Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/456 E. 2021/547 K. 21.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/456
KARAR NO:2021/547

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:01/09/2020
KARAR TARİHİ:21/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde, dava dışı …A.Ş.’ye ait ilaç türü emtiayı sigortaladıklarını, söz konusu emtianın davalılar … Ltd. Şti., …’a izafeten … Ltd. Şti. ve … … Şubesi tarafından taşındığını, emtianın İstanbul’dan…’ya … aktarmalı olarak uçakla giderken ambalaj hasarı ve ıslanma meydana gelmesi nedeniyle hasar gördüğünü, kendi sigortalıları olan dava dışı şirkete hasarlanan emtianın sigorta tazminatı olarak 7.114,75 USD tazminat ödediklerini, yaptıkları sigorta tazminatı ödemesi nedeniyle 6102 sayılı TTK m. 1472’ye göre kendi sigortalılarına halef olduklarını, hasardan taşımayı yapan davalı şirketlerin Montreal Konvansiyonu hükümlerine göre müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, sigorta tazminatının taraflarına ödenmesi için davalı şirketler aleyhinde …. İcra Dairesinin … sayılı dosyasından icra takibi başlattıklarını, davalı şirketin icra takibine itiraz etmesi nedeniyle de icra inkâr tazminatı talepli itirazın iptali davası açtıklarını belirtmiştir.

DAVALILARIN TALEBİ:

Davalı … Ltd. Şti., vekili verdiği cevap dilekçesinde, davanın hem müvekkillerine hem de …’a izafeten açıldığını, …’ın aynı zamanda davalı olarak da gösterildiğini, müvekkil şirketin aynı zamanda … Türkiye Şubesinin acentesi olduğunu, 6102 sayılı TTK m. 40/II’ye göre merkezi Türkiye dışında olan ticari işletmelerin yerli ticari işletmeler gibi tescil edileceğinin düzenlendiği, 6100 sayılı HMK m. 14/I’e göre de şubenin işlemlerinden doğan davalarda o şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olacağının düzenlendiği, bu nedenle de hem acentenin hem de acentenin müvekkilinin aynı davada davalı olarak yer alamayacağını, bu nedenle izafeten açılan dava için usulden ret kararı verilmesi gerektiğini, müvekkil şirketin ise …’ın acentesi olduğunu, taşımaya ait … belgesi üzerindeki ibarelerden de bu durumun anlaşıldığını bu nedenle de kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, davanın esasına ilişkin olarak da dava konusu olaya Montreal Konvansiyonunun uygulanması gerektiğini, kendilerinin meydana gelen hasardan hukuki sorumluluklarının bulunmadığını, eğer sorumlulukları yoluna gidilecekse de konvansiyon hükümlerine göre bu sorumluluk miktarının en fazla 19 SDR ile sınırlı olduğunu, hasar gören emtianın zarar hesabı yapılırken kutuların ıslanmış olmasının yarattığı ağırlık farkının dikkate alınmadığını, kutuların ıslanması nedeniyle ağırlığının 17 kg arttığını, tazminat hesabı yapılırken bu durumun dikkate alınması gerektiğini, taşıyıcının sorumlu tutulabilmesi için 14 gün içinde taşıyıcıya hasar ihbarının yapılması gerektiğini ancak böyle bir ihbarın yapılmadığını, sigorta tazminatına esas alınan ekspertiz raporunda navlun ve sigorta bedeli dahil olarak hesaplandığını, bu hesaplamanın doğru olmadığını, zararın meydana gelmesinde paketleme hatası olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı … A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, müvekkil şirketin dava konusu emtiayı taşıdığını ve hasarsız ve eksiksiz olarak alıcısına teslim ettiğini, meydana gelen hasarın taşıma esnasında mı yoksa yükleme boşaltma esnasında mı meydana geldiğinin belli olmadığını, dava konusu olaya 1929 Varşova Konvansiyonu hükümlerinin uygulanması gerektiğini, 6102 sayılı TTK m. 900’e göre en geç 14 gün içinde hasarın taraflarına bildirilmesi gerekirken bu bildirimin yapılmadığını, bu nedenle de davacının dava açma hakkını kaybettiğini, taşıyıcının sorumluluğunun sınırlı sorumluluk olduğunu ve özel çekme hakkı ile sınırlı olduğunu, bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:

Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 1472’ye göre halefiyet yoluyla sigorta tazminatının tahsil için başlatılan icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre açılmış itirazın iptali davasıdır.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Davacı taraf, sigorta poliçesini, konşimentoyu, hasar tutanağını, ihtarnameleri, ekspertiz raporlarını, fotoğrafları, taşınan emtiaya ilişkin fatura ve sevk irsaliyesini, navlun faturasını, ödeme dekontunu, tanık beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Davalı … Ltd. Şti., ticari defterleri, @ posta yazışmalarını, dekont ve faturaları, taşıma senedini, zeyilnameyi, yemin delilini, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Davalı … A.Ş., ticari defterleri, tanık beyanlarını, yemin delilini, keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.

Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 1472’ye göre halefiyet yoluyla sigorta tazminatının tahsil için başlatılan icra takibine itiraz nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu m. 67’ye göre açılmış itirazın iptali davasıdır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlıklı 5/A maddesine göre; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” Mahkememizde açılmış olan dava bu yasa kapsamında arabuluculuk dava şartına bağlı olup arabuluculuk son tutanağının dosyaya sunulduğu anlaşılmakla davalıların diğer usul itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.

Davalı … Ltd. Şti. kendisi aleyhine hem asaleten hem de …’a izafeten dava açılamayacağına ilişkin itirazda bulunmuştur. 6102 sayılı TTK m. 40/IV’e göre; “Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye’deki şubeleri, kendi ülkelerinin kanunlarının ticaret unvanına ilişkin hükümleri saklı kalmak şartıyla, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur. Bu şubeler için yerleşim yeri Türkiye’de bulunan tam yetkili bir ticari mümessil atanır. Ticari işletmenin birden çok şubesi varsa, ilk şubenin tescilinden sonra açılacak şubeler yerli ticari işletmelerin şubeleri gibi tescil olunur.” Davalı … Ltd. Şti.’nin, … şirketinin Türkiye’deki acenteliğini üstlendiği, dolayısıyla da bu şirkete karşı açılacak davalarda temsil yetkisine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca “…” davacı tarafından “… … Şubesi” olarak davalı gösterilmiştir. Dolayısıyla sadece davalı … Ltd. Şti. değil … A.Ş.’de iki kez davalı gösterilmiş durumdadır. Bu nedenle …’a izafeten … Ltd. Şti.’ne açılan davanın 6100 sayılı HMK m. 167’ye göre ayrılmasına ve mahkememizin ayrı esasına kaydının yapılmasına karar verilmiştir.

Davalı … Ltd. Şti., …’ın acentesi olduğunu, taşımaya ait … belgesi üzerindeki ibarelerden de bu durumun anlaşıldığını bu nedenle de kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek husumet itirazında bulunmuştur. Davalı … Ltd. Şti. Davaya konu taşımacılık sözleşmesini …’ın acentesi olarak yapmıştır. 6102 sayılı TTK m. 105/I ve II’ye göre; “Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Yabancı tacirler adına acentelik yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme aykırı şartlar geçersizdir.” Bu nedenle davalı … Ltd. Şti. yaptığı sözleşmeler sebebiyle aleyhine açılacak davalarda taraf ehliyetine sahip olup husumet itirazının reddine karar verilmiştir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 1472’ye göre; “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.” Davacı sigorta şirketi kendi sigortalısına yaptığı ödemenin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472’inci maddesine göre halefiyet yoluyla tarafına ödenmesine karar verilmesini talep etmektedir. Bu maddeye göre davacı taraf öncelikle kendi sigortalısına yaptığı ödemeleri ispatlamalıdır. Davacı sigorta şirketi sigortalamış olduğu emtianın taşıma esnasında zarar görmesi üzerine kendi sigortalısına sigorta tazminatı ödediğini dosyaya sunduğu ödeme makbuzları ile ispatlamaktadır. Davacı sigorta şirketi yapmış olduğu ödemelerle kendi sigortalısına halef olmuş ve yapmış olduğu ödemeyi meydana gelen hasardan sorumlu olan şirketten isteme hakkına sahip olmuştur.

Dosyaya sunulan sigorta poliçesinin incelenmesi sonucunda davacı tarafın kendi sigortalısı ile aralarında yapılmış geçerli bir sigorta poliçesi olduğu da görülmektedir.

Sigorta şirketinin kendi sigortalısının haklarına halef olabilmesi için gerçekleşen zarardan dolayı kendi sigortalısının sorumlulara karşı tazminat davası açma hakkına da sahip olması gerekmektedir. Bu sebeple davalı şirketlerin 6098 sayılı TBK m. 49’a göre öncelikle kusur sorumluluğunun doğmuş olması gerekmektedir.

Davacı sigorta şirketinin ödediği sigorta tazminatını hasar sorumlularından halefiyet yoluyla isteyebilmesi için ödediği tazminat miktarının meydana gelen hasar miktarı ile uyumlu olması gerekmektedir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre dava konusu olayda zarar gören emtiada meydana gelen zarar miktarının ne kadar olduğunun tespiti için dosya zarar gören emtianın ilaç olması nedeniyle eczacı, sigorta ve taşımacılık uzmanı bilirkişilerden oluşan heyete verilmiştir. Bilirkişi heyetinden; malların hasar görmesinde davalılardan hangisinin ne oranda kusurlu olduğunun tespiti, malların zarar görmesinde paketleme ve ambalajlama hatası bulunup bulunmadığının tespiti, zarar gören malların sovtaj değeri bulunup bulunmadığının tespiti, zarar gören clamovid 625 mg 15 film tablet ilacın 49 koli ve 2450 kutusunun zarar gördüğü… ve Türkiye piyasalarındaki rayiç değerinin tespiti, zarar gören clamovid 625 mg 15 film tablet ilacın 49 koli ve 2450 kutusunun zarar gördüğü… ve Türkiye piyasalarındaki rayiç değerinin tespiti yapılırken navlun ve sigorta bedellerinin düşülmesi konusundaki davalı itirazlarının dikkate alınmasının istenilmesi, hasar gören malların Montreal ve Varşova Konvansiyonlarına göre ayrı ayrı SDR değerinin hesaplanması ve hasar gören malların SDR değerleri hesaplanırken malların ıslanmaları nedeniyle ağırlıklarının artmış olmaları konusundaki davalı taraf iddialarının dikkate alınması istenilmiştir.

Hazırlanan 08.04.2021 tarihli bilirkişi raporunda incelemenin Montreal Konvansiyonu hükümlerine göre yapıldığı, birinci davalının akdi üçüncü davalının ise fiili taşıyıcı olarak taşıma sürecine girdiği, konvansiyonun 22/III maddesine göre özel çekme hakkının güncel bedelinin 19 SDR/kg olduğu, göndericinin olası bir ıslaklığa karşı kolileri streçlediği, taşınan ürünün ilaç olduğu ve ambalajlanmasının ihracatçı firma tarafından uygun yapıldığı, yer hizmeti veren firmanın 49 koliyi ıslak ve hasarlı olarak teslim aldığına ilişkin tutanak düzenlemiş olmasının hasarın hava yolu ile taşıma esnasında meydana geldiğini gösterdiği, kolilerin ıslanmış olmaları nedeniyle 122 kg olan ağırlığın 139 kg olduğu ve 17 kg artış meydana geldiği, hasar tarihine göre 122 kg ağırlığa göre hasarlı emtianın 19 SDR/kg hesabına göre değerinin 2.318,00 SDR olduğu, bunun da 3.206,48 USD yaptığı, ilaçlar nemlendiği için artık kullanılması mümkün olmadığından sovtaj değerinin bulunmadığı, taşınan emtianın CIP fatura değerinin 406 koli 43.036,00 USD olduğu, hasarlanan toplam 49 kolinin ise 5.194,00 USD olduğu, bu miktarın SDR hesabına göre bulunan tazminat miktarının üzerinde olduğu, davalıların zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları tespit edilmiştir.

Montreal Konvansiyonu m. 18’e göre taşıyıcı, taşınan emtiaya zarar gelmesi durumunda bu zararın hava yoluyla taşıma anında gerçekleşmesi esnasında meydana gelmiş olması durumunda sorumludur. Dava konusu olayda Türkiye’den…’ya gönderilen yükün …’da aktarma yapılırken yer görevlileri tarafından ıslak olduğu ve hasarlı olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla yer görevlilerinin tespiti öncesinde yükün henüz uçaktan indirilmiş olması nedeniyle hasarın hava yolu ile taşınırken gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalıların her ikisi de meydana gelen zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu durumdadırlar.

Konvansiyonun aynı maddesi taşıyıcıya sorumluluktan kurtuluş kanıtı getirme olanağı getirmiş ve bu durumları sınırlı olarak saymıştır. Buna göre kargonun kendisinden kalitesinden ya da kötülüğünden, paketlemenin taşıyıcının çalışanı ya da acentesi dışında birisi tarafından kusurlu olarak yapılmasından, kamu otoritesi faaliyetinden ya da savaş ya da silahlı çatışma durumundan kaynaklanması durumunda taşıyıcı sorumluluktan kurtulacaktır. Ancak davalılar dosyaya bu durumlardan birinin varlığını kanıtlayan delil sunmamıştır.

Davalıların ikinci itirazı ise zarardan taşıyıcının sorumlu tutulabilmesi için 14 gün içinde taşıyıcıya hasar ihbarının yapılması gerektiği ancak böyle bir ihbar yapılmadığı için kendilerine dava açılamayacağını ve zarardan da sorumlu tutulamayacakları yönündedir.

Montreal Konvansiyonu m. 31’e göre hasar ihbarının yük taşımalarında 14 gün içinde yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Dosya içerisinde davacı sigorta şirketinin ihbar yazısı bulunmakla birlikte sigorta tazminatı ödediği kendi sigortalısının ihbar yazısı bulunmamaktadır. Dolayısıyla 14 günlük ihbar süresi yerine getirilmiş değildir. Ancak taşıma belgesi üzerine yükün hasarlandığı yazılmıştır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi aşağıya alıntıladığımız kararında 14 günlük ihbar süresinin uygulamasını açık şekilde göstermiştir. “Somut uyuşmazlıkta, hasarın meydana geldiği tarih itibariyle Varşova Sözleşmesi’nin 1955 La Haye ve 4 sayılı Montreal Protokolü ile tadil edilmiş hükümlerinin uygulanması gerekli olup bu sözleşmenin 26. maddesinde “bagajın veya eşyanın, teslim almaya yetkili kişi tarafından itirazda bulunulmaksızın kabulünün, bunların taşıma belgesine uygun olarak ve iyi durumda teslim edildiği hususunda, aksi sabit oluncaya kadar geçerli delil sayılacağı, hasar halinde, teslim almaya yetkili kişinin, hasarın öğrenilmesinden sonra derhal ve teslim alınışlarından itibaren bagaj için en geç yedi gün ve yük için en geç on dört gün içinde taşıyıcıya ihbarda bulunmak zorunda olduğu, gecikme halinde, bagajın veya yükün kendisine teslime hazır bulundurduğu tarihten itibaren en geç yirmi bir gün içinde ihbarda bulunulacağı, her ihbarın, yukarıda belirtilen süreler içinde, ayrı bir yazılı bildirim olarak gönderilmesi veya taşıma belgesi üzerine yazılmak suretiyle yapılmasının gerektiği, belirtilen süreler içinde ihbarda bulunulmaması halinde, hileli davranması hali dışında, taşıyıcı aleyhine dava açılamayacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu düzenleme karşısında, ihbar sürelerine uyulmaması halinde, yalnızca taşıyıcı lehine bir karine söz konusu olmayıp, taşıyıcının sorumluluğu da sona ermektedir. (Hüseyin Ülgen, Hava Taşıma Sözleşmesi, İstanbul 1987, s. 211, Tuba Birinci Uzun, Uluslararası Hava Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu, 2012, s.134-135). Ancak, taşıyıcının herhangi bir suretle hasarı öğrenmesi halinde ihbarın süresinde yapılmadığını ileri sürmesi TMK’nın 2. maddesi uyarınca iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağından bu durumda hasar nedeniyle ihbar şartı aranmamalıdır. Dosya içerisinde yer alan ve davalı şirket yetkilisi olduğu iddia edilen kişi ile yapılan mail yazışmalarında, yapılan aktarma sırasında taşınan mallara ilişkin hasar ve zayi olgusunun bilindiği iddia olunmuştur. Bu durumda, mahkemece taşıyanın hasarın varlığından haberdar olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, davacı vekilinin bu yöndeki temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerektirmiştir.”

Davalı … Ltd. Şti. delil olarak @ posta yazışmalarını cevap dilekçesinde belirtmesine karşın bu yazışmaları dosyaya sunmamıştır. Yargıtay 14 günlük ihbar süresi içinde taşıyıcıya ihbar yapılmamış olsa bile eğer hasar durumu taşıma belgesinin üstünde gösterilmişse ya da taşıyıcı başka şekilde örneğin @ posta yazışmaları ile taşınan malın zarar gördüğünü davalı taşıyıcı öğrenmişse artık taşıcının ihbarın süresinde yapılmadığı itirazında bulunmasının 4721 sayılı TMK m. 2’ye göre iyiniyet kurallarına aykırı olacağına karar vermiştir. Ancak bu durum taşınan yükün hasarsız olarak teslim alınması durumunda geçerlidir. Dava konusu olayda ise taşıma belgesinin üzerine taşınan yükün hasarlandığı kaydı düşülmüştür. Dolayısıyla her iki davalıda taşınan yükün hasarlandığından haberdar olup davacının sigortalısının ihbar yükümlülüğü yerine gelmiştir.

Bu gerekçelerle her iki davalı şirketin de hazırlanan 08.04.2021 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen tazminat miktarından sorumlu olduğu kabul edilerek 3.206,48 USD asıl alacak miktarı üzerinden aşağıdaki gibi davanın kısmen kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.

Davacının sigortalısı ile davalı arasında 6102 sayılı TTK hükümlerine göre ticari taşımacılık ilişkisi bulunduğundan ve davacı da kendi sigortalısının haklarına halef olduğundan davacının devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı talebinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacının talep ettiği tazminat miktarı yargılama sonucu belirli hale gelecek nitelikte olduğundan likit olmadığı kabul edilerek icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Davacının talep edebileceği miktardan daha fazla icra takibi başlatmasında ağır kusurunun ya da kötüniyetinin varlığı kanıtlanmadığından davalı … Ltd. Şti.’nin kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile …. İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasına, davalının itirazının kısmen iptali ile takibin 3.206,48 USD üzerinden aynı koşullarla devamına,
2-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Asıl alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine,
4-Davalıların kötüniyet tazminatı taleplerinin ayrı ayrı reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 1.613,48-TL nispi karar harcının peşin alınan 266,20-TL harçtan mahsubu ile eksik 1.347,28-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
6-Arabuluculuk görüşmelerinde arabulucu olarak atanan …’e 1.320,00-TL ödeme yapılmasına karar verildiği, ödemenin suçüstü ödeneğinden ödendiği anlaşıldığından 1.320,00-TL arabuluculuk ücreti’nin 6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 18/A-13’a göre davadaki red ve kabul oranına göre hesaplanan 1.129,66-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen, 190,34-TL’nin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
7-Davacı tarafından yargılama esnasında yapılan toplam 2.488,00-TL ( 2.250,00-TL BK ücreti, 238,00-TL tebliğler ve posta ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre takdiren hesaplanan 2.129,25-TL’nin davalılardan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
8-Ayrıca davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 328,40-TL ( 54,40-TL BH, 266,20-TL PH, 7,80-TL VH ) harcın davalılardan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.139,93-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak, DAVACIYA VERİLMESİNE,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 3.979,64-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, DAVALILARA VERİLMESİNE,
11-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Av…. ve davalı … vekili Av….’nın yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/06/2021

Katip …

Hakim …