Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/358 E. 2021/824 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/358
KARAR NO:2021/824

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:17/06/2019
KARAR TARİHİ:14/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 06.09.2017 tarihli süresiz Elektrik Alım – Satım Çerçeve Sözleşmesi ile işbu Sözleşme’nin eki niteliğinde süreli olarak 30.10.2017 tarihli bir protokol akdedildiğini, buna göre sözleşme ve Protokol’ün süresinin 31.12.2018’de sona ermekte olduğunu, Taraflar arasındaki Çerçeve Sözleşme’nin “Anlaşma’nın Süresinden Önce Sona Ermesi ve Fesih” kenar başlıklı 14.4 maddesi ile akdedilen Protokol’ lerin 14.1, 14.2., ve 14.3. Maddelerinde sayılan sebepler dışında Sözleşmenin feshedilmesinin mümkün olmadığını, işbu hükümler uyarınca da haklı feshe sebebiyet veren tarafın, diğer tarafa Çerçeve Sözleşmesi’nin 15. Maddesi uyarınca hesaplanacak cezai şart bedelini ödeyeceğinin düzenlendiğini, Sözleşme’nin 14.6. maddesinde, geçerli ve yürürlükte olan bir protokol veya protokollerin bulunması halinde, Sözleşme’nin feshinin tüm Protokollerin sona erdiği tarihte hüküm ve sonuçlarını doğuracağının, taraflar arasında yürürlükte bulunan bir protokol yoksa, feshin karşı tarafa tebliğinden itibaren 30 gün sonra sonuç doğuracağının hüküm altına alınmış olduğunu, aynı şekilde Çerçeve Sözleşme’nin 14.7. maddesi uyarınca, Sözleşme ve protokollerin belirlenen hükümlere aykırı olarak feshedilmesi halinde ise yine Çerçeve Sözleşme’nin 18. maddesi uyarınca işbu Sözleşme ve Protokol hükümlerinin yürürlükte kalmaya devam edeceğinin hüküm altına alındığını, Müvekkilinin 27.08.2018 keşide tarihli ve 26240 yevmiye no’lu ihtarnamesi ile yapmış olduğu feshin geçerli bir fesih olmadığını, sözleşmenin ayakta kalmaya devam ettiğini, bu sebeple müvekkilinin satış bildirimi yükümlülüklerini yerine getirmemesine bağlı olarak Sözleşme’nin 9.1.2. maddesi uyarınca cezai şart alacaklarının doğduğunu, buna ilişkin faturaların tebliğ edildiğini, ancak …’in işbu faturaları ticari defterlerine işledikten sonra kendilerine iade faturası düzenlendiğini, son olarak … Enerji olarak, … 41. Noterliği’nin 19.03.2019 tarihli ve 10351 Yevmiye No’lu ihtarnamesi ile Sözleşme’nin 9.1.2. Maddesi uyarınca düzenlenmiş olan 2.213.006,55 TL bedelli cezai şart faturalarının faizi ile birlikte ödenmesini, kabul etmemekle birlikte, …’in tarafların serbest fesih hakkı olduğunu düşünmesi halinde ise bu durumda Sözleşme’nin 15. Maddesi uyarınca 611.220,00 TL fesih tazminatının faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğini, ihtar ettiğini, ancak işbu ihtara rağmen herhangi bir ödeme yapılamadığını, taraflar arasındaki Sözleşme’nin 9.1.2. maddesi uyarınca, şimdilik 2.213,006,55 TL cezai şart bedelinin temerrüt tarihlerinden itibaren (1-651.852,06 TL’nin 08.10.2018 tarihinden itibaren, 2-619.790,16 TL’nin 06.11.2018 tarihinden itibaren 3-518.052,86 TL’nin 13.12.2018 tarihinden itibaren, 4-423.338,47 TL’nin 07.01.2019 tarihinden itibaren) Sözleşme’nin 12/ii maddesi uyarınca aylık reeskont faizi + %2 gecikme faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, bu mümkün olmadığı takdirde, bu durumda terditli olarak; taraflar arasındaki Sözleşme’nin 15. maddesi uyarınca şimdilik 611.220,00 TL fesih tazminatının, temerrüt (haksız fesih) tarihi olan 01.09.2018 tarihinden itibaren Sözleşme’nin 12/ii maddesi uyarınca aylık reeskont faizi + %2 gecikme faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; Aynı alacak için terditli dava açılması mümkün olmadığını, fesih sebebiyle enerji tedarikinin yapılmadığı bir dönemde her iki hükmün birlikte uygulanması mümkün olmadığını, sözleşme müvekkili tarafından haklı gerekçelerle sözleşmeye uygun bir biçimde feshedildiğini, fesih varması gerekli bir irade beyanı olup davacının kabulüne bağlı olmadığını, bu sebeple feshin vuku bulmadığı iddiasından hareketle cezai şart işletmeye çalışmak hukuki olmadığı gibi hakkın kötüye kullanılması yasağı ile de çeliştiğini, taraflar arasındaki sözleşme feshedildiği için, hukuken sözleşmenin yürürlükte olmadığı dönemler için cezai şart talep edilemeyeceğini, 2018 yılında dövizdeki ciddi artış sebebiyle piyasadaki ikili anlaşmaların pek çoğu feshedilmiştir. taraflar arasındaki sözleşme de müvekkil şirket tarafından sözleşmeye uygun bir şekilde feshedildiğini, feshe sebebiyet veren tarafın kim olduğuna dair ortada bir tartışma bulunmadığı, müvekkil Şirket’in 15.1. madde uyarınca hesaplanacak bedeli ödemek istediğini açıkça bildirdiği 27 Ağustos 2018 tarihli ihtarnamesinden de açıkça anlaşılamadığını, müvekkil Şirket fesih iradesini açıkladığında ve akabinde davacı yan feshin haksız olduğunu iddia ettiğinde, sözleşme ifa edilemez olacağına göre fesih artık kaçınılmaz bir sonuç olacağını, hukuken fesih varması gerekli bir irade beyan olup davacı muhataba varmakla tüm hüküm ve sonuçlarını doğurduğunu, sözleşme fesihle birlikte 31.08.2018 itibariye sona erdiğine,
feshedilen bir sözleşmeye dayalı olarak fesih tarihinden sonraki dönem için cezai şart talebinde bulunulması hukuken olanaklı olmadığını, Öncelikle dava dilekçesi usul ve yasaya aykırı olduğundan reddine, Mahkeme aksi kanaatte ise harç eksiğinin tamamlatılmasına, haksız ve hukuka aykırı iddialara yer verilerek açılan davanın reddine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Taraflarca gösterilen delliller toplanmış, …. Ticaret Sicil Müdürlüğü cevabi yazısı, … A.Ş. Cevabi yazısı celp edilmiş, taraflar arasındaki “Enerji Ticaret Genel Sözleşmesi” kapsamında davalı tarafın yaptığı fesih bildiriminin haklı olup olmadığı, sözleşmenin davalıya serbest fesih hakkı tanıyıp tanımadığı, davalının sözleşmenin 9.1.2. Md.’sine göre bildirim yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği, bundan kaynaklanan cezai şart tazminatının varlığı ve miktarının ne olduğu hususu yönünden bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır.
Bilirkişi dosyaya sunduğu 15/02/2021 tarihli raporda ” Davalı yan, … 9. Noterliği’nin 27.8.2018 gün ve 26240 Y. numaralı ihtarıyla, döviz kurundan kaynaklı olarak sözleşmenin yetine getirilme koşullarının ortadan kalktığını, sözleşmeye devam etmenin mümkün olmadığını bildirmekte, sözleşmenin taraflarınca feshedildiğini söylemekte, yeni bir sözleşme için görüşme yapabileceklerini beyan etmekte, fesih tazminatı ödemeyi benimsediğini ifade ederek, Sözleşmenin 14. maddesinin kendisine verdiği haktan söz etmektedir. Davalının burada sözünü ettiği ve davada sunduğu -yukarıya içeriği hülasa da edilen-dilekçelerinde değindiği anlatımın -asli takdir ve hukuki tavsif nihayetinde tamamen sayın Mahkemeye ait kalarak..- bir “mücbir sebep” anlatımı olduğunu düşünmekteyiz. Mücbir Sebep’in unsurları, -bazı anlatımlar farklı da olsa, genellikle…- öğretide… 1) Haricilik/ Dışsallık Unsuru 2) Kaçınılmazlık/ Önlenemezlik Unsuru 3) Öngörülemezlik Unsuru 4) İlliyet Bağı (Kusursuzluk) Unsuru olarak sayılmaktadır (bu konuda bkz: DOÇ. DR. ÖZGÜR BİYAN, Mali Hukuk Açısından Mücbir Sebep; İstanbul 2020, sh. 19 vd.) . Yine öğretide ifade edildiğine nazaran, “…mücbir sebep, kaçınılması veya bertaraf edilmesi objektif olarak imkânsız bir olayı ifade eder; öyle ki, olay, meydana geliş tarzı bakımından karşı konulmaz bir şiddetle vuku bulmuş ve ifayi imkânsız kılmıştır…” (bu konuda bkz: TEKİNAY/ AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP; Tekinay Borçlar Hukuku-Genel Hükümler, 6. bası, İstanbul 1989, sh. 1345 vd.). Davalı yanın savunduğu “döviz fiyatlarındaki artış” gerekçesi ise, çeşitli yargı kararlarında tartışılmıştır. Yargıtay’ımız muhtelif tarihlerdeki kararlarında, umumiyetle, -somut durumun tahlili somut çekişme açısından tamamen yüce Mahkemeye ait kalmak kaydı ile söyleyelim…- tacir olan davalının döviz fiyatlarındaki artışa mücbir sebep dermeyanı ile borçtan kurtulmak açısından dayanması yolunu kapatmaktadır (bkz: Y. 11. HD. 16.12.1976 gün ve 1976/5406 E, 5406 K. sayılı kararı, YKD 1977 sayı 6, sh. 817 vd.; Y. 13. HD. 14.5.1981 tarih ve 1981/2749 E. 3288 K. sayılı kararı, YKD. 1981, sayı 8, sh. 1024 vd.- Zikreden: TEKİNAY/ AKMAN/ BURCUOĞLU/ ALTOP, age. sh. 1343-1346, dn. 11). 2018 yılı ortasında döviz fiyatlarında bir artış olmuştur, ama hükümetimiz aldığı hızlı tedbirlerle uzun sayılmayacak bir süre içinde döviz fiyatlarında düşme de sağlamıştır. Bunun finansal tahlilini yapmak ise, uzmanlıklarımız içinde olmayıp, mezkür yargısal perspektif açısından bakılınca önemli de bulunmayabilecektir. Sözleşmenin feshinden peşinen (akdin in’ikadı anında…) vazgeçmenin ve bunu sözleşmeye yazmanın, hukuken anlam/ hüküm ifade edip etmeyeceğinin takdiri tamamen yüce Mahkemeye aittir. Ama temel ilke “sözleşmeye bağlılık (pacta sunt servanda)” olduğuna göre, davalının da davacının da sözleşmeden kaynaklanan borçlarını süresi içinde/ sözleşme boyunca yerine getirmeleri, kaideten, kendilerinden beklenecektir. Davalının yukarıda yer bulan erken fesih bildiriminde, kendisinden sadır bu erken fesih sebebiyle giderim ödemeyi zaten kabul ettiği de anlaşılmaktadır. O zaman araştırılmak gereken, sözleşmeyi davalının fesih ettiği de düşünülecek olursa, davacının cezai şart isteme koşulları varsa, bu davalının feshi ile -salt bu yönden- ortadan kalkmayacağına göre, bir cezai şart (cezai şart vs. açısından genel açıklama için bkz: PROF. DR. HALUK N. NOMER; Borçlar Hukuku- Genel Hükümler, İstanbul 2017, 15.bası, sh. 471 vd.) ödemenin mümkün olup olmayacağı veya dava terditli olarak açıldığına (bkz: dava dilekçesi sh. 13 vd.) göre, davacının davada istenen cezai şart isteyemeyeceği ve fakat fesih tazminatı ödemek mevkiinde olduğunun araştırılmasıdır. Davacının cezai şart isteme koşullarının doğup doğmadığını ve doğdu ise tenkis koşullarını/miktarını yüce Mahkeme belirleyecektir (bkz: NOMER, age. sh. 477) . Eğer/ ancak yüce Mahkeme, davacının terditli isteminde ilk şırada yer alan cezai şartı istemesinin mümkün olduğunu mütalaa edecek olursa, davalının iade faturası kesmesi anlamlı olmamakla, muhasebesel olarak hesabı yukarıda yapılan ve davacın davada talep ettiği cezai şartın davalıdan alınıp istem gibi davacıya verilmesi düşünülebilir. Öte yandan, takdir yine tamamen sayın Mahkemeye ait olmak kaydı ile, sayın Mahkemeyi takyit etmeyecek olan ve somut olay yönünden Bilirkişiliğimizde galebe çalan düşünce, sözleşmesel bütünün tetkikine bağlı olarak ve yukarıda içerik özetinde yer bulduğuna nazaran, davacının 611.2220,- TL olarak terditli surette izhar ettiği talebinin kabul koşullarının oluştuğu ve eğer sayın Mahkeme bu yönde karar oluşturur ise, davacının bu meblağı, davalının fesih tarihinden başlayacak akdi faizi ile (aylık kısa vadeli avans faizi + 2 puan) birlikte isteyebileceği yönündedir. Davacının bu davalıya konuda fatura kesmemiş olmasının, bu seçenekte ( terditli istem sözleşmesel ilişkinin davalı yanca feshine bağlı bir giderim istemi olmakla…), davacının fesih tarihinden itibaren anılan tazminatı ve faizi istemesine engel olmayacağı da düşünülebilecektir.” görüşü bildirilmiştir.
Sözleşmenin 15. Maddesine göre talep edilen fesih tazminatı ve faize ilişkin teknik itirazların karşılanması için bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış, alınan 24/05/2021 tarihli ek raporda ” Dava yanlarının Kök rapor ile ilgili açıklamaları, beyan ve itirazları incelenmiştir. Esasen beyan ve itiraza yönelik kalemler itibariyle Kök Rapor’da bilirkişi değerlendirmelerinin ve açıklamalarının bulunduğu görülmektedir. Bilirkişi görüşünün HMK md. 282 hükmü kapsamında yüce mahkemeyi takyit etmediği izahtan varestedir. Öte yandan, HMK ind. 279/4 ve 266/c.2 ahkâmıyla 6754 sayılı Kanun’un md. 3/3 hükmü gereği bilcümle hukuki tavsifin de tamamen muhterem Mahkemeye ait olduğu sarihtir. Şunu da bilvesile belirtmek gerekir ki, bu dava bir alacak değil (genel bir ifade ile.) giderim/ceza koşulu esaslı istem bazında temellenmiş olmakla, dava yanlarının defterlerinde bir alacak/borç kaleminin görülmemesi ve/veya davada tartışılan rakamların yan defterlerinde bu anlamda yer almaması, çekişmenin bünyesine uyumsuz değildir.” görüşü bildirilmiştir.
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan dava, sözleşmeye dayalı cezai şart tazminatı istemine ilişkindir. Dava terditli olarak açılmış olup öncelikle sözleşmenin 9 Maddesine göre belirlenen cezai şart tazminatı olmadığı takdirde 15. Maddeye göre fesih tazminatı talep edilmektedir.
Taraflar arasında 06.09.2016 tarihinde Enerji Ticaret Genel Sözleşmesi ve yine sözleşmenin ayrılmaz bir parçası ve eki olarak belirlenen 30.10.2017 tarihli protokol imzalandığı, sözleşmenin 3. Maddesine göre protokol hükümlerinin birincil olarak tarafları bağlayıcı olduğu, Protokol’de Tedarik Bitiş tarihinin 31.12.2018 olarak belirlendiği, davalı tarafın … 9. Noterliği’nin 27.08.2018 tarih 26240 sayılı ihtarnamesiyle döviz kurunda öngörülemeyecek artışlar olması nedeniyle sözleşme fiyatı üzerinden elektrik tedarikinin yapma imkanının kalmadığını bildirerek sözleşme ve protokolleri 31.08.2018 tarih itibariyle feshettiklerini ve fesih tazminatı ödemeye hazır olduklarını beyan ettikleri hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Nizalı olan noktalar ise aktedilen sözleşmenin davalı tarafa serbest fesih iradesi tanıyıp tanımadığı sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediği, haklı neden ise 14. Madde de belirlenen nedenlerden olup olmadığı, protokolle belirlenen sözleşme süresine göre satış bildirimlerinin yapılması gerekip gerekmediği hususlarında toplanmaktadır. Tüm bunları çözüme kavuşturmada taraflar arasında imzalanan 06.09.2016 tarihli sözleşme ve onun eki olarak kabul edilen 30.10.2017 tarihli protokol hükümleri büyük önem arzetmektedir. Bu çerçevede sözleşme maddeleri tek tek irdelenecek olursa sözleşmenin 3. Maddesine göre protokol hükümleri birincil yani öncelikli olarak uygulanacak olup buna göre tedarik başlangıç tarihi 01.01.2018 tedarik bitiş tarihi ise 31.12.2018 tarihidir. Davalının 27.08.2018 tarihli keşide ettiği fesih ihtarnamesi sözleşmeyi süresinden önce sona erdirme ve feshetme iradesi içermekte olup davalı taraf, döviz kurundaki artışın mücbir sebep olarak gösterip sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği iddiasındadır. Bu noktada sözleşmenin “Sözleşme ve/veya Protokol(ler)’in süresinden önce sona ermesi ve fesih” başlıklı 14 Md.’si kilit noktada öneme haizdir. 14. Md. oldukça ayrıntılı, madde madde ayırarak düzenleme getirmiş olup 14.1 Md’de (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerindeki hallerden birinin gerçekleşmesi halinde kendiliğinden, 14.2 Md’de (a), (b) ve (c) bentlerindeki hallerden birinin gerçekleşmesi halinde tek taraflı ve haklı nedenle 14.3 Md’de belirlenen durumda haklı nedenle fesih sebeplerini tespit etmiş, devamla 14.4 Md’de “Taraflardan herhangi birinin yukarıdaki hükümler dışında bir sebeple Protokol’ü ve/veya sözleşmeyi aksi protokolde öngörülmedikçe Protokolde belirlenmiş olan süreden evvel feshetme hakkı bulunmamaktadır. Sözleşmenin ve/veya protokol’ün bu madde kapsamında fesih edilmesi halinde sözleşmenin feshine sebebiyet veren taraf, diğer tarafa mad. 15 hükümleri uyarınca hesaplanacak fesih tazminatı ödeyecektir ” hükmünü içermekte, devamla 14.6 Md’de “Taraflar arasında karşılıklı olarak onaylanmış geçerli ve yürürlükte olan herhangi bir Protokol ya da Protokollerin bulunması halinde sözleşmenin fesihi tüm Protokollerin sona erdiği tarihte hüküm ve sonuçlarını doğrulacaktır.” hükmünü içermektedir. Buna göre tarafların serbest iradeleri ile imzaladıkları ve sözleşmenin bağlayıcılığı ilkesi çerçevesinde söz. 14 Md.’den somut olaya bakıldığında 14 Md.’de belirlenen madde madde ve tahdidi olarak sayılan haller dışında sözleşmenin feshi mümkün olmayıp döviz kurundaki artışın mücbir sebep olarak varsayılıp sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini söylemekte mümkün değildir. 14. Md. Belirlenen haller dışında sözleşme ve/veya protokolün feshedilemeyeceği açıkça ve net olarak dercedilmiş, her iki tarafta tacir sıfatına haiz olup sözleşme konusu işin niteliği gereği sözleşme hükümlerinin bağlayıcılığını akdin inikadı aşamasında basiretli bir tacir olarak kabul etmişlerdir. Buna göre yapılan fesih haksız olup ayrıca sözleşmenin 14.6 Maddesine göre taraflar arasında onaylanmış geçerli ve yürürlükte olan bir protokol olmasına göre haklı bir fesih olsaydı dahi sonuç ve hükümlerini sözleşmenin bitiş tarihi olan 31.12.2018 tarih itibariyle doğuracağı aşikardır. Buradan hareketle 27.08.2018 tarihinde davalı taraf fesih ihtarnamesi keşide etmesine rağmen davacı taraf alım bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeye devam etmiş fakat davalı satıcı tarafından satım bildirim yükümlülüğü ifa edilmemiştir. Sözleşmenin 9.1.2 Md’de satım bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde cezai şart ödeneceği belirlenmiş ve bu hususta yapılacak hesaplama için formül tespit edilmiştir. Davacı tarafça bu formül uygulanarak cezai şart tazminatı yönünden 4 adet fatura düzenlenmiş olup mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesine göre faturalara konu dengesizlik ceza bedeli sözleşmede yer alan formül uyarınca doğru hesaplandığı tespit edilmiştir. Sözleşmenin bitiş tarihi 31.12.2018 olduğuna göre davalı satıcı kendi üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmekle mükellef iken bunu yapmaması nedeniyle davacının sözleşmenin 9.1.2 Maddesine göre cezai şart tazminatını yani faturalara konu cezai bedelleri talep etmekte haklı olup sözleşmenin 12. Maddesine göre aylık reeskont faizi + %2 gecikme faizinin de talep edilebileceği anlaşılmış terditli açılan davada ilk talep kabul edildiğinden ikinci talep değerlendirilmeye alınmamış ve açılan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
2.213.006,55-TL cezai şart alacağının temerrüt tarihleri olan 651.852,06-TL lik kısmı için 08/10/2018 tarihinden itibaren 619.710,16-TL lik kısmı için 06/11/2018 tarihinden itibaren 518.052,86-TL lik kısmı için 13/12/2018 tarihinden itibaren, 423.338,47-TL lik kısmı için 07/01/2019 tarihinden itibaren işleyecek aylık reeskont faizi ve % 2 gecikme faizi ile birlikte davalıdan tahsiline,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 151.170,48-TL nispi karar harcından peşin alınan 37.792,62 TL harcın mahsubu ile bakiye 113.377,86 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 103.659,12 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 42.117,22 TL’nin (44,40 TL Başvurma Harcı, 6,40-TL Vekalet Harcı, 37.792,62 TL Peşin Harç, 273,80 TL tebliğler, 4.000,00 TL bilirkişi ücreti) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/10/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …