Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/241 E. 2022/382 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/241 Esas
KARAR NO:2022/382

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:22/12/2006
KARAR TARİHİ :09/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; … A.Ş.’nin 14.04.2006 tarihinde yapılan 2002, 2003 ve 2004 faaliyet yıllarına ilişkin olağan genel kurul toplantısında, gündem maddesi gereği yapılan görüşmeler ve şirket denetim kurulunun şirketin geçmiş yıllarını kapsayan faaliyetler ile ilgili incelemelerin oluşturduğu 2002, 2003 ve 2004 faaliyet yıllarını kapsayan 09.11.2005 tarihli denetim kurulu raporları içeriğinin genel kurul bilgisine sunulduğunu, şirket genel kurulunun 5 nolu kararı ile şirketi zarara uğratan, davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, şirket kasa hesabında muhasebe kayıtlarında gözükmekle birlikte fiilen mevcut olmayan 494,19 TL’nin gerekli takip yapılmayarak zarara dönüştürülmesinden ve sayım ve tesellüm noksanlıkları hesabına atılmamasından davalıların müteselsilen sorumlu olduklarını, şirketin ayrıca kaynaklarının … Grubuna bağlı kuruluşların iştirak hisselerini almak için kullandıklarını, yönetim kurulu ile birlikte denetim kurulu üyelerinin de denetim görevini yapmayarak mali sorumluluklarının bulunduğunu, işlemlerin yapıldığı tarihlerde yönetim ve denetim kurullarının dilekçede tek tek sayılan kişilerden oluşup sorumluluk oranlarının dilekçede gösterildiğini beyanla; şirketin uğradığı zarardan, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL’lik zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek T.C Merkez Bankası tarafından ilan edilen avans faiz oranları ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Hakan Tamdoğan cevap dilekçesinde; şirket yönetici olarak görev yaptığı dönemden davanın açıldığı tarihe kadar çok uzun bir süre geçmiş olduğunu zaman aşımı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, şirket yöneticiliğinin kendisine zorla yaptırılan kaydi bir görev olduğunu, kendisine husumet yönetilemeyeceğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde; davacı şirket ile diğer grup şirketlerinde yaptığı yönetim kurulu üyeliği ve şirket ortaklığını tamamen işini kaybetme kaygısından ve işverenin talebi doğrultusunda yaptığını, … şirketlerinde çalışma biçimi açısından fiilen tutulan bir kasa olmadğını, fiilen olmayan sadece kayden gözüken kasa işlemlerinden sorumlu tuulamayacağını, kendisine husumet yönetilmeyeceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, müvekkiline husumet yönetilemeyeceğini, müvekkilinin tamamen … grubu çalışanı olması itibari ile denetim kuruluna atandığını, davacı şirketin hakim ortağı olan … …’ı talimatı doğrultusunda oluşan tüm zararlardan usulsüz yapılan işlemlerden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak talep edilen 10.000 TL davacı şirket zararı alacak miktarı 17/01/2008 tarihli ıslah dilekçesi ile 80.994,19 TL olarak ıslah edilmiştir.
Diğer davalılar usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemişler, cevap dilekçesi de sunmamışlardır.
Dava, davacı şirketin önceki dönemlerde yönetim ve denetim kurulu üyesi olan davalıların görevleri sırasında zarara neden oldukları iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/826 esas -2009/685 karar sayılı dosyasında 25/11/2009 tarihinde ” 5411 sayılı kanunun 134. Maddesi uyarınca sicilden terkin edilen davacı şirketin kanuni halefi sıfatıyla … tarafından davanın devam ettirildiği, davalıların şirketi 80.500 TL ödenmeyen hisse bedeli ve şirkete el konulduktan sonra mevcut olmayan 494,19 TL kasa açığı olmak üzere toplam 80.994,19 TL zarara uğrattıkları, davacı şirketin bir grup şirketi olduğu, kararların şirketin hakim ortakları tarafından alındığı,davalıların bağımsız karar alma yetkilerinin bulunmadığı, kanun ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kasten veya ihmalen yapmadıkları ispat edilemeyen davalıların zarardan sorumlu tutulamayacağı, denetçilerin de kusurlarının ispat edilemediği gerekçesiyle ” davanın reddine karar verilmiştir
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2010/8463 esas-2012/10514 karar sayılı 14/06/2012 tarihli ilamı ile özetle “ hüküm yeterli araştırma ve incelemeye dayanmadığı gibi temel alınan bilirkişi raporu da uyuşmazlığı çözmeye elverişli değildir. Raporda, dava dilekçesinde ve ekinde bulunan denetim kurulu raporundaki davalılara atfedilen işlemlerin şirketi zarara uğratan işlemler olup olmadığı denetime uygun şekilde incelenmemiş, genel ifadelerle yetinilmiştir. Öte yandan TTK.nun 359 ncu maddesi hükmü karşısında kabulün aksine denetim kurulu üyesi veya üyeleri sadece yıl sonlarında yönetim kurulunun yıl içindeki etkinliği hakkında denetim kurulu raporu hazırlayan kimseler olmadığı, esasen denetim görevine ilişkin kontrol ve uyarı sorumluluğunun süreklilik arzettiği mahkemece gözardı edilmiştir. Bu durum karşısında, davacı vekilinin rapora yönelik itirazları da dikkate alınarak, aralarında işletmeci ve mali müşavirin de bulunduğu bir bilirkişi kurulu oluşturulup, davacı şirketin defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılıp, tarafların iddiaları ve savunmalarını tek tek karşılayan ve denetime uygun rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
6100 sayılı Kanunun 13. Maddesinde yapılan değişiklik ile ticaret mahkemelerinin tek hakimli olması nedeniyle dosyanın 17.Asliye Ticaret Mahkemesine aktarıldığı ve … Esasını aldığı ve usul ve yasaya uygun olan Yargıtay ilamına uyulmasına karar verilerek ve yargılamaya devam olunduğu ve 6545 sayılı Kanunun 45.maddesine göre ticaret mahkemelerinin tekrar heyet mahkemesi olması nedeniyle mahkememize devredilen ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının mahkememizin … esasını aldığı saptanmıştır.
Bozma kararı doğrultusunda, işletmeci, mali müşavir ve ticaret hukuku konusunda uzman bilirkişi kurulu marifetiyle inceleme yapılmasına karar verilmiş ve yönden sunulan 14/05/2013 tarihli bilirkişi kurulu raporu mahkememizce denetlenmiştir. 14/05/2013 tarihli bilirkişi kurulu raporunda; davacı şirketin incelemeye ibraz ettiği 2002,2003 ve 2004 yıllarına ait ticari defterlerinin lehlerine delil vasfına haiz oldukları, davacı şirketin 31/12/2003 tarihinde kasa mevcudunun 494,19 TL tutarın 23/08/2004 tarihinde 197-Sayım ve Tesellüm hesabına aktarıldığı, oysa şirkete … tarafından el konulduğu 09/02/2004 tarihinde atanan yöneticilerin şirkette kasa sayımı yaptığına ilişkin bir belge bulunmadığı, 5.000 TL esas sermayesi bulunan bir şirketin kasasında 495,19 TL bulundurmasının normal karşılanabilirse de, bu paranın banka yerine kasada bulunmasının basiretli bir yöneticinin göstermesi gereken davranış olmadığı, şirketin bağlı ortakları olan … San ve Tic.A.Ş’ye 58.100,00 TL tutarında, … San.A.Ş’ye 1.400,00 TL tutarında ve … San.Tic.A.Ş’ye ise 21.000,00 TL tutarındaki iştirakleri ile ilgili ise, şirketlerin şu anda ticari faaliyetlerinin devam edip etmediğinin araştırılması gerektiği, şirketler faaliyetlerine devam ediyorsa iştirak edilen tutarların bu şirketlerden istenmesi, sicilden terkin edilmiş iseler yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun söz konusu olduğu, söz konusu 80.500,00 TL zararın şirketlerin ticaret sicilden terkin edildikleri tarihten başlamak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesi gerektiği, şirketlerin akibeti bilinmediğinden bu aşamada faiz hesaplaması yapılamadığı, ayrıca şirketin … San. ve Tic. A.Ş. … San. A.Ş. ve … San. Tic. A.Ş.’ye ne zaman iştirak ettiği ile ilgili dosyada ve ticari defterlerde bilgi ve belgeye rastlanılmadığı, dosya içerisinde karar defteri bulunmadığından, iştirakler ile ilgili karar alınıp alınmadığının da belirlenemediği, iştiraklerin şu anda faaliyetinin devam edip etmediği, bu iştiraklere … tarafından el konulup konulmadığı ve iştirak edilen şirketlerin satılıp satılmadığı, satıldı ise satım tutarının ne olduğu da tam olarak belirlenemediğinden, bu konuda da değerlendirme yapılmadığı, İştirak edilen şirketlerin tamamına … tarafından el konulmuş ve bu şirketler … tarafından satılmış ise, elde edilen tutar … ait olduğu için bir şirket zararından söz edilemeyeceği, elde edilen gelirden bu şirkete iştirak hissesi oranında pay verilecek o pay ise, şirkete … tarafından el konulduğu için tekrar …’ye ait olacağı, yönetim kurulu üyeleri ile denetçilerin hukuki açıdan şirkete karşı sorumlu olabilmesi için, şirketin, yöneticilerin kusurlu hareketi sonucu bir zarara uğraması zorunlu olduğu, diğer grup şirketlere yapılan iştirakler açısından ise bir zarar kaleminin oluşup oluşmadığı tespiti yapılamadığını, kasa açığı yönünden meydana gelen 419. TL için zarar ile davalı kişilerin kusurlu davranışı arasında illiyet bağı kurulamadığı, belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu doğrultusunda davacı şirketin ana sözleşmesi celp edilmiş ve dosya ek rapor alınmak üzere bilirkişilere tevdi edilmiş, bu yönden sunulan 19/08/2014 ek bilirkişi kurulu mahkememizce denetlenmiştir. 19/08/2014 tarihli ek bilirkişi kurulu raporunda; dosyaya davacı … vekili tarafından sunulan, … ve Sosyal Hizmetler Tic.A.Ş’nin 03.07.2003 tarihli 1, 2 ve 3 nolu yönetim kurulu kararlarınla göre şirketin … San. Ve Tic. A.Ş.’ne 58.100,00 TL bedelle, … Çim. San. A.Ş.’ye 1.400,00 TL bedelle ve … San. Tic. A.Ş.’ye 21.000, bedelle iştirakte bulunduğunun görüldüğü, İstanbul Ticaret Sicil memurluğunun Mahkemeye hitaben düzenlenen 11.10.2013 tarihli ve … sayılı yazısından ve ekinde bulunan bilgilerden, … sicil numarasında kayıtlı … San. Ve Tic. A.Ş.’nin sicil kaydının faal olarak devam ettiği, … sicil numarasında kayıtlı … San. Tic. A.Ş. ile … sicil numarasında kayıtlı … San. A.Ş.’nin ticaret sicilden 20.08.2009 tarihi itibariyle terkin edildiğinin görüldüğü, bu durumda, davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerinin … San. A.Ş’ den dolayı 1.400,00 TL ve … San. He. A.Ş,’den 21.000,00 TL iştirak edilen tutarların toplamı olan 22.400,00 TL tutarında sorumlu olup olmadıklarının tartışılabileceği, davalıların bu tutardan müşterek ve müteselsil olarak sorumlu olmaları için bu tutarın davacı şirket açısından zarar olmasının şart olduğu, davalı YK üyeleri …’nin … Grubu şirketlerine el koyduktan sonra belirtilen şirketlere iştirak etmişse ve bu şirketlerin tasfiyesi sonucu davacı şirkete bir tasfiye bakiyesi kalmamışsa zarardan söz edilebileceği, tasfiye bakiyesinin olup olmadığı yönünde bir belgenin taraflarına sunulmadığı, ancak, tasfiye bakiyesinin bulunmadığı varsayımında 22.12.2006 tarihinden itibaren bu tutar üzerinden davacı tarafın avans faizi İsteminin mümkün bulunduğunun mümkün görüldüğü, … San. Ve Tic. A.Ş, açısından ise, şirketin halen faal durumda bulunduğu anlaşıldığından, davacı tarafın bu şirket için ödediği iştirak tutarı üzerinden bir zararı olmadığı için tazminat talebinde bulunamayacağının açık olduğu, kasa açığı yönünden ise, yeni bir belge ve bilgi sunulmadığından, kök rapordaki kanaatlerinde bir değişiklik bulunmadığı belirtilmiştir.
İddia, savunma, toplanan tüm deliller, Yargıtay Bozma ilamı, alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporları birlikte değerlendirilmiş, davanın TTK’nın 336 ve 359. maddeleri uyarınca açılan surumluluk davası olduğu, davacı şirketin teftiş kurulu tarafından yapılan inceleme sonucunda kasasının açık verdiği belirtilmiş ise de devir sırasında kasanın ne kadar bakiye gösterdiği, kasa açığının ne zaman ortaya çıktığının belirlenemediği, şirket yönetimine el konulması sırasında eski yöneticilerle … tarafından atananlar arasında devir tutanağı düzenlenilmediği gibi kasa mevcuduna dair noter tespitinin de bulunmadığı,, kasa açığı yönünden meydana gelen 419. TL için zarar ile davalı kişilerin kusurlu davranışı arasında illiyet bağı kurulamadığı; davacı şirketin 03.07.2003 tarihli 1, 2 ve 3 nolu yönetim kurulu kararlarıyla … San. Ve Tic. A.Ş.’ne 58.100,00 TL bedelle, … San. A.Ş.’ye 1.400,00 TL bedelle ve … San. Tic. A.Ş.’ye 21.000, bedelle iştirakte bulunduğu, … San. Ve Tic. A.Ş.’nin sicil kaydının faal olarak devam ettiği, … San. Tic. A.Ş. ile … San. A.Ş.’nin ticaret sicilden 20.08.2009 tarihi itibariyle terkin edildiği, … San. Ve Tic. A.Ş, açısından , şirketin halen faal durumda bulunduğu anlaşıldığından, davacı tarafın bu şirket için ödediği iştirak tutarı üzerinden bir zararı olmadığı için tazminat talebinde bulunamayacağı, diğer şirketlerin tasfiyesi sonucu davacı şirkete bir tasfiye bakiyesi kalmamışsa zarardan söz edilebileceği, tasfiye bakiyesinin olup olmadığı yönünde bir belgenin dosyaya sunulmadığı, anonim Şirket yönetici ve denetçilerinin sorumluluğuna gidebilmek için öncelikle şirketin uğradığı zararın somut bir şekilde ortaya konulması ve bu zararın yönetim kurulu üyelerinin, şirkete, ortaklara ve alacaklılara karşı Kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışları sonucunda oluşması yani illiyet bağının bulunması gerekmektiği, somut olayımızda zarar unsuru kanıtlanamadığından ve bu zararın tazmini bakımından davalılarla illiyet bağı kurulamadığından davanın reddine karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine kararı verilmiş, karar davacı … vekili ve davalılar … … ve ….. … vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2018/4870 Esas – 2020/2413 Karar sayılı 05/03/2020 tarihli bozma ilamına göre “Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen sair karar düzeltme istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.Dava, … tarafından yönetim ve denetime el konulan … Grubu şirketlerinden … … Ticaret A.Ş. ‘nin önceki dönemlerde yönetim ve denetim kurulu üyesi olan davalıların, görevleri sırasında zarara neden oldukları iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, TTK’nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir. Nitekim TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine TTK’nın 337. maddesinde, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nın 359. maddesinde düzenlenmiştir.Dava konusu somut uyuşmazlıkta, davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerine isnat edilen kusurlu eylemlerden birisi de şirkete sağladıkları kaynakları kendi işletme sermayesi ihtiyacı için ve rantabl olarak kullanmaları gerekirken diğer … Grubu firmalarının ellerinde bulunan, mali durumları bozuk, hiç temettü geliri sağlayamayacaklarını bildikleri, halen … yönetim ve denetiminde bulunan … Grubuna bağlı kuruluşların iştirak hisselerini satın almak için kullandıkları, bu şekilde gerçekte öz kaynağı dahi bulunmayan şirketin, ödeyemeyeceği bir borç yükü altına sokulurken aynı zamanda bu fonlar ile sağlayabileceği muhtemel gelirlerden de mahrum bırakıldığı ve şirket aktiflerinde azalışa neden olarak şirketin kasten zarara uğratıldığı, yönetim kurulu üyelerinin işletmenin kaynaklarını ticari amaçları doğrultusunda kendi ticari faaliyetleri için kullanması gerekirken ticari teamüllere aykırı bir şekilde ve basiretsiz davranarak grup içi şirketlere, değersiz aktiflere ve çeşitli masraf unsurlarına yönelik kullanımı ve bu şekilde şirketin bilerek ve isteyerek zarara uğratılması ve şirket varlıklarında azalışa neden olunması, denetim kurulu üyelerinin de kontrol ve uyarı görevini yerine getirmemeleridir.Davacı şirket ortaklarınca ödenen sermayenin, davacı şirketin ticari amaçları doğrultusunda, kendi ticari faaliyetleri için kullanılması gerekirken, ticari teamüllere aykırı bir şekilde ve basiretsiz davranmak suretiyle, başka bir şirkete aktarılması, şirket açısından bir zarardır. Üstelik zarar, usulsüz işlem anında gerçekleşmiştir. Dolayısıyla zararın gerçekleşmiş sayılması için paranın gönderildiği şirkete başvurulması ve ona karşı tüm yasal yolların tüketilmiş olması gerekmez.O halde mahkemece, iddianın ileri sürülüş biçimi itibariyle, iştirak hisseleri alınan şirketlerin işlem tarihi itibariyle hisseleri alınabilecek şirketlerden olup olmadığı, yönetim kurulu üyelerinin iştirak hisseleri alınırken basiretli bir yöneticiden beklenilen özeni gösterip göstermedikleri, hisselerin gerçekte değerinin ne olduğu ve hangi değere alındığı hususları incelenmek sureti ile zararın meydana gelip gelmediğinin tespiti, zararın tespitinden sonra da, davalıların kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu bulundukları ve yine denetim kurulu üyesi olan davalıların sorumluluğunun, bu sıfatının dikkate alınarak ayrıca değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru olmayıp kararın bozulması gerektiğinden Dairemizin 09.07.2018 tarih, 2016/12353 E-2018/5010 K. sayılı onama ilamının kaldırılarak mahkemece verilen kararın yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuş, yeni esas alarak yargılamaya devam edilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi heyetinden rapor alınmış, alınan 24/02/2021 tarihli raporda ” … ve Sosyal Hizmetler Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Üyelerinin;Şirketi ticari teamüllere uygun olarak basiretli bir tüccar gibi yönetmesi gerekirken bunu yapmayıp şirkete sağladıkları kaynakları kendi işletme sermayesi için kullanacaklarına … tarafından el konulan mali durumları bozuk … Grubu firmalarının hiç temettü geliri sağlayamayacağını bildikleri şirketlerin hisselerini satın almak için kullandıkları, bu şekilde gerçekte öz kaynakları dahi bulunmayan şirketi ödeyemeyeceği borç yükü altına soktukları, aynı zamanda bu fonlar ile sağlayabileceği muhtemel gelirlerden de mahrum bırakıldığı ve şirket aktiflerinde azalışa neden oldukları, şirketin kasten zarara uğratıldığı, TTK Mad. 2, 20, 320, 336/5’i ihlal ettikleri, Denetim Kurulu Üyelerinin de TTK Mad. 353/3,354 ve 359’un kendilerine yüklediği kontrol ve uyarı görevini yapmadıklarından dolayı şirkete verdikleri zararı tazminle mükellef oldukları,Toplam 80.994,19 YTL zararın, meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek TCMB tarafından ilan edilen avans faizi oranı ile birlikte müşterek ve müteselsil olarak ilişkili dönemin davalı Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerinden tahsiline karar verilmesinin talep edildiği davada;… ve Sosyal Hizmetler Ticaret A.Ş.’nin 03.07.2003 tarih ve (1), (2) ve (3) no.lu Yönetim Kurulu Kararı ile … San. Ve Tic. A.Ş.’nin 58.100,00 YTL Değerli Hissesini,… San. A.Ş.’nin 1.400,00 YTL Değerli Hissesini,… San. Tic. A.Ş.’nin 21.000,00 YTL Değerli Hissesini,… GRUBU şirketlerinden olan … Yapı Malzemeleri San. Ve Paz. A.Ş. den bütün alacak ve borçları ile birlikte toplam 80.500 YTL’sına satın alınmasına karar verildiği, borcun “336.99.8 muhasebe kodunda Diğer Çeşitli Borçlar” hesabında takip edildiği fakat … Yapı Malzemeleri San. Ve Paz. A.Ş.’ye bu miktarda bir ödeme yapılmadığı, ödeme yapıldığına ilişkin olarak dava dosyasında herhangi bir belge veya kayda rastlanmadığı, bu anlamda davacı şirketin nakit varlıklarında herhangi bir azalma meydana gelmediği dikkate alındığında, ödemesi gerçekleşmeyen bir satın alma işleminden hareketle münhasıran bu işlem dolayısıyla … ve Sosyal Hizmetler Ticaret A.Ş. aleyhine fiilen bir zararın gerçekleştiği sonucunun çıkarılarak münhasıran bu işlemlerden hareketle şirketin kasıtlı olarak zarara uğratıldığı sonucuna ulaşılmasının mümkün bulunmadığına,Kural olarak, Şirket Ana Sözleşmesi’nde açıkça yasaklanmamış ise ilgili organlarının kararlarıyla bir şirketin başka bir şirketin hisselerini satın almak suretiyle iştirakte bulunmasının mümkün olduğuna,Sermaye piyasalarında hisseleri satın alınmak suretiyle sermayesine iştirak edilen şirketlere kâr payı beklentisi ile yatırım yapılmasının yanında mali olarak zor durumda bulunan ancak çimento üretimi gibi stratejik sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin sermayesine iştirak ederek ortak olmak ve/veya tasfiyesi halinde şirket varlıklarından pay alma amacı ile de yatırım yapılabileceğine,Yukarıdaki beklentilerle yapılan hisse senedi alımlarının kâr ile sonuçlanabileceği gibi zararla da sonuçlanabileceği zira, şirket yöneticileri tarafından alınan tüm yatırım kararlarının kârla sonuçlanmasını beklemenin ticari hayatın olağan akışına uygun bulunmayacağı,Hisseleri satın alınan şirketlerden olan … SAN. VE TİC. A.Ş.’nin dava tarihinde faal olduğu dikkate alındığında, bu şirket hisselerinin varlığı iddia edilen tüm zararın da üzerinde olabileceği ancak dava dilekçesinde ve dosya içeriğinde satın alınan hisselerin piyasa değerinin ve/veya tasfiye değerlerinin dava tarihinde ne kadar olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin yer almadığı dikkate alındığında bu hususta herhangi bir tespit yapılmasının mümkün bulunmadığına, Dava dosyasında kasa sayımı ile kasada bulunması gerektiği halde bulunmayan nakit paraya ilişkin gerek şirketin … tarafından el konulması sırasında gerekse … tarafından daha sonra atanan Denetçiler ile davalı Şirket Yetkilileri arasında kasa açığı bulunduğuna ilişkin olarak düzenlenmiş herhangi bir DEVİR-TESLİM ve/veya SAYIM TUTANAĞI bulunmadığına, Dava dosyasında kasa açığının ne şekilde belirlendiğine ilişkin başkaca herhangi bir muhasebe belge ve kayıtlarının da yer almadığı dikkate alındığında Denetçiler tarafından tespit olunduğu iddia edilen kasa noksanının varlığı ile bu noksanın doğrudan Yönetim Kurulu Üyelerinin karar ve icraatları sonucunda meydana gelip gelmediğinin tespitinin mümkün bulunmadığına ” görüşü bildirilmiştir.
Taraf vekillerinin itirazlarının değerlendirilmesi bakımından bilirkişi heyetinden aldırılan 02/06/2021 tarihli ek raporda ” Davacı … Vekilinin bilirkişi rapormuna karşı itirazlarının özü; ilişkili dönemde görevde bulunan davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerinin; basiretli tacir gibi hareket etmeyerek gerekli önlemleri simadıkları ve şirketin zarar etmesine neden oldukları,hukuka aykırı hareketleri ile gerçekleştiği açık olan zarardan sorumlu olmadıklarını ispat edemediklerini, davacı … denetçileri tarafından tespit edilen toplam 80.994,19 YTL borç karşısında davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlu oldukları iddiaşına dayanmaktadır.Aralarında davacı şirketinde bulunduğu … Grubuna ait 231 şirketin, temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimine el konulmuş olduğunu, şirket başına 1 personel görevlendirilse dahi fazla sayıda personel ihtiyacı olduğunu, bazı şirketlerde, devir-teslim için muhatap dahi bulunamadığını gerçek zarar miktarının tespit edilip ayrıştırılması, … Grubuna ait şirketlerin girift iç ilişkileri, işleyiş özellikleri, şifreli hesapların vartığı gibi unsurlar nedeniyle, gerekli olan bilgi ve belgelere ulaşılamadığından bir hayli zaman aldığını, bu gerekçe ile eski yöneticilerle … tarafından atanan yöneticiler Aarasında devir teslim tutanağı düzenlenmediği ifade edilmektedir….’nin şirkete el koyduğu tarihte; Nakit kasasının açık verip vermediği, ne kadar bakiye gösterdiği bilinmemekte, kasa açığının ne zaman ortaya çıktığı konusunda dosyada delil niteliğinde herhangi bir belge bulunmamaktadır.Dava konusu olayım bahsedilen gerekçeler çerçevesinde zor bir süreç olduğu, el koyma anında muhasebe sistemi üzerinder an itibariyle bilanço ve sonuç hesaplarını içeren bir ana ve mpavin hesaplar mizanmn atmmması, kasa sayımırnın yapılınası; eski ve yeni atanan yöneticiler tarafından imza altına alınarak tutanağa bağlanmasının, tarafların sorumluluklarının tespit edilmesi açısından önemli nitelikli bir belge olacağı açıktır.Kök Rapordaki tespit, değerlendirme ve görüşlerimiz saklı kalmak kaydı ile;… tarafından şirkete el konulduğu tarihte denetçiler tarafından şirket kasaşı dehil herbangi bir devir teslim belgesinin düzenlendiğine ilişkin bir belgenin dosyada bulunmadığı dikkate alındığında;İlişkili tarihlerde görevli bulunan davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerinin basiretli tacir gibi davranıp gerekli önlemleri almadıkları sonucunda iddia edilen zararın meydana gelip gelmediği, sorumluluklarının olup olmadığının tespitinin mümkün bulunmadığı” görüşü bildirilmiştir.

Tüm dosya, deliller ve Yargıtay bozma ilamı birlikte değerlendirildiğinde açılan dava, yönetim kurulu üyelerinin ve denetçilerin davacı şirkete verdikleri zararın tazmini istemine ilişkindir. TTK ‘da yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul edilmiş TTK 338 mad’ye göre kusurları bulunmadığını ispat edemedikleri taktirde zarardan sorumlu oldukları düzenlemesi getirilmiştir.Somut davada, Yargıtay bozma ilamında belirtilen ilkeler çerçevesinde davacı şirketin, … grubu şirketlerin iştirak hisselerini alırken gerçek değerine yakın bir bedelle alıp almadığı, iştirak hisseleri alınan şirketlerin hisseleri alınabilecek şirketlerden alıp almadığı, yönetim kurulu üyelerinin gerekli özeni gösterip göstermedikleri yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, davacıların yöneticisi oldukları … ve Sosyal Hizmetler Ticaret A.Ş. ‘nin 03/07/2003 tarihli Yönetim kurulu kararları ile … San ve Tic.A.Ş., … A.Ş. ve … San.Tic.A.Ş. ‘nin hisselerini 80.500-TL bedelle satın aldıkları fakat satın alma işlemine ilişkin … Yapı Malz.San ve Paz.A.Ş. ‘ye herhangi bir ödeme yapılmadığı, şirketin kasasında ve nakit varlıklarda azalma olmadığı,dolayısıyla zararın sözkonusu olmaması nedeniyle TTK 336 ve 359 mad.kapsamlarında yönetici ve denetçilerin sorumluluğuna gidilmesinin hukuken mümkün olmadığı ayrıca kasa sayımı ile kasada bulunması gereken nakit paraya ilişkin olarak şirkete … tarafından el konulduğu sırada kasa açığı bulunduğuna dair sayım tutanağı bulunmadığı, kasa açığının varlığı ve varsa yöneticilerin hangi eylemlerinden kaynaklandığı tespit edilemediğinden bu yönden de yönetici ve denetçilerin kusur sorumluluğuna gidilemeyeceği anlaşılmakla açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, peşin yatırılan 135,00 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı … ve … vekille temsil edildiğinden Avukatlık Asgari ücret tarifesince hesap ve taktir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalılara verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … ve … bozmadan sonra yapılan 20 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalılara verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/06/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …