Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/418 E. 2021/1073 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/418
KARAR NO : 2021/1073

DAVA : Şirketin Feshi
DAVA TARİHİ : 17/08/2020
KARAR TARİHİ : 23/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Şirketin Feshi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin verdiği dava dilekçesinde özetle; … A.Ş.’nin statüsü şirket olmasına karşın, yurtiçi ve yurtdışı kişi ve kuruluşlardan sağladığı fonlarda dahil olmak üzere mevcut mali kaynakları ile büyük ölçüde bir dernek ve/veya vakıf gibi faaliyette bulunduğunu, diğer bir ifade ile ekonomik amaçlı değil sosyal amaçlı faaliyet gösterdiği tespit edildiğini, Bu itibarla, Hazine ve Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı’nın 18.01.2018 tarihli ve …; … sayılı Mali Analiz Raporu ile Bakanlığımızın 04.08.2020 tarihli ve 407-C/03 sayılı İnceleme Raporu çerçevesinde; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 331 inci maddesi uyarınca ekonomik amaç ve konular için kurulan ancak gelirinin büyük bir kısmını yurtiçi ve yurtdışı kurum/kuruluş ve kişiler tarafından bağış, hibe vb. Fonlarla sağlayarak dernek ve vakıflara benzer şekilde faaliyet yürüttüğü tespit edilen “… Sanat Tanıtım İletişim Yayın Bilgisayar Eğitim Danışmanlık Hizmetleri Anonim Şirketinin” feshine karar verilmesi gerektiğini, davanın kabulüne, davalı şirketin TTK 210/3 üncü maddesine istinaden feshine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; TK.mad.210 da düzenlenen 1 yıllık, TK.mad.353 de düzenlenen 3 aylık zamanaşımı ve hak düşürücü süreler geçirilmiş bulunduğundan zamanaşımı ve hak düşürücü süreler yönünden, yasada fesih davası açmak için aranan şartlar mevcut bulunmadığından, davanın dayanağı olan İnceleme Raporu ilgili Yönetmelik hükümlerine aykırı bulunduğundan, dava oluruna ilişkin işlem; sebep, konu, şekil, amaç ve yetki unsurları bakımından sakat ve hukuka aykırı bulunduğundan, müvekkilinin esas sözleşmesine aykırı (ultra vires) bir faaliyetinin bulunmadığından ve müvekkilinin esas sözleşmesi kanunun emredici hükümlerine aykırı bulunmadığından, davanın reddine, yargılama masraflarının ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflarca gösterilen delliller toplanmış, … Ticaret Sicil Müdürlüğü cevabi yazısı celp edilmiş, şirketin feshedilip feshedilmeyeceği yönünden bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
Bilirkişi heyeti dosyaya sunduğu 27/08/2021 tarihli raporda ” İnceleme Raporunda ortaya konulan bilgilerin defter, kayıt ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler ile teyit edilmiş olması sebebi ile, davalı şirketin ağırlıklı faaliyetinin “ekonomik amaçlı” olmadığı, daha ziyade sosyal ve hayır amaçlı olduğu, bunun da TK m. 210/3 anlamında fesih sebebi olduğu, ” görüşü bildirilmiştir.
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan dava, TTK 210/3 Md. Uyarınca şirketin feshi istemine ilişkindir. Davacı taraf, ekonomik amaç ve konular için kurulan ancak gelirinin büyük kısmını yurtiçi ve yurt dışı kurum/kuruluş veya kişiler tarafından bağış/hibe/fon vb. Sağlayarak dernek ve vakıflara benzer şekilde yürüttüğü tespit edilen davalı şirketin feshine karar verilmesini talep etmiştir. Davacının talebi ile TTK 210/3 Md. Birlikte değerlendirildiğine TTK 210/3 Md.’de “Kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı işlemlerde veya bu yönde hazırlıklarda ya da muvazaalı iş ve faaliyetlerde bulunduğu belirlenen ticaret şirketleri hakkında, özel kanundaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca bu tür işlem, hazırlık veya faaliyetlerin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde fesih davası açılabilir” hükmünü içermekte olup tarafların karşılıklı sundukları dilekçelerde beyan ettikleri gibi davalı şirketin işletme konusuna aykırı iş, işlem ve faaliyetlerden ötürü feshi talep edilmiştir. Bu kısımda özellikle vurgulanması gereken bir başka hususta TTK 210/3 Md.’nin gerekçesinde “Mevcut metinden iki noktada ayrılınmıştır…. Ayrıca ultra viresin kaldırılmış olması nedeniyle işletme konusuna aykırılığın söz konusu şirketlerde fesih davasına yol açmaması gerekir. İşletme konusuna aykırı işlemlerde fesih davasının sermaye şirketlerinde korunmuş olması önemli ve etkili aykırılıklarda boşluk yaratmamak görüşünden kaynaklanmaktadır. Ancak mahkemelerin bu sebeple fesih davalarını varolan duruma nazaran daha büyük bir özenle ve yeni ölçekler bağlamında ele alacakları şüphesizdir. İkinci olarak fesih davasının açılabilmesi için bir yıllık bir süre verilmiştir. Bu sürenin niteliğinin saptanması yargı kararlarına ve öğretiye bırakılmıştır. ” ifadelerine yer verilmiş, ultra viresin kaldırılmasına rağmen önemli ve etkili aykırılıklara dikkat edilmesi gerektiği, daha büyük bir özenle ve yeni ölçekle bağlamında davanın ele alınması gerektiği altı çizilerek vurgulanmıştır. Kanun koyucunun iradesi gözönüne alınarak somut davaya bu açıdan bakılması ve incelenmesi gerekmektedir. İlk öncelikle her ne kadar davanın TTK 210/3 Md.’de belirlenen 1 yıllık süre geçirilerek açıldığı iddia edilmiş ise de Hazine ve Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) tarafından 05.03.2020 tarihli ve … sayılı yazısıyla Mali Analiz raporunu davacı Ticaret Bakanlığına iletmiş, Ticaret Bakanlığı 04.08.2020 tarihli inceleme raporu düzenlemiş, bu rapor dayanak alınarak işbu dava açılmıştır. TTK 210/3 Md.’de iş ve işlemlerin öğrenme tarihi esas alınmış olduğundan somut davada davacının iddia olunan aykırılığı öğrenme tarihi 05.03.2020 olup davanın açılış tarihi dikkate alındığında 1 yıllık hak düşürücü süre geçirilmemiş olduğundan bu konudaki itirazın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davanın esasına girilecek olursa davalı şirketin işletme konusuna aykırı iş/işlem veya faaliyetlerde bulunup bulunmadığı, varsa bunun önemli ve etkili bir aykırılık olup olmadığı hususunun incelenmesi gerekmiştir. Davalı şirket olan … A.Ş., 21/08/2002 tarihinde kurulmuş olan çalışma konusu ilgili yasalar çerçevesinde ekonomisi ve siyasetiyle 21.yy’a yatırım yapan Türkiye’de ülkenin her bölgesindeki kültür ve sanat dinamiklerine ve gereksinimlerine yeni seçenekler ve yanıtlar üreterek, kültür olgusunun bu yatırıma eklemlenmesini sağlamak ve 11.01.2008 tarihinde tescil edilen tadil metninde yazılı olan diğer işler olarak belirlenen bir anonim şirkettir. İşletme konusu açılan davada çözümlenmesi gereken temel uyuşmazlıktır. Davalı şirketin esas sözleşmesinin 3 Md.’de şirketin amaç ve konusu 18 bent halinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. TTK 331 Md.’nin birinci fıkrası aynen 6762 sayılı TTK’nın 271 Md. Korunarak “Anonim Şirketler, kanunen yasaklanmamış her türlü ekonomik amaç ve konular için kurulabilir” hükmü getirilmiş fakat 6762 sayılı TTK’nın 271 Md.’nin 2. Fıkrası “esas mukavelede şirket mevzunun hudutlarının açıkça gösterilmiş olması şarttır” hükmü 6102 sayılı yürürlükteki TTK’ya alınmamış yani ultra vires kuralı kaldırılmıştır. Bu bakımdan şirket esas mukavelesinde belirlenen hususlar dışında herhangi bir sınırlama getirilmeksizin kanunen yasaklanmamış ekonomik amaç ve konular bağlamında şirketin faaliyet gösterebileceği kuşkusuzdur. Genel anlamda bakıldığında davalı şirket kültür, sanat, eğitim ve danışmanlık konularında yatırım amaçlı iş ve işlemlerde bulunan bir anonim şirket olmaktadır.
Yaptırılan mali incelemeler sonucunda gerek incelenen davalı şirket ticari defter ve kayıtlarında gerekse sunulan kurumlar vergisi beyannameleri kapsamında herhangi bir usulsüzlük mevcut olmayıp ticari defterler usulüne uygun tutulmuş olup süresi içerisinde beyannamelerin sunulduğu, 2011-2019 yıllarını kapsayan incelemede bazı yıllar da kar edilirken (ki örnek vermek gerekirse 2014 yılı 219.464,78 TL, 2015 yılı 1.160.245,73 TL) bazı yıllarda zarar oluştuğu ( örneklemek gerekirse 2016 yılı 4.953,18 TL, 2019 yılı 59.592,64 TL) şirketin zarar etmesinin, gelir elde edemediği anlamına gelmediği ayrıca şirket kasa mevcudunun 22.907,08 TL olup kasa açığı bulunmadığı, şirket banka hesaplarına göre şirkete giriş ve çıkış yapılan tüm nakit işlemlerinin banka kayıtları ile izlenebilir olup banka hesaplarında 2018 yılı itibariyle 1.378.836,40 TL bulunduğu, 2011 yılından 2019 yılına doğru gelirlerde sürekli artış olup aktif kaynaklarda da azalma olmadığı, borç batağında olmayan, şirketin kendi içerisinde sermayesini koruyarak dışa bağımlı olmadığı tespit edilmiş bulunulmaktadır. Davacının iddiası gelirinin büyük kısmını bağış, hibe ve fon vb. Gelirleri ile sağlayan ve dernek ve vakıflar gibi çalışan şirketin feshedilmesi yönünde olup şirketçe kabul edildiği iddia edilen bağış/hibe ve fon v.s. Miktarlarının gelirin düşük bir kısmı olduğu, bağış ve hibelerin kültür, sanat ve eğitim faaliyetleri kapsamında kullanıldığı, bu yönden işletme konusuna aykırılık olmadığı zaten esas sözleşmede belirlenen işlerle kanun koyucu tarafından sınırlama kaldırılmış olduğundan birebir bağlı kalmasının şirketten beklenemeyeceği, kültür ve sanata dair yatırımların da ekonomik amaca hizmet eden faaliyetlerden olduğu, dernek ve vakıflar gibi sürekli anlamda hayır işleri ile uğraşıldığını gösterir bir delil olmadığı, hukukçu bilirkişinin 04.08.2020 tarihli inceleme raporundaki tespitlere göre görüş bildirmiş olmasına rağmen açılan fesih davasında Kanun koyuncunun gerekçesinde belirttiği gibi işletme konusuna aykırılığın ultra vires kaldırıldığı için sermaye şirketleri yönünden fesih davasına sebebiyet vermemesi, sadece etkili ve önemli aykırılıklarda davanın kabul edilebilir olduğu, somut davada şirketin belirli yıllarda zarar ediyor olmasının ekonomik anlamda faaliyet göstermediği anlamına gelmeyeceği, inceleme raporunda belirlenen hususların gelirin düşük bir kısmını kapsadığı, şirketin sürekli hayır amaçlı çalıştığını gösterir somut deliller mevcut olmayıp, inceleme raporuna yansıyan bağış/hibe ve fon v.b. gelirlerin kültür, sanat alanında kullanıyor olmasının işletme konusuna aykırılık oluşturmadığı anlaşılmakla TTK 210/3 md.’deki fesih şartları oluşmadığından hukukçu bilirkişi raporu hükme esas alınmaksızın açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE
2-Davacı taraf harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/12/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip