Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/295 E. 2021/485 K. 11.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/295
KARAR NO:2021/485

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:17/05/2019
KARAR TARİHİ:09/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının, davacı şirketle … tarihleri arasında düzenlenen …, …’na katılım sözleşmesi akdettiğini, sözleşmeyle ödemeyi kabul ettiği katılım bedelinin bakiye miktarını bugüne kadar ödemediğini, davacının alacağı için yapılan icra takibinin de davalının itirazı üzerine durduğunu, bunun üzerine itirazın iptali davası açmadan önce Hukuk Uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuğa başvurulduğunu ancak arabuluculuk sürecinin anlaşamama ile sonuçlandığını, Taraflar arasında 04.05.2017 tarihinde akdedilen fuar katılım sözleşmesinin; Mali Esaslar bölümünün 6.2. md. göre; “Kiracı katılmaktan tek taraflı olarak vazgeçerse tüm maddi yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. Kiracı yapmış olduğu ödemeleri geri talep edemeyeceği gibi bakiye borcunu da ödeme planına uygun olarak ödemekle yükümlüdür.”, Mali Esaslar bölümünün 6.5. md. göre; “Ödemelerden birinin vaktinde yapılmaması durumunda müteakip ödemeler muacelliyet kesbeder ve gününde ödenmeyen çek, senet ve cari hesap bakiyeleri için kiracılarla Türk Lirası (TL) üzerinden yapılan anlaşmalara ilişkin ödemelerde yürürlükteki Türk Ticaret Kanunu’nda ön görülen faiz oranları uygulanır.” hükmünü içerdiğini, Mali Esaslar bölümünün 6.12. md. göre; “Sözleşme ile ilgili çıkacak sorunlar … Mahkeme ve İcra Dairelerince çözümlenir.” hükmünü içerdiğini, taraflar arasında hür iradeleriyle akdedilen sözleşme ve sözleşme serbestisi göz önüne alındığında, sözleşme bedelinin açık olduğunu ve davalının bu miktardan ve işlemiş olan faizden sorumlu olduğunun açık olduğunu, davalının itirazının haksız olduğunu, alacağın tahsilini sürüncemede bırakma amacı taşıdığını, bu nedenle davacının lehine %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, öncelikle davalının itirazının iptaline, haksız itiraz nedeniyle davacı lehine %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce düzenlenen tensip zaptı ve dava dilekçesi ekleriyle birlikte usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edilmişse de bu davalı yanca mahkememiz dosyasına davaya karşı herhangi bir cevap veya beyan dilekçesi ibraz edilmemiştir.
Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme araştırmalar yapılmış, 18/09/2020 tarihli ara karar ile tarafların iddia ve savunma hudutları doğrultusunda, dosya içeriği delil ve belgeler ile tarafların uyuşmazlık konusu dönem ticari defter ve kayıtları üzerinde taraf iddialarının yerindeliği, davacının alacağının varlığının ve miktarının tespiti amacıyla bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir.
18/01/2021 tarihli raporunda bilirkişi sonuç olarak; Davacı tarafın incelenen ticari defter kayıt ve belgelerine göre, 25.07.2018 takip tarihi itibari ile davalı taraftan 3.332,22 TL asıl alacak ve 275,05 TL (talep edilen 406,78 TL. ) işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.607,27 TL. alacaklı olduğu sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Alınan bilirkişi raporu usulüne uygun şekilde taraflara tebliğ edilmiş, davalı vekilince bilirkişi raporuna itirazda bulunulmuşsa da mahkememizce davalı vekilinin bilirkişi raporuna itirazları hususunda bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun, denetime elverişli olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dava, İİK mad. 67’ye dayalı olup davalı tarafın hakkındaki icra takibine vaki itirazının iptali istemine ilişkindir. …. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyasında davacı tarafın 3.332,22 TL asıl alacak, 406,78 TL geçmiş gün faizi ve asıl alacağa yıllık %19,50 yasal faiz yürütülmek suretiyle tahsili istemi ile ilamsız takip yolu ile icra takibinde bulunulduğu ve fakat davalının borca itirazı sonucu icra takibinin İİK’nın 66. maddesi uyarınca durduğu saptanmıştır. İcra takibine vaki itirazın davacı tarafa tebliği durumu ve dava tarihine göre bu itirazın iptali davasının İİK mad. 67’de öngörülen ve hak düşürücü nitelikteki 1 yıllık süresi içinde açıldığı da tespit olunmuştur.
Tüm dosya içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, taraflar arasındaki 04/05/2017 tarihli … … Fuarı Katılımcı Kira Sözleşmesi kapsamında verilen hizmet nedeniyle düzenlenen faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf ürün satışı nedeniyle düzenlenen faturalardan kaynaklı alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise cevap dilekçesi sunmayarak bütün hususları inkar etmiş durumdadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 21/2. Maddesine göre; bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsabu içeriği kabul etmiş sayılır.
Fatura düzenlenebilmesi için taraflar arasında bir akdi ilişkinin bulunması gereklidir. Bunun yanı sıra fatura tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı kabul edilmekte ve faturada yer alması olağan sayılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü ve bedeli gibi fatura mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine karine teşkil etmektedir. Ancak bu karinenin aksi elbetteki her türlü delil ile ispatlanabilir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Davalı kendisine tebliğ edilen dava konusu faturalara süresinde itiraz etmemiştir. Mahkememizce ticari defterlerini sunmaları için taraflara süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı taraf dosya kapsamında uyuşmazlığa konu ticari defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesinde sunmadığı gibi alınan bilirkişi raporuna karşı da herhangi beyan ve itirazda bulunmamış olup davalı tarafça, davacının alacağını hükümden düşürecek bir belge veya başkaca delil sunulmamıştır.
Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Usulüne uygun denetime elverişlli bilirkişi incelemesinnde davacı ve davalı şirketin uyuşmazlık dönemine ait ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede davacı taraf ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak süresinde yaptırılmış olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla HMK M.222 VE 6102 s. TTK M.64/3 uyarınca ticari defterlerin delil niteliğinin bulunduğu anlaşılmıştır, yapılan mali hesaplamalara göre davacının davalıyı 22.09.2019 icra takip tarihi itibariyle temerrüte düşürdüğü, davacının icra takibinde talep ettiği 3.322,22TL asıl alacağının yerinde olduğu, taraflar arasındaki sözleşmedeki ödeme planına göre 13/10/2017 tarihinin belirlendiği, buna göre icra takibinde takip öncesi faizi olarak 275,05TL işlemiş faiz hesaplandığı, 406,78 TL faiz talebinin yerinde olmadığı, icra takip tarihi itibariyle 3.322,22TL asıl alacak ve 275,05TL işlemiş faiz alacağının oluştuğu, anlaşılmış olup takip dosyasında yıllık %19,50 oranında faiz talep edildiğinden asıl alacağa takip tarihinden itibaren %19,50 oranından az olmamak üzere değişen oranlarda avans faiz işletilerek hesaplanan bu bedeller üzerinden açıklanan nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile …. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 3.332,22 TL asıl alacak ve 275,05 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.607,27 TL üzerinden devamına,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %19,50 oranından az olmamak üzere değişen oranlarda avans faizi işletilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
Asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan asıl alacağın %20’si oranında 666,44 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 246,41 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 63,96 TL harcın mahsubu ile eksik 182,45 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 3.607,27 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 101,73 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından dava açılırken yapılan toplam 114,76 TL ( 63,96 TL PH, 44,40 TL BH, 6,40 TL VH ) harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan toplam 869,60 TL ( 750,00 TL BK, 119,60 TL Müzekkere ve tebliğler olmak üzere ) yargılama giderinin, davadaki kabul ve red oranına göre hesaplanan 838,96 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Arabuluculuk görüşmelerinde arabulucu olarak atanan arabulucu …’e 1.320,00 TL ödeme yapılmasına karar verildiği, ödemenin suçüstü ödeneğinden ödendiği anlaşıldığından 1.320,00 TL arabuluculuk ücreti’nin 6325 sayılı hukuk uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu madde 18/A-13’a göre davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
8-Kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/06/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır