Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/179 E. 2020/392 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2020/179
KARAR NO: 2020/392

DAVA TARİHİ: 09/03/2020
KARAR TARİHİ: 08/07/2020
KAR. YAZ. TAR.: 09/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankaya 2004 yılı öncesi taahhüt işleri olmak üzere 2004 yılından başlayarak Genel Müdürlük sözleşmesinin 30/09/2019, diğer hizmet binalarının sözleşmelerinin ise 31/07/2019 tarihinde haksız olarak feshine kadar her yıl yenilenen Teknik Hizmet Sözleşmeleri kapsamında Bina Teknik Hizmeti verdiğini, davalı …’un 01/11/2013 tarihinden 10/10/2019 tarihine kadar müvekkili firmada mekanik teknisyeni olarak davalı banka binasında çalıştığını, iş akdini haber vermeden zımmen feshederek davalı …’de 01/01/2019 tarihinde işe başladığını, davalı banka ile sözleşme devam ederken ve sözleşmeye göre sözleşme süresi 1 yıl daha uzamışken davalı bankanın diğer davalı … ile anlaşmaya vardığını, davalı …’in müvekkilinin bir kısım çalışanlarına kendileri ile çalışmalarını aksi halde iş sözleşmesinin fesholunacağını bildirdiğini, noter yoluyla yapılan ihtarlara rağmen davalıların eylemlerine devam ettiğini, davalı …’un müvekkili firmaya karşı gerek genel hükümlerden gerekse 01/02/2019 tarihli beyanı ile 6.000,00 USD cezai şart ödeyeceğini kabul ettiğini, müvekkilinin doğmuş ve doğacak zararlarının temini amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Bankası vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle husumet itirazında bulunulduğunu, rekabet yasağı iddiası kapsamında müvekkili bankaya husumet yöneltilmesi mümkün olmadığını, müvekkili bankanın müteselsil sorumluluğunun davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, yeni işveren, eski işveren ile işçi arasındaki rekabet sözleşmesinde taraf olmadığından yeni işverene sorumluluk atfedilmesinin mümkün olmadığını, davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacının soyut zarar iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, davacının rekabet yasağı iddialarına dayanak olarak ileri sürülen diğer davalı şahsa ait beyan ve taahhütnamenin geçersiz olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkememizin görevsiz olduğunu, müvekkilinin tek taraflı ve geçersiz şekilde borç altına sokulduğunu, taahhütnamede süre, yer ve konu unsuru bulunmadığı gibi, müvekkilinin davacı nezdinde güçsüz olduğunu, çalışma hakkına aykırı olduğunu, taahhütnamenin baskı ve tehditle zorla imzalandığını, müvekkilinin mavi yakalı olduğundan davacının zarara uğrama ihtimali olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin HMK Mad. 119/D şartlarını taşımadığını, mahkememizin görevli olmadığını, müvekkilinin davada taraf sıfatı bulunmadığından husumet itirazında bulunduklarını, davacı iddialarının gerçeğe aykırı olduğunu, davalı bankanın davacı ile sözleşmesini feshetmesinin müvekkili şirket ile ilgisinin bulunmadığını, davacının iddia ettiği zararların ispata muhtaç ve soyut olduğunu, davalı …’a ait taahhütnamenin geçersiz olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davacı ve davalılar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi nedeniyle talep edilen rekabet yasağının ihlali sebebiyle cezai şart istemine ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş sözleşmesinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir.
Ticari hayatta rekabetin; işletmelerin verimini arttırıcı, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltici ve fiyatları düşürücü fonksiyonları bulunduğu ileri sürülmekte olup; bu yönüyle yararlı olan rekabetin dürüstlük kuralları içinde yapılması ve kötüye kullanılmaması gerekir. (Arkan Sabih Ticari İşletme Hukuku ,Bankacılık Enstitüsü, 2011, s:308).
Hizmet akdinin sona ermesinden sonra işçiyi işverene karşı rekabet oluşturacak faaliyetlerden kaçınmakla yükümlü kılan rekabet yasağı sözleşmesi, piyasa ekonomisinin ve teknolojideki gelişmelerin bir ürünü olarak yirminci yüzyıldan itibaren önem kazanmaya başlamıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447 maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu ve 5. maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalara bakmakla görevli olduğu düzenlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun Rekabet Yasağı başlıklı 444. maddesinde;”Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Vurgulamakta yarar vardır ki, işçi işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet yapamaz. Zira, söz konusu zaman parçası içinde yapılmış rekabet sadakat borcuna aykırılık oluşturur. İşçinin İş Kanununun 25./II. b,d ve e bentleri gereğince doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması sadakat borcunun ihlali olarak kabul edilmiş; bu halde işverenin iş akdini feshedebileceği gibi tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır.
Rekabet etmeme borcu ise işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan değildir. İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık, taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir yükümlülük sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır(Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, Beta Yayınları, 2005, S:277).
Bu noktada, iş görme ve sadakat borçları ile rekabet etmeme borcu(rekabet yasağı) arasındaki ayrıma değinilmesinde yarar bulunmaktadır:
İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar.
İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar olup ”İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise işçi, zararı tazmin ile mükelleftir.
Bu kapsamda, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. İş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise, buna dayalı olarak açılacak dava niteliği itibariyle ticari dava olmakla, bu tür davaların ticaret mahkemesinde incelenip karara bağlanması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.02.2012 gün ve 2011/11-781 E., 2012/109 K.) sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Somut olayda davalı …’un davacı ile iş ilişkisi devam ederken fesih bildirimi yapmadan diğer davalı bankada ve bankanın alt işvereni olarak davalı … A.Ş’de aynı işleri yapmakta olduğu, 01/02/2019 tarihli beyan ve taahhütname gereğince davacının çalışma ilişkisinin sona ermeden aynı işkolunda işverenle rekabet halinde olan bir başka işyerinde çalışmaya başlaması nedeni ile istenen tazminat alacağı konusunda davaya bakma görevi İş Mahkemesine aittir. Açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesine kanaat getirilerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2 Mad. gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde Mahkememize başvurularak dilekçe verilmesi halinde dosyanın … Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK’nın 20. Maddesi uyarınca belirtilen süre içerisinde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunulmaması halinde davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA;
4-HMK’nın 331. Maddesi uyarınca harç-vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına,
Dair, davacı vekilinin, davalı … vekilinin ve davalı … vekilinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/07/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır