Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/153 E. 2021/423 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/153 Esas
KARAR NO:2021/423

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:28/02/2020
KARAR TARİHİ:25/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davalı-borçlu şirketin üstlenmiş olduğu … İlçesi … Mahallesi …Projesi …. Etap …. Daire Yapımı işi nedeniyle 30/05/2019 tarihinde davalı-borçlu ile anlaşıldığını ve edimini ifa ettiğini, edimi karşılığında müvekkilinin 33.976,74 TL alacaklı olduğu davalı tarafça tutanak altına alındığını ve ilgili alacaktan dolayı müvekkilinin işçilik borcu olması sebebiyle müvekkiline 10.000 TL 01/07/2019 tarihinde ödeme yapılacağını, bakiyeden kalan ve müvekkile ödenmesi gereken tutarın 20.000 TL bedel de geçici kabul yapıldıktan sonra davalı tarafça müvekkiline ödeneceğini kabul ve tahattüt edildiğini, vadesi geçtiği halde ödenmeyen 10.000 TL bedel için …. İcra Müdürlüğüne ilamsız olarak takip başlatıldığını, Ancak davalının takibe konu asıl alacağa itiraz ettiğini, davalının 01/07/2019 tarihli borç mutabakat tutanağına ilişkin içeriği ve imzayı inkar etmeyerek yalnızca borca itiraz ettiğini, davalının itiraz beyanında tarafların aralarında hiçbir hukuki ilişkinin, sözleşmenin olmadığına dair iddiasının gerçek dışı olduğunun çelişkiler doğrultusunda anlaşılacağını, davalının kanunun kendisine tanıdığı itiraz hakkını kötüye kullandığını, müvekkilinin alacağını alamadığı için mağdur durumda olduğunu, davalının haksız ve kötü niyetli olarak yaptığı itirazının iptaline, takibin devamına, davalının 10.528,90 TL asıl alacağı, faiz ve ferilerinin ödenmesini, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde davacının müvekkilinden 33.976,74 TL alacaklı olduğunun tutanak altına aldığının iddia edildiğini, ancak, dosyaya sunulan 01.07.2019 tarihli tutanak incelendiğinde davacının müvekkile 33.976,74 TL borçlu olduğunun kaydedildiğini. tutanakta “Yapılan hesap sonucunda taşeron …’ın zarar ettiği ve şirketimize 33.976,74 TL borçlu olduğu görülmüştür” ifadesinden davacının müvekkiline borçlu olduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin davacı kendisine borçlu olmasına rağmen iyi niyet göstererek davacı işçilerinin maaşları için kendisine 10.000,00 TL ödemeyi ve davacının…’a olan 20.000,00 TL borcunu ödemeyi üstlendiğini, tutanak incelendiğinde müvekkilinin amacının davacının işi tamamlamasına destek vermek olduğunun açıkça anlaşıldığını, iş tamamlanıp geçici kabul yapılması durumunda ise davacıya 10.000,00 TL daha ödeme yapmayı üstlendiğini, ancak, davacının hatalı imalatlarını düzeltmemesi ve işi tamamlamadan şantiye sahasını terk etmesi sebebiyle müvekkilinin sözleşmesinin işveren … Belediyesi tarafından fesh edildiğini, bu sebeple müvekkilinin teminatlarına el konulduğunu ve müvekkilinin büyük zarara uğradığını, 01.07.2020 tarihli tutanak incelendiğinde davacının 10.000,00 TL alacağa hak kazanmasının koşulunun geçici kabul tutanağının düzenlenmesi olduğunun görüleceğini, ancak, dava dışı … Belediyesi tarafından sözleşme feshedilmiş ve geçici kabul düzenlenmediğini, bu durumda davacının iddia ettiği alacağa hak kazandığından söz edilemeyeceğini, bu hususta … Belediyesi’ne müzekkere yazılarak sözleşmenin feshedilip edilmediğinin, davacının yüklendiği işlerin tamamlanıp tamamlanmadığının sorulmasını ve ilgili belgelerin istenmesini, ayrıca, davacının işi tam ve eksiksiz yaptığını ispatlamakla yükümlü olduğunu, bu hususta dosyaya herhangi bir belge de sunmadığını, bu nedenlerle beyanlarının kabulü ile haksız davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların;davalının alt taşeronu olan davacıya 01/07/2019 tarihli tutunaktır başlıklı belgeden dolayı borçlu olup olmadığı, davacının başlattığı icra takibine davalının itirazının haklı olup olmadığı, işlemiş faize ve icra inkar tazminatına hükmedilip hükmedilmeyeceğinden ibaret olduğu görülmüştür.
DELİLLER;
…. İcra Müdürlüğüne müzekkere yazılarak… Esas sayılı icra dosyası aslı celp edilmiştir.
… … Belediyesi Başkanlığına Müzekkere yazılarak …Projesine ait tüm kayıt ve belgeler celp edilmiştir.
Davacı vekili tarafından dava dilekçesi ekinde; 01/07/2019 tarihli davacı ile davalı arasında tutulan tutanak, … bankasına ait 09/08/2019 ve 21/08/2019 tarihli banka ödeme dekontu fotokopisi Mahkememiz dosyasına sunulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava, davalı şirketin üstlendiği konut projesi yapımında davacı şahsın dış cephe ve iç cephe sıva işçiliği ediminin karşılığını alamadığı iddiasıyla başlattığı takibe, davalının itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasıdır.
Davacı, …. İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı dosyasında mutabakat tutanağına dayanarak takip başlatmıştır. Davalı ise davacı taşeronun edimini yerine getirmediğini savunmuştur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu iş tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı TTK’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, kanun ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir”, yine aynı Kanun’un 16/1 maddesinde ise “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” hükmünü içermektedir.
26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı TK’ndan ve 6102 sayılı TTK’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Mahkememizce … Vergi Dairesine müzekkere yazılmış, verilen yanıtta davacının mükellefiyet kaydına rastlanmadığı bildirilmiştir. Davacı vekili, 18/01/2021 tarihli beyan dilekçesinde; müvekkilinin tacir olmayıp, yevmiye usulü çalışan işçi olduğunu, ticari defter tutma yükümlülüğünün olmadığını beyan etmiştir. Tüm bu bilgi ve belgeler ışığında davacının tacir olmadığı, serbest meslek sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda; uyuşmazlık taraflar arasındaki hizmet ilişkisinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda 6102 sayılı TTK’nun 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir.
Görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesi olduğundan ve göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan; taraflarca ileri sürülmese dahi resen dikkate alınması gerektiğinden; davanın görev yönünden reddine karar vermek gerekmiştir. (Benzer şekilde … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin 2019/… E 2021/… K sayılı ilamı)
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE; HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden görevsizlik sebebiyle REDDİNE;
2-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle HMK 20 madde gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde yasal süre içerisinde talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli … NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Belirtilen 2 haftalık süre içerisinde talepte bulunulmaması veya süresinden sonra taleple bulunulması halinde mahkememizce davacının açılmamış sayılacağına dair karar verileceğinin ihtarına,
4-HMK 331 maddesi uyarınca harç vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına,

Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/05/2021

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır