Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/132 E. 2019/285 K. 30.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/132
KARAR NO : 2019/285
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 08/07/2014
KARAR TARİHİ: 30/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, “Müvekkilim … St nin Davalı Bankanın … Şubesinden alacağı kredi için 10.8.2011 tarihinde kredi sözleşmesine kefîl olmuş ve davalı banka şubesi kredi sözleşmesini imzalarken ayrıca müvekkílime 25.000 TL’lik teminat senedi rakam olan kısmını yazılı oiarak imzalatmıştır Davalı banka elindeki 25.000,00.-TL’lik teminat senedini müvekkile hiçbir ihtar ve uyanda bulunmadan 25.000.-TL’nin başına 2 ilave ederek rakamı 225.000.-TL ye yükselterek diğer kısımını da doldurarak, senette oynama yaparak müvekkilimi daha fazla borçlanmış gibi göstermiş, önce bu senede dayalı olarak ihtiyati haciz kararı alrmş sonrada İstanbul …İcra Müdürlüğünün …E dosyasi müvekkilim hakkında icra takibine geçerek müüekkilim hakkında Kambiyo senetlere mahsus ödeme emri düzenlenmiştir Davalı bankanın Teminat senedinin haksız ve yasal mevzuata aykırı olarak icra takibine koymuştur Şöyleki Yasal olarak davau banka öncelikle bu senede konu borç kaynağınım belirtmesi gerekmektedir bu yükümlülüğünü yerine getirmeden teminat sentleri nakte çevrilemez ayrıca müvekkilim Kredi sözieşmesine ve teminat senedine kefil otarak imza atar iken eşi …’tan izin alınmadığından bu kefaleti geçersiz bulunmaktadır. Yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenlerle davalı banka yasal mevzuata aykın olarak teminat senedini İcra Takibine koyduğundan öncelikte bu senetteki ve kredi sözleşmesindeki müvekkilimin kefaletinin geçersizliğinin tespitine ayrıca teminat senedi kadar kredi verilmemiş olduğundan Keşideci… Şti.nin müvekkilimin kefil olduğu kredi sözleşmesindeki miktar kadar davahya kredi borcunun bulunmadığı bu sebeple kefil olarak müvekkilimin de İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E dosyasındaki teminat senedindeki borç kadar borcunun bulunmadığının tespiti ile takibin iptalinne , davalı kötü niyetle hakkımızda icra takibi yaptığından % 20 aşağı olmamak üzere İcra Tazminatrna mahkum edilmesine, İcra Dosyasına para yatıncıya kadar davanın menfi tespit davası olarak, para yattıktan sonra da paranın tarafımıza geri ödenmesi için davanın istirdat davası olarak görülmesine karar verilmesini” talep ve dava edilmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde, “dava dışı…Şti. ile müvekkilimiz bankanın İstanbul …Şubesi arasında, 14.06.2011 tanzim tarihli 25.000.-TL bedelli ve 10.08.2011 tarihli, 250,000,00.-TL bedelli 2 adet genel kredi sözleşmesi imzalanmış, davacı da “Müşterek Borçlu Müteselsil Kefil” sıfatı ile imza atmıştır. Aynca davacı taraf dava konusu olan bonoyu da… sıfatı ile imzalamıştır. Bilahare, müvekkil banka tarafindan kredi sözleşmesinden kaynaklanan yetkiye dayanılarak kredi Kat edilmiş ye davacının da aralarında bulunduğu borçlu ve kefıllere, Üsküdar 3.Noterliğinden 25.03 2014 tarihinde 23317 yevmiye nolu kat ihtarnamesi keşide edilmiş ve kredi kat edilerek kredi borcunun ödenmesi talebinde bulunulmuş, borcunun ödenmemiş olması sebebiyle davacının da aralarında yer aldığı borçlular hakkında İtstanbul …İcra Müdürlüğü’nün… E sayılı dosyası üzerinden takibe başlanılmıştır. Her ne kadar davacı tarafça, 25.000 TL’lik teminat senedi imzalandığı ve daha sonra bu rakamın başina “2” eklendiği iddia edilmiş olsa da, bu iddianın tarafimızca kabulü mümkün değildir. Yapılacak olan grafolojik inceleme neticesinde senette tahrifat olmadığı sübuta erecektir. Müvekkil bankaya açıkça suç isnadı içeren bu beyan sebebi ile de davacı taraf hakkında suç duyurusunda bulunulacaktır. Dava dilekçesinde; senedin teminat senedi olduğu, bu senede konu borcun kaynağının behrtilmesi gerektiği, bu yükümlülük yerine getirilmeden teminat senetlerin nakde çevrilemeyeceği söylenmiş ise de takibe konu senet teminat senedi olmayıp, müvekkil banka tarafından kullandırılan kredinin geri ödenmesi maksadıyla tanzim edilmiş, kambiyo senedi vasfıni haiz bir bonodur. Bir senedin teminat senedi niteliğinde olduğunun kabul edilebilmesi için senet üzerinde açıkça “bedeli teminattır/teminat için ahzolunmuştur” şeklinde açıklamanın yer alması ve hangi ilişkinin teminatı olarak verildiğinin de açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Takibe konu edilen senet incelendiğinde senet üzerinde “bedeli teminattır ya da teminat için ahzolunmuştur” şeklinde bir açıklama yer almadığı gibi müvekkil banka ve dava dışı … Şti, arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesinde de takibe konu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin bir açıklama (atıf) bulunmamaktadır.Davacı vekili müvekkilinin kredi sözleşmesi ve senedi imzalarken dava dışı eş…’ tan izin alınmasi gerektiğini, böyle bir izin olmadığından kefaletin geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. Davacı tarafın bu konudaki itirazının 2 sebepten ötürü reddedilmesi gerekmektedir, öncelikle bono üzerindeki davacı imzasınrn kefalet olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Yargıtay’ın müstakar içtihatlarında da belirtildiği üzere, bono üzerine “kefil” ibaresi konsa dai bu, aval olarak nitelendirilmekte ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu kılınmaktadır. TTK’nun 636. Maddesi hükmü gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur. Bu açıklamalar doğrultusunda TTK’da özel hükümler olması nedeniyle kambiyo senetlerinde Türk Borçlar Kanunu’ nun 584 ve 603. maddelerinin uygulama alanı bulunmamaktadır. İkinci olarak senet üzerindeki davacı imzasının kefaleti ifade ettiği kabul edilse bile senedin tanzim tarihi itibariyle 8l8 sayılı Eski BK yürürlüktedir Eski BK qereğince, eş muvafakati kefaletin geçerlilik şartı değildir. BK’nun eş muvafakatına ilişkin hükmünün geçmişe etkili olarak uygulanması mümkün değildir. Yukarıda arz ve izah edilen sebepler ile sayın mahkemenizce re’sen gözetilecek sebeplerden ötürü takip, yasaya ve usule uygun olduğundan haksız vs mesnetsiz davanın REDDİNE, Davacı borçlu aleyhine %20 den az olmamak kaydı ile İcra inkar tazminatına hükmedilmesine” karar verimesi talep edilmiştir.
Mahkememizce yapılan değerlendirmede;Dava, davalı tarafından dava dışı … Şti. Ne kullandırılan kredi sözleşmesi nedeniyle davacıdan alınan senette tahrifat yapıldığı, tahrifat olmasa bile eş rızası olmadan alınan kefaletin geçerli olmadığı gibi teminat niteliğindeki sebedin de icra takibine konu edilemeyeceği gerekçesi ile borçlu olmdığının tespitine ilişkin menfi tespit davasıdır. Uyuşmazlık da bundan ibarettir Öncelikle davaya konu senette tahrifat yapılıp yapılmadığı hususunda İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi-Adli Belge İnceleme şubesinden görüş sorulmuş, ilgili kurumun raporunda yapılan inceleme sonunda “İnceleme konusu senedin miktar belirtir kısımlarında iddia doğrultusunda tahrifat yapıldığını gösterir bulgu saptanamadığı” tespit edilmiştir. Böylece senette tahrifat yapılmadığı, davacının iddialarının doğru olmadığı anlaşılmıştır. Davacının davaya konu senedin teminat senedi olduğu ve kefaletin geçersiz olduğu iddialarına gelince; Davalı tarafın da cevap dilekçesinde işaret ettiği üzere Bir senedin teminat senedi niteliğinde olduğunun kabul edilebilmesi için senet üzerinde açıkça “bedeli teminattır/teminat için ahzolunmuştur” şeklinde açıklamanın yer alması ve hangi ilişkinin teminatı olarak verildiğinin de açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Takibe konu edilen senet incelendiğinde senet üzerinde böyle bir ibarenin bulunmadığı gibi genel kredi sözleşmesinde de takibe konu senedin teminat senedi olduğuna ilişkin bir açıklama (atıf) bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının bu yöndeki iddiası kabul edilebilir değildir. Yine davacı vekili müvekkilinin kredi sözleşmesi ve senedi imzalarken dava dışı eş …’ tan izin alınmasi gerektiğini, böyle bir izin olmadığından kefaletin geçersiz olduğunu ileri sürmüş ise de öncelikle bono üzerindeki davacı imzasının kefalet olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere, bono üzerine “kefil” ibaresi konsa dahi bu aval olarak nitelendirilmekte ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu kılınmaktadır. TTK’nun 636. Maddesi hükmü gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur. Bu açıklamalar doğrultusunda TTK’da özel hükümler olması nedeniyle kambiyo senetlerinde Türk Borçlar Kanunu’nun 584 ve 603. maddelerinin uygulama olanağı bulunmadığı gibi, senet üzerindeki davacı imzasının atıldığı tarih itibariyle 8l8 sayılı Eski Borçlar Kanunu yürürlüktedir Eski Borçlar Kanunu gereğince, eş muvafakati kefaletin geçerliliği için şart değildir. Borçlar Kanunu’nun eş muvafakatına ilişkin hükmünün geçmişe etkili olarak uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle davanın reddine, davacının davasında kötü niyetli olduğu kabul ve takdir edildiğinden davacı borçlu aleyhine dava değeri üzerinden %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, karar verilmiş karar davacı vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/12169 Esas – 2017/1231 Karar sayılı 16/02/2017 tarihli bozma ilamına göre ” (1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. (2) İİK. m. 72,IV,c.2-4 uyarınca menfi tespit davasının reddine karar veren mahkeme, borçluyu, alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmasından doğan zararı için bir tazminata mahkum eder. Menfi tespit davasının reddine karar veren mahkemenin, borçluyu tazminata mahkum edebilmesi için, alacaklının borçluya karşı bir icra takibi yapmış olması ve borçlunun bu icra takibinin durdurulması veya icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı almış ve bu ihtiyati tedbir kararının uygulanmış (infaz edilmiş) olması gerekmektedir. Menfi tespit davasına bakan mahkeme icra takibinin durdurulması veya icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı vermemişse, mücerret menfi tespit davasının alacaklının alacağını almasını geciktirdiğinden söz edilemeyeceğinden, menfi tespit davasının reddine karar veren mahkeme, borçluyu tazminata mahkum edemez (KURU, Baki; İcra ve İflas Hukuk El Kitabı, İkinci Baskı, Ankara 2013, s. 376-377). Mahkemece açıklanan bu hususlar değerlendirilmeden yazılı şekilde davalı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuş, yeni esas alarak yargılamaya devam edilmiştir.
Yargılamanın devamı aşamasında; davacı vekili 25/04/2019 tarihli dilekçesiyle taraflar arasında sulh olduklarını, davalıdan yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını beyan etmiş, taraflar arasında sulh olduklarından hüküm kurulmasına yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Taraflar arasında sulh olduklarından HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,
2-Karar harcı 44,40 TL nin peşin alınan 3.782,70 TL’den düşümü ile kalan 3.738,30. TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflar karşılıklı olarak masraf ve vekalet ücreti talep etmediklerinden bu konuda karar vermeye yer olmadığına,
5-Dosyada kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve ilgili tarafa iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı diğer tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …