Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/556 E. 2023/371 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/556 Esas
KARAR NO:2023/371

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:12/06/2015
KARAR TARİHİ:24/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından görsel mecralarda “Türkiyc’nin 81 ilinde 2 kat hızlı intemet başlıklı reklamın yayınlamaya başladığını; Reklam filminin TTK’nın 55. maddesi ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna aykırı olduğunu, haksız rekabet oluşturduğunu; Reklam görselinde “Türkiye’nin 81 ilinde 2 kat hızlı internct” şeklinde ifade kullanıldığını; Davalı tarafça görsel ve yazılı basında yayınlanan reklam filmlerinde diğer GSM operatörlerine nazaran Türkiye’nin 81 ilinde 2 kat hızlı internet sunduğu iddiası ile karşılaştırmalı reklam yapılmakla olduğunu; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 61/5 maddesinde karşılaştırmalı reklam yapılabileceğinin kabul edildiği; “aynı ihtiyaçları karşılayan ya da aynı amaca yönelik rakip mal veya hizmetlerin karşılaştırmalı reklamı yapılabilir” hükmünün yer aldığını; Karşılaştırmalı reklamların ölçülebilir, objektif ve doğru ölçülere dayanması gerektiğini; Davalı şirket tarafından internet hizmetinde Türkiye genetinde en hızlı, en kaliteli ve en kapsamlı hizmeti verdiği algısı oluşturulduğunu; internet kullanım hızının kapsama alanı, kultanıcı sayısı, kullanılan mobil ekipman, baz istasyonuna yakınlık gibi birçok değişkene bağlı olması nedeniyle 3 N hizmetlerine ilişkin kıyaslama yapılmasının tüketicileri yanlış yönlendirerek yanılttığını;, Dava konusu reklam filminde Türkiye’nin tamamında 2 kat hızlı internet sunulduğu yönünde algı oluşturulmakta olduğunu, dava konusu reklam filminin tüketiciyi aldatıcı nitelikte olduğunu; Dava konusu reklamın eksik bilgi içerdiğini, ana vaadi unsuruna yer verilmediğini, Dava konusu reklam filminde “… teknolojisi … da” ifadesinin yer aldığını, reklam filminde … teknolojisi olarak adlandırılan teknolojinin … Teknolojisi olduğunu, …’ya özel bir teknoloji olmadığını; söz konusu teknolojinin sadece davalı şirkette olan bir teknoloji olmadığını 3 GMS operatörünün de şebekesinde söz konusu teknolojinin mevcut olduğunu; Davacı tarafın haksız rekabet yaratan eylemleri ile müvekkil şirketi maddi ve manevi olarak zarara uğrattığını Beyan ederek, “Türkiye’nin 81 ilinde 2 kat hızlı internet … Teknolojisi …’da” başlıklı reklamının Türk Ticaret Kanununun 56. Maddesi gereğince haksız rekabet yarattığının tespitine ve haksız tecavüzün men’ine, Fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL maddi tazminata hükmedilmesine, Mahkemece verilecek kararın kesinleşmesinden sonra TTK m.59’e göre Türkiye’de Tirajı en yüksek 5 gazeteden birinde haftada 2 şer defa olmak üzere 15 gün süreyle ilan edilmesine Karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davanın zamanaşımına uğradığını, Dava konusu reklamın amacının … teknolojisini kullanan müşterilere sunulan internet hizmetinin tanıtımından ibaret olduğunu; Davacı şirketi kötüleyici olarak addedilmesini söz konusu edecek bir ifadeye /görsele yer verilmediğini, karşılaştırma yaratacak süperlatif nitelikli hiçbir ifade yer almadığını; “Türkiye’nin 2 kat hızlı intemet” ifadesi ilc diğer operatörlerin de şebekesinde bulunan … … isimli teknolojiyi … ismiyle adlandırarak Türkiye’nin 81 ilinde, yani tüm Türkiye çerçevesinde tüketicilere sunmakta olduğunu ve bu teknoloji sayesinde müşterilerin normalden 2 kat daha hızlı olarak internet hizmetinden yararlanabileceğini anlatılmış olduğunu; Söz konusu reklamın TTK 55 anlamında kötüleme oluşması için gereken hiçbir unsur taşımadığını; Reklamı metninde her zaman, her koşulda, her yerde 2 kat internet hızının mevcut olduğu şeklinde bir ifadenin yer almadığı, bu anlamı çağrıştıracak bir ifadeye yer verilmediğini; Reklamda Türkiye’nin 81 ilinde yani Türkiye genclinde … tarafından tüketicilere … teknolojisinin sunulduğu hususunun belirtildiğini, …’un müvekkil şirket tarafından yaklaşık iki yıldır tanıtıldığını; ilk yıl yapılan tanıtımlarında “çift taşıyıcı mobil intemet” açıklamasına yer verildiğini, … konusunda ortalama tüketici nezdinde bilgilendirme yapıldığını, …’un çift taşıyıcı mobil internet teknolojisinin …’da karşılığı olduğu algısının oluşturulduğunu , teknoloji üzerinde sahiplik algısının yaratılmadığını, Reklamda “sadece” “bir tek” gibi iki kat hızın sadece … tarafından sağlandığını belirtir hiçbir söylem kullanılmadığını, e Hizmeti tanımlamak için kullanılan ifadenin “çift taşıyıcılı mobil internet teknolojisi” olduğunu, diğer operatörlerin kendileri tarafından bu teknolojiye vermiş oldukları isimlerin (…’in “…” ifadesi, …’un “…” ifadesi gibi) bulunduğunu; müvekkil şirketin hizmetir akılda kalıcı bir adı olması amacıyla “mdbil …” ifadesinin yaratıldığı, marka olarak tescillenmiş olduğunu ve reklarmda da bu ifadeye yer verildiğini, Anılan reklama konu edilen hizmet ile müvekkil şirketin reklamda vaat etmiş olduğu “iki kat hızlı inlemet” alt yapısını eksiksiz olarak hazırladığını, tüketicilerin kullanımına sunduğunu, Reklam hakkında Reklam Özdeneim Kurulu tarafından verilen kararın hukuken hiçbir bağlayıcılığının olmadığını, e Reklam bakımından Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bağlı Reklam Kurulu’nun aleyhe bir kararının bulunmadığını, Beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususların;
Mahkememizce verilen ara karar gereğince bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş olup 12/04/2023 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Yargıtay 11. HD’nin 17.6.2019 tarihli kararında, 23.5.2016 tarihli bilirkişi raporuna atıf yapılarak TBK’nın 50/2 maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir maddi tazminata yükmedilmesi gerektiği hususunun kabul edildiği; davacının Temmuz 2013 ayında bir önceki aya göre gelirinde meydana gelen eksilme tutarının (32.542.377,00 TL) ve davacı tarafından maddi tazminat olarak talep edilen tutarın 10.000 TL dikkate alınması suretiyle, Türk Borçlar Kanununun 50/2. maddesi uyarınca zarar miktarının/tazminatın tespitinin mümkün olduğu; sonuç ve kanaatine ulaşılmış olduğu sonuç ve kaanatine varılmıştır.
Mahkememizce davanın 29/05/2017 tarihinde kısmen kabulüne karar verilmiş olup, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 26/04/2018 tarih ve 2017/928 E- 2018/438 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyizi neticesinde, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/3120 Esas 2019/4467 Karar sayılı 17/06/2019 tarihli ilamıyla; “Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, dava konusu reklam nedeniyle maddi zarar ispatlanamadığından davacının maddi tazminata ilişkin talebinin reddiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davacı tarafça yapılan istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir. Dosyada mevcut 23.05.2016 tarihli bilirkişi raporuna göre dava konusu reklamın yayınlanmasından sonra davacı gelirlerinde azalma olduğu, zararın mevcut olmakla beraber ne kadarının dava konusu reklamdan kaynaklandığının belirlenemediği anlaşılmaktadır. Davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin sabit olduğu zararında oluştuğu ancak tutarının belirlenemediği gözetilerek 6098 sayılı TBK’nın 50/2 maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince, yazılı gerekçeyle maddi tazminat talebinin reddine dair verilen karara karşı davacı vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçeleriyle bozularak Mahkememizin yukarıdaki esasına kayıt yapılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizin 29/05/2017 tarihli kararı ile iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalı tarafından görsel mecralarda yayımlanan dava konusu reklamının karşılaştırmalı reklam olup davacının da aynı alanda faaliyette bulunması nedeniyle haksız rekabet oluşturduğu, reklamın tüketiciler tarafından ülkemizin hangi ilinde olursa olsun iki kat internet bağlantısına kavuşacağı şeklinde algılanacağı, yanıltıcı olduğu, eksik bilgi içerdiği, ”… Teknolojisi …’da” ifadesinin anılan teknolojisinin sadece davalıya ait olduğu ve yeni oluşturulan teknoloji olduğu algısı yarattığı, dava konusu reklam nedeniyle davacının zararının ispatlanamadığı, manevi tazminat koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının “Türkiye’nin 81 İlinde İki Kat Hızlı İnternet-… Teknolojisi …’da” ifadeli görsel reklamının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, menine, maddi tazminat isteminin reddine, 2.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline, hükmün ilanına karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun, davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı, dava konusu reklamın haksız rekabet teşkil ettiğine dair değerlendirmenin yerinde olduğu, davacının maddi zararını, illiyet bağını ispat edemediği, manevi tazminata ilişkin takdir edilen miktarın yerinde olduğu, ilk derece mahkemesince verilen kararı usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/3120 Esas 2019/4467 Karar sayılı 17/06/2019 tarihli ilamıyla “Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i, maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, dava konusu reklam nedeniyle maddi zarar ispatlanamadığından davacının maddi tazminata ilişkin talebinin reddiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davacı tarafça yapılan istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir. Dosyada mevcut 23.05.2016 tarihli bilirkişi raporuna göre dava konusu reklamın yayınlanmasından sonra davacı gelirlerinde azalma olduğu, zararın mevcut olmakla beraber ne kadarının dava konusu reklamdan kaynaklandığının belirlenemediği anlaşılmaktadır. Davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğinin sabit olduğu zararında oluştuğu ancak tutarının belirlenemediği gözetilerek 6098 sayılı TBK’nın 50/2 maddesi uyarınca hakkaniyete uygun bir maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken İlk Derece Mahkemesince, yazılı gerekçeyle maddi tazminat talebinin reddine dair verilen karara karşı davacı vekilinin yapmış olduğu istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın davacı yararına bozulmasına” karar verilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce haksız rekabetin tespiti, men’i, kararın ilanı ve manevi tazminat istemine ilişkin kararlara yönelik temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş olmakla dava konusu, davalı tarafça yayınlanan reklamın haksız rekabet oluşturduğu tartışmasız hale gelmiştir.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda maddi tazminat istemine ilişkin yapılan incelemede; 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 42/2. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50/2.) maddesi hükmü zararın gerek miktarını ve gerekse varlığını kesinlikle ispat edecek deliller getirilemediği takdirde uygulanacaktır. Böyle hâllerde, dosyada mevcut deliller olayların normal gidişine göre bir zararın vukuunu kabule elverişli görünüyorsa, zarar ispatlanmış sayılır. Buna karşı BK’nın 42/2. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için bir zarar vukuunun sadece “muhtemel” görülmesi yeterli değildir. Diğer taraftan, zarar miktarının BK’nın 42/2. (6098 sayılı TBK’nın 50/2.) maddesi çerçevesinde hâkim tarafından takdir edilebilmesi, davacının bir zarar doğduğunu somut delillerle ispat edememiş de olsa böyle bir zararın doğumunu kabule esas olan ve miktarının tespitini kolaylaştıran olayları ispat etmesine ihtiyaç gösterir (Tekinay,Akman/Burcuoğlu, Altop: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 1993, s. 579). Hâkim takdir yetkisini kullanacağı olaylarda, hâlin mutad cereyanını ve mağdurun aldığı tedbirleri dikkate alacaktır. Hâlin mutad cereyanının dikkate alınmasından maksat davacının ortaya koyduğu delillere göre haksız fiilin işlendiği şartlarda, hayatın normal akışına göre meydana gelebilecek zararların hesaba katılmasıdır. Zarar görenin aldığı tedbirlerin dikkate alınmasından maksat, mahrum kalınacağı ileri sürülen kazançların elde edilmesini kuvvetli ihtimal dahiline sokan unsurlardır (Oğuzman, M.Kemal /Öz, M.Turgut : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2009, 6. Bası, s. 552). Zararı böylece belirleyen hâkim, hâl ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın şeklini ve kapsamını tayin ve tespit eder. Kaynağına, sebebine, zarar veren ile zarar gören arasındaki hukukî ilişkiye ve her somut olayda farklı şekillerde gündeme gelebilecek benzeri ölçütlere göre zararın niteliği, kapsamı ve miktarı, her somut olayın kendine özgü yapısı içerisinde değişen bir özellik gösterecektir. Tazminat hukukunun bir ilkesi olarak, sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında oluşan eksilmeyi gidermekle yükümlüdür. Zararın ispatı davacıya düşmekte ise de, hâkim gerçek zararın miktarının ispat edilip edilemediğini gözeterek, ispat edilememişse bu zararı kendisi yasada belirtilen koşullarla tespit edecek; ardından da bu zararın giderilebilmesi için tazminat miktarını yine kanunda aranan usul ve esaslar çerçevesinde belirleyecektir. Ancak hükmedilecek tazminat, hiçbir şekilde zarar miktarından fazla olamaz (Uyar,Turgut:Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu Genel Hükümler, Birinci Cilt, 1990 bası, s.549). Miktarının belirlenmesinde, zarar görenin gerçek zararının esas alınması zorunlu olup; burada ilke, zarar doğurucu eylem, zarar görenin mal varlığında gerçekten ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazmin borcu da o miktarda olmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, dava konusu reklamın yayınlanmasından sonra davacı gelirlerinde azalma olduğu, zararın mevcut olduğu ancak ne kadarının dava konusu reklamdan kaynaklandığının belirlenemediği anlaşılmakla, TBK 50/2 maddesi uyarınca 10.000,00 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihi olan 20.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Mahkememizin … sayılı ve 29/05/2017 tarihli ilamı ile;
“Davacının davasının kısmen kabulü ile,
1-Davalının medya organlarında yayınlanan Türkiye’nin 81 ilinde iki kat hızlı internet-… teknolojisi …’da ifadeli reklamının haksız rekabet yarattığının tespiti ile haksız rekabetin menine,
2-2.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Haksız rekabete ilişkin karar özetinin karar kesinleştiğinde tüm Türkiye’de yayın yapan üç büyük gazetede ilanına, ” dair verilen hükümlere karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 26/04/2018 tarih ve 2017/928 E- 2018/438 K. sayılı kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/3120 esas, 2019/4467 karar sayılı 17/06/2019 tarihli ilamı ile davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin hükmün yukarıda yer alan kısımları yönünden temyiz itirazlarının reddine karar verildiği ve bu nedenle anılan hükümlerin kesinleştiği anlaşılmakla bu hususlarda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
2-10.000,00 TL maddi tazminatın, 20.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 683,10 TL nispi karar harcının, kaldırma kararından önce verilen kararla Manevi tazminat talebi yönünden hesaplanan 136,62 TL harç düşürültükten sonra peşin harçtan kalan 204,93 TL harcın mahsubu ile eksik 478,17 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4- Maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.200,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, –
5-Davacı tarafından yapılan dava açılırken yatırılan toplam 373,35 TL (27,70 TL BHV, 4,10 TL VSH, 341,55 TL peşin harç) harcın davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6- Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan toplam 5.731,00 TL ( 481‬,00 TL tebliğler ve posta, 5.250,0 TL bilirkişi ücreti) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre hesaplanan 3.438,6‬0 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine bakiye yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yargılama aşamasında yapılan toplam 100,00 TL (100,00 TL tebliğler ve posta, ücreti) yargılama giderinin davadaki kabul ve red oranına göre hesaplanan 40,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerine bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/05/2023

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır