Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/637 E. 2021/80 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2017/473
KARAR NO:2021/46

DAVA:ALACAK
DAVA TARİHİ:03/08/2017
KARAR TARİHİ:25/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkememizin 2017 / 473 Esas Sayılı Dosyası Yönünden
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … Ltd. Şti. vekili verdiği dava dilekçesinde, dava dışı … ile cep telefonu alım satım sözleşmesi yapıldığını, bu alım satım sözleşmesi uyarınca dava dışı …’ye gönderilmek üzere 14 adet cep telefonunun davalı … A.Ş. ile gönderildiğini, gönderilen cep telefonlarından beş tanesinin koliye bıçak atılarak çalındığını, kolinin kesildiğinin anlaşılmaması için de üstünün koli bandı ile kapatıldığını, olayla ilgili olarak … Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyasında soruşturma başlatıldığını, çalınan beş adet cep telefonunun değerinin 19.680,00 TL olduğunu, 6098 sayılı TBK m. 66 ve 116’ya göre ve 6102 sayılı TTK m. 875 ve 879’a göre zararlarının avans faizi ile birlikte kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı … A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, kargonun eksiksiz ve sağlam olarak davacı tarafa teslim edildiğini, teslim edilen kargoda bir zarar varsa bunu en geç teslim anına kadar davacının bildirmesi gerektiğini, zararın açıkça görülmemesi durumunda da teslimden itibaren en geç yedi gün içinde bildirmesi gerektiğini, davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, taşınan eşyanın kayıtsız şartsız kabulünün kendileri aleyhine açılacak dava hakkını düşürdüğünü, taşınan eşyanın içeriğinin kendilerine bildirilmediğini, bu nedenle de eksik bildirimden kaynaklanan sorumluluğun davacıya ait olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 850 ve devamı maddelerine göre taşıma işlerinden kaynaklı alacak davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, … Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyası, … şubesi kamera kayıtlarını, … kamera kayıtlarını, … ile yapılan alım satım sözleşmesi faturasını, koli fotoğrafları, tanık beyanları, ticari defterler, yemin delili keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, taşınan kargonun taşıma belgelerin ve teslim belgesini, kargo sözleşmesini, sevk irsaliyesini, faturayı, ticari defter ve kayıtları, tanık beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davacı taraf, cep telefonu alım satım sözleşmesi uyarınca dava dışı firmaya teslim edilmek üzere gönderilen ve taşıma esnasında çalındığını belirttiği cep telefonlarının bedelini talep etmektedir. Uyuşmazlık davalı tarafın kargonun kaybolmasında hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ve bulunuyorsa tazminat sorumluluğunun ne miktarda olacağı noktasındadır.
Davalı kargo şirketi tarafından dosyaya sunulan kargo belgeleri incelendiğinde taşınan kargonun içeriğinin elektronik eşya olarak yazılı olduğu görülmektedir.
Davacı şirket davalının sorumluluğunun tespiti için hem 6098 sayılı TBK m. 66 ve 116’ya hem de 6102 sayılı TTK m. 875 ve 879’a dayanmaktadır.
6100 sayılı HMK m. 33’e göre; “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” Bu maddenin uygulaması ise; “Yargıç yalnız dilekçelerde belirtilmiş istem ve savunma dayanaklarını değil, fakat iddia edilmiş vakıalara göre varlığı anlaşılan hukuki istem ve savunma dayanaklarını da nazara almak zorundadır. Yargıç Türk hukukunun hangi kuralının olayda uygulanacağını ve o kuralın anlamını, gereğini resen belirler.” (Bilge Umar; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi; s. 150) tespitine göre yapılacaktır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 60’a göre de “Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.” Dava konusu olayda davalı şirketin sorumluluğu yoluna gidilmesi için davacı taraf 6098 sayılı TBK ve 6102 sayılı TTK hükümleri arasında bir tercihte bulunmamış her iki sorumluluk sebebine de dayanmıştır.
6098 sayılı TBK m. 116’ya göre; “Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür. Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir. Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” Bu madde zarara sebep olan olayda zarar veren kişi ile zarardan sorumlu olan adam çalıştıran kişi arasında hizmet sözleşmesi ilişkisinin bulunmaması durumunda uygulama alanı bulmaktadır. Davalı kargo şirketinde çalışanlar davalı şirkette hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştıkları için bu maddenin dava konusu olaya uygulanması hukuken mümkün değildir.
6098 sayılı TBK m. 66’ya göre; “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz. Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.” Bu madde zarara sebep olan olayın zarar veren kişi ile zarardan sorumlu olan adam çalıştıran kişi arasında hizmet sözleşmesi ilişkisinin bulunması durumunda uygulama alanı bulmaktadır. Davalı kargo şirketinde çalışanlar davalı şirkette hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştıkları için bu maddenin dava konusu olaya uygulanabilmesi ancak TBK m. 49’a göre haksız fiil sorumluluğunun kanıtlanması durumunda ve bu maddede yazılı olan kurtuluş kanıtını davalı şirketin getirememesi durumunda mümkün olacaktır. Bu madde kapsamında davalı şirketin çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat etmesi ya da işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmesi durumunda meydana gelen zarardan hukuki sorumluluğu doğmayacaktır.
6102 sayılı TTK m. 875/I’e göre; “Taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur.” Bu madde kapsamında taşıyıcıya getirilen sorumluluktan kurtuluş yolu ise aynı yasanın 876’ncı maddesinde “Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddede ki sorumluluktan kurtuluş sebebi ile 6098 sayılı TBK m. 66’daki sorumluluktan kurtuluş sebepleri karşılaştırıldığında 6098 sayılı TBK m. 66’da hem davalı şirketin çalışanlarına yönelik hem de davalı şirketin özen yükümlülüğüne yönelik iki tür sorumluluk durumunu kapsadığı görülmektedir. 6102 sayılı TTK m. 876 ise sadece taşıyıcı olan davalı şirketin özen sorumluluğunu düzenlemekte olup davalı şirket yanında çalışanların hukuki sorumluluğu konusunda hüküm içermemektedir. Ancak 6102 sayılı TTK m. 879’a göre; “Taşıyıcı; a) Kendi adamlarının, b) Taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin, görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur.” Bu madde kapsamında düzenlenmiş olan sorumluluk hali 6098 sayılı TBK m. 66’da düzenlenmiş olan sorumluluk halinden daha geniştir. Çünkü 6098 sayılı TBK m. 66 sadece hizmet sözleşmesi ile çalıştırılan kişilerin verdikleri zararlardan doğan hukuki sorumluluğu kapsamaktadır. 6102 sayılı TTK m. 879 ise taşıyıcının taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin yani hizmet sözleşmesi ilişkisi içindeki değil başka taşıma sözleşmeleri ya da vekâlet ve iş görme sözleşmeleri kapsamında hukuki ilişki kurduğu kişilerin fiillerinden doğan hukuki sorumluluğu da kapsamaktadır. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK hükümlerinin dava konusu olayda zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebi olduğu anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle dava konusu uyuşmazlığın çözümünde 6102 sayılı TTK hükümlerine göre davalı kargo şirketinin hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığının araştırılması yapılacaktır.
Dava konusu olayda davacı şirket alım satım sözleşmesi yaptığı dava dışı şirkete gönderdiği cep telefonlarının davalı tarafından taşınırken koliye bıçak atılarak içinden alındığını ve kolinin kesilen kısmının hırsızlığın anlaşılmaması için bantla kapatıldığını ileri sürmektedir. Davaya konu cep telefonlarının koli içinde çalınması kargonun taşınması esnasında güvenlik sorunu olduğunu göstermektedir. Bu durumda davalı kargo şirketi 6102 sayılı TTK m. 876’ya göre zararın kendisinin en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana geldiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla sorumluluktan kurtuluş kanıtı getirme yükümlülüğü davalı kargo şirketinde olup davalı kargo şirketi sorumluluktan kurtuluş kanıtı sayılabilecek bir delili dosyaya sunamamıştır. Davacı şirketin taşınan eşyanın niteliği konusunda taşımadan önce davalı şirkete bilgi vermemiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Çünkü 6102 sayılı TTK m. 858/II’ye göre; “İki tarafça imzalanan taşıma senedi, eşyanın ve ambalajının, eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alındığı sırada, dış görünüşü bakımından iyi durumda bulunduğuna ve taşınan paketlerin sayısının, işaretleri ile numaralarının, taşıma senedinde yer alan kayıtlara uygun olduğuna karinedir; meğerki, taşıyıcı taşıma senedine haklı bir sebeple çekince koymuş olsun. Çekince, taşıyıcının, kayıtların doğruluğunu denetleyecek, uygun araçlara sahip olmadığı sebebine de dayandırılabilir.” Bu maddeye göre taşıyıcı olan davalının eşyayı kayıtsız kabul etmiş olsa bile taşınan eşyanın dışından anlaşılması mümkün olmayan eksikliklerin varlığını iddia ve ispat edebileceği açıktır. Bu durumda davalının bu iddiasını ispatlayamadığı, taşıyıcının meydana gelen zarara ilişkin olarak hiçbir açıklama getiremediği, taşınan eşyanın alıcıya eksik ulaşmasının uygun ve kabul edilebilir bir açıklamasını yapamayan davalı taşıyıcının ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının zararının tam ve doğru şekilde tespitinin yapılabilmesi için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve dosya cep telefonu rayiç değer uzmanı bilirkişiye verilmiştir. Hazırlanan 02.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda sadece mahkememiz asıl dosyasına konu cep telefonlarının değerinin tespit edilmiş olması nedeniyle bu rapor hükme esas alınmamış ve ek rapor alınmıştır. Hazırlanan 20.03.2020 tarihli ek raporda davaya konu beş adet cep telefonunun değerinin 23.245,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiştir. Davacı taraf mahkememize verdiği 23.09.2020 tarihli dilekçesiyle 6100 sayıl HMK m. 176’ya göre ıslah talebinde bulunmuş ve bedel arttırımına gitmiş, eksik harcı da tamamlamıştır. Bu gerekçelerle 23.245,00 TL tazminatın 19.680,00 TL’sinin olay tarihi olan 12.04.2017 tarihinden itibaren, 3.565,00 TL’sinin ıslah tarihi olan 23.09.2020’den itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine yönelik hüküm kurulmuştur.
Taşıyıcının sorumluluğunun tespit için dosya taşımacılık uzman bilirkişiye verilmişse de taşımacılık uzmanı bilirkişi tarafından hazırlanan 01.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda koliler içinde elektronik eşya olduğunun yazılı olduğu tespit edildiği halde koli içinde telefon olup olmadığının davalı bilgisinde olmadığı gibi çelişkili tespitlere yer verilmiş olması ve kusur konusunda inceleme yapılması gerekirken münhasıran hakimin yetkisinde bulunan ispat külfeti üzerinden rapor hazırlanmış olması nedeniyle hükme esas alınmamıştır.

Mahkememiz Dosyası İle Birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas; … Karar Sayılı Dosyası Yönünden
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … Ltd. Şti. vekili verdiği dava dilekçesinde, dava dışı … ile cep telefonu alım satım sözleşmesi yapıldığını, bu alım satım sözleşmesi uyarınca dava dışı …’ye gönderilmek üzere 14 adet cep telefonunun davalı … A.Ş. ile gönderildiğini, gönderilen cep telefonlarından beş tanesinin koliye bıçak atılarak çalındığını, kolinin kesildiğinin anlaşılmaması için de üstünün koli bandı ile kapatıldığını, olayla ilgili olarak … Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyasında soruşturma başlatıldığını, çalınan beş adet cep telefonunun değerinin 19.680,00 TL olduğunu, 6098 sayılı TBK m. 66 ve 116’ya göre ve 6102 sayılı TTK m. 875 ve 879’a göre zararlarının avans faizi ile birlikte kendilerine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı … A.Ş. vekili verdiği cevap dilekçesinde, kargonun eksiksiz ve sağlam olarak davacı tarafa teslim edildiğini, teslim edilen kargoda bir zarar varsa bunu en geç teslim anına kadar davacının bildirmesi gerektiğini, zararın açıkça görülmemesi durumunda da teslimden itibaren en geç yedi gün içinde bildirmesi gerektiğini, davacının bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, taşınan eşyanın kayıtsız şartsız kabulünün kendileri aleyhine açılacak dava hakkını düşürdüğünü, taşınan eşyanın içeriğinin kendilerine bildirilmediğini, bu nedenle de eksik bildirimden kaynaklanan sorumluluğun davacıya ait olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 850 ve devamı maddelerine göre taşıma işlerinden kaynaklı alacak davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davacı taraf, … Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyası, … şubesi kamera kayıtlarını, … kamera kayıtlarını, … ile yapılan alım satım sözleşmesi faturasını, koli fotoğrafları, tanık beyanları, ticari defterler, yemin delili keşif ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davalı taraf, taşınan kargonun taşıma belgelerin ve teslim belgesini, kargo sözleşmesini, sevk irsaliyesini, faturayı, ticari defter ve kayıtları, tanık beyanlarını ve bilirkişi incelemesini delil olarak sunmuştur.
Davacı taraf, cep telefonu alım satım sözleşmesi uyarınca dava dışı firmaya teslim edilmek üzere gönderilen ve taşıma esnasında çalındığını belirttiği cep telefonlarının bedelini talep etmektedir. Uyuşmazlık davalı tarafın kargonun kaybolmasında hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ve bulunuyorsa tazminat sorumluluğunun ne miktarda olacağı noktasındadır.
Davalı kargo şirketi tarafından dosyaya sunulan kargo belgeleri incelendiğinde taşınan kargonun içeriğinin belgelerde elektronik eşya olarak yazılı olduğu görülmektedir.
Davacı şirket davalının sorumluluğunun tespiti için hem 6098 sayılı TBK m. 66 ve 116’ya hem de 6102 sayılı TTK m. 875 ve 879’a dayanmaktadır.
6100 sayılı HMK m. 33’e göre; “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” Bu maddenin uygulaması ise; “Yargıç yalnız dilekçelerde belirtilmiş istem ve savunma dayanaklarını değil, fakat iddia edilmiş vakıalara göre varlığı anlaşılan hukuki istem ve savunma dayanaklarını da nazara almak zorundadır. Yargıç Türk hukukunun hangi kuralının olayda uygulanacağını ve o kuralın anlamını, gereğini resen belirler.” (Bilge Umar; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi; s. 150) tespitine göre yapılacaktır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 60’a göre de “Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir.” Dava konusu olayda davalı şirketin sorumluluğu yoluna gidilmesi için davacı taraf 6098 sayılı TBK ve 6102 sayılı TTK hükümleri arasında bir tercihte bulunmamış her iki sorumluluk sebebine de dayanmıştır.
6098 sayılı TBK m. 116’ya göre; “Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür. Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir. Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” Bu madde zarara sebep olan olayda zarar veren kişi ile zarardan sorumlu olan adam çalıştıran kişi arasında hizmet sözleşmesi ilişkisinin bulunmaması durumunda uygulama alanı bulmaktadır. Davalı kargo şirketinde çalışanlar davalı şirkette hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştıkları için bu maddenin dava konusu olaya uygulanması hukuken mümkün değildir.
6098 sayılı TBK m. 66’ya göre; “Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz. Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür. Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.” Bu madde zarara sebep olan olayın zarar veren kişi ile zarardan sorumlu olan adam çalıştıran kişi arasında hizmet sözleşmesi ilişkisinin bulunması durumunda uygulama alanı bulmaktadır. Davalı kargo şirketinde çalışanlar davalı şirkette hizmet sözleşmesi kapsamında çalıştıkları için bu maddenin dava konusu olaya uygulanabilmesi ancak TBK m. 49’a göre haksız fiil sorumluluğunun kanıtlanması durumunda ve bu maddede yazılı olan kurtuluş kanıtını davalı şirketin getirememesi durumunda mümkün olacaktır. Bu madde kapsamında davalı şirketin çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat etmesi ya da işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmesi durumunda meydana gelen zarardan hukuki sorumluluğu doğmayacaktır.
6102 sayılı TTK m. 875/I’e göre; “Taşıyıcı, eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur.” Bu madde kapsamında taşıyıcıya getirilen sorumluluktan kurtuluş yolu ise aynı yasanın 876’ncı maddesinde “Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulur.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddede ki sorumluluktan kurtuluş sebebi ile 6098 sayılı TBK m. 66’daki sorumluluktan kurtuluş sebepleri karşılaştırıldığında 6098 sayılı TBK m. 66’da hem davalı şirketin çalışanlarına yönelik hem de davalı şirketin özen yükümlülüğüne yönelik iki tür sorumluluk durumunu kapsadığı görülmektedir. 6102 sayılı TTK m. 876 ise sadece taşıyıcı olan davalı şirketin özen sorumluluğunu düzenlemekte olup davalı şirket yanında çalışanların hukuki sorumluluğu konusunda hüküm içermemektedir. Ancak 6102 sayılı TTK m. 879’a göre; “Taşıyıcı; a) Kendi adamlarının, b) Taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin, görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden, kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur.” Bu madde kapsamında düzenlenmiş olan sorumluluk hali 6098 sayılı TBK m. 66’da düzenlenmiş olan sorumluluk halinden daha geniştir. Çünkü 6098 sayılı TBK m. 66 sadece hizmet sözleşmesi ile çalıştırılan kişilerin verdikleri zararlardan doğan hukuki sorumluluğu kapsamaktadır. 6102 sayılı TTK m. 879 ise taşıyıcının taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin yani hizmet sözleşmesi ilişkisi içindeki değil başka taşıma sözleşmeleri ya da vekâlet ve iş görme sözleşmeleri kapsamında hukuki ilişki kurduğu kişilerin fiillerinden doğan hukuki sorumluluğu da kapsamaktadır. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK hükümlerinin dava konusu olayda zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebi olduğu anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle dava konusu uyuşmazlığın çözümünde 6102 sayılı TTK hükümlerine göre davalı kargo şirketinin hukuki sorumluluğunun bulunup bulunmadığının araştırılması yapılacaktır.
Dava konusu olayda davacı şirket alım satım sözleşmesi yaptığı dava dışı şirkete gönderdiği cep telefonlarının davalı tarafından taşınırken koliye bıçak atılarak içinden alındığını ve kolinin kesilen kısmının hırsızlığın anlaşılmaması için bantla kapatıldığını ileri sürmektedir. Davaya konu cep telefonlarının koli içinde çalınması kargonun taşınması esnasında güvenlik sorunu olduğunu göstermektedir. Bu durumda davalı kargo şirketi 6102 sayılı TTK m. 876’ya göre zararın kendisinin en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana geldiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla sorumluluktan kurtuluş kanıtı getirme yükümlülüğü davalı kargo şirketinde olup davalı kargo şirketi sorumluluktan kurtuluş kanıtı sayılabilecek bir delili dosyaya sunamamıştır. Davacı şirketin taşınan eşyanın niteliği konusunda taşımadan önce davalı şirkete bilgi vermemiş olması da sonucu değiştirmeyecektir. Çünkü 6102 sayılı TTK m. 858/II’ye göre; “İki tarafça imzalanan taşıma senedi, eşyanın ve ambalajının, eşyanın taşıyıcı tarafından teslim alındığı sırada, dış görünüşü bakımından iyi durumda bulunduğuna ve taşınan paketlerin sayısının, işaretleri ile numaralarının, taşıma senedinde yer alan kayıtlara uygun olduğuna karinedir; meğerki, taşıyıcı taşıma senedine haklı bir sebeple çekince koymuş olsun. Çekince, taşıyıcının, kayıtların doğruluğunu denetleyecek, uygun araçlara sahip olmadığı sebebine de dayandırılabilir.” Bu maddeye göre taşıyıcı olan davalının eşyayı kayıtsız kabul etmiş olsa bile taşınan eşyanın dışından anlaşılması mümkün olmayan eksikliklerin varlığını iddia ve ispat edebileceği açıktır. Bu durumda davalının bu iddiasını ispatlayamadığı, taşıyıcının meydana gelen zarara ilişkin olarak hiçbir açıklama getiremediği, taşınan eşyanın alıcıya eksik ulaşmasının uygun ve kabul edilebilir bir açıklamasını yapamayan davalı taşıyıcının ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.

Davacının zararının tam ve doğru şekilde tespitinin yapılabilmesi için 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve dosya cep telefonu rayiç değer uzmanı bilirkişiye verilmiştir. Hazırlanan 02.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda sadece mahkememiz asıl dosyasına konu cep telefonlarının değerinin tespit edilmiş olması nedeniyle bu rapor hükme esas alınmamış ve ek rapor alınmıştır. Hazırlanan 20.03.2020 tarihli ek raporda davaya konu beş adet cep telefonunun değerinin 23.845,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiştir. Davacı taraf mahkememize verdiği 23.09.2020 tarihli dilekçesiyle 6100 sayıl HMK m. 176’ya göre ıslah talebinde bulunmuş ve bedel arttırımına gitmiş, eksik harcı da tamamlamıştır. Bu gerekçelerle 23.845,00 TL tazminatın 20.500,00 TL’sinin olay tarihi olan 17.05.2017 tarihinden itibaren, 3.345,00 TL’sinin ıslah tarihi olan 23.09.2020 den itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine yönelik hüküm kurulmuştur.
Taşıyıcının sorumluluğunun tespit için dosya taşımacılık uzman bilirkişiye verilmişse de taşımacılık uzmanı bilirkişi tarafından hazırlanan 01.12.2020 tarihli bilirkişi raporunda koliler içinde elektronik eşya olduğunun yazılı olduğu tespit edildiği halde koli içinde telefon olup olmadığının davalı bilgisinde olmadığı gibi çelişkili tespitlere yer verilmiş olması ve kusur konusunda inceleme yapılması gerekirken münhasıran hakimin yetkisinde bulunan ispat külfeti üzerinden rapor hazırlanmış olması nedeniyle hükme esas alınmamıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Mahkememizin 2017/473 Esas sayılı asıl davası yönünden davanın KABULÜNE;
A-23.245,00-TL tazminatın 19.680,00-TL’sinin olay tarihi olan 12/04/2017 tarihinden itibaren 3.565,00-TL’sinin ıslah tarihi olan 23/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Mahkememiz dosyası ile birleşen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas, 2017/738 Karar sayılı dosyası yönünden davanın KABULÜNE,
A-23.845,00-TL tazminatın 20.500,00-TL’sinin olay tarihi olan 17/05/2017 tarihinden itibaren 3.345,00-TL’sinin ıslah tarihi olan 23/09/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Asıl dava yönünden:
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 1.587,85-TL nispi karar harcından peşin ve ıslah harcından alınan 397,09-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.1900,76-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan toplam 2.931,79-TL’nin ( 31,40-TL BVH, 4,60-TL VH, 336,09-TL Peşin Harç, 61,00-TL Islah Harcı 548,70-TL Tebliğ ve Posta, 1.950,00-TL BK) yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
Birleşen dava yönünden:
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 1.628,85-TL nispi karar harcından peşin ve ıslah harcından alınan 407,21-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.121,65-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
8-Davacı tarafından yapılan toplam 443,21-TL’nin ( 31,40-TL BVH, 4,60-TL VH, 350,09-TL Peşin Harç, 57,12-TL Islah Harcı ) yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
9-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı25/01/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır