Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/317 E. 2020/818 K. 24.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/317
KARAR NO : 2020/818

DAVA: Alacak
DAVA TARİHİ: 12/11/2012
KARAR TARİHİ: 24/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkil şirket arasındaki sözleşmeye dayalı olarak müvekkili şirketçe 22.11.2005 tarihli, … numaralı, 121.540,00TL bedelli fatura düzenlenerek davalı şirkete tebliğ edildiği, fatura bedelinin davalı tarafça ödenmemesi üzerine taraflarınca …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile (Yeni: …. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas) öncelikle alacaklı olduklarının tespitine ilişkin bir tespit davası ikame edildiğini, ardından bu davanın 22.06.2006 tarihinde ıslah yolu ile alacak davasına çevrildiğini, ancak davanın ıslah yolu ile alacak davasına çevrildiginde taraflarına sehven alacağın faizine yönelik bir talepte bulunulmadığını, alacak davasının mahkeme tarafından evvela reddedildiğini ancak ret kararının Yargıtay’ca bozulması üzerine kabul edildiğini, ….Asliye Ticaret Mahkemesi tarafindan 2011/167E. 20112/209 K.sayılı, 27.09.2012 tarihli karar ile fatura bedeli olan 121.540,00TL.nin davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, faiz alacağının asıl alacaktan ayrı bir dava ile dava edilmesi karşısında mevzuatta herhangi bir engel bulunmadığını, bunun yanında, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca dahi faiz alacağının asıl alacaktan ayrı olarak dava edilmesinin mümkün olduğunu, davaya konu olan faiz alacağı ise belirli ve sabit hale gelmiş olduğundan faizi ile beraber talep edilebilmesinin mümkün olduğunu, bu sebeplerden ötürü, …. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin … E. … K. sayılı, 27.09.2012 tarihli kararı uyarınca davalıdan tahsili ile müvekkilimiz davacıya ödenmesine karar verilen 121.540.00TL. Tutarındaki fatura olacağına ilişkin (ıslah tarihi olan) 22.06.2006 tarihinden itibaren işlemiş bulunan 168.809,90. -TL tutarındaki faiz alacağına dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile beraber davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekalettin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile fatura alacağına ilişkin olan ve müvekkili şirketten 121.540,00TL’nin tahsiline hükmedilen sözde alacağa ilişkin olarak ana dava ile birlikte tahsili talep edilmeyen 168.809,90TL tutarındaki sözde alacağının tahsili amacıyla huzurdaki iş bu davayı açtığını, davacı vekilinin de dilekçesinde belirtmiş olduğu üzere …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile hükmedilen söz anapara alacağının faizine ilişkin olduğunu, söz konusu ana davanın daha önce …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı dosyası ile; “…Davacının davasını kanıtlayamamış olması nedeniyle….” müvekkili şirket lehine reddedildiğini, dosyanın yargıtay incelemesinde eksik inceleme yapılmış olduğu gerekçesi ile bozulduğunu, yeniden yapılan yargılama neticesinde bu kez ana dosyanın müvekkili şirket aleyhine olacak şekilde hüküm tesis edildiğini, davacının iddia ettiği gibi davacı ve müvekkili iki şirket arasında icap kabul yöntemi ile de akit kurulmadığını, zira bir sözleşmenin kurulmuş olması için tarafların müzakere ettikleri bütün esaslı noktalar üzerinde anlaşmaları gerektiğini, eğer bu uyuşma sağlanamamışsa sözleşme de kurulmuş olmayacağını, taraf iradelerinin uygunluğunun sözleşmenin kurulmasında temel unsur olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacı tarafa gönderilen 05.10.2005 tarihli yazının sadece yetki belgesi olduğunu ve bir sözleşmede bulunması gereken esaslı ve önemli unsurları içermediğini, taraflar arasındaki irade uygunluğunun öncelikle ve özellikle tüm esaslı noktaları kapsadığını, zira davacının söz ettiği kendilerine ait belgede teklif, teklifin konusu, çalışma şekli, Toprak İlaç’ın yükümlülükleri, işin bedeli, aylık ciro ve komisyon oranlarına ilişkin birçok konu mevcut olduğunu, oysa müvekkili şirketin 05.10.2005 tarihli yazısının bunların hiç birini içermemekte olduğunu sadece bazı konularda davacı şirkete yetki verildiğini, bu belgenin yetki belgesi olduğu yazının başında açık olarak belirtildiğini, kaldı ki müvekkilinin bir anonim şirket olup davacının iddia ettiği tür bir sözleşmenin geçerli kabul edilebilmesi için 1.derecede (A) grubu diğeri 1.derecede (B) grubu yetkililerinin geçerli olabilmesinin hukuken mümkün olmadığını, 2,5 ay gibi kısa bir süre için yetki belgesinin verilmiş olmasının dahi zaten o sürenin deneme süresi olduğunun açık olduğunu, bu sürenin uzayıp uzamayacağı belli bile değilken kurulmamış bir sözleşmeye dayanarak yatırım yapılmış olmasının davacının basiretli bir tacir gibi davranmadığının bir göstergesi olduğunu, tüm bu hususların davacının açık ihmali ve basiretli bir tacir gibi davranmamış olması nedeniyle ortaya çıktığını, davacının varsa zararının müvekkili şirket ile ilişkilendirilmesinin kabul edilemez olduğunu, davacının müvekkili şirkete bildirdiği siparişlerden Ekim ve Kasım aylarına ilişkin 621.338,00LYTL’lik malların faturaları kesilerek ecza depolarına teslim edildiğini, ancak bu malların büyük çoğunluğunun ecza depolarından iade olduğunu ve bu malların kabul edilmeyerek müvekkili şirkete geri verildiğini, ana dosyada müvekkiline ait ürünlerin büyük oranda iade edildiğini satışların 624.72,74TL olmayıp iade faturalarının 428.148,24TL olduğunu, dolayısıyla net satışın 196.604,50TL olduğunun saptandığını, bu miktar üzerinden davacı tarafın komisyon alacağının %5 olup bunun da KDV dahil 11.599,66TL’ye tekabül ettiğinin bilirkişilerce hesaplamışken …. Asliye Ticaret Mahkemesince bilirkişi raporunda yer alan söz konusu hesaplamalardan diğerinin dikkate alınmasının nedeni ve gerekçesinin açıklanmaksızın, davanın hiç iade yokmuşcasına yapılan hesaplama doğrultusunda kabulü yönünde hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğunu, ana dosyadaki bilirkişi raporlarında da belirtildiği gibi faturaların iade edilmesinin ciro hedeflerinin gerçekleşmediğini göstermekte olup davacı tarafın alacağının da 121.540TL olmadığını ortaya koyduğunu, bu nedenlerle davalı müvekkili şirketle bir sözleşme ilişkisinin kurulmamış olduğunu, komisyon alacağının doğmamış olduğunun kabul anlamına gelmemek üzere bir an için komisyon alacağının doğmuş olduğu düşünülecek olsa bile iade satışların komisyon oranı belirlenirken dikkate alınması gerektiği yönünde olduğunu, bu nedenle de davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu bir komisyon alacağı doğmamışken faiz alacağının kabulünün mümkün olmadığını, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemek ve herhangi bir hak kaybına yol açmamak açısından davacının faiz talebinin zamanaşımına uğramış olduğundan davacının faiz talebine ilişkin olarak zamanaşımı definde bulunduklarını, öncelikle davacının haksız davasının reddini, vekalet ücreti ve masrafların davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; davacının müvekkili şirketten 121.540,00TL alacaklı olduğunun tespiti için iş bu davayı açtığını ancak açılan davanın öncelikle usul yönünden reddinin gerektiğini, davacının açtığı davanın tespit davası olduğunu ve müvekkili şirketten 121.540,00YTL alacağı bulunduğunun tespitini talep ettiğini, ancak eda davasının açılması mümkün olan hallerde davacının tespit davası açmakta kural olarak hukuki yarar olmadığını, çünkü eda davası sonunda verilen hüküm ile aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığının da tespitinin yapılmış olacağını, yargıtayın kararlı uygulamasına ve hukuk genel kurulu kararına göre de eda davası açmak mümkün ise tespit davası açılamayacağını, davacının müvekkili şirkete karşı tespit davası açmakta hukuki yarar olmadığını, zira davacının eda davası açması mümkün iken tespit davası açtığını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, ayrıca davacının davasını açarken HUMK 180.madde hükmüne aykırı davrandığını ve dilekçesinde sözünü ettiği belgeleri taraflarına tebliğ ettirmediğini, davanın reddi gerekmekte ise de reddine karar verilmediği takdirde HUMK 180.madde gereğince bu eksikliğin sayın Mahkeme tarafından tamamlatılması için davacıya verilen kesin süreden sonra davacının ekli belgelerin taraflarına tebliğdin itibaren, davanın diğer kısımlarına ilişkin cevap haklarını saklı tuttuklarını, bu nedenlerden dolayı davacının usul yönünden haksız davasının reddini, aksi halde HUMK 180.madde gereğinin davacı tarafça yerine getirilmesinden itibaren davaya ilişkin cevap haklarının saklı tutulmasını, vekalet ücreti ve masrafların davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;
…. Asliye Ticaret Mahkemesine müzekkere yazılarak … Esas … karar sayılı dosyası celp edilmiştir.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince davacının alacağının varlığının ve miktarının belirlenmesi açısından dosya bilirkişiye tevdi edilmiş olup; 27/11/2015 tarihli bilirkişi raporunda özetle; hukuki ilişkinin varlığı için tarafların aralarında yazılı bir sözleşme olmasına gerek olmadığından taraflar arasında dosyada mevcut deliller incelendiğinde hukuki bir ilişkinin var olduğu, tarafların sunmuş oldukları ticari defterlerin birbirini doğrulamaması nedeni ile; delil mahiyetinin ortadan kalkmış olması nedeni ile davacının HUMK’a göre caiz başka deliller iddiasının kanıtlayabileceği, dava konusu olayda davalı tarafından tanzim edilmiş faturaya süresinde itiraz edildiğinden TTK. M.23/2 deki karinenin işlemeyeceği, davacının talebinde haklı olması için sözleşmeden yerine getirdiğini ispatlayacak nitelikte bir belge olmadığı görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce davanın 2014/909 Esas 2016/185 Karar sayılı 03/03/2016 tarihli karar ile kabulüne karar verilmiş olup kararın davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2019/1914 Esas, 2019/4747 Karar Sayılı 14/10/2019 tarihli ilamıyla “Dava faiz alacağının tahsili için açılmış bir alacak davasıdır. Davacı faiz alacağını belli bir rakam olarak talep etmiş hangi tür faizden hesaplanacağını belirtmemiştir. Davacı faiz alacağını avans faizine göre talep edebilir. Bilirkişi de bu şekilde hesaplama yapmıştır. Bu itibarla mahkemece, faiz alacağına hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak işbu davada müddeabih faiz alacağı olduğundan, 818 sayılı BK’nun 104/son, ve 6098 sayılı TBK’nun 121/son fıkraları uyarınca faiz alacağına tekrar temerrüt faizi yürütülümez, mahkemece faize faiz yürütülecek şekilde karar verilmesi doğru değildir. Yerel mahkeme kararının bu yönden bozulması gerekmiştir.” gerekçeleriyle bozulmuştur. Bozma sonrası dosya yukarıda belirtilen esasa kaydedilerek, bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, yargılamaya devam olunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava, faiz alacağına ilişkindir.
Davacının davalı taraf ile yaptıkları ticari alış veriş sebebi ile faturaya bağlı alacağının tahsili amacıyla açtığı dava sonunda; ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2012 tarih ve … E. … K.sayılı kararı ile faiz talebi olmadığından davacı lehine 121.540,00.-TL asıl alacağa hükmedilmiştir. Hüküm, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02/05/2014 Tarih ve 2013/260 E. 2014/8196 K.sayılı ilamı ile onanmış, karar düzeltme talebi de aynı dairenin 12/05/2015 Tarih ve 2015/1106 E. 2015/6752 K.sayılı kararı ile reddedilerek kesinleşmiştir.
Davacı, asıl davada faiz talebinde bulunmayı unuttuğundan bahisle iş bu davayı açmış, davalı zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Alacak davaları ve bunların ferileri 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğundan bu itirazı reddedilmiştir.
Mahkememizce faiz hesabı için dosya, bilirkişiye tevdi edilmiş, asıl alacağın görüldüğü ….Asliye Ticaret Mahkemesinde davanın açıldığı tarih olan 22/06/2006 tarihi ile faiz alacağı talebini içeren davamızın açılış tarihi olan 12/11/2012 tarihi arasında hüküm altına alınan 121.540,00.-TL tutarındaki kesinleşen asıl alacağa 3095 sayılı kanunun 2. Maddesi uyarınca avans faizi işletilmiş, davacının 165.936,23.-TL faiz alacağı bulunduğu anlaşılmıştır. Yargıtay ilamında da belirtildiği gibi işbu davada müddeabih faiz alacağı olduğundan, 818 sayılı BK’nun 104/son, ve 6098 sayılı TBK’nun 121/son fıkraları uyarınca faiz alacağına tekrar temerrüt faizi yürütülemeyeceğinden, davacının faiz işletilmesi talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1-165.936,23 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, faiz işletilmesine yönelik talebin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 11.335,10TL karar harcından peşin alınan 2.506,85TL harcın mahsubu ile eksik 8.828,25TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA;
3-Bozmadan önce verilen 2014/909 Esas 2016/185 Karar sayılı 03/03/2016 tarihli karar nedeniyle bakiye 8.828,26TL harcın tahsili için yazılan 07/03/2018 tarih ve 2018/172 harç tahsil nolu müzekkereye konu 8.828,26TL harcın tahsil edildiğine ilişkin makbuzun ibrazı halinde yatıran tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yargılama sırasında yapılan toplam 3.075,19TL ( 21,15TL BVH, 3,30TL VSH, 2.506,85TL Peşin Harç, 143,89TL posta ve tebliğler, 400,00TL bilirkişi ücreti, ) yargılama giderinin 3.022,84TL’sin davalıdan tahsili ile DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 19.713,94TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.873,67TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
7-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/11/2020

Katip …
*e-imzalıdır

Hakim …
*e-imzalıdır