Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/282 E. 2019/453 K. 04.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/250 Esas
KARAR NO : 2019/463

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 05/08/2014
KARAR TARİHİ: 09/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile davalı arasında 03.04.2010 tarihli 3 yıl süreli Ajans Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği müvekkilinin Cast Oyuncusu olarak davalı firmaya, yapım şirketleri ile sözleşme yapmak ve anlaşmaya vardıkları oyunculuk bedelinin davalı ajansa ödenmesi, bu bedelsen ajans hizmet bedeli kesintisi yapıldıktan sonra geri kalan oyunculuk ücretinin kendisine verilmesine dair yetki verdiğini, müvekkilinin davalıya vermiş olduğu yetkiye istinaden davalının yapım şirketleri ile sözleşmeler imzaladığım, müvekkilinin bugüne kadar dava dışı…Şti.’nin yapımcısı olduğu … isimli yarışma programında, dava dışı … firmasının yapımcısı olduğu …isimli TV dizisinde oynadığını, davalının sözleşme şaftlarına göre oyunculuk ücretlerini yapım firmalarından tahsil ettiğini, sözleşmenin 8.maddesine göre; davalının yapımcı firmalardan müvekkili adına tahsil etmiş olduğu oyunculuk ücretlerinden hizmet bedeli kesintisi yaptıktan sonra geri kalan kısmını 7 gün içinde müvekkiline ödemesi gerektiği halde, bir kısmını uhdesinde tutarak müvekkiline ödeme yapmadığını, bunun üzerine davalıya …Noterliğinden 03.06.2014 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edilerek, bahsi geçen alacakların ödenmesinin ihtar edildiğini, davalının bir kısım ödemeler yaptığını, halen tahsil ettiği müvekkilinin oyunculuk ücretinin önemli bir kısmını uhdesinde tuttuğunu, davalının bu şekilde müvekkilinin kendisine vermiş olduğu ücret tahsil yetkisini kötüye kullandığım, güven unsurunun sözleşmenin vazgeçilmez şartı olduğunu, davalının kendisine verilen yetkiyi kötüye kullanarak müvekkilinin güvenini kaybettiğini, bu nedenle davalı ile yapılmış olan oyunculuk sözleşmesinin de tek taraflı olarak feshedildiğini belirterek; müvekkilinin davalı ile imzaladığı ajans sözleşmesine göre, davalının müvekkili adma yapımcı firmalardan tahsil ettiği ve ajans hizmet bedelini kestikten sonra müvekkiline ödemesi gereken oyunculuk ücretinden uhdesinde bulunan 50.000,00 TL alacağın KDV ve stopajı İle birlikte fazlaya dair hakları ve davayı bilirkişi raporundaki değer üzerinden ıslah etme hakları saklı kalmak kaydıyla tahsiline, yargılama giderlerinin davalıya yükletİlmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu davada Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik itirazında bulunulduğunu, ” Davacının rol aldığı projeler kapsamında kendisine ödenecek beher bölüm ücretinin belirli olması sebebiyle toplam alacağın tespit edilebilir olduğunu bu sebeple davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, taraflar arasında delil sözleşmesi bulunduğunu bu sebeple davacı tarafça sunulan delillere muvafakatlerinin bulunmadığını, davacının alacaklı olduğu iddiasıyla ikame ettiği işbu davanın haksız ve dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirketin menajerlik hizmeti dolaysıyla hak kazandığı ajans servis komisyonunu kestikten sonra oyuncunun hak kazandığı bölüm ücretini davacıya ödeyeceği hususunda tarafların mutabık olduğunu, sözleşmenin davacı tarafından feshinin haksız olduğunu, müvekkilinin çekimleri daha evvel yapılan ve yayınlanan …adlı dizide yer alması için davacının menajerliğini yürüttüğünü, müvekkilinin bu projeden doğan 60.000,00 TL ajans servis komisyonunun davacı tarafça müvekkiline ödenmediğini, …adlı program kapsamında çekilen her bölüm başına müvekkili şirketin ajans komisyonun doğduğunu, bahsi geçen diziden müvekkilinin hak kazandığı 77.600,00 TL ajans komisyonun da davacı tarafça müvekkiline ödenmediğini, davacının müvekkiline borçlu iken, kendisine ücretlerinin ödenmediğinden bahisle sözleşmeyi feshetmesinin açıkça haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin muaccel hale gelmiş olan 138.200,00 TL ajans servis komisyonunun davacı tarafça ödenmemesi üzerine, yapımcı firmalar tarafından müvekkiline havale edilen ödemelerden % 20 ajans komisyonu düşüldükten sonra kalan miktarların TBK 139 vd. maddeleri hükümleri uyarınca takas hakkını kullandığını ve bu hususları davacıya keşide etmiş olduğu ihtarnamelerle bildirdiğini, takas işlemlerinden sonra müvekkilinin davacıdan halen 59.527,50 TL ajans servis komisyonu alacağı bulunduğunu belirterek “; öncelikle görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün olmadığından, dava değerinin belirlenerek harcın ikmal ettirilmesine, tamamen mesnetsiz ve kötü niyetli davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, …Bankası kayıtları, … Şti cevabi yazıları, …A.Ş. Cevabi yazısı, … A.Ş. cevabi yazısı celp edilmiş, alacağın varlığı ve miktarı yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Bilirkişi heyeti dosyaya sunduğu 10/03/2016 tarihli raporda ” Davalı şirketin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalı tarafından davacıya banka havalesi ve makbuz karşılığı toplamda 707.952,50-TL ödeme yapıldığının tespit edildiği, taraflar arasındaki sözleşmede davalının tahsil etmiş olduğu bedeller üzerinden ajans komisyonu ve ajans servis bedelini kestikten sonra kalan miktarı davacıya ödeyeceği aynı şekilde sözleşmede davalının yapımcı şirketlerden tahsil edemediği oyunculuk bedellerinden sorumlu olmadığının belirtilmiş olduğu, buna göre davacıya ödenen 707.952,50-TL ücretin, ödenmesi gereken 667.959,30-TL ‘den daha fazla olduğundan davacının dava tarihi itibariyle talep edebileceği oyunculuk ücretinin bulunmadığı, davalı tarafın borcu olmadığından davacının yaptığı olağanüstü fesihin haksız bir fesih olduğu ” görüşü bildirilmiştir.
Davacı vekilinin rapora karşı itirazlarının değerlendirilmesi için dosya yeniden bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti dosyaya sunduğu 23/11/2016 tarihli ek raporda ” yapılan hesaplamaya göre davacıya ödenmesi gereken miktarın 690.615,30-TL olduğu, davalı tarafından ödenen miktarın 707.952,50-TL olup davacının dava tarihi itibariyle herhangi bir alacağının olmadığı, davacının yaptığı olağanüstü fesihin haksız bir fesih olduğu ” görüşü bildirilmiştir.
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan dava, taraflar arasında imzalanan ajans sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delilleri toplanarak sözleşme uyarınca davacının davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığı gerekçesiyle açılan davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, İstanbul BAM …Hukuk Dairesi’nin … E.K. Sayılı 28/03/2019 tarihli kararıyla ” 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Somut uyuşmazlıkta davacının tacir olmadığı tüm dosya kapsamı ile sabittir. Hal böyle olunca dava konusu olayda tacir olmayan davacının açtığı bu davada genel mahkemelerin görevli olduğu ticaret mahkemelerin görevli olmadığı anlaşılmıştır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenle istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin görevsiz mahkemece, davanın görülerek sonuçlandırılmış olması nedeniyle kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesi ile mahkememiz kararını kaldırmış dosya yeni esasa kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Tüm dosya ve kaldırma kararı birlikte değerlendirildiğinde davacı taraf tacir olmayıp uyuşmazlık konusu her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığından TTK 3 ve 4 md. Gözetilerek davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğundan mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 20. Maddesi uyarınca belirtilen süre içerisinde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına,
4-HMK 331. Maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-Artan gider avansının dosyasına aktarılmasına,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …

Hakim …