Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/638 E. 2022/593 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/638
KARAR NO:2022/593

DAVA:Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ:16/11/2020
KARAR TARİHİ:06/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın … Fakültesini birincilikle bitirdiğini, 24 yaşında …’de şube başkanı olduğunu, 04/06/1992 tarihinde … ile evlendiğini ve pek çok gayri menkul projesini gerçekleştirmiş bir mimar ve iş kadını olduğunu, müvekkili …’ın eşi …’a açtığı boşanma davasına ilişkin …. Aile Mahkemesi’nin 2013/… ( Yeni 2020/1) Esas sayılı dosyasının halen derderst olduğunu, müvekkili …’ın eşi …’a açtığı edilmiş malların tasfiyesine ilişkin … 1. Aile Mahkemesi’nin 2015/ … Esas ( Eski … 17. Aile Mahkemesi’nin 2013/… Esas ) sayılı dosyasının halen derdest olduğunu, Müvekkili …’ın eşi … ile evlendikten sonra gayrı menkul proje ve yatırımlarını gerçekleştirmek için pek çok şirket kurduğunu ya da kurulmuş şirketlere ortak olduğunu, bu şirketlerin yönetiminde bulunduğunu, söz konusu şirketlerin bir tanesinin de davalı … A.Ş olduğunu, müvekkili …’ın %40 hissesine sahip olduğu bu şirketin 2008 yılından 2013 yılına kadar yönetiminde yer aldığını, müvekkili …’ın boşanma davası açtığı 2013 yılından sonra 03.09.2014 tarihinde yapılan 2013 yılı olağan genel kurul toplantısında sahip olduğu %40 hisseye ilişkin olarak hazirunu oluşturan hissedarlar tarafından bir şerh düşülmediği gibi pay defterinin doğru tutulmasından ve hazirunun hazırlanmasından sorumlu olan yönetim kurulu üyeleri tarafından hazirun ve hissedarlık durumunun pay defterine uygun olduğunun imza ile tasdik edildiğini, müvekkili …’ın davalı şirkette sahip olduğu %40 hisseye, edindiği tarihten 2017 yılı başlarına kadar diğer hissedarlar eşi … ve …’ın önceki eşlerinden olan çocukları …, …, … tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığını, her genel kurulda söz konusu hissedarlık gerek hazirun gerekse pay defterinin doğru tutulmasından sorumlu olan yönetim kurulu tarafından teyit ve tespit edildiğini, açtıkları butlan davasını 11.02.2020 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 10003 sayılı nüshasında TTK 448. Maddesi gereğince ilan eden davalının müvekkilinin hissedarlık haklarını kullanmasını engellemeye edevam ettiğini ve …’ın münferit yetkili yönetim kurulu üyesi seçtiğinin henüz öğrenildiğini, 20.02.2020 tarihli genel kurul kararlarının Türk Ticaret Kanunu 447. Maddesi gereği yok hükmünde olduğunu, davalı şirket yetkililerinin diğer hissedarları şirketin %40 hissesine sahip davacı müvekkilinin genel kurula katılma ve oy kullanma hakkını ortadan kaldırmak amacıyla 20.02.2020 tarihli genel kurulu TTK hükümlerine aykırı olarak müvekkiline haber vermeksizin paylarını hukuka ve yasaya aykırı olarak elde etmek için toplandığını, Türk Ticaret Kanunu 414. Maddesi gereği genel kurul toplantısı için ortaklara çağrının zorunlu olduğunu, davalı şirketin 20.02.2020 tarihli genel kurulu TTK’nun Anonim Şirket Genel Kurul Toplantısı için öngörülen kural ve hükümlerine aykırı olarak ortaklara çağrı yapmadan toplandığını, Türk Ticaret Kanunu 446. Maddesi gereği müvekkilinin butlan veya iptal davası ikame edebileceğinin açık olduğunu, davalı şirketin davacı müvekkilinin pay sahipliğinden kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını ortadan kaldıran, usulüne uygun çağrı yapmadan, gün ve gündemi ilan etmeden, üstelik davacı müvekkilinin paylarını yok sayarak, hatta oy haklarını diğer hissedarlara kullandıran genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun açık olduğunu, davalı şirket yönetim kurulu üyesi olan …’ın davalı şirketi basiretli bir iş adamı gibi yönetmediği ve davacı müvekkili aleyhine kendisinin, babasının ve kardeşlerinin şahsi menfaatleri lehine işlemler yaptıkları açık bulunduğundan yargılama boyunca mağdur olan davacı müvekkilinin ve davalı şirketin mağduriyetinin daha çok artmaması için önce davalı şirketin menfaatlerini sonra da davacı müvekkilinin menfaatini korumak için davalı şirkete yargılama boyunca kayyım atanmasını, TTK’nın 447.maddesi ve diğer maddeleri gereğince 20.02.2020 tarihli genel kurul toplantısının yok hükmünde olduğunun tespitini, yoklukla malül 20.02.2020 tarihli genel kurul kararlarının yürütülmesinin verilecek ihtiyati tedbir kararı ile geri bırakılmasını, organsız kalan ve 4 yıldır usulüne uygun genel kurul yapmayan davalı şirkete genel kurulları yapmak ve dava sonuna kadar şirket menfaatlerini korumak üzere kayyım atanmasını, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı şirkete yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın müvekkili firmanın hissedarlarından olmadığını, davacı yanın pay sahipliğinin sıfatı bulunmamasına rağmen müvekkili firmanın 20.02.2020 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti için dava açmış olmasının dava takip yetkisi bakımından sakat ve hukuka aykırı olduğunu, açılan bu davanın öncelikle aktif husumet yokluğu nedeniyle reddini, davacı yanın 20.02.2020 tarihli genel kurulun yoklukla malül olduğunu beyan ederek müvekkili firmanın organsız olduğunu beyan ettiğini, ancak 20.02.2020 tarihli genel kurul kararlarının yoklukla malül olduğuna dair herhangi bir mahkeme kararı vb olmadığını, davacı yanın da müvekkili firmanın genel kurul kararlarının yoklukla malül olduğuna karar verme hak ve yetkisi olmadığını, müvekkili firmanın yönetim kurulunun da görevinin başında ve firmanın hiçbir şekilde organsız olmadığını, davacı yanın göz göre göre gerçekleri saptırmaya çalıştığını, Türk Ticaret Kanununda anonim şirketlere kayyım atanmasına ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığını, bu nedenle bu konudaki taleplere Türk Medeni Kanunu m.403, m.426/3 ve m.427/4 hükümlerinin uygulandığını, yasal düzenlemeye göre gerek anonim şirket organlarının iş göremez hale gelmesi, gerekse şirketin organsız kalması durumlarında mahkemelerden şirket için kayyım atanması istenebiliyor olsa da dava konusu olayda bu şartların hiç birisinin olmadığını, müvekkili firmanın organlarının iş başında olduğunu ve açılan dava ve davada ileri sürülen asılsız iddialardan dolayı müvekkili firmanın işleyişinin hiçbir şekilde etkilenmediğini, bu sebepten dolayı davacı yanın kayyım talebinin de yerinde olmadığını, davacı yanın 20.02.2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yürütmesinin, ihtiyati tedbir kararı ile geri bırakılması yönündeki talebinin reddini, davacı yanın yasal bir dayanağı bulunmayan kayyım talebinin reddini, husumet itirazlarının kabulü ile davanın öncelikle husumet yokluğu nedeniyle reddini, husumete yönelik itirazların kabul görmemesi ve yargılamaya devam edilmesi durumunda haksız iddialarla açılan mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; davacı tarafın davalı şirketin %40 oranında hissedarı olup olmadığı, hissedarı ise davalı şirketin 20.02.2020 tarihli genel kurul toplantısına usulüne uygun çağrılıp çağrılmadığı, alınan kararların hükümsüz olup olmadığı, şirketin organsız kaldığı iddiasına göre kayyım atanmasının gerekli olup olmadığından ibaret olduğu görülmüştür.
DELİLLER;
Davacı vekili dava dilekçesi ekinde dava konusu; genel kurul toplantı tutanağı, genel kurul hazirun cetveli, ticaret sicil kayıtları mahkeme dosyasına sunulmuştur.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davalı şirketin sicil kayıtları, dava konusu genel kurul toplantı tutanakları, hazirun cetveli celp edilmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak 2020/… Esas sayılı dosya uyap üzerinden celp edilmiştir.
… Asliye Ticaret Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak 2017/… Esas sayılı dosya uyap üzerinden celp edilmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak 2019/… Esas sayılı dosya uyap üzerinden celp edilmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak 2020/… Esas sayılı dosya uyap üzerinden celp edilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 15/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davanın, davacının sahibi olduğunu iddia ettiği fakat davalı şirketin dava dışı kişiye (… ) ait olduğunu belirttiği %40 oranındaki payın sahipliğine ilişkin olmadığı, genel kurula katılım bakımından davalı şirketin pay defterindeki son kayıtları ve nama yazılı ilmühaberlerinin zilyetliğini esas alınmasının hukuken yerinde olduğu, hazirun cetvelindeki kaydın hak oluşturucu doğurucu bir işlemle kanıtlanması gerektiği o nedenle salt hazirun cetvelindeki kayda dayalı olarak palın kime ait olduğunu belirlemenin hukuken yerinde olmadığı, davacının ibraz ettiği hamiline yazılı senetlerin fotokopi olması nedeniyle dikkate alınmaması gerektiği hususunun mahkemenin takdirinde olduğu, genel kurul kararlarının geçersizliği şartlarının oluştuğunun söylenemeyeceği görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiş ise de mahkememizce hukuki sonuç yönünden rapora itibar edilmemiş, gerekçeleri aşağıda açıklanmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı, davalı şirketin 20/02/2020 tarihli genel kurul toplantısının yok hükmünde olduğunun tespiti talebi ile eldeki davayı açmış olup gerekçe olarak davalı şirkette %40 oranında paya sahip olduğunu, geçmiş genel kurul hazirun cetvellerinden bu durumun anlaşıldığını, pay defterinin tutulmasından sorumlu yönetim kurulunun da bu durumun teyit ve tespit ettiğini belirtmiş, ayrıca pay sahiplerin delil olarak hamiline yazılı senet fotokopilerini dosyaya ibraz etmiştir.
Davalı ise; davacının pay sahipliği sıfatı bulunmadığını, davacının sahibi olduğunu iddia ettiği %40 oranındaki paya ilişkin nama yazılı ilmühaber basıldığını, hissedarlara dağıtıldığını, şirket hissedarlarından …’ın hisse senedi ilmühaberlerini ibraz ederek %40 pala ilişkin haklarının kullandırılmasını talep ettiğini, …’ın senetleri devrettiğinin söylenemeyeceğini, bunun için gerekli şartların oluşmadığını, hazirun cetveli ile pay defterine şirket muhasebecileri tarafından düşülen kayıtlardaı yönetim kurulunun onayı ve imzası olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Genel kurulun geçerliliğine ilişkin davada, davalı şirketin davacı gerçek kişiyi genel kurul toplantısına pay sahibi olarak kabul etmemesinin yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davacı, hazirun cetvelindeki kayıtlara ve hamiline yazılı senet fotokopilerine dayanmıştır. Buna karşılık davalı şirket de dava dışı …’ın nama yazılı ilmühaberlere sahip olduğunu belirtmiştir. Pay defterinin 18. sayfasında 02.10.2007 tarihinde davalı şirket ortağı …’ın 20.000 adet hisseye karşılık 20.000,00 TL’lik hissesini davacıya devrettiği, daha sonra bu kaydın “Hissenin …’a sehven kayıt edilmesi nedeni ile 09.02.2017 tarih- … yevmiye nolu … 41. Noterliğinden gönderilen ihtarnameye istinaden kayıtların düzeltilmesinden ve hissedarlığının iptal edilmesinden” açıklaması ile düzeltildiği görülmüştür.
Pay defterinin bir ticari defter olarak tutulmasının zorunlu olduğu; en temel işlevinin anonim şirketin pay sahipliği yapısını göstermek olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Pay defterine yapılan kaydın en önemli hukuki sonucu ise TTK m. 499/1V ve eTTİK m. 416/11 ve m. 417/1V’te işaret edildiği üzere, “şirketle ilişkilerde” pay defterine kayıtlı kimsenin pay sahibi “kabul edilmesi ”dir.Yani pay devralınması durumunda şirkete bildirim yapılmaz ve şirket bu devri pay defterine işlemezse, devralan kişi şirket nezdinde pay sahibi olarak kabul edilmeyecek; pay sahipliği haklarını kullanamayacaktır. Pay defterine kayıt bildirici niteliktedir. Pay defterine yazım aksi ispat edilene kadar bir karine oluşturur. Dolayısıyla pay defterindeki kayıtların pay sahipliği ile ilgili aksi ispat edilebilir bir karine oluşturduğu, bu karinenin ancak usulüne uygun getirilmiş delillerle çürütülebileceği sonucuna varılmaktadır. Bunun yanında, payın senede ve ilmühabere bağlanması ile ilgili de açıklamalarda bulunmakta fayda görüyoruz. Anonim şirketin özelliklerinden biri de payın kıymetli evrak niteliğinde senetlere bağlanabilmesidir; eTTK pay senetlerinin bastırılmasına ilişkin bir düzenleme içermediği halde TTK’nın 486. maddesi bu boşluğu doldurmuş ve hamiline yazılı paylar için senet bastırılma zorunluluğu getirilmiştir. Nama yazılı pay senetleri için ise azlığın istemde bulunması halinde basım zorunlu kılınmıştır. Pay senedi, sebebe bağlı bir kıymetli evraktır. Pay senedine bağlanmamış olan haklar, kağıttan değil, anonim şirketin esas sözleşmesinden doğarlar. Pay, pay senedi ile değil, anonim şirketin kuruluşunun veya sermaye artırımının tescili ile doğar. Bu sebeple pay senetleri bildiricidir. Ayrıca senedin geçerliliği için anonim şirket ile pay sahibi arasında bir oluşum sözleşmesinin yapılması şarttır. Onun için sahte pay senetleri bastırılması ve bunların devri halinde iyiniyetli müktesipler ne gerçek pay sahiplerine ne de anonim şirkete karşı herhangi bir hak ileri sürebilirler. Payın taahhüt edilmesi veya iştirak taahhütnamesi imzalanması, pay senetlerinin çıkarılması halinde işlevini gösteren, oluşum sözleşmesine ilişkin bir ön sözleşmedir. Pay senedinin anonim şirketçe verilmesi ile oluşum sözleşmesi akdedilmiş olur. İlmühaber ise ister hamiline ister nama yazılı olsun pay senedinin yerini tutmak amacıyla çıkartılan geçici senettir. TTK m. 486/1l-son cümlede “Pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılabilir. İlmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü bulunmaktadır. eTTK m. 411/11’de ise “Hamiline yazılı hisse senetleri yerine tanzim olunan nama yazılı ilmühaberler ancak alacağın devri hakkındaki hükümlere göre devrolunabilir. Şu kadar ki; devir şirkete karşı ancak ihbar tarihinden itibaren hüküm ifade eder. ” hükmü bulunmaktadır.
Davacının iddiasına göre hisseyi devraldığı tarih 02/10/2007 tarihi olup 6102 sayılı TTK’nun yürürlük tarihinden önceki döneme denk gelmekte olup bu anlamda 6103 sayılı kanunun 2/1a maddesi gereğince 6762 sayılı eTTK hükümleri uygulanmalıdır. Davacının hissedar olarak gözükmediği tarih ise TTK dönemine denk geldiğinden anılan kanun hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Davalı şirket yönetim kurulu 07/09/1998 tarihinde hisse senetlerinin küpürler halinde basılmasına ilişkin bir karar almış olup davalı şirketin hisseleri hamile yazılı olduğundan hisse senetlerinin mülkiyetinin devri için senedin zilyetliğinin geçirilmesi gerekmektedir. Hisse senedi ihraç olunmamış diğer bir ifade ile senede bağlanmamış paylar ise alacağın temliki yöntemi ile devrolunurlar. Somut olayda ihraç edildiği ifade olunan hamiline yazılı hisse senedi yerine tanzim olunan nama yazılı ilmühaberler ise eTTK’da alacağın temliki yöntemi ile devrolunurken TTK’da ciro ve zilyetliğin geçirilmesiyle devir olunmaktadır. (TTK 486/2)
Davacının 26/05/2008, 25/07/2011, 15/05/2013 tarihli hazirun cetvellerinde pay sahibi olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Hukukumuzda mehaz İsviçre Hukuku’nu takiben pay defteri pay sahipliği bakımından açıklayıcı olup, pay sahipliğinin edinilmesi bağlamında kurucu değildir. Sadece şirkete karşı pay defterinde adı yazılı kişinin pay sahibi olduğu kabul edilir. Ancak bunun aksinin ispatı mümkündür. Nitekim eTTK döneminde yüksek yargı uygulamasında mehaz İsviçre Hukuku’nu takiben pay defteri ile hazirun cetveli arasında uyumsuzluk olduğu durumda pay defterine değil hazirun cetveline itibar edilmesi gerektiği yönünde içtihat oluşturmuştur. Hazirun cetvelini hazırlamakla mükellef olan yönetim kurulu olup pay sahipliği olan fiili durumu pay defterindeki kayda ilişkin hukuki duruma tercih etmesi doğaldır.
Dava dosyasındaki belgeler incelendiğinde ortaklık pay defterindeki kayda göre davacının dava dışı …’tan 20.000.00 TL tutarındaki hisseyi 02/10/2007 tarihinde devraldığı ve davacının adının bu tarihten sonra hem şirketin hazirun cetvelinde hem de genel kurul tutanaklarında görüldüğü tespit edilmiştir. Pay devrine ilişkin pay defterinin 18.sayfasındaki devir beyanına rağmen dava dışı … tarafından davalı şirkete gönderilen … 41. Noterliği’nin 03/02/2017 tarihli ihtarında “hiçbir zaman nama yazılı hisse senedi ilmühaberini ciro etmediğini ve pay senedini …’a vermediğini” beyan etmesi karşısında davalı şirket tarafından davacıya … 41. Noterliği’nin 09/02/2017 tarih … yevmiye nolu ihtarı gönderilerek ciro edilmiş hisse senedi varsa sunması istenilmiş ve akabinde ortaklar pay defterinde 18.sayfada 02/10/2007 tarihinde davalı şirket ortağı …’ın 20.000 adet hisseye karşılık 20.000,00 TL’lik hissesini …’a devrettiğine ilişkin kaydın sehven kaydedildiği, … 41. Noterliği’nden gönderilen 09/02/2017 tarihli … yevmiye sayılı ihtarnameye istinaden kayıtların düzeltilmesinden ve hissedarlarının iptal edilmesinden bahisle açıklama yapıldığı görülmüş ise de davacının 2007 yılındaki devir sonrası 2008, 2011 ve 2013 tarihli hazirun cetvellerinde yer aldığı, bu cetvellerde pay devrini inkar eden …’ın da bulunduğu, aile şirketi olan davalı şirkette davacı adına pay devri yapılmadığı iddiasına rağmen hazirun cetvelinde davacının adının yer almasına ya da şirketle ilgili diğer dokümanlarda ortak olarak gösterilmesine herhangi bir itirazda bulunmayıp yine 02/10/2007 tarihinde gerçekleşen devirde dava dışı …’ın sadece davacıya değil … ve …’a da devirler yaptığı, bunlarla ilgili de herhangi bir itirazın bulunmadığı, yalnızca davacı yönünden ciro edilmiş hisse senedi sunulmadığından devralınan paylara ilişkin hukuki işlemlerin hükümsüzlüğünün ileri sürülmesinin TMK 2.maddesi uyarınca hakkın kötüne kullanılması kapsamında kalıp hayatın olağan akışına da aykırı olduğu, TMK 416.maddesi gereğince tüm pay sahiplerinin veya temsilcilerinin toplantıda yer alması şartı ile çağrı yapılmaksızın genel kurul toplanabileceği ve toplantıda karar alınabileceği düzenlemesi karşısında hisse sahibi olduğu kabul edilen davacının katılımı olmaksızın yapılan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların yok hükmünde olduğu kanaatine varıldığından davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM /
1-Davanın Kabulü ile,
2-… A.Ş.’nin 20/02/2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 54,40TL harçtan mahsubu ile eksik 26,30 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.200,00TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından dava açılarken yatırılan toplam 116,60TL (54,40TL BVH, 7,80 TL VSH, 54,40TL peşin harç) harcın davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan toplam 2.467,50 TL (67,50 TL tebliğler ve posta, 2.400,00TL bilirkişi ücreti) yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, 6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verilecek dilekçe ile ilgili İstinaf Dairesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup, usulen anlatıldı.06.10.2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır