Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/227 E. 2021/398 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/227
KARAR NO:2021/398

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:24/04/2019
KARAR TARİHİ:28/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı …-…’ın, makine ve yay sanayisinde iştigal etmekte olduğunu, değişik tarihlerde birden çok fatura ile amortisör, baskı, çekme, konik, paslanmaz vb. ürünlerin satışını yaparak ticari kayıt ve defterlerinde davalı firma adına borç olarak kaydettiğini, borcun ödenmemesi üzerine …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından kısmi alacak üzerinden 04.05.2018 tarihinden icra takibine başlanıldığını ancak davalı tarafın borcunu ödemektense borca ve takibe itiraz ettiğini, taraflar arasında süregelen bir ticari ilişki bulunmakta olduğunu, doğan borca karşılık olmak üzere, davacı tarafından davalı firmaya birçok fatura düzenlendiğini ve söz konusu faturanın her iki tarafın ticari defterlerine işlenmiş olduğunu, davalı firmanın davacıya borçlu olduğunun yapılacak bilirkişi incelemesinde ve … Vergi Dairesi ile … Vergi Dairesi’nden celp edilecek BA/BS kayıtlarında ortaya çıkacağını, bunun üzerine 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun atfı ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi gereği … Arabuluculuk Bürosuna başvuru yapıldığını ve anlaşma olmadığına dair 17.04.2019 tarihli son oturum tutanağı düzenlendiğini, arabuluculuk görüşmesine dair son otururum tutanağı aslının HUAK 2. maddesi gereği dilekçe ekinde ibraz edildiğini, davalı firma aleyhinde 04.05.2018 tarihinde …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından icra takibine başlanılmış olmakla temerrüdün bu tarihte gerçekleştiğini, dolayısıyla davanın sübuta ermesi halinde, davacının alacağının temerrüt tarihi olan …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında ki takip tarihi olan 04.05.2018 tarihinin esas alınması gerekeceğini, içtihat kararlarının da bu yönde olduğunu, “…Mahkemece, asıl alacak olan 2.187 TL’nin 10.08.2006 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir. Davacı vekili düplik ve temyiz dilekçelerinde, davalı hakkında 10.06.1999 tarihinde …. İcra Müdürlüğü’nün … esas numaralı dosyasıyla icra takibi yapıldığını iddia etmiştir. Dosya içinde davacı vekilinin bildirdiği bu dosyanın aslının veya suretinin bulunmadığı anlaşılmış, dolayısıyla davalının temerrüde düştüğü tarih belirlenememiştir. Davalının temerrüt tarihinin belirlenmesi ve faize belirlenecek bu temerrüt tarihinden itibaren hükmedilmesi gerektiği nazara alınarak, davacı vekilinin iddia ettiği ilk icra takibi dosyası getirilip takip ve dolayısıyla temerrüt tarihinin belirlenmesi gerekirken, davalı hakkında yapılan ikinci icra takibi dosyasındaki takip tarihinden faize hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir…” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2011/… E. 2011/… K. 09.05.2011 T.), içtihat kararında da belirtildiği üzere davacı alacağının, davalı aleyhinde başlatılan ve temerrüdün doğduğu ilk takip tarihi olan 04.05.2018 tarihi itibari ile hüküm altına alınması gerektiğini, takip öncesi davalı tarafın temerrüde düşürülmemiş olması sebebiyle, huzurdaki davayı takip toplamı üzerinden değil, takip miktarı olan 29.636,41 TL üzerinden derdest etme zorunluluğu hasıl olduğunu, davalının …. İcra Müdürlüğü’ne yaptığı itirazın kötü niyetli olduğunu, borcun likit ve hesaplanabilir türden ve carinin varlığının nizasız olmasıyla sabit olduğundan, borca haksız ve kötü niyetli itiraz eden davalı tarafın bu nedenle talep miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere icra-inkar niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, konuya dair içtihat uygulamalarının da bu yönde olduğunu, davalı firmanın, davacıya olan borcunun miktarını bilecek konumda olduğu hususunun, “hayatın olağan akışı” ve “sorumlu tacir” ilkeleri gereği sabit olduğunu, Sayın Yargıtay HGK’nın yukarıdaki kararından da anlaşılacağı üzere, davalı firmanın borcunu bilecek konumda olması ve bilindiğinin karine olarak (fatura ve ticari kayıtlardan dolayı) kabul edilmesi karşısında, %20 icra-inkar tazminat taleplerini reddetmesinin usul ve yasaya aykırılık oluşturmuş olduğunu, yukarıda izah edildiği üzere, davalının, …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından yaptığı kötü niyetli itirazın 29.636,41 TL üzerinden ferileri ile birlikte iptaline ve takibin devamına, bu miktar yönünden temerrüdün takip tarihi olan 04.05.2018 itibari ile gerçekleştiği göz önünde bulundurularak, 04.05.2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi üzerinden hüküm altına alınmasına, kabul edilecek temerrüt tarihinden itibaren davalının en yüksek ticari faiz oranları üzerinden faiz ödemeye mahkum edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli itirazından dolayı %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, ücreti vekalet ile birlikte tüm yargılama giderlerinin davalıya tahmil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce düzenlenen tensip zaptı ve dava dilekçesi ekleriyle birlikte usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edilmişse de bu davalı yanca mahkememiz dosyasına davaya karşı herhangi bir cevap veya beyan dilekçesi ibraz edilmemiştir.
Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme araştırmalar yapılmış, 16/09/2020 tarihli ara karar ile tarafların iddia ve savunma hudutları doğrultusunda, dosya içeriği delil ve belgeler üzerinde taraf iddialarının yerindeliği, davacının alacağının varlığının ve miktarının tespiti amacıyla bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir.
13/01/2021 tarihli raporunda bilirkişi sonuç olarak; Davacı tarafın incelenen ticari defter kayıt ve belgelerine göre, davacı tarafın davalı taraftan 04.05.2018 takip tarihi itibari ile 43.552,19 TL. alacaklı olduğu, davacı tarafın …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile 04.05.2018 takip tarihi itibari ile davalı taraftan 29.636,41TL asıl alacak ve 3.218,59 TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 32.855,00 TL alacak talep ettiği, davacı tarafın dava dilekçesi ile, takip öncesi davalı tarafın temerrüde düşürülmemiş olması sebebiyle, huzurdaki davayı takip toplamı üzerinden değil, takip miktarı olan 29.636,41 TL üzerinden derdest etme zorunluluğu hasıl olduğunu bildirdiği, davalı tarafından inceleme için ticari defter kayıt ve belge ibraz edilmediği, dosya içerisine sunulan … Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından davalı tarafa ait BA Formları ile, davalı tarafın 2016 yılına 4 adet KDV Hariç 25.750,00 TL. bedelli, 2017 yılında 2 adet KDV Hariç 16.299,00 TL. bedelli mal veya hizmet alışı yapıldığının bildirildiği sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Tüm dosya içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf ürün satışı nedeniyle düzenlenen faturalar ve cari hesaptan kaynaklı alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise cevap dilekçesi sunmayarak bütün hususları inkar etmiş durumdadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK’nın 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 21/2. Maddesine göre; bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.
Fatura düzenlenebilmesi için taraflar arasında bir akdi ilişkinin bulunması gereklidir. Bunun yanı sıra fatura tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı kabul edilmekte ve faturada yer alması olağan sayılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü ve bedeli gibi fatura mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine karine teşkil etmektedir. Ancak bu karinenin aksi elbetteki her türlü delil ile ispatlanabilir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Davalı kendisine tebliğ edilen dava konusu faturalara süresinde itiraz etmemiştir. Mahkememizce ticari defterlerini sunmaları için taraflara süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı taraf dosya kapsamında uyuşmazlığa konu ticari defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesinde sunmadığı gibi alınan bilirkişi raporuna karşı da herhangi beyan ve itirazda bulunmamış olup davalı tarafça, davacının alacağını hükümden düşürecek bir belge veya başkaca delil sunulmamıştır.
Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Usulüne uygun denetime elverişlli bilirkişi incelemesinnde davacı ve davalı şirketin uyuşmazlık dönemine ait ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede davacı taraf ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak süresinde yaptırılımış olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla HMK M.222 VE 6102 s. TTK M.64/3 uyarınca ticari defterlerin delil niteliğinin bulunduğu anlaşılmıştır, yapılan mali hesaplamalara göre davacının davalıya 2016 yılında toplam 30.385,12TL bedelli 4 adet fatura düzenlediıği, davalıya 2017 yılında toplam 16.299,00TL bedelli 4 adet fatura düzenlediıği,dosyaya celbedilen … Vergi Dairesi Müdürlüğü BA-BS formlarının incelnğinde taraflar arasında karşılıklı mal alım satımının olduğunun belirlendiği, davacının uyuşmazlık dönemine ait ticari defterlerine göre davacının davalıdan 2017 yılından devreden 43.552,19TL bakiyenin bulunduğu dolayısıyla taraflar arasınnda cari hesap ilişkisinin bulunduğu, taraflar arasında faturaların düzenlendiği ve cari hesap ilişkisinde bir kısım ödemelerin olduğu, davcının dava dilekçesinde faturalar nedeniyle 29.636,41TL alacak talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Ticari defter kayıtlarına göre dava konusu faturalar nedeniyle davacı tarafın davalı taraftan taleple bağlı kalınarak 29.636,41TL alacağının oluştuğu, anlaşılmış olup takip dosyasında %9 yasal faiz talep edildiğinden asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9 yasal faiz işletilerek hesaplanan bu bedeller üzerinden açıklanan nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Kabulü ile …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 29.636,41-TL asıl alacak üzerinden devamına,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9 yasal faiz işletilmesine,
Asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan asıl alacağın %20’si oranında 5.927,28 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 2.024,46 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 506,12 TL harcın mahsubu ile eksik 1.518,34 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nispi 4.445,46 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 1.433,97 TL ( 750,00 TL BK, 127,05 TL müzekkere ve tebliğler, 506,12 TL PH, 44,40 TL BH, 6,40 TL VH olmak üzere ) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/04/2021

Katip …
*e-imzalıdır

Hakim …
*e-imzalıdır