dönemi için İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odasından gelen yazı cevabı da dikkate alınarak aynı koşullarda başka bir şirketle yeni bir Denetim ve Tasdik Sözleşmesi yapma olanağı varsa davacının zararının ne kadar olduğunun ve hak kazandığı ücretin ne kadar olduğunun tespiti istenilmiştir.

Hazırlanan 08.06.2021 tarihli bilirkişi raporunda sözleşmenin fesih tarihine kadar davacının hak ettiği ücretin KDV dahil 17.816,19 USD olduğu, İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odasından gelen yazı cevabına göre 30 gün içinde yeni bir sözleşme yapma olanağının bildirilmiş olmasından ötürü 30 günlük hesap yapıldığında, sözleşmenin feshinden sonra davacının 30 günlük zararının KDV dahil 3.200,51 USD olduğu tespit edilmiştir.

… Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı gerekçesinde vekalet sözleşmesi ile vekilin kendisine verilen işin ya da işlemin vekalet verenin irade ve yararına uygun olarak görülmesini üstlediğini, vekilin, işi belirli bir sonuca ulaşmak için üstlenmekle birlikte bu sonucu borçlanmadığını, işi sözleşmeye uygun olarak görmesi ve beklenen amaca ulaşmak için gerekli özen ve çabayı sarf etmesi durumunda da sonuç gerçekleşmese dahi iş görme borcunu yerine getirmiş olacağı, vekâlet sözleşmesinin düzenlenmesinin şekil şartına tabi olmadığı ve ücretin de sözleşmenin zorunlu unsuru olmadığı, bu nedenle de eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğinde olduğu, davaya konu Denetim ve Tasdik Sözleşmesinde ise yeminli mali müşavirin iş sahibine karşı görev ve sorumlulukları bulunmakla birlikte mevzuat gereği yaptığı işlemlerde kamu görevlisi gibi kabul edildiğinden sorumlu olduğu işlerde kamu yararını gözetmesi gerektiği, Denetim ve Tasdik Sözleşmesinin yazılı şekil koşuluna bağlı olduğu, ücretin ise sözleşmenin zorunlu unsuru olması nedeniyle de tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliği bulunduğu, bu nedenle de dava konusu sözleşmenin vekalet sözleşmesi değil kendine özgü (sui generis) sözleşme olduğunu tespit etmiştir.

Taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki niteliği konusunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı gerekçesine aşağıdaki gerekçelerle katılmıyoruz.

Vekâlet sözleşmeleri karşılıklı edimleri içeren ve borç yükleyen sözleşmelerdir. 6098 sayılı TBK m. 502/III’e göre; “Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.” Taraflar arasında yapılan sözleşmede de ücret belirlenmiştir. Dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşme karşılıklı edimleri içeren ve her iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliği kazanmıştır. Sözleşmede ücret ödeme yönünde hüküm bulunmasa da her vekâlet sözleşmesinde vekil edenin vekile avans verme, karşılık sağlama, vekil tarafından yapılan masrafları karşılama, vekil eden hesabına giriştiği borçlardan kurtarma, vekil tarafından uğranılan zararları karşılama, vekil edenin kendisinde bulunan bilgi ve belgeleri verme gibi yükümlülüklerinden bir ya da bir kaçı bulunmaktadır. Vekil edenin bu yükümlülükleri tam olarak vekilin iş görme borcunun karşılığı olmasa da vekâlet sözleşmesinin kendisinden kaynaklanmaktadır.

Vekâlet sözleşmeleri kural olarak şekle bağlı olmayan sözleşmelerdir. Şekil koşulunun aranmaması geçerlilikle ilgili değil ispat koşulu ile ilgilidir. Dava konusu mali müşavirlik sözleşmesinin yazılı yapılması ise hem geçerlilik hem de ispatla ilgilidir ancak mali müşavirlik sözleşmesinin yazılı koşula bağlanmış olması vekâlet sözleşmesinin diğer unsurlarını barındırmayacağı anlamına gelmemektedir.

Vekâlet sözleşmesi bir iş görme sözleşmesidir. Vekil, genel olarak vekâlet verenin yararına bir iş görmeyi veya işlem yapmayı yükümlenir. Dava konusu olayda davacı şirket davalı şirketin mali müşavirlik işlerini üstlenmiş ve onun vergi daireleri nezdindeki işlerini yapma edimini yükümlenmiştir. Dolayısıyla TBK m. 502/II’ye göre iş görme sözleşmesi niteliğindedir.

Vekâlet sözleşmelerinin en önemli özelliklerinden biri de vekil eden ile vekil arasında yoğun bir güven ilişkisinin bulunmasıdır. Karşılıklı güven bulunmadığında hem vekâlet sözleşmesi kurulamaz hem de bu güvenin sonradan ortadan kalkması durumunda vekâlet sözleşmesinin devam etme olanağı kalmaz. Dolayısıyla güven, vekâlet sözleşmesinin yapısal bir unsuru niteliğindedir. Dava konusu olayda da davalı taraf bu güven ilişkisinin bozulmasını gerekçe göstererek sözleşmeyi feshettiğini belirtmiştir.

Vekâlet sözleşmeleri ani edimli sözleşmeler olabileceği gibi sürekli borç doğuran bir nitelikte taşıyabilir. Dava konusu olayda davacı davalının mali müşavirlik işlerini görme edimini bir yıllık süre için üstlenmiş olup davacı açısından sürekli iş görme borcu doğuran bir sözleşme niteliğindedir.

TBK m. 502/II’ye göre; “Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.” Diğer sözleşmelere vekâlet sözleşmesi hükümlerinin uygulanabilmesi için uygulanacak sözleşmenin kanunda düzenlenen iş görme sözleşmelerinden olmaması, bir iş görmeye veya işlem yapmaya ilişkin bulunması ve sözleşmenin niteliğinin vekâlete ilişkin hükümlere uygun düşmesi gerekir.

Vekâlet sözleşmesinin özü vekil eden yararına yapma edimi oluşturduğundan hizmet ve eser sözleşmeleri gibi kendine özgü yapısı olan sözleşmelere konu olmayan bütün maddi eylemler vekâlet sözleşmesinin kapsamına girmektedir. Vekâlet sözleşmesinin günlük yaşamda görülen uygulamaları arasında başta avukatlık ücret sözleşmesi gelse de doktorluk, veterinerlik, mühendislik, eğitim ve öğretim, belli bir konuda danışmanlık, bankacılık ve dava konusu olan mali müşavirlik de vekâlet sözleşmeleri arasında sayılmaktadır.

Hukukumuzda düzenlenmeyen kendine özgü / sui generis sözleşmelere de o sözleşmeye en yakın sözleşme türünün hükümlerinin uygulanacak olması da genel bir hukuk ilkesidir. Davaya konu sözleşme türü için ilgili yönetmelikte özel bir sözleşme türü düzenlenmiş, ancak sözleşmenin iş sahibi tarafından haksız feshi durumunda nasıl ücret verileceği konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. Aynı durum taraflar arasında yapılan sözleşme için de geçerlidir. Bu durumda hem taraflar arasında yapılan sözleşmede hem de ilgili yönetmelikte haksız fesih durumu için boşluk olduğu açıktır. Bu boşluğun doldurulması için normlar hiyerarşisi içerisinde dava konusu sözleşmenin türüne en yakın sözleşme türünün uygulanması ve uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi gerekmektedir. Hükümleri uygulanacak sözleşme türünün koşulları da hem taraflar arasındaki sözleşmeye hem de ilgili yönetmelikteki diğer hükümlere aykırı olmamalıdır. Yukarıda yaptığımız açıklamalar çerçevesinde taraflar arasında yapılan sözleşmenin kendine özgün iş görme sözleşmesi niteliğinde olduğu ve bu nedenle de vekâlet sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği açıktır.

Azil istifa ya da dava konusu olayda olduğu gibi sözleşmenin feshi vekâlet sözleşmesini bozmakta, vekâlet ilişkisine son vermekte, vekilin iş görme borcunu ortadan kaldırarak yeni bir durum yaratmaktadır. Dolayısıyla vekâlet sözleşmelerinde azil, istifa ya da sözleşmenin feshi yenilik doğurucu hak niteliğindedir. Dava konusu olayda da davalının sözleşmeyi feshi ile birlikte davacının iş görme borcu ortadan kalkmıştır. Bütün yenilik doğrucu haklarda olduğu gibi azil, istifa ve fesih ileriye doğru hüküm ve sonuç doğurur. Bu nedenle azlolunan, istifa eden ya da sözleşmesi feshedilen vekilin o zamana kadar yaptığı masrafları, uğradığı zararı ve gördüğü işin karşılığı olan kısmı ücreti isteme hakkı bulunmaktadır.

TBK m. 512’ye göre; “Vekâlet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” Bu kanun maddesinde tazminat için iki koşul öngörülmüştür. Bunlardan birincisi uygun olmayan zamanda sözleşmenin feshi, ikincisi ise zararın oluşmasıdır. Uygulamada “uygun olmayan zaman” kavramı “haklı sebebe dayanmayan” anlamında yorumlanmış ve Yargıtay kararları da bu şekilde şekillenmiştir. Dava konusu olayda davalının haklı sebebe dayanmadan sözleşmeyi feshettiği açık olup İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin mahkememizin kaldırma kararı gerekçesinde de feshin haksız olduğu kabul edilmiştir. İkinci koşul ise davacı yönünden zararın oluşmasıdır ki sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle davacının belli bir gelirden mahrum kalacağı açıktır. Burada önem kazanan konu davacının uğradığı zararın ne kadar olduğudur. TBK m. 512’de bu konuda bir düzenleme yapılmadığından söz konusu zararın davacının sözleşmenin feshinden sonra yeni bir sözleşme yapabileceği ilk tarihe kadar devam edeceği ve başka bir mükellefle yeni bir sözleşme yapması ile zararının kesileceğinin kabul edilmesi, tazminat miktarının da buna göre belirlenmesi gerekmektedir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararının gerekçesinde de zararın tespiti için “davacının kalan dönem için mevzuat hükümleri de dikkate alınarak başka sözleşme yapma imkanının bulunup bulunmadığı, zararının olup olmadığı tespit edilerek, hak kazandığı ücretin hakkaniyete göre belirlenmesi” için bilirkişi incelemesi yaptırılması istenilmiştir.
… Mali Müşavirler Odasından gelen yazı cevabı ve bu cevap dikkate alınarak hazırlanan 08.06.2021 tarihli bilirkişi raporunda davacının sözleşmenin feshinden sonra en geç 30 gün içinde yeniden sözleşme yapabileceği anlaşılmakla davacının 30 günlük zararının oluştuğu kabul edilerek yapılan KDV dahil 3.200,51 USD tazminat hesabının hem mahkememizin vekâlet sözleşmelerine ilişkin hukuki değerlendirmesine hem de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin kendine özgü / sui generis sözleşmelere ilişkin hukuki değerlendirmesine uygun olduğu anlaşılmakla aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Alacağın likit olmaması nedeniyle davacı tarafın icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafın kötüniyetli ya da ağır kusurlu hareket ettiğine ilişkin delil bulunmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile …. İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına, davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 3.200,51-USD asıl alacak ve asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek devlet bankalarına o yabancı para ile açılmış, 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranında devamına,
2-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-İcra inkar tazminat talebinin alacak likit olmadığından talebin reddine,
4-Davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 538,74-TL nispi karar harcının peşin alınan 1.036,54-TL harçtan mahsubu ile artan 497,80-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yargılama esnasında yapılan toplam 1.668,50-TL ( 1.550,00-TL BK ücreti, 118,50-TL tebliğler ve posta ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre takdiren hesaplanan 135,52-TL’nin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
7-Ayrıca davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam ‭‭570,54‬-TL ( 27,70-TL BH, 538,74-TL Karar Harcı, 4,10-TL VH ) harcın davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, DAVACIYA VERİLMESİNE,
9-Davalı tarafından yargılama esnasında yapılan toplam 200,00-TL tebliğler ve posta yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre takdiren 184,00-TL’nin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 12.397,40-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, DAVALIYA VERİLMESİNE,
11-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/07/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır