Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/220 E. 2020/534 K. 22.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/220
KARAR NO:2020/534

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:15/04/2020
KARAR TARİHİ:22/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı alacaklı müvekkili …’nun 28/04/2011 tarihli temlik ve ibra sözleşmesinden dolayı davalı borçlu …. ve Tic. Ltd. Şirketine karşı …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını, davalı borçlu tarafın takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmiş olup takibi durdurduğunu, takibe konu 28/04/2011 tarihli temlik ve ibra sözleşmesinin davacı müvekkilinin dava dışı … A.Ş’den olan alacaklarının davalı şirket tarafından üstlenilmesine dair olduğunu davalı şirketin sözleşmenin imzalandığı tarihteki ünvanının “…. Ltd. Şti” olduğunu, davalı şirketin sözleşmenin imzalanmasından sonra davalı sıfatıyla yazılan …. Ve Tic. Ltd. Şti ünvanını aldığını, … Ticaret Sİcil Müdürlüğüne kayıtlı yeni ünvan adresine yapılan tebligat sonucunun davalı şirket vekiline 07/02/2020 tarihinde takibe haksız ve kötü niyetli itiraz ettiğini, davalı şirketin 28/04/2011 tarihli sözleşmenin taksit kısmında yazılı taksitleri zamanında ödemediğini, taksit tarihlerini atlatmaya çalıştığını, davalı şirketin ünvan değişikliğinden sonra şirketin yeni ünvanı adına kayıtlı … isimli banka hesabından davacı müvekkilinin … hesabına düzensiz ve çerez parası mahiyetinde kısmi ödemeler yaptığını, ancak 28/04/2011 tarihli sözleşme gereği davalı şirketin toplamda 6.071 USD’yi 18 taksitte ödemesi gerekirken takip tarihine kadar toplam 1350 USD’yi kısım kısım ve ödene tarihlerindeki USD’nin TL karşılığını davacı müvekkilinin … hesabına taksit tarihlerinden bağımsız olarak yatırdığını, davacı müvekkilinin kalan 4.721 USD’yi davalı şirketten almak için …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, ancak davalı şirketin 07/02/2020 tarihinde hiçbir borcunun olmadığı yönünde haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, davalı şirketin haksız ve kötü niyetli itirazı sonucunda itirazın iptali davasının dava şartı olan arabuluculuk başvurusunun 24/0/2020 tarihinde yapıldığını, 06/03/2020 tarihinde arabuluculuk son oturum tutanağının davalı şirketin olumsuz görüş belirtmesi sonucu anlaşamama ile sonuçlandığını, karşı tarafın sorumluluktan kaçma amacıyla yapmış olduğu söz konusu itirazların haksız, hukuki dayanaktan yoksun ve tamamen takibi durdurmaya yönelik olup bu nedenle itirazının iptalini, karşı tarafın icra takibine vaki haksız itirazının reddi ile icranın devamını, haksız itirazdan ötürü %20 inkar tazminatına, yargılama giderlerinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 4667 sayılı kanunla değişik 164/ son fıkrası uyarınca karşı taraf vekalet ücretinin Avukat olarak taraflarına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu icra takip dayanağı sözleşmenin tümüyle değerlendirildiğinde her ne kadar sözleşme başlığında “Alacağın Temliki” denilsede alacaklının değişmemesi, tam aksine borçlunun değişmesi nedeniyle alacağın temliki değil borcun naklinin söz konusu olduğunun sabit olduğunu, iş bu davanın zamansız açılmış bir dava olduğunu, borcun naklinin yapıldığı zaman borç ne durumda ise, yeni borçlu müvekkilinin kural olarak o durumu ile borcu üstlenmiş olacağını, bu çerçevede borcun naklinin yapıldığı sözleşme sırasında borcun alacağın muaccel olmadığını, sözleşmeye konu borcun tasfiyeye tabi olduğunu ve dolayısıyla alacağın muaccel olmadığını, bu sebeplerle yasa ve emsal içtihat uyarınca dava konusu sözleşmede belirtilen hesabın bulunduğu Tas. Hal. … A.Ş’nin tasfiye halinde olup sonuçlanıp kar ve zarar durumu belirginleşmeden davacını hak talep edebilmesinin mümkün olmadığını, tasfiyenin sonuçlanmadığını ve dava tarihi itibariyle alacağın muaccel hale gelmemiş olduğundan dava konusu alacağın takip ve dava tarihi itibariyle talep edilebilir olmadığını, dava konusu icra takibiyle talep edilen yıllık %9 faiz oranının da yasal dayanağı olmadığını, icra takibinin USD üzerinden açıldığını ve 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı halde, yabancı para borcunun faizinde devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanacağını, davacı tarafın icra takibiyle talep ettiği %9 faiz oranının Türk Lirasına uygulanacak yasal faiz oranı olduğunu, bu nedenle icra takibiyle talep edilen faiz oranını kabul etmediklerini ve davacının sözleşmeye aykırı iş bu talebinin reddine karar verilmesini, davanın bu yönüyle reddini, müvekkili şirketin temerrüdünün gerçekleşmemiş olması nedeniyle takip öncesi işlemiş faiz talebinin de dayanağı olmadığını, yanı sıra bir an için müvekkili şirketin temerrüde düştüğü varsayılsa dahi icra takibiyle talep edilen USD’nin işlemiş faizin nasıl ve neye göre hesaplandığının belli olmayıp son derece fahiş olduğunu, bu nedenlerle iş bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde,
Somut olay incelendiğinde; davacı ile davalı şirket arasında 28/04/2011 tarihli alacağın temliki, sulh, ibra ve feragat sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye göre davalı şirketin davacıya her ay 350 USD olmak üzere toplam6.071,00 USD ödeme yapmayı taahhüt ettiği, davalı şirketin edimlerini yerine getirmemesi üzerine davacı tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalı şirketin takibe itirazı üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı ile davalı şirket arasında imzalanan alacağın temliki sözleşmesi bağımsız mahiyette bir sözleşmedir ve taraflar açısından kendi başına hüküm ifade eder. Davacı, anılan sözleşmeye dayanarak sözleşmenin karşı tarafı olan davalı şirket aleyhine icra takibinde bulunmuş ve itiraz üzerine itirazın iptali davası açmıştır. Davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusu durumundaki Tasfiye Halindeki … A.Ş. bu davada taraf değildir. Eldeki dava TTK’da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı gibi davacının tacir olmadığı da gözetildiğinde her iki tarafın ticari işletmesiyle ilişkili değildir. Bu nedenle, davaya bakmakla görevli mahkeme, Asliye Ticaret Mahkemesi değildir. Yatırım amacıyla hareket eden davacının tüketici sıfatı bulunmadığından Tüketici Mahkemesinin de görevli mahkeme olmadığı kanaatine varılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Bu bağlamda; dava dilekçesinin görev yönünden usulden reddi ile mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/11-2630 E, 2019/328 K, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18.Hukuk Dairesi Başkanlığı 2018/385 E 2020/601 K)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin görev yönünden usulden reddi ile Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2- Karar kanun yoluna başvurulmadan kesinleşir ise kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli … NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMELERİNE gönderilmesine,
3-Yukarıda belirtilen süreler içerisinde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına,
4-HMK 331. Maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/09/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır