Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/273 E. 2023/139 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/273
KARAR NO :2023/139

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:18/06/2020
KARAR TARİHİ:23/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile başılık vereni davalı arasında bayilik sözleşmesinin dışında davacı şirket ile davalı ve dava dışı … A.Ş. Arasında 3’lü bir sözleşme olduğunu açılan davanın da bahsi geçen 3’lü sözlemeden doğan haksız fesih ile oluşan zarar kalemleri içerdiğini, davacı şirket ile davalı şirket arasında araçların satışında yetkili bayi olarak 2004 yılından itibaren araç sattığını ve daimi müşteri olan … … Loj. A.Ş. Araç satışlarının devam ettiği 2010 yılında davalı ve davacı şirket arasında yapılan sözleşmede araç bedeli, servis sözleşmesi, …, kasko sigortası, geri alım taahhüdünün de bulunduğu, satış ve geri alım anlaşmasında anlaşıldığı 2010 itibaren yapılan satışların da bu şartlara uygun olarak yapıldığı, taraflar arasındaki sözleşmede; 500 adet … … 1845 tipi çekicinin davacı şirket tarafından … … Loj. A.Ş.’ye satılacağını davalı ile aynı grup şirketi olan … … A.Ş. Tarafından … … Loj. A.Ş.’ye açılan kredi ile araç bedelleri müvekkile ödeneceğini, araçların sigortalarının davacı şirketin grup şirketi olan … Sigorta Aracılık Hiz. A.Ş. Tarafından yapılacağını, sigorta prim bedellerinin de … … A.Ş. Tarafından …’a açılan kredi bedelleri içinde kredilendirileceğini, …’ın ödeyeceği kredinin geri ödeme bedellerinin anlaşılan vade süresince sabit olacağını ve araçların anlaşılan vade süresi dolduğunda belirli kilometreye ulaştığında davalı tarafından geri alınacağını, geri alınan araçların yerine yeni araçların yine aynı şartlar ile davacı şirkete satılacağı şeklinde anlaşıldığını, 2018 yılı sonunda değişim için geri alım ve yeni satış planlarının 250 adet araç için davalı şirketin talebi üzerine 2019 yılına ertelendiğini, 2019 yılı içerisinde değişimi planlanan 50 adet araç ve 2019 yılında geri alım ve yeni 300 adet satış olarak belirlendiğini, 300 adet aracın geri alımının ve yeni teslim tarihlerinin renginin modelinin teker markesi dahil belirlendiğinin satıcı konumunda olan davacı şirket tarafından tedarikine başlanıldığının buna ilişkin … yetkilileri ile yapılan yazışmaların olduğunu, taraflar arasında yapılan 3’lü sözleşmeden dolayı davacı şirketin uzun yıllar müşteri kaybını da göze alarak sadece …’a satış yaptığını, birbirinden bağımsız birden fazla sözleşmenin ekonomik bir amaç için işlevsel ve zamansal ortaklık olduğunu, davalı şirketin haklı fesih nedeni olmadan 15/04/2019 tarihinde “Genel itibariyle, … olarak “geri alım taahhüdü” verdiğimiz çekici satışlarını, bundan böyle “doğrudan satış” olarak gerçekleştirme kararı aldık” şeklindeki mail ile 2019 yılı için anlaşılan 300 adet yeni aracın satış anlaşmasının tek taraflı değiştirildiğini satış için anlaşılmış olan ve siparişi alınan, tedariğine başlanılan 300 adet aracın davacı şirketin müşterisi olan …’a davalı şirket tarafından satışının yapılacağını, aynı zamanda 3 yıllık periyotlarla yenilenen 500 adet aracın satışının da davalı şirket tarafından yapılacağını, davacı şirketin bayilik sözleşmesi dışında, …’a ait telek hakkının olduğu, davalı tarafından davacı şirket müşterisi üzerinde doğrudan satış hakkı kullandığını, davacı şirketin 3’lü birleşik sözleşmenin dışında tutulmasının bildirimsiz ve haksız fesih olduğunu 10 yıllık zamanda 500 araç için konuşulduğunu, 2018 ve 2019 yıllarında satış konusunda her türlü detayda anlaşılan 300 adet aracın siparişinin iptali nedeniyle 500 adet aracın kârını alamadığını ve müşteri kaybetmeyi de göze alarak sadece …’a satış yapıldığını, bu nedenle şirketin kâr alamamasından doğan zararı ile denkleştirme tazminatının talep edildiğini, 10.000,00 EURO araç satış kâr kaybı, 70.000,00 EURO bayilik sözleşmesi ile toplan80.000,00 EURO satış ve kâr kaybı ile 20.000,00 EURO müşteri ve pazar kaybından kaynaklanan denkleştirme bedeli olmak üzere 100.000,00 EURO tazminatını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ticari uyuşmazlığa konu olan davanın ileri sürülen taleplerinin arabuluculuk sürecine konu edilmeyen bayilik sözleşmesinden kaynaklı taleplerinin usulden reddedilmesi gerektiğini, TTK 122. Maddesi uyarınca, hakdüşürücü süre içerisinde ikame edilmediğini, davanın usulden reddi gerektiğini, TTK 122/2. maddesi ve dava konusuna ilişkin 6762 sayılı TTK döneminde ihdas edilen yargıtay içtihatları uyarınca, denkleştirme tazminatının davacı’nın dava konusu faaliyetten son beş yılda elde ettiği karın ortalamasına göre hesaplanacağını, davacı şirketin davalı şirkete gönderdiği 25.04.2019 tarihli yazının dikkate alındığınyf davada ileri sürülen diğer taleplerinde davacı şirket tarafından belirlenebilir olduğunu belirsiz alacak davasının “davacı’nın davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde” ikame edilebileceğini, dava konusu faaliyetten davacı’nın elde ettiği kar tutarının davacının bilgisi dâhilinde olduğundan ve bu tutarın bizzat davacı kayıtlarından belirlenebileceğinden, davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taleplerin değerlerinin ve dayanaklarının 6100 sayılı hmk’nın 119. maddesi uyarınca açıklattırılması gerektiğini, mahkememizce bu hususta verilmiş süreye riayet edilmemesi durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, 04.09.2018 tarihli Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı karar ve bu karara istinaden çıkartılan tebliğler uyarınca yabancı para üzerinden talepte bulunulmuş olmasının usule ve yasaya aykırı olduğunu, davacı ile davalı şirket arasında satış hakkı veren bir sözleşme bulunmadığını davacının kendi nam ve hesabına çalıştığını, davacı ile davalı şirket arasında sadece 26/02/2007 tarihli bir sözleşme olduğunu bu sözleşmede de tek satıcılığa ait bir hüküm bulunmadığını, davalı şirketin davacının ürün, marka, müşteri ilişkilerinde herhangi bir etkisinin olmadığını, 26/07/2007 tarihli sözleşmenin halen yürüklükte olmasından dolayı davacı şirketin müşteri veya ücret kaybı yaşamayacağını, davacının davalı şirket ve … hakkında iddia edildiği gibi bir iş ilişkisi bulunmadığını 26/02/2007 tarihli yetkili satıcılık sözleşmesinin halen devam etmekte olduğunu bu nedenle satış kârı ve prime dayalı taleplerinde hak kazanmış olduğunu fakat bu sözleşmenin dışında herhangi bir sözleşme bulunmadığı için sözleşmenin feshi sonrası talep edilebilecek denkleştirme tazminatının talebinin mümkün olmadığını huzurdaki davanın reddini talep ve dava etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların; 500 Adet aracın satışı ve 3 yıllık süreçlerde yenilenmesi için taraflar ve ayrıca dava dışı … A.Ş. Arasında yapılan anlaşmanın haksız olarak feshedilip edilmediği, davacının bu fesih nedeniyle TTK 112 ve 126 Md. Gereğince yoksun kalınan kar kaybı ve prim kaybının varlığı ve miktarı ayrıca TTK. 122. Md. Uyarınca denkleştirme tazminatının varlığı ve miktarının ne olduğu, ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 06/12/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
taraflar arasındaki mail yazışmalarının incelendiğini ve mail yazışmalarının da HMK. m. 199 hükmü uyarınca belge niteliğinde olduğunu, taraflar arasında davacının iddia ettiği şekilde bir sözleşme ilişkisinin kurulmuş olduğunun tespit edildiğini, davalı tarafından gönderilen 15.04.2019 tarihli “… Satışlarımız hk.” konulu mailde yer alan“Geneli itibari ile, … olarak “geri alım taahhüdü” verdiği çekici satışlarının bundan böyle “doğrudan satış” olarak gerçekleştirme kararı aldık” yönündeki fesih bildiriminin, davalı ile … arasında dava konusu araçların satılması konusunda anlaşma yapıldığını, dosyaya sunulan basın bültenlerindeki açıklamaların da bu durumu teyit ettiğini, hiçbir haklı gerekçeye dayanmayan davalının fesih bildiriminin haklı olmadığını davacının müsbet ve menfi zarar kapsamında oluşan maddi zararlarının tazmin edilmesi gerektiğini, bu kapsamda davacının 869.675,36 Euro prim ve 95.594,38 Euro da kar kaybı talep edebileceğini, taraflar arasındaki sözleşmeyle davacıya acentelik veya bayilik gibi bir yetkinin ve yine münhasır bir bölgenin tanınmadığını, sözleşmenin sona ermesinden sonra davalının, davacının sağlamış olduğu müşterilerden önemli menfaatler elde ettiğine ilişkin, mali inceleme bölümünde bir tespite yer verilmediğini, dolayısıyla portföy tazminatı talep etme koşullarının oluşmadığının, sonuç ve kanaatine varmıştır. Mahkememizce verilen ara karar gereğince ek bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 13/10/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; taraflar arasındaki sözleşmeyle davacıya acentelik veya bayilik gibi bir yetkinin ve yine münhasır bir bölgenin tanınmamış olması, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin devam etmesi, … dışında, davacının sağlamış olduğu müşterilerden önemli menfaatler elde ettiğine ilişkin bir tespit yapılamaması, … şirketinin de sözleşme ilişkisinin başından beri davalı tarafından bilinmesi, davacının bu şirketi davalıya kazandırdığına ilişkin somut bir delil bulunmaması, sadece bir şirketin kazandırılmış olmasının da portföy tazminatı için gerekli olan “önemli menfaat” şartını yerine getirmemesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacının portföy tazminatına ilişkin alacak talebinin yerinde olmadığı, mahkemenin aksi kanaate olması halinde talep edilebilecek portföy tazminatı tutarının mali inceleme bölümünde tespit edildiği gibi 615.409,91 EURO olarak hesaplandığı, diğer hususlar ile ilgili olarak kök rapordaki görüş ve kanaatin aynen korunduğu, görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı, davalının araçlarının satış ve sonrası işlemlerinin yetkili bayisi olup davacı ile davalı arasında bayilik sözlemesi dışında davacı, davalı ve dava dışı … A.Ş arasında üçlü bir sözleşmesel ilişki kurulmuş olup bu sözleşmenin davalı tarafça feshi nedeniyle araç satış kar kaybı bayilik sözleşmesi gereği alınacak prim satış kar kaybı ile müşteri ve pazar kaybından kaynaklanan portföy tazminatı alacaklarının tahsili talebi ile eldeki dava açılmıştır.
Somut olayda, … Finans ile … arasında kredi sözleşmesi ilişkisi, … Finans ile … ve … Sigorta arasında sigorta hizmetlerinin kredilendirilmesine ilişkin sözleşme, … ile … Sigorta arasında sigorta aracılık sözleşmesi, … ile … arasında bakım onarım sözleşmesi, sonuç olarak davacı, davalı ve dava dışı … arasında üçlü araç satışı – geri alım ve yeniden satış şeklinde kararlaştırılan sözleşme ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim dosyada mevcut mail içeriklerinden … Projesi hakkındaki konulu mail ve mail içeriği dikkate alındığında, … ile yapılan sözleşme kapsamında, …’a satılacak araçların bayi tarafından satılması, geri alınması ve yenilerinin tekrar satılması konularında davacıya teklif gönderildiği ve davacı tarafça da bu teklifin kabul edildiği, dolayısıyla taraflar arasında 500 adet çekici aracın davacı üzerinden dava dışı …’a satılması konusunda anlaşmaya varıldığı görülmüştür. Davalı taraf 15/04/2019 tarihli mail ile geri alım taahhüdü verdiği çekici satışlarını bundan böyle doğrudan satış olarak gerçekleştirme kararı aldığını belirterek sözleşmeyi feshetmiş olup davalının …’a doğrudan satış yapması dolayısıyla sözleşmeye konu çekicilerin …’e göndermemesi haklı bir sebebe dayanmamakta olup haksız fesih teşkil ettiğinden haklı bir gerekçeye dayalı olmadığı anlaşılan fesih bildirimi nedeniyle davalının satış kar ve prim toplamı gelir kaybı talep etme hakkı olduğu kanaatine varılmıştır. Bu kapsamda davacının müspet zararı yaptırılan bilirkişi incelemesinde 869.675,36 Euro prim kaybı, 95.594,38 Euro satış kar kaybı olarak tespit edilmiş olup belirtilen miktar yönünden bedel artırımı talebinde bulunulmuş ve artırılan bedel yönünden davacının bu alacak kalemleri yönünden davasının kabulüne karar verilmiştir.
Davacının müşteri ve pazar kaybı talebi yönünden ise; bilindiği üzere portföy tazminatı haklılık kazandıran husus; sözleşmenin sona ermesi nedeniyle, acentaya, artık yapımcının mallarının teslim edilememesi ve bunun sonucunda da acentanın sözleşme süresi devamınca yapımcının markasına alıştırmış olduğu müşteri çevresini zorunlu olarak yitirmesidir. Gerçekten de sözleşmenin sona ermesiyle birlikte, davacı rakip firmalardan aynı nitelikte mal temin etse dahi, davalıya ait markaya alıştırmış olduğu müşteri çevresini yitirecektir. Dolayısıyla davacının müşteri çevresini yetirmiş olduğu oranda, davalının müşteri çevresi tamamen ve önemli ölçüde genişlemiş olacaktır. Yargıtay kararında da haklı olarak ifade edildiği üzere ‘…müşteri çevresini tamamen ve önemli ölçüde genişleten tek satıcının sözleşmenin haklı bir neden haricinde sona erdirilmesi durumunda, tek satıcıya münasip bir tazminat ödenmesi hakkaniyet gereğidir. (Y. 19. HD’nin 04.05.2000 tarih ve E… sayılı kararı)Müşteri kitlesi bakımından tek satıcının veya acetenin gayretleri ile önemli büyüklükte müşteri kitlesinin tek satıcı tarafından, işletmeye kazandırılmış olması gerekir. Kazandırma eski müşterilerin işletmeye sıkı sıkı bağlanması ve yeni müşteri kazandırılmış olmasını gerektirir. Ayrıca uzun yıllar süren ilişkilerde ciroda veya gelirdeki artışlar büyük önem taşımaz. Çünkü işletmenin büyümesi ve organizasyonunun genişlemesi doğal olarak müşteri getirir. Bunu sadece tek satıcıya bağlamak doğru değildir. Müşteri kitlesinin kazandırılmış olması yetmez, bu kitlenin büyüklük bakımından “önemli” olması icap eder. “Büyüklük” de ana bayinin büyüklüğü ile orantılı olmalıdır. Kazandırılan müşteri kitlesinin işletmeye bağlı bulunması, yani tek satıcı ayrıldıktan sonra da o müşteri kitlesinin işletmeyle iş yapmaya devam ettiğinin tek satıcı tarafından ispat edilmesi gereklidir. Portföy tazminatına hak kazanmanın şartlarından biri de, işletmeye kazandırılan müşteri kitlesinin, tek satıcının ayrılmasına rağmen, işletmeye bağlı kalmasıdır. Gerek acentenin gerek tek satıcının portföy tazminatına hak kazanabilmesi için somut olayın
gerçeğine göre tek satıcının ya da acentenin bu talebi hakkaniyete uygun olmalıdır. Taraflar arasındaki sözleşmeyle davacıya acentelik veya bayilik gibi bir yetkinin ve yine münhasır bir bölgenin tanınmamış olması, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin devam etmesi, … dışında davacının sağlamış olduğu müşterilerden önemli menfaatler elde edildiğine ilişkin bir tespit yapılamaması … Şirketi’nin sözleşme ilişkisinin başından beri davalı tarafından bilinmesi, davacının bu şirketi davalıya kazandırdığına ilişkin somut bir delil bulunmaması, kaldı ki sadece bir şirketin kazandırılmış olmasının da portföy tazminatı için gerekli olan önemli menfaat şartını yerine getirmemesi gibi hususlar bir arada değerlendirildiğine alınan rapora itibarla davanın portföy tazminat alacak talebi yönünden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM /Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
1-95.594,38 EURO satış kar kaybı ile 869.675,36 EURO prim kaybı olmak üzere toplam 965.269,74 EURO alacağın dava tarihinden itibaren değişen oranlar uygulanmak suretiyle devlet banklarının EURO cinsinden açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte fiili ödeme tarihindeki T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Davacının müşteri ve pazar kaybı alacağına dayalı portföy tazminatı talebinin reddine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 508.629,27 TL nispi karar harcından peşin alınan 12.808,13 TL ile talep artırım ile alınan 502.385,82TL olmak üzere toplam 515.193,95TL harçtan mahsubu ile artan 6.564,68 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine; (Dava belirsiz alacak davası olup, talep artırım miktarı yönünden dava tarihindeki kur üzerinden hesaplama yapılmıştır.
4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 508.691,47 TL ( 54,40 TL BVH, 7,80VSH, 508.629,27TL Peşin Harç ) harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan toplam 10.961,50 TL ( ayrıntısı uyapta kayıtlı olan tebliğler ve postalar, bilirkişi ücreti ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre hesaplanan 6.693,83TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Kabul edilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 312.458,98TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yargılama aşamasında yapılan toplam 1.000,00 TL ( ayrıntısı uyapta kayıtlı olan tebliğler ve postalar, bilirkişi ücreti ) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre hesaplanan 389,33TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Reddedilen miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 282.942,98 TL vekalet ücretinin davacıdan davalıya verilmesine,
9-Arabuluculuk görüşmelerinde arabulucu olarak atanan arubulucuya 1.320,00TL ödeme yapılmasına karar verildiği, ödemenin suçüstü ödeneğinden ödendiği anlaşıldığından 1.320,00TL arabuluculuk ücreti’nin 6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 18/A-13’a göre davadaki red ve kabul oranına göre hesaplanan 806,08TL’nin davalıdan, 513,92TL’nin davcıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
10-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider ve delil avanslarının hüküm kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı vekilleri ve davalı vekili yüzüne;6100 sayılı HMK’nun 342 ve 345.maddeleri gereğince karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenmek suretiyle tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize verecekleri bir dilekçe ile veya başka bir mahkeme aracılığı ile mahkememize gönderecekleri dilekçe ile HMK 341. madde uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yoluna başvurma hakları hatırlatılmak suretiyle oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/02/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır