Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/451 E. 2020/428 K. 01.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2020/451
KARAR NO: 2020/428

DAVA:TAZMİNAT
DAVA TARİHİ:31/08/2020
KARAR TARİHİ:01/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı …. Şti. vekili verdiği dava dilekçesinde, davalı … ile 11.11.2019 tarihinde “Tedarik Sözleşmesi” adı ile sözleşme yaptıklarını, sözleşmenin 04.12.2019 tarihinde kendilerince feshedildiğini, sözleşmenin feshine rağmen kendilerine ait tasarımların kendi çektikleri fotoğraflar kullanılmak yoluyla davalı tarafından davalıya ait “…” ve “…” internet sitelerinde yayınlanmaya ve satışa sunulmaya devam edildiğini, bu durumun gerek taraflar arasında yapılan sözleşmeye gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 55’e göre haksız rekabet oluşturduğunu, haksız rekabet fiillerini önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, haksız rekabetin tespitini, haksız rekabetin yarattığı durumun ortadan kaldırılmasını ve uğradıkları zararlar için 1.000,0 TL maddi, 1.000,00 TL de manevi tazminatın taraflarına verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m. 149’a göre sınai mülkiyet hakkına yönelik tecavüzün tespiti ve önlenmesi, ortadan kaldırılması ile aynı yasanın 150’inci maddesine göre tazminat davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, davalıya ait internet sitelerinde tasarımların aynen kullanıldığına ilişkin görüntüleri, 11.11.2019 tarihli Tedarik Sözleşmesini, ihtarnameyi, tespit tutanaklarını, Exif bilgilerini içerir ürün fotoğraflarını, lens görüntülerini, ticari defterlerini, tanık beyanlarını, yemin delilini ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davacı ile davalı arasında yapılan 11.11.2019 tarihli Tedarik Sözleşmesi incelendiğinde sözleşmenin “Tanımlar” başlıklı kısmında “Fikri Mülkiyet Hakları, Satıcının tescilli “…”, …”, “…” ve “…” markalarını ifade etmektedir.” düzenlemesi yer almaktadır. Sözleşmenin “Fikri Mülkiyet Hakları” ve “Ticari Markalar” başlıklı 10.1 maddesinde de “Satıcı, alıcıya ürünleri satıcının ticari markası altında yalnızca web sitelerinde münhasır yetki temelinde satma yetkisi verir.” düzenlemesi yer almaktadır. Bu maddelere göre davacının kendisine ait markalarının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin “Anlaşma Amacı ve Süresi” başlıklı 1.1 maddesinde de “(…) satıcı sözleşmede ifade edilen ürünleri yasal markaları uyarınca üreterek alıcıya satacak ve tedarik edecektir. Alıcı, bu ürünleri yalnızca online kanal üzerinden bölgede münhasıran satacaktır.” düzenlemesi yer almaktadır. Sözleşmenin “Münhasırlık” başlıklı 7.2 maddesinde de “(…) alıcı, bölgedeki satışlar için tek yetkili satıcı olur.” düzenlemesi yer almaktadır. Bu maddelere göre davacının kendisine ait markaları içeren ürünleri davalı şirkete acentelik sözleşmesinin alt türü olan tek satıcılık sözleşmesi kapsamında satış hakkı verdiği anlaşılmaktadır.
Davacı taraf davasını açarken 6102 sayılı TTK m. 55/I-a-4’e dayandırmış ve bu madde kapsamında taleplerde bulunmuştur. 6102 sayılı TTK m. 55/I-a-4’e göre; “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,” haksız rekabet durumu sayılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m. 29’a göre; “Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır: a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7’nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak. ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek. (2) 19’uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü tecavüz davalarında def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır.” Bu madde hükmü ile hangi fiillerin marka hakkına tecavüz sayılacağı belirlenmiştir. Bu maddenin yollama yaptığı 7’nci maddeye göre de; “Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. (2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması. (3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.” Bu madde hükmüne göre de marka hakkına tecavüz oluşturan fiillerin özel ve nitelikli durumları sayılmıştır.
Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin ileri sürebileceği taleplerde aynı yasanın 149’uncu maddesine göre; “a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d) Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması.f) Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası, g) Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi.” olarak belirlenmiştir.
Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin ileri sürebileceği tazminat talepleri ise aynı yasanın 150’nci maddesine göre; “(1) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. (3) Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” şeklinde belirlenmiştir.
Taraflar arasında yapılan sözleşmeye göre taraflar arasında davacının sahibi olduğu markalara ait ürünlerin belli bir bölgede tek satıcı olarak davalıya satılması konusunda anlaşıldığı görülmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise davacı tarafın sahibi olduğunu belirttiği markalarına ait ürünlerin fotoğraflarının davalıya ait internet sitelerinde sözleşmenin feshine rağmen yayınlanmaya ve kendi ürünlerinin satışına devam etmelerinden kaynaklandığı görülmektedir. Bu durumda 6102 sayılı TTK m. 55’de yer alan haksız rekabet hükümlerinin mi uygulanacağı yoksa 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m. 7, 29, 149 ve 150’de yer alan marka hakkına tecavüz hükümlerinin mi uygulanacağının belirlenmesi gerekecektir. 6100 sayılı HMK m. 33’e göre “Hakim Türk Hukukunu resen uygular” hükmüne göre uygulanacak hukuk normunun belirlenmesi hakimin takdirindedir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu, 6102 sayılı TTK’na göre sonraki ve özel kanun olması nedeniyle normlar hiyerarşisine göre öncelikle uygulanma alanı bulmaktadır. Markalara yönelik uyuşmazlıklarda sonraki ve özel hükümlü kanun bulunması nedeniyle 6769 sayılı yasanın uygulanması gerektiğinden aynı yasanın 156’ncı maddesine göre görevli ve yetkili mahkeme … Fikri Sınai Haklar Mahkemeleridir.
Davacı davasını açarken her ne kadar 6102 sayılı TTK m. 55’e göre talepte bulunmuş ise de davacının bu talebinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 60’da yer alan “Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.” hükmü kapsamında değerlendirilmesi ancak görevli mahkemenin doğru tespit edilmesi durumunda görevli mahkemece değerlendirilebilecek bir konudur. Görev kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle öncelikle görevli mahkemenin tespiti yapılıp bundan sonra görevli mahkemede yapılacak yargılama da birden çok sebebe dayanan sorumluluk türleri konusunda hangi hukukun uygulanacağına 6100 sayılı HMK m. 33 kapsamında hakim kendisi karar verecektir.
6769 sayılı yasanın 6102 sayılı TTK hükümlerine göre sonraki ve özel yasa olması nedeniyle ve 6769 sayılı yasadan kaynaklı uyuşmazlıklarda İstanbul Fikri Sınai Haklar Mahkemeleri görevli ve yetkili bulunduğundan görev yönünden davanın usulden reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle 6100 sayılı HMK m. 114/I-c ve 115’e göre davanın usulden reddine,
2-HMK 20 maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde talep edilmesi halinde dava dosyanının görevli ve yetkili … Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Belirtilen 2 haftalık süre içerisinde talepde bulunulmaması ve süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-HMK 331 md gereğince harç vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece karara bağlanmasına,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 01/09/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır