Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/422 E. 2020/104 K. 04.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/422
KARAR NO : 2020/104

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/07/2019
KARAR TARİHİ : 04/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirket gümrük müşavirliği işi ile iştigal eden bir tacir olduğunu, dava dışı …A.Ş. ile temlik sözleşmesi akdedildiğini ve temlik eden şirketin davalı şirketten alacağı olan 46.151,86 USD’yi temlik aldığını, davalı şirket ile dava dışı temlik eden şirket arasında ise … model 270 watt polkristal ürünün satımı ile ilgili 22.08.2017 tarihli satış sözleşmesi akdedildiğini, dava dışı şirket tarafından ürünlerin davalı şirkete teslim edilmesine rağmen davalı şirket tarafından ürün bedellerinin ödenmediğini, müvekkil şirket ile dava dışı … Enerji arasında temlik sözleşmesinin akdedilmesine müteakiben müvekkil şirket tarafından istanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Numaralı icra takibi başlatıldığını fakat davalı şirket tarafından borca ve ferilerine itiraz edildiğini, akabinde müvekkil şirket tarafından dava şartı arabuluculuk başvurusu gerçekleştirilmiş olup, yapılan müzakereler sonucunda 03.05.2019 tarihinde anlaşmama tutanağı tanzim edildiğini, davalı şirketin istanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Numaralı takibe gerçekleştirmiş olduğu itirazın tamamen kötü niyetli ve alacağın tahsilini geciktirme amacına matuf olup, davalı şirketin itirazın iptalinin gerektiğini, dava dışı temlik eden … Enerji ile davalı şirket arasında akdedilmiş olan satış sözleşmesinin 1. Maddesi “İşbu Sözleşme kapsamında, Alıcı EK 1’deki…da belirtilen ürünleri Satıcı’dan işbu Sözleşme kapsamında yer alan şart ve hükümler altında satın almayı ve Satıcı da aynı şekilde işbu Sözleşme’de belirlenen şart ve hükümler altında belirtilen ürünleri Alıcı’ya satmayı kabul, beyan ve taahhüt etmişlerdir. İşbu Sözleşme, Alıcı ve Satıcı arasında imza tarihinde yürürlüğe girecek ve EK 1’de yer alan ürünlerin teslimi ile de sona erecektir.” şeklinde olduğunu, sözleşme eki olan…da belirtilen ürünlerin davalı şirkete satılacağı konusunda anlaşma sağlandığını ve temlik eden dava dışı şirket ürünlerinin teslim etme yükümlülüğü altına girmiş iken davalı şirketin de ürün bedellerini ödeme edimini yüklendiğini, “Sözleşme bedelinin %30’u üretime başlanmasının ön şartı olarak…’nın imzalanmasını müteakip en geç 10 iş günü içerisinde Satıcı’nın hesabına nakit ve peşin olarak ön ödeme mahiyetinde yapılacağını, ilgili siparişin kalan %70 bedelinin ise ürünler gümrüğe gelmeden alıcı tarafından ödeneceğini, ürünlerin gümrüğe gelmesine kadar kalan bakiye bedelin alıcı tarafından satıcıya ödenmemesi durumunda satıcının ilgili ürünleri teslim etmeme ve bekletme hakkının saklı olduğunu, bu bekleme sebebiyle ürün bedelinin %0.2 (binde iki)’si oranında günlük gecikme cezasının alacı tarafından satıcıya, satıcı’nın ilk yazılı talebini müteakip gecikme cezası olarak ödemekle yükümlü olduğunu, tarafların kalan bakiye olan %70 (yüzde yetmiş) oranındaki ödemeyi herhangi bir vadeye bağlamaları durumunda ve alıcı’nın işbu ödeme vadelerine uymaması durumunda, ödeme vadesinin alıcı tarafından geçirilmesini müteakip,…’da yer alan toplam ürün bedelinin %0.2 (binde iki)’si oranında günlük gecikme cezası şartı, satıcı alıcının kendisinden yazılı olarak talep etmesini müteakip derhal alıcıya ödemesi gerektiğini, alıcının ürünleri için ortaya çıkan tüm KDV tutarının satıcı tarafından ödeneceğini, alıcının KDV veya herhangi başka bir vergi ödemesi ile mükellef değildir şeklinde olduğunu, sözleşme bedeli olan 65.562,48 USD’nin %30 unun…’nın imzalanmasına müteakip en geç 10 iş günü içerisinde ödenmesi gerektiğini kalan bakiyenin ise ürünlerin gümrüğe gelmeden ödeneceği, aksi halde satıcının ürünleri teslim etmeme ve bekletme imkanının bulunduğunu kararlaştırıldığını, temlik eden dava dışı şirket üzerine düşen edimleri eksiksiz bir şekilde ifa ettiğini, taraflar arasındaki ticari güvene dayalı olarak ürünlerin gümrüğe gelmeden sözleşme bedelinin hepsinin ödeneceğinin de kararlaştırıldığını hatta sözleşme bedelinin ödenmemesine- ve işbu nedenle sözleşmenin 4. Maddesi uyarınca tek taraflı fesih imkanı bulunmasına rağmen ürünleri eksiksiz bir şekilde davalı şirkete teslim ettiğini ve fatura tanzim ettiğini, fakat davalı şirket tarafından aynı özenin gösterilmediğini ve fatura bedelinin tamamının ödenmediğini, söz konusu faturanın temlik eden … Enerji şirketi ile davalı şirket kayıtlarına işlenmiş olduğunu, sözleşmenin 6.6 maddesi uyarınca taraf ticari defter ve kayıtları ile bilgisayara kayıtlarının kesin delil teşkil edeceği ve yazılı delil sözleşmesi olduğu hususunda anlaşma sağlandığını, işbu nedenle temlik eden şirket ile davalı şirket ticari defterlerinin incelenmesi halinde de dava ikame etmedeki haklılıklarının sübut bulacağını, nitekim dava dışı … Enerji ile davalı şirket arasında 18.09.2018 tarihli mutabakatname tanzim edilmiş olduğunu, dava dışı şirket kayıtlarındaki hesaplarda davalı şirketin 46.151,86 USD borcu olduğunu bildirdiğini ve davalı şirket tarafından da söz konusu mutabakatname şirket kaşesi vurularak imzalandığını, işbu nedenle davalı şirketin haksız ve alacağın tahsilini geciktirme amacına matuf itirazlarının dikkate alınmaması gerektiğini, dava konusu alacağın varlığı dava dışı … Enerji ile davalı şirket defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi hesap incelemesinde de ortaya çıkacağını, davalı şirketin faize ilişkin itirazlarının da mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zira 3095 sayılı Kanun’un “Yabancı Para Borcunda Faiz” başlıklı maddesinin “Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.” şeklinde oldiğinu, açıkça yabancı para borcunda uygulanacak faizin belirlendiğini, davaya konu icra takibinde de 3095 sayılı Kanuna riayet edilerek yabancı para borçlarına uygulanan yıllık %10 faiz oranının takip tarihinden itibaren talep edilmiş olduğunu, işbu nedenle davalı şirketin faize ilişkin itirazlarının dikkate alınmaması gerektiğini, davalı borçlunun takibe kasten, bilinçli şekilde zaman kazanmak amacıyla itiraz etmiş olduğunu, davalının asıl amacının zaman kazanmak ve tahsilatı geciktirdiğini, ancak borcun miktarının belirli olup temerrüt de gerçekleştiğini. ayrıca borcun miktarının likit bir niteliğe sahip olduğundan gerek yasa gerekse Yargıtay içtihatlarından malum olduğu üzere haksız itirazların icra inkar tazminatını gerektirdiğinin tartışmasız olduğunu, Nitekim Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 21/04/2009 tarih 2009/3500 E. 2009/5494 K_ sayılı kararında “İİK’nun 67/2 maddesi gereğince itirazın iptali davasında, itirazının haksızlığına karar verilen borçlu, diğer tarafın talebi üzerine asıl alacak üzerinden, icra inkar tazminatına mahkum edilir. Mahkemece, davacı alacaklı yararına hüküm altına alınan toplam … YTL üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Oysa asıl alacak olan … YTL’nin %40’t oranında icra inkar tazminatına karar verilmesi gerekirdi. Bu yönün gözetilmemiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” şeklinde hüküm tesis ettiğini, bu cümleden olmak üzere davalı borçlunun gerçeğe aykırı olarak ve dahası haksız ve hukuka aykırı suretle borçlarının bulunmadığı şeklindeki kötü niyetli itirazları karşısında davalı borçlunun haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve davalı borçluların % 20’den aşağı olmamak kaydı ile tazminat ödemeye mahkûm edilmesini yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu ve mahiyeti değerlendirildiğinde, davacı yan tarafından temlik alacaklısı olarak dava yoluna gidildiğini ve (vaki olmayan) bir alacak iddiasında bulunulduğu ancak somut olayda davaya dayanak teşkil eden iddialara konu hususların müvekkili ile bu aşamada dava dışı “… A.Ş.” arasında cereyan ettiğini, işbu sebeple önce ve öncelikle bu ilişkinin kısa ve öz olarak izahının gerektiğini, zira temel ilişkide mevcut bulunmayan yahut geçerliliği bulunmayan borç ve evraka bağlı olarak sonradan gelen evraka (örneğin temlik sözleşmesi) dayanarak müvekkilden bir hak iddiasında bulunulamayacağını, bu kapsamda davacı yanın ağır kusur ve kötü niyetli talebinin de bu kapsamda ortaya çıktığını, zira izahları ile birlikte anlaşılacağı gibi esasında hem müvekkillerle ticari ilişki içerisine geren hem daha sonra işbu davanın davacısı olarak gözüken …firması ile geçersiz temlik sözleşmesi yapan hem de işbu davada müvekkil aleyhine dava yoluna giden arka plandaki kişinin aynı olduğunu, zira hem … firmasının hem de işbu davada davacı olan …firmasının sahip ve yetkilisinin aynı kişi olup, dolayısıyla yapacak izah ve itirazlardan da görüleceği üzere davacı karşı yanın kötü niyetli ve ağır kusurlu işleminin söz konusu olacağını, zira her ne kadar davacı yanca huzurdaki davanın davalısı olan müvekkil firma ile dava dışı … arasında gerçekleştiğini bağımsız ve tek bir müstakil ilişki varmış gibi dava yoluna gidilmiş ise de gerçek durumun bundan çok farklı olduğunu, kısaca izah edileceği şekli ile aynı zamanda müvekkillerinin olan 10 ayrı firma ile … arasında cereyan ettiğini toplu ve birbirinden bağımsız olmayan bir ilişki yumağı mevcut olduğunu, tüm yapılan izah ve açıklamalar ile konu değerlendirildiğinde, davanın haksızlığının ortaya çıktığını, ancak bununla birlikte esasa yönelik ayrıca konu değerlendirildiğinde huzurdaki davada, davacının müvekkil firma ile bu aşamada dava dışı … isimli firma ile aralarında akdettikleri söylenen 22.08.2017 tarihli sözleşmeden kaynaklanan, kendileri ile yine bu aşamada dava dışı … isimli firma arasında akdedildiğini belirttikleri temlik sözleşmesine dayandıkları ve bu kapsamda bir alacak iddiasında bulunduklarının görüldüğünü, her şeyden evvel ve öncelikle bahse konu temlik sözleşmesinin gerçek ve geçerli olup olmadığı hususunda muhakkak inceleme yapılmasını bu konudaki delillerin neler olduğunun ve ispat şartının aranması gerektiğinin açık olduğunu, zira bu noktada sunulan evrakın davacı yan ile bu aşamada dava dışı … arasında düzenlendiği ve bu konudaki beyan sahibinin davanın tarafı olduğunu, müddeinin iddiasını ispatla mükellef olduğunu ve hukuki güvenliğin ise Mahkemece sağlanması gerektiğinin açık olduğunu, diğer yandan ise müvekkil firma ile bu aşamada dava dışı … firması arasında, daha evvel müvekkillerinin güneş enerjisi üretim sahalarında kullanılmak üzere 22.08.2017 tarihli satış sözleşmesi akdedildiğini, müvekkil firma tarafından üzerine düşen edim yükümlülüklerinin eksiksiz ve tam olarak yerine getirildiğini ve ödeme şartlarının gerçekleştirildiğini, bu kapsamda yukarıda arz gibi toplamda 943.112,14 ABD Doları ödeme yapıldığını, ancak … firması tarafından üzerine düşen edim yükümlülükleri ve teslim şartlarının yerine getirilmediğini, bu esnada ise tüm tesisi hazır vaziyette sadece karşı yan … firmasından güneş panellerinin üretim, temin ve teslimini bekleyen müvekkil firmaların toplamda yüzbinlerce doları bulan zararlara uğramaya başladığını, bir yandan ödediği 1 Milyon ABD dolarına yakın parasını geri alamadığını ve oldukça güç bir duruma düşürüldüğünü, işbu sebep ve koşullar ile ticari baskı altında müteakiben müvekkil firma ile bu aşamada dava dışı işbu davanın davacısının temlik sözleşmesi akdettiğini belirttiğini, … firması ile müvekkili firmanın 22.11.2017 tarihinde daha evvel akdedilen 22.08.2017 tarihli sözleşmenin yerine geçmek ve bu sözleşmeyi ortadan kaldırmak üzere “Satış Sözleşmesi” imzaladıklarını, anılan 22.11.2017 tarihli sözleşme “Sözleşmenin Konusu ve Süresi” başlıklı m.1 hükmünün; “Taraflar arasında 22.08.2017 tarihinde 10 (on) ayrı sözleşmeyle akdedilmiş panel tedarik sözleşmesi, önceden verilen avans ödemesi (943.112,14 ABD Doları) bu sözleşme kapsamında yapılmış bir peşin ödeme olarak kabul edilmek şartıyla hükümsüz kalmaktadır.” şeklinde olduğu, şu halde davacı yanca davalarını hasrettikleri temlik sözleşmesi ve dava dilekçeleri içeriğinde açıkça dayandıkları 22.08.2017 tarihli sözleşmenin tarafları arasında geçersiz hale getirildiğini ve bunun yerine yeni bir sözleşme yapıldığını, bu evvelki sözleşmeler döneminde müvekkilce 943.112,14 ABD Doları ödemenin yapılmış olduğunun net şekilde yer aldığını, bu veçhile dava dilekçesinde belirtilen müvekkilce ödeme yapılmadığını ve sair hususların tamamının da gerçek dışı olduğunu (hatta bu ödeme sözleşme bedelinin yaklaşık %90 nispetindedir) dolayısıyla bu halde ne geçerli bir temlikten ne de bu temlike dayalı bir alacaktan bahsetme imkanı olmadığını ve davanın çok net şekilde red edilmesi gerektiğini, ayrıca bunların yanında kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla salt davacı yanca müvekkil aleyhine hiçbir alacak iddiasının ayrıca yöneltilemeyeceğini ispat zımnında olmak üzere, davacı yanca sözde bir fatura mucibi sözde bir alacak iddiasında bulunulduğunun anlaşıldığını, bu halde ise öncelikle ortada ödenmemiş bir bedel olması gerektiğinin aklın gereği olduğunu, bu kapsamda 22.11.2017 tarihli sözleşme “Ödemeler” başlıklı m.2.2 hükmünün; “Madde-1de sözü edilen 22/08/2017 tarihli sözleşmeler (burada da ilgili sözleşmenin feshine atıf ve bahis var) kapsamında toplam 943.112,14 ABD Dolarlık bedel ön ödeme olarak Alıcı tarafından Satıcıya ödenmiştir. 22/08/2017 tarihli sözleşme kapsamında yapılan bu ödeme, işbu Sözleşme kapsamında teslim edilecek olan ve Tablo-2nin ilk dokuz sırasında belirtilen toplam 6.850 adet (1.849.500Wp) panelin peşin ödemesi olarak kabul edilecektir….” şeklinde olduğunu, anılan madde incelendiğinde öncelikle neredeyse 1 Milyon ABD Dolarının miktarın, müvekkilince, davacı yanca belirtildiğinin aksine ödeme yapıldığını, ayrıca bu ödemenin tüm bu malzemeler için peşin ödeme olduğunu ve bu peşin ödemenin ise Tablo-2de bildirilen ilk dokuz sırada kayıtlı ürünlerin tamamının peşin karşılığı olduğunun kayıt edildiğini, tablodan da görüldüğü üzere işbu davanın davalısı olan müvekkil … isimli firmanın tablonun beşinci sırasında yer almakta olduğunu, zikredilen mesnet sözlşeme maddesinin düzenlemesi ile açıkça bu kapsamdaki ürün bedellerinin defaten peşin olarak ödendiğinin izahtan vareste olduğunu, işbu sebeplerin tamamı ile ne davacı yanın dava hakkının mevcut olduğunu, ne müvekkile yönelttikleri davada bir haklılık mevcut olduğunu, ne de bir alacak mevcut olduğunu, açıkça ve çok ağır kusurlu ve kötü niyetli olarak zaten oldukça mağdur edilmiş olan müvekkilden haksız ve mesnetsiz bir bedel tahsil edilmek istenildiğini, bu suretle ikame edilen davanın behemahal reddini ve izah edilen somut olgular dolayısıyla karşı yan aleyhine dava bedelinin %40 nisabından az olmamak kaydıyla tazminata hükmedilmesi gerektiğini, son olarak ise müvekkilin uğradığı miktarın yüzlerce bin doları bulan zarar ve ziyanlar için ise her türlü hukuki haklarımızı saklı tuttuklarını, tüm arz ve izah edilen hususların ve resen takdir edilecek olan gerekçelerle haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile davacı yan aleyhine davanın mahiyeti, kusur ve kötü niyetin izahları ile ortaya çıkmış olmasının veçhile dava miktarının %40 nisabında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama masraf ve giderleri ile birlikte vekalet ücretinin davacı yan üzerine tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık bulunan hususlar; temlik alan davacının davalı şirket ile dava dışı temlik eden şirket arasında imzalanan satış sözleşmesinden kaynaklanan borca yönelik başlatılan takibe davalının itirazının haksız olup olmadığı, icra inkar tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceğinden ibaret olduğu tespit edilmiştir.

DELİLLER;
İstanbul … İcra Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak … Esas sayılı dosya aslı celp edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesi ekinde; dava konusu temlik sözleşmesi, fatura ve sevk irsaliyelerini, cari hesap ekstleri fotokopileri Mahkememiz dosyasına sunulmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesi ekinde; dava konusu 22.07.2017 ve 22.11.2017 tarihli sözleşme fotokopilerini Mahkememiz dosyasına sunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda; tarafların beyanları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı verilmesi istemine ilişkindir. İcra takibinin konusu ise temlik sözleşmesi ile temlik alınan sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsiline ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre; kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralları, genel mahkemenin yetkisini kaldırmamakla birlikte; davacı davasını genel veya özel yetkili mahkemede açmak hususunda bir seçim hakkına sahiptir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; temlik alınan, faturaya dayalı alacaktan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla 6100 sayılı HMK m.10 ve TBK m.89/1 hükmüne göre davacının yerleşim yeri olan Bağcılar ilçesinin bağlı bulunduğu İstanbul Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi yetkilidir. Ayrıca HMK m.6 hükmüne göre davalının yerleşim yeri olan Ankara İlinin bağlı bulunduğu Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi de yetkilidir. Mahkememizi yetkili kılan bir kural söz konusu değildir. Somut olayda genel ve özel yetki kuralları gereği davacının davasını yetkili mahkemelerde açması gerekirken yetkisiz mahkemede açması nedeniyle seçme hakkı davalıya geçmiştir. Davalı taraf da süresi içerisinde usulüne uygun olarak yapmış olduğu yetki itirazıyla yukarıda anılan kurallar uyarınca yetkili mahkeme olan Ankara Asliye Ticaret Mahkemesini seçmiştir. Sonuç olarak; mahkememizin yetkili olmaması, yetkili mahkemenin Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi olması, yetki itirazının usulüne uygun olması nedenleriyle yetkisizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE; yetkisizlik nedeni ile davanın usulden REDDİNE,
2-HMK 20 mad. gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde talep edilmesi halinde dava dosyasının yetkili ve görevli ANKARA NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Belirtilen 2 haftalık süre içerisinde talepde bulunulmaması ve süresinden sonra talepte bulunulması halinde mahkememizce davanın açılmamış sayılacağına karar verilmesine,
4-HMK 331 md. gereğince harç vekalet ücreti ve yargılama giderlerin yetkili mahkemece karar bağlanmasına,
5-Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına,
Dair tarafların yüzüne karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yargı yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
*e-imzalıdır

Hakim …
*e-imzalıdır