Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/267 E. 2020/638 K. 12.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/267
KARAR NO:2020/638

DAVA:ALACAK
DAVA TARİHİ:27/03/2015
KARAR TARİHİ:12/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı … … A.Ş. vekili verdiği dava dilekçesinde; müvekkili şirkete ait … ve … olarak faaliyet gösteren oteller ile ilgili olarak davalı yan ile akdedilen “Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi” ile davalı şirketin … ve … tesisat numaralarıyla abonesi olduklarını, sözleşme kapsamında, davalının davacıdan, elektrik satış bedeli haricinde, kayıp kaçak bedeli ve bu bedel üzerinden de % 1 Enerji Fonu, % 2 TRT Payı, % 5 Belediye vergisi ve % 18 KDV tahsil ettiğini, sözleşme uyarınca kayıp kaçak bedeli üzerinden bu vergi ve fonların tahsili imkânı bulunmadığını, 01.01.2011 ile 30.06.2012 tüketim dönemlerinde toplam 69.200,00TL tutarında kayıp kaçak bedeli ve bu bedel üzerinden enerji fonu, TRT payı, BTV ve % 18 KDV’yi haksız olarak tahsil ettiğini ileri sürerek, fazladan tahsil edilen 69.200,00TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek değişir oranda avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ SAVUNMASI:
Davalı … vekili verdiği cevap dilekçesinde; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, kayıp kaçak bedeli ile bu bedel üzerinden alınan vergi ve yükümlülüklerin sözleşme, ek protokol ve mevzuata uygun olduğunu, kayıp kaçak bedelinin yansıtılmasının yasal zorunluluk olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu m. 17 ile Geçici Madde 20’ye göre anlaşmazlığın giderilmesinden kaynaklı alacak davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davacıdan haksız şekilde tahsil edilen kayıp kaçak bedeli ile bu bedele karşılık gelen Enerji Fonu, TRT payı, Belediye vergisi ve KDV’nin iadesinin gerektiği, bilirkişi raporunda tespit edilen bu miktarın dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine yönelik olarak hüküm kurulmuştur.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNİN BOZMA KARARI:
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, “Ne var ki, uyuşmazlığın temyiz yolu ile Dairemize geldiği aşamada 17.06.2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve dava konusu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir. Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir. Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuş ve yeniden yargılama yapılamak üzere dosya mahkememize gönderilmiştir.
YENİDEN YAPILAN YARGILAMA VE GEREKÇESİ:
Yargıtay 3. HD’nin bozma kararına karşı tarafların beyanları alındıktan sonra bozma kararına uyulması yönünde ara karar oluşturulmuş ve yargılamaya devam edilmiştir. Yargıtay 3. HD’nin içtihadı doğrultusunda 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve dosya bilirkişiye verilmiştir. Bilirkişiden davacının talepte bulunduğu tarihe göre kayıp kaçak bedeli alacağının bulunup bulunmadığının ve miktarının tespiti istenilmiştir.
Dava, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu m. 17 ile Geçici Madde 20’ye göre anlaşmazlığın giderilmesinden kaynaklı alacak davasıdır.
Dava konusu uyuşmazlığın sözleşmeden kaynaklanıyor olması nedeniyle ve 6098 sayılı TBK m. 146’ya göre sözleşmeden kaynaklı uyuşmazlıklarda 10 yıllık zamanaşımı süresi geçerli olduğundan bu sürenin dolmamış olması nedeniyle davalı … ‘nin zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Davacı taraf, davalı şirketlerle sanayi elektriği alımına ilişkin ayrı ayrı elektrik abonelik sözleşmesi yapmıştır. Davacı taraf, bu sözleşmeler kapsamında davacı tarafa gönderilen faturalara davacının tükettiği elektrik miktarının bedelinin dışında kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, Perakende Satış Hizmet Bedeli, sayaç okuma bedeli, TRT payı, enerji fon bedeli, Belediye Tüketim Vergisi ve bunların içindeki KDV’nin yansıtıldığını ve bu şekilde tahsil edilen bu bedellerin taraflar arasında yapılan abonelik sözleşmesine ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürmektedir. Davalılar ile tahsil edilen bedellerin EPDK’nın tarifelerde yaptığı değişikle alındığını bu yüzdende hem sözleşmelere hem de yürürlükteki mevzuata aykırılık oluşturmadığını savunmaktadırlar.
Davacının alacaklı olduğunu ileri sürdüğü miktarın tam ve doğru olarak tespiti için dosya 6100 sayılı HMK m. 266’ya göre bilirkişiye verilmiş ve 26.12.2019 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. Hazırlanan raporda davacının davalılardan olan alacak miktarı tam ve doğru şekilde hesaplanmış ve davacının davayı açtığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre bu alacak kalemlerini davalılardan talep edebileceği tespit edilmiştir.
Yargılama devam ederken 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu 17’inci maddesinin (ç) bendinde ve 10’uncu fıkrasında 04.06.2016 tarihinde aşağıdaki gibi değişiklik yapılmıştır. Buna göre; “ç- Dağıtım tarifeleri: Dağıtım şirketleri tarafından hazırlanacak olan dağıtım tarifeleri, elektrik enerjisinin dağıtım sistemi üzerinden naklinden yararlanan tüm gerçek ve tüzel kişilere eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin uygulanacak hizmetlere ilişkin fiyatları, hükümleri ve şartları içerir. Dağıtım tarifeleri; dağıtım sistemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme – bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji maliyeti gibi dağıtım faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşur. Dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas alınacak teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlar bu kayıpları düşürmeyi teşvik edecek şekilde Kurul tarafından belirlenir. Kurulca belirlenen hedef oranlarını geçmemek kaydı ile teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin maliyetler dağıtım tarifelerinde yer alır ve tüketicilere yansıtılır. Teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarının tespiti ve değiştirilmesi ile oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve tüketicilere yansıtılmasına ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından düzenlenir.”
“(10) Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.”
Bu maddelere göre davacının talep ettiği kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, PHS okuma bedeli ve bunlara ilişkin KDV’nin tüketicilerden alınabileceği ve bu bedellere ilişkin olarak açılacak davalarda da yargısal denetimin “bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu” belirlenmiştir.
Açılmış olan davalarla ilgili olarak da aynı yasanın Geçici 20’inci maddesine aşağıdaki düzenleme getirilmiştir.
“Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp – kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17’nci madde hükümleri uygulanır.”
6446 sayılı yasada yapılan değişiklikler geçmişe etkili olarak uygulanacak niteliktedir. Bu nedenle yasa değişikliğinin dava konusu olaya uygulanmasının araştırılmasının yapılması gerekmektedir. 6446 sayılı EPDK yasasında yapılan değişiklikle davalı tarafın tahsil ettiği ücretler yasal hale gelmiştir. Ancak EPDK’nın belirleyeceği miktarlarda tahsil edilebileceği sınırlaması getirilmiştir. Öyleyse davacının talepleri bu yönüyle araştırılmalıdır. Hazırlanan 26.12.2019 tarihli raporda tahsil edilen bedellerin 6446 sayılı yasanın 17’inci maddesine uygun olduğu ve kurul kararı dışında fazla bir ödeme alınmadığı tespit edilmiştir. Böylece Yargıtay’ın bozma öncesi hazırlanan bilirkişi raporu hükmünü yitirmiştir. Ancak hazırlanan rapora göre davanın açıldığı tarihte davacının haklı olduğu anlaşılmaktadır.
Yargılama devam ederken Anayasa Mahkemesi dava konusu olaya uygulanacak olan 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu 17’inci maddesinin 10’uncu fıkrasında yer alan “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmünü iptal etmiştir.
Anayasa Mahkemesi, iptal kararında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır. “EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen bedeller, aktif enerji maliyeti, faturalama, müşteri hizmetleri maliyeti, perakende satış hizmet maliyeti, dağıtım sitemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme-bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti ve reaktif enerji maliyeti gibi tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşmakta; bu bedeller Kurumun düzenleyici işlemlerinden olan Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliği, Kurul tebliğleri, kararları doğrultusunda belirlenmekte ve tüketicilerden tahsil edilmektedir. Dava konusu kuralla EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen ve tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle tüketici hakem heyetlerine başvurulması veya bu bedellerin tazmini talebiyle mahkemelerde dava açılması durumunda tüketici hakem heyetleri veya mahkemelerin yetkisi sadece tüketicilerden tahsil edilen bu bedellerin Kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olarak tahsil edilip edilmediğinin denetlenmesiyle sınırlı tutulmak suretiyle hak arama hürriyetine sınırlama getirilmektedir. Mahkemeye erişim hakkı, hak arama özgürlüğünün bir gereği olmakla birlikte hak arama özgürlüğünün varlığının kabulü için tek başına yeterli bulunmamaktadır. Kişilere yargı mercileri önünde dava açma hakkı tanıyan bir düzenlemenin aynı zamanda yargı mercilerinin etkili bir yargılama yapmasını engelleyen kurallar içermesi hâlinde bu düzenlemenin hak arama özgürlüğüne uygun olduğundan söz edilemez. EPDK tarafından gelir ve tarife kapsamında düzenlenen ve tüketicilerden tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin söz konusu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığının yanı sıra uyuşmazlıkla ilgili diğer mevzuat hükümlerini de gözetmeleri adil yargılanma yapılmasının bir gereğidir. EPDK tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisinin bu bedellerin sadece Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğunu öngören kural, hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahalede bulunmakta ve hakkın özünü zedelemektedir.” Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesi mahkemelerin ve tüketici hakem heyetlerinin yapacakları yargı görevinin kapsamının mevzuat açısından sınırlandırılamayacağı ilkesi üzerine dayanmaktadır. Davacının davasını açtığı tarihte davasında haklı olduğu hazırlanan bilirkişi raporu ile anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararı doğrultusunda EPDK’nın düzenleyici işlemleri dışında kalan başka mevzuat hükümlerine göre konunun incelenmesi durumunda yürürlükteki mevzuata göre davacının haklı olup olmadığının araştırılması ve buna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
Ülkemizde enerji piyasasının düzenlenmesi ve buna ilişkin olarak da gerekli alt düzenleyici işlemlerin yapılması 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile yapılmaktadır. Başkaca bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır. Dolayısıyla dava konusu olaya uygulanabilecek başkaca bir yasal mevzuat bulunmamaktadır. Ancak kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, PHS okuma bedeli gibi yükümlülükler EPDK’nın 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun verdiği yetki ile yerine getirilmektedir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Vergi Ödevi” başlıklı 73’üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” bu fıkra hükmüne göre yasa ile bir kuruma “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler” koyma ya da kaldırma yetkisi verilemez. Bu nedenle 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun bu konuda EPDK’ya yetki veren maddeleri de EPDK’nın buna ilişkin yaptığı bu düzenleyici işlemleri de Anayasaya aykırılık oluşturmaktadır. Mahkememizin ise sadece somut norm denetimi yoluyla dava konusu olaya uygulanacak kanunların Anayasa Mahkemesinde iptalini isteme yetkisi bulunmakta olup yönetmelik gibi düzenleyici işlemler için mahkememizin somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda bulunma yetkisi bulunmamaktadır. Bu düzenleyici işlemler idari yargıda iptal konusu yapılmadığı sürece yargı yerlerini de bağlayacağından uygulanacak mevzuat açısından bir değişiklik olmayacaktır. Bu gerekçelerle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
6446 sayılı EPDK yasasında yapılan değişiklikle ve Anayasa Mahkemesinin verdiği kararla dava konusuz hale gelmiştir. Bu nedenle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2016/16 Esas; 2016/16 Karar ve 14.12.2016 tarihli kararında; “Davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; yargılamaya devam edilerek davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka bir deyişle, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilmesi, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.” şeklindeki tespite uygun olarak davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Yasa değişikliği öncesinde ki durum değerlendirildiğinde davacıdan haksız olarak kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, PHS okuma bedeli ve bunlara ilişkin KDV’nin tahsil edildiği tespit edildiğinden davanın açıldığı tarihte davacının haklı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacı lehine yargılama giderlerine hükmedilmesine karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 tarih, 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı kararında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” tespit edildiğinden ve yasal vekâlet ücreti aynı zamanda 6100 sayılı HMK m. 323/I-ğ hükmüne göre yargılama gideri olduğundan davacı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmiştir.
DAVACI LEHİNE NİSPİ VEKÂLET ÜCRETİNE HÜKMEDİLMESİNİN GEREKÇESİ:
Davacı lehine hükmedilecek yasal vekâlet ücretinin maktu vekâlet ücreti mi yoksa dava değerine göre nispi vekâlet ücreti mi olacağı konusunda Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği yönünde karar vermektedirler.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Davanın Konusuz Kalması, Feragat, Kabul Ve Sulhte Ücret” başlıklı 6’ncı maddesinde; “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Maddede geçen “Tarife hükümleriyle belirlenen ücret” ifadesiyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6’ncı maddesi tarifenin maktu ya da nispi ücret kısımları arasında bir ayrım yapmamıştır. Tarifenin 6’ncı maddesi nispi ve maktu yasal vekâlet ücretlerinin belirlendiği tarifenin ikinci ve üçüncü kısımlarına doğrudan bir yollama yapmamaktadır. Dolayısıyla 6’ncı maddenin içerik yorumundan davanın nispi ücrete bağlı ya da maktu ücrete bağlı dava olması durumunda AAÜT’nin hangi kısmına göre yasal vekâlet ücretine hükmedilecek ise tarifenin o kısmından yasal vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır. Davacının talebi eda hükmü içeren alacak davası niteliğinde ve nispi harca bağlı olan bir davadır. Dava eğer konusuz kalmayıp esastan sonuçlandırılsaydı davayı kazanan taraf lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilecekti. Bu nedenle davanın konusuz kalması durumunda da dava değerine göre belirlenecek nispi vekâlet ücretinin davacı lehine hükmedilmesi AAÜT m. 6’ya uygundur. Dava ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra konusuz kaldığından nispi vekâlet ücretinin tamamına hükmedilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Dava konusuz kaldığında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
3-6100 sayılı madde 323/1-ğ hükmünde ve avukatlık asgari ücret tarifesi madde 6’ya göre nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 4.727,05-TL nispi karar harcından peşin alınan 1.181,77-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.545,28-TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 9.796,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
6-Davacı tarafından yapılan toplam 3.394,07-TL’nin ( 27,70-TL BVH, 4,10-TL VH, 1.181,77-TL Peşin Harç, 430,50-TL Tebliğ ve Posta, 1.750,00-TL BK ) yargılama giderinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay Kanun Yolu açık olmak üzere karar verildi.12/10/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır