Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/257 E. 2023/244 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/54
KARAR NO : 2023/240

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 09/04/2021
KARAR TARİHİ : 28/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin finansal aracılık hizmetleri sunan müşterilerinin kaldıraçlı alım satım işlemleri yapmalarını sağlayan bir şirket olduğunu, davacının davalı şirket ile işlemleri 2013 yılında başladığını 28/11/2013 tarihinde şirketin kendisine kargo yolu ile ulaştırmış olduğu sözleşme ile davalı şirkete hizmet sağlayıcı ve tüketici ilişkisi içerisinde müşteri olarak kaydını gerçekleştirdiğini ve davacı adına davalı şirkette 03/12/2013 tarihinde bir kullanıcı hesabı açıldığını, davacının bireysel müşteri olarak ilk yatırım işlemini 25/07/2014 tarihinde gerçekleştirdiğini, 10/08/2018 tarihine kadar devam ettiğini, davalı şirketin 50.000,00 TL ve muadili döviz tutarlarının altında yatırılan teminat tutarlarına kaldıraçlı alım satım pozisyonu açmasının mevzuata aykırılık teşkil ettiğini, halbuki davacının hesabında hiçbir zaman bu miktarda bir teminat tutarı bulunmadığını ve bu hususta davalı şirket tarafından kendisine bir bilgilendirme ve uyarı da yapılmadığını, SPK’nın davalı şirkete uygulamış olduğu idari para cezası yaptırımlarının davacı mağduriyetine ve maddi zararına sebep olan hususlarla doğrudan alakalı olduğunu, davalı şirketin mevzuat ihlalleri ve hizmet kusurları sebebi ile meydana gelen zararın tazmini için açılan davanın kabulü ile fazlaya ilişkin dava ve talep haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalı tarafından tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacının, davalı şirket nezdinde 2013 yılında açmış olduğu hesap üzerinden yaklaşık 5 yıl boyunca yaptığı işlemler sonucu yatırım kaybına uğraması akabinde internet üzerinden alınan hatalı, soyut sermaye piyasası mevzuatına aykırılık iddialarını sıralayarak bunlar üzerinden kaybını telafi etmeye çalışmakta olduğunu, bu iddiaları kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla belirtmek gerekirse iddiaların hiçbirisinin de davacının yatırım kaybıyla/zararıyla arasında illiyet bağı bulunmadığını, örneğin bugün dahi müşterinin uygunluk testinin olumsuz sonuçlanması hesap açılmasına engel olmadığını, davacının dilekçesinde belirttiği zararla illiyet bağı olmayan iddiaları gerçek dışı olduğunu, davacının sözleşme tarihi itibariyle ileri sürdüğü tebliğler yürürlükte dahi olmadığını, sonradan yürürlüğe giren tebliğlerdeki geçiş hükümlerinin süresi 26/01/2017 ye kadar olduğunu, bu tarihe kadar davacıya gerekli uygunluk testi ve mutabakat bildirimleri yapıldığını, SPK tarafından testi tamamlamayan müşterilerin işlem yapmasına mevzuatta engel olmadığı bu nedenle aracı kurumların testin tamamlanmamasından sorumlu olmadığı da belirtildiğini, davacı tarafından standardı SPK tarafından belirtilen Risk Bildirim Formu da imzalandığını, davalı şirket tarafından riskten korunmak için yatırımcı işlemlerine paralel işlem yapılmakta olduğundan fiili olarak müşterinin zararı davalı şirketin karı olmadığını, Çerçeve Sözleşme’de çıkar çatışması hususu düzenleme altına alınarak taraflarca imzalandığını, davacının kaldıraç oranı, teminat miktarı, işlem platformu ve Takasbank’ta tutulan teminatlara ilişkin iddialarının zarar iddiasıyla illiyeti olmadığı gibi bu iddiaların gerçek dışı olduğunu, asılsız olduğu gibi yüzeysel ve matbu kopyalanmış iddialar olduğunu, davacının somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2019/638 esas 2020/3753 karar 01/10/2020 tarihli kararıyla bu şekilde açılan davalar bakımından davacının işlemleri kendisinin gerçekleştirdiği, yaptığı işlemlere ilişkin bildirimlerin kendisine gönderildiğini belirterek asılsız ve soyut iddialara itibar etmeyerek davanın reddine dair Yerel Mahkeme kararını onandığını, dosyanın yetkili İstanbul Çağlayan Mahkemelerine gönderilmesini, davanın zamanaşımı nedeniyle reddini, aksi halde haksız, dayanaksız davanın esastan reddini, davacı hakkında HMK m. 329 hükümlerinin tatbikini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların;Dava dilekçesinde anlatılan şekilde, davalı şirketin, yapmış olduğu işlemler ile davacıyı zarar uğratmış olup olmadığı, davacı zarar uğramış ise bunda kendisinin de kusuru olup olmadığı, davacının uğramış olduğu zarar miktarı ve bundan davalının sorumlu olup olmayacağının tespitinden ibaret olduğu görülmüştür.
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 25.11.2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle;Davacı müşterinin hesabına 03/12/2013 tarihinde 500TL yatırıp, 06/12/2013 tarihinde ilk işlemini gerçekleştirdiği, işlemlere 2013, 2014,2015,2016,2017 ve 2018 yıllarında devam ettiği ve en son işlemini ise 11/04/2018 tarihinde gerçekleştirdiğini, müşteri hesabına (100,200,500,1.000 TL ile en fazla 6.000TL olmak üzere) meblağlarda teminat yatırarak işlemler yapmaya devam ettiği, bu şekilde hesaba toplam olarak 74,495.74TL tutarında para yatırıldığı, müşterinin açmış olduğu pozisyonların bir kısmının karlı olarak bir kısmının ise zararla sonuçlandığı ve düşük teminatlar ile fazla miktarda pozisyon açarak işlem yaptığından dolayı piyasadaki dalgalanmalarda teminatlarının yetersiz kaldığı ve yeterli teminat yatırmadığı için de mevcut açık pozisyonlarını en fazla zararlı olandan başlayarak sistem tarafından otomatik olarak kapatılmasından dolayı hesaba yatırmış olduğu teminatın eridiği, … piyasasında yapılan işlemlerin kaldıraçlı olması, diğer bir deyişle örneğin kaldıraç oranının 1:100 olması halinde 100 USD veya TL karşılığı teminat yatırılarak 10,000 USD veya TL karşılığı tutarında işlem yapılabildiği için bu büyüklükte bir pozisyonun fiyat hareketlerinden yatırılan teminatın 100 katı kar elde edilebileceği gibi aynı oranda zarar da edilebileceğini, dolayısıyla kaldıraçlı alım satım işlemlerinin çok riskli olduğnu, nitekim bu hususun davalı aracı kurum tarafından müşteriye imzalatılan 28/11/2013 tarihli “kaldıraçlı varlık alım satım işlemleri risk bildirim formu’nun “risk bildirimi” başlığı altında yer alan 2. Mad’de yer aldığını, davacı vekili tarafından davalı aracı kurumun mevzuata aykırı olarak davacı müşteri …’ya risk bildirimi ve uygunluk testi yaptırımlarından (… tabir edilen) kaldıraçlı alım satım işlemleri yaptırılarak hizmet kusuru sonucunda zarar etmesine neden olduğu iddia edilmesine ilişkin olarak, davalı aracı kurumun hesap açılışı sırasında müşteriye ilgili SPK tebliğlerinde belirtilen “Ek 3 kaldıraçlı varlık alım satım işlemleri risk bildirim formu” imzalatılmak suretiyle kaldıraçlı işlemlerin riskleri hakkında bilgilendirme yapılmış olduğu, hesabın açılış sırasında yürürlükte bulunan mevzuatta uygunluk testi koşulunun yer almadığı, daha sonra yürürlüğe giren mevzuat uyarınca davalı aracı kurum tarafından müşteriye gerekli bildirimlerin yapılmasına rağmen müşterinin uygunluk testini doldurmaktan imtina ettiğini, diğer taraftan SPK tarafından yapılan düzenlemeler ile geçiş sürecinde uygunluk testi yaptırmayan müşterilerin işlemlerine devam edebilmesine imkan tanındığı dolayısıyla davalı aracı kurumun risk bildirimi ve uygunluk testi açısından mevzuata aykırı herhangi bir uygulamasına rastlanmadığını, davacı vekili tarafından davalı aracı kurumun mevzuatta belirtilen minimum başlangıç teminatının altında ve mevzuatta belirtilen 1:10 kaldıraç oranı üzerinde işlem yaptırılarak hizmet kusuru sonucunda zarar etmesine neden olduğu iddia edilmesine ilişkin olarak, davalı aracı kurumun başlangıç ve kaldıraç oranları açısından mevzuata aykırı herhangi bir uygulamasına rastlanmadığını, davacı vekili tarafından davalı aracı kuruma yatırılan teminatların Takasbank nezdinde tutulmadığı dolayısıyla davalı aracı kurumun hizmet kusuru ile müşterinin zararına neden olduğu iddiasına ilişkin olarak, müşterinin alım satım işlemlerinden dolayı uğradığını iddia ettiği kar/zarar ile Takasbank nezdindeki teminat kayıtları arasında doğrudan bir sebep sonuç ilişkisi kurulmasının mümkün bulunmadığını, kaldıraçlı işlemlerin yapısı gereği teminatların yetkili kuruluş nezdinde anlık olarak değişiyor olması nedeniyle, Takasbank nezdindeki teminat bakiyesinin yetkili kuruluş nezdindeki teminat bakiyesinden farklılık arz edebileceğini, teminat bakiyesinin anlık olarak kontrolünün müşteri sorumluluğunda bulunduğu dolayısıyla müşteri kar/zararı ile teminat kayıtları arasında doğrudan bir sebep sonuç ilişkisi kurulmasının mümkün bulunmadığını, davacı vekili tarafından davacı müşteri tarafından verilen alım/satım emirlerinin zamanında piyasaya iletilmediği, işlem platformundaki alım/satım fiyatlarıyla genel piyasa fiyatları arasında tutarsızlık bulunduğu dolayısıyla davalı aracı kurumun hizmet kusuru ile müşteriyi zarara uğrattığı iddiasına ilişkin olarak, hangi tarihte, hangi miktarda ve hangi numarayla verilen alım/satım emirleriyle eşleşen alış/satış fiyatlarının hangi genel piyasa fiyatlarıyla tutarsız olduğu ve hangi işlemlerle ne şekilde müşterinin ne miktarda zarara uğratıldığı somut olarak belirtilmediğinden soyut ve genel mahiyette olan mevzuata aykırılık ve zarar tespitinin dava dosyasına sunulu belge ve bilgiler kapsamında mümkün bulunmadığını, bu kapsamda aracı kurumların kullandıkları işlem platformuna ilişkin denetimlerin ilgili ve yetkili mercii olan SPK’nın yetkisinde olduğunu, davacı vekili tarafından davalı aracı kurumun müşteri hesabına yüksek swap komisyon ücretleri uygulamak suretiyle teminat tutarları üzerinden müşterinin zarara uğratıldığı iddiasına ilişkin olarak, davalı aracı kurum tarafından işlem platformu üzerinden işlemlere uygulanacak olan swap oranlarının duyurulduğunu, platform üzerinde belirtilen swap oranlarıyla işlem yapıp/yapmama kararının müşterinin kendi takdirinde olduğunu, davacı vekilinin SPK tarafından davalı aracı kurum hakkında 2017 yılında ve 2019 yılında çeşitli tarihlerde yapılan denetimler sonucunda idari para cezalarının uygulanmış olduğunu, bu cezaların müvekkilin mağduriyetine ve zararına sebep olan hususlarla doğrudan alakalı olduğu iddialarına ilişkin olarak, münhasıran davacı müşterinin şikayeti üzerine SPK tarafından yapılan denetime ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığını, dolayısıyla bahse konu idari para cezası işlemleri ile davacı müşterinin davalı aracı kurum tarafından uğratıldığını iddia ettiği zarar arasında doğrudan bir bağlantı kurulabilmesinin mümkün bulunmadığını belirtmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;Dava, yatırım ve danışmanlık hizmeti veren davalı şirketin, verdiği aracılık ve danışmanlık hizmetinin özensiz ve kusurlu olduğu iddiasıyla verilen zararın tazminine ilişkindir.
Davacı, davalı şirketin finansal aracılık hizmetleri sunan müşterilerinin kaldıraçlı alım satım işlemleri yapmalarını sağlayan bir şirket olduğunu, davalı şirket ile işlemlerinin 2013 yılında başladığını 28/11/2013 tarihinde şirketin davacıya kargo yolu ile ulaştırmış olduğu sözleşme ile davalı şirkete hizmet sağlayıcı ve tüketici ilişkisi içerisinde müşteri olarak kaydını gerçekleştirdiğini ve davacı adına davalı şirkette 03/12/2013 tarihinde bir kullanıcı hesabı açıldığını, davacının bireysel müşteri olarak ilk yatırım işlemini 25/07/2014 tarihinde gerçekleştirdiğini, 10/08/2018 tarihine kadar devam ettiğini, davalı şirketin 50.000,00 TL ve muadili döviz tutarlarının altında yatırılan teminat tutarlarına kaldıraçlı alım satım pozisyonu açmasının mevzuata aykırılık teşkil ettiğini, hesabında hiçbir zaman bu miktarda bir teminat tutarı bulunmadığını ve bu hususta davalı şirket tarafından kendisine bir bilgilendirme ve uyarı da yapılmadığını, SPK’nın davalı şirkete uygulamış olduğu idari para cezası yaptırımlarının davacı mağduriyetine ve maddi zararına sebep olan hususlarla doğrudan alakalı olduğunu ileri sürmekte davalı taraf ise kendilerine atfedilecek kusurun bulunmadığını ifade ederek davanın reddini talep etmiştir.
Davacı alacağının olup olmadığı, varsa miktarı ile birlikte diğer eklerinin hesaplanması teknik incelemeyi gerektirdiği için sorun tespit bölümünde belirtilen konuları değerlendirmek üzere menkul kıymetler ve borsa uzmanı bilirkişiden rapor alınmıştır.
Gerekçeleri itibarı ile somut olaya uygun olup, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alınarak hazırlanan ve bu nedenle hüküm kurmaya elverişli olduğu kabul edilen bilirkişi raporuna göre; Davacı müşterinin hesabına 03/12/2013 tarihinde 500TL yatırıp, 06/12/2013 tarihinde ilk işlemini gerçekleştirdiği, işlemlere 2013, 2014,2015,2016,2017 ve 2018 yıllarında devam ettiği ve en son işlemini ise 11/04/2018 tarihinde gerçekleştirdiğini, müşteri hesabına (100,200,500,1.000 TL ile en fazla 6.000TL olmak üzere) meblağlarda teminat yatırarak işlemler yapmaya devam ettiği, bu şekilde hesaba toplam olarak 74,495.74TL tutarında para yatırıldığı, müşterinin açmış olduğu pozisyonların bir kısmının karlı olarak bir kısmının ise zararla sonuçlandığı ve düşük teminatlar ile fazla miktarda pozisyon açarak işlem yaptığından dolayı piyasadaki dalgalanmalarda teminatlarının yetersiz kaldığı ve yeterli teminat yatırmadığı için de mevcut açık pozisyonlarını en fazla zararlı olandan başlayarak sistem tarafından otomatik olarak kapatılmasından dolayı hesaba yatırmış olduğu teminatın eridiği, Foreks piyasasında yapılan işlemlerin kaldıraçlı olması, diğer bir deyişle örneğin kaldıraç oranının 1:100 olması halinde 100 USD veya TL karşılığı teminat yatırılarak 10,000 USD veya TL karşılığı tutarında işlem yapılabildiği için bu büyüklükte bir pozisyonun fiyat hareketlerinden yatırılan teminatın 100 katı kar elde edilebileceği gibi aynı oranda zarar da edilebileceğini, dolayısıyla kaldıraçlı alım satım işlemlerinin çok riskli olduğnu, nitekim bu hususun davalı aracı kurum tarafından müşteriye imzalatılan 28/11/2013 tarihli “kaldıraçlı varlık alım satım işlemleri risk bildirim formu’nun “risk bildirimi” başlığı altında yer alan 2. Mad’de yer aldığını, davacı vekili tarafından davalı aracı kurumun mevzuata aykırı olarak davacı müşteri …’ya risk bildirimi ve uygunluk testi yaptırımlarından (… tabir edilen) kaldıraçlı alım satım işlemleri yaptırılarak hizmet kusuru sonucunda zarar etmesine neden olduğu iddia edilmesine ilişkin olarak, davalı aracı kurumun hesap açılışı sırasında müşteriye ilgili SPK tebliğlerinde belirtilen “Ek 3 kaldıraçlı varlık alım satım işlemleri risk bildirim formu” imzalatılmak suretiyle kaldıraçlı işlemlerin riskleri hakkında bilgilendirme yapılmış olduğu, hesabın açılış sırasında yürürlükte bulunan mevzuatta uygunluk testi koşulunun yer almadığı, daha sonra yürürlüğe giren mevzuat uyarınca davalı aracı kurum tarafından müşteriye gerekli bildirimlerin yapılmasına rağmen müşterinin uygunluk testini doldurmaktan imtina ettiğini, diğer taraftan SPK tarafından yapılan düzenlemeler ile geçiş sürecinde uygunluk testi yaptırmayan müşterilerin işlemlerine devam edebilmesine imkan tanındığı dolayısıyla davalı aracı kurumun risk bildirimi ve uygunluk testi açısından mevzuata aykırı herhangi bir uygulamasına rastlanmadığını, davacı vekili tarafından davalı aracı kurumun mevzuatta belirtilen minimum başlangıç teminatının altında ve mevzuatta belirtilen 1:10 kaldıraç oranı üzerinde işlem yaptırılarak hizmet kusuru sonucunda zarar etmesine neden olduğu iddia edilmesine ilişkin olarak, davalı aracı kurumun başlangıç ve kaldıraç oranları açısından mevzuata aykırı herhangi bir uygulamasına rastlanmadığını, davacı vekili tarafından davalı aracı kuruma yatırılan teminatların Takasbank nezdinde tutulmadığı dolayısıyla davalı aracı kurumun hizmet kusuru ile müşterinin zararına neden olduğu iddiasına ilişkin olarak, müşterinin alım satım işlemlerinden dolayı uğradığını iddia ettiği kar/zarar ile Takasbank nezdindeki teminat kayıtları arasında doğrudan bir sebep sonuç ilişkisi kurulmasının mümkün bulunmadığını, kaldıraçlı işlemlerin yapısı gereği teminatların yetkili kuruluş nezdinde anlık olarak değişiyor olması nedeniyle, Takasbank nezdindeki teminat bakiyesinin yetkili kuruluş nezdindeki teminat bakiyesinden farklılık arz edebileceğini, teminat bakiyesinin anlık olarak kontrolünün müşteri sorumluluğunda bulunduğu dolayısıyla müşteri kar/zararı ile teminat kayıtları arasında doğrudan bir sebep sonuç ilişkisi kurulmasının mümkün bulunmadığını, davacı vekili tarafından davacı müşteri tarafından verilen alım/satım emirlerinin zamanında piyasaya iletilmediği, işlem platformundaki alım/satım fiyatlarıyla genel piyasa fiyatları arasında tutarsızlık bulunduğu dolayısıyla davalı aracı kurumun hizmet kusuru ile müşteriyi zarara uğrattığı iddiasına ilişkin olarak, hangi tarihte, hangi miktarda ve hangi numarayla verilen alım/satım emirleriyle eşleşen alış/satış fiyatlarının hangi genel piyasa fiyatlarıyla tutarsız olduğu ve hangi işlemlerle ne şekilde müşterinin ne miktarda zarara uğratıldığı somut olarak belirtilmediğinden soyut ve genel mahiyette olan mevzuata aykırılık ve zarar tespitinin dava dosyasına sunulu belge ve bilgiler kapsamında mümkün bulunmadığını, bu kapsamda aracı kurumların kullandıkları işlem platformuna ilişkin denetimlerin ilgili ve yetkili mercii olan SPK’nın yetkisinde olduğunu, davacı vekili tarafından davalı aracı kurumun müşteri hesabına yüksek swap komisyon ücretleri uygulamak suretiyle teminat tutarları üzerinden müşterinin zarara uğratıldığı iddiasına ilişkin olarak, davalı aracı kurum tarafından işlem platformu üzerinden işlemlere uygulanacak
olan swap oranlarının duyurulduğunu, platform üzerinde belirtilen swap oranlarıyla işlem
yapıp/yapmama kararının müşterinin kendi takdirinde olduğunu, davacı vekilinin SPK tarafından davalı aracı kurum hakkında 2017 yılında ve 2019 yılında çeşitli tarihlerde yapılan denetimler sonucunda idari para cezalarının uygulanmış olduğunu, bu cezaların müvekkilin mağduriyetine ve zararına sebep olan hususlarla doğrudan alakalı olduğu
iddialarına ilişkin olarak, münhasıran davacı müşterinin şikayeti üzerine SPK tarafından
yapılan denetime ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığını, dolayısıyla bahse konu idari para cezası işlemleri ile davacı müşterinin davalı aracı kurum tarafından
uğratıldığını iddia ettiği zarar arasında doğrudan bir bağlantı kurulabilmesinin mümkün bulunmadığını belirtmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacı müşterinin hesabına 03.12.2013 tarihinde 500.- TL yatırıp, 06.12.2013 tarihinde ilk işlemini gerçekleştirdiği, işlemlere 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018 yıllarında devam ettiği ve en son işlemini ise 11.04.2018 tarihinde gerçekleştirdiği; Müşteri hesabına (100, 200, 500, 1.000 TL ile en fazla 6.000.-TL olmak üzere) küçük meblağlarda teminat yatırarak işlemler yapmaya devam ettiği, bu şekilde hesaba toplam olarak 74,495.74 TL tutarında para yatırıldığı, müşterinin açmış olduğu pozisyonların bir kısmının karlı olarak bir kısmının ise zararla sonuçlandığı ve düşük teminatlar ile fazla miktarda pozisyon açarak işlem yaptığından dolayı piyasadaki dalgalanmalarda teminatlarının yetersiz kaldığı ve yeterli teminat yatırmadığı için de mevcut açık pozisyonlarının en fazla zararlı
olandan başlayarak sistem tarafından otomatik olarak kapatılmasından dolayı hesaba yatırmış olduğu teminatın eridiği, davacı vekilinin SPK tarafından davalı aracı kurum hakkında 2017 yılında ve 2019 yılında
çeşitli tarihlerde yapılan denetimler sonucunda idari para cezalarının uygulanmış olduğu, bu cezaların müvekkilin mağduriyetine ve zararına sebep olan hususlarla doğrudan alakalı olduğu iddialarına ilişkin olarak, münhasıran davacı müşterinin şikayeti üzerine SPK tarafından yapılan denetime ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı, dolayısıyla bahse konu idari para cezası işlemleri ile davacı müşterinin davalı aracı kurum tarafından uğratıldığını iddia ettiği zarar arasında doğrudan bir bağlantı kurulabilmesinin mümkün bulunmadığı, anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine, karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE;
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 179,90TL maktu red harcının davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret tarifesi gereğince hesap olunan 9.200,00TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
4-Arabuluculuk ücreti olan 680,00TL’nin davacıdan alınarak, HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
5-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından takdirine yer olmadığına,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kesin olarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/03/2023

Katip
¸E-İmzalıdır

Hakim
¸E-İmzalıdır