Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/131 E. 2019/293 K. 07.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/131 Esas
KARAR NO : 2019/293
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 27/04/2015
KARAR TARİHİ: 07/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA;
Müvekkil … otomobil yedek parça işi yapmaktadırlar. Zaman zaman da uygun araç bulduğunda ikinci el araç alımı satımı yapmaktadır. İkinci el otomobil alım satımını bazen de dava dışı… adlı şahısla birlikte yapmışlardır. … arkadaşı olarak tanıttığı davalıyla … plakalı aracın alım satımı yapabileceklerini ve bu aracı alması halinde hemen iyi bir karla satabileceğini, alıcısının da hazır olduğunu söyleyerek müvekkil …’yı ikna etmişlerdir. Bu araca ait fotoğrafları da müvekkilin cep telefonuna göndermiştir. Otomobili beğenen müvekkil de bu araca karşılık 130.000.00.TL. bedelli, 18.04.2015 tanzim tarihli 01.05.2015 vadeli malen kaydı içeren bonoyu düzenlemiş ve diğer müvekkil …’yı da kefil olarak imzalatarak davalıya vermiştir. Ancak otomobilin trafik devri bugüne kadar yapılmadığı gibi hem davalı ile hem de dava dışı …’la uzlaşmak mümkün olmamıştır. Müvekkil şimdi icra tehditi altındadır. Bu nedenle dava konusu bono hakkında ihtiyati haciz ve icra takibine konulmaması için İİK 72/2 göre tedbir kararı verilmesini talep etmekteyiz. Bononun vadesinin çok yakın olması sebebiyle öncelikle bu davanın açılması zorunluluğu doğduğundan ilgililer hakkında bedelsiz senedi tahsil etmek suçundan Savcılığa şikayetimiz ise ileri tarihlerde yapılacaktır.Davalı icra takibinde haksız vc kötüniyetlidir Bu nedenle kötüniyet tazminatı da talep etmekteyiz. Öncelikle bononu hakkında ihtiyati haciz talebinde ve icra takip talebinde bulunulmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini 130.000,00.-TL, bedelli, 18.04.2015 tanzim tarihli 01.05.2015 vadeli bono ile ilgiü olarak davalıya borçlu olmağımızın tespitine,%20 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Mahkemeniz görevsizdir. Şöyle ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde, hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde, ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asi ive ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Somut davamız; tacir olmayan müvekkil aleyhine açılmıştır.Dava mutlak ticari davalardan değildir. Davalı müvekkil TTK’rmn 12. Maddesi gereğince gerçek kişi tacir olmadığından TTK nun 4. Maddesi gereğince davaya bakmakta görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Müvekkil, davava konu bono karşılığı olarak …’va borç olarak 130.000 TL değerinde ALTIN vermiş karşılığında davaya konu malen kayıtlı bonovu almıştır. Söz konusu bonova diğer davacı …’da kefil olmuştur. Müvekkil, davacılardan alacaklıdır. Bu sebeple İstanbul Anadolu …İcra müdürlüğü… E. sayılı dosyasından davacılara icra takibi başlatılmıştır. Davacıların dava dilekçelerinde bahsetmiş oldukları iddialar tamamen asılsız gerçek dışı ve sırf borcu ödememek için kurgulanmış iddialardır.Bu sebeple davanın reddi gerekmektedir. Davacıların dilekçesinde bahsetmiş olduğu olaylar ve iddialar ile müvekkilin hiçbir alakası ve ilgisi bulunmamaktadır.Müvekkil ile davacılar arasında böyle bir araç alım-satım ilişkisi hiçbir zaman olmamıştır.Davacıların dilekçesinde bahsettikleri araç alım-satımının müvekkile hiçbir ilgisi yoktur.Kaldı ki; davacıların sunmuş oldukları delillerin ve yazışmalarında müvekkil ile hiçbir ilgisi yoktur. Davalılar 3.kişilerle olan yazışmaları davaya sunmuşlardır. Bu sebeple davacılann dilekçelerinde belirttikleri tüm hususlar gerçek dışı olup tamamen kötüniyetlidirler. Davacılar, borçtan kurtulmak amacıyla tarafların arkadaşlıkları üzerinden bir senaryo kurmaya çalışmaktadırlar.Bu sebeple davanın reddi gerekmektedir. Yukarıda açıkladığımız tüm bu sebeplerden dolayı haksız ve hukuka aykın olarak ikame edilen huzurdaki davanın reddi gerekmektedir.Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle; Davacı tarafından görevsiz mahkemede ikame edilen iş bu davanın usulden reddine, görevsizliğine karar verilmesine, Davacı tarafından haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak açılan iş bu davanın esastan reddine, % 20 icra-inkar tazminatın davacılardan tahsiline, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER & DEĞERLENDİRME VE KABUL:
Dava, dava konusu senedin araç alım-satımı karşılığında verildiği halde aracın teslim edilmediği gibi icra takibine konu edilme tehlikesi bulunduğundan borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasıdır.Davalı taraf her ne kadar mahkememizin görevli olmadığını ileri sürmekte ise de davacının iddialarına göre davaya konu iş ticari bir ilişkidir ve kambiyo senedine dayanmaktadır. Bu nedenle mahkememiz kendini görevli kabul etmiştir.Davacı davaya konu malen kaydı bulunan senedi araç alımı için verdiğini ancak aracın teslim edilmediği gibi senedin de iade edilmediğini iddia etmekte, davalı ise davacıya 130.000,00.-TL değerinde altın verdiğini, karşılığında da davaya konu senedi aldığını söylemektedir.Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa yani davacıya aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta’lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta’lili denmektedir. Bu anlamda ta’lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Açıklanan nedenlerle davacının ileri sürdüğü vakıa davalı tarafından ta’lil edilmiştir. Artık ispat yükü yer değiştirmiştir. Davalı davacıya altın verdiğini ispat etmekle yükümlüdür. Dosyaya sunulan belgelerden, mal beyanlarından memur maaşı ile geçinen davalının bu kadar altını biriktirmesi mümkün görülmemiştir. Mal beyanındaki hareketler senedin verildiği tarihte yoğunlaşmaktadır. Kaldı ki bir insanın günümüzde 130.000.-TL değerindeki altını evinde saklıyor oluşu hayatın olağan akışına ve günlük yaşam tecrübelerine aykırıdır. Özellikle devlet memurlarının bu kadar altını evde saklamış olması mantıklı ve kabul edilebilir değildir. Banka kasalarında saklanması da ayrı bir külfettir. Günümüzde pek çok insan yatırımını altın olarak saklamak istediğinde buna ilişkin istediği gibi fonlar alabilmektedir. Bu nedenle davalının ileri sürdüğü iddiaları kabul etmek için sunulan deliller yeterli bulunmamış, beyanı kabul edilmemiştir. Son olarak davalıya yemin deliline dayanabileceği hatırlatılmış davalı yemin teklifinde bulunmamıştır. Davalı kötüniyetli bulunmuştur. Davacıları araç satışı için ikna ederek arabanın tescilini vermeden senet almışlar daha sonra da arabayı teslim etmedikleri gibi altın verdiklerini söylemişler, bu savunmalarını da ispatlayamamışlardır. Bir memurun bir ticaret erbabına altın vermek ve karşılığında senet alma iddiası çok yadırganmıştır. Bir memurun maaşından zar zor arttırabildiği birikimini hiç bir karşılık olmadan TL bazında bir kimseye borç vermesi mantıklı değildir. Karşılığında faiz alınmış ise durum daha da vahimdir. Bu nedenle davalı taraf kötüniyetli kabul edilmiştir.” şeklinde karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/17238 E – 2017/3418 K sayılı ve 27/04/2017 tarihli ilamıyla ” Dava konusu bonoda “malen” kaydı bulunmaktadır. Davalı, bono karşılığında davacı …’ya altın verdiğini savunduğuna ve altında para olmayıp mal niteliğinde bulunduğuna göre davalının talilinden söz edilemez. Davacılar senedin teminat amacıyla düzenlendiğini iddia etmektedirler. Bu durumda mahkemece ispat külfetinin davacı tarafta olduğu gözetilmeden ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA ” gerekçesi ile mahkememiz kararı bozulmuş, yeni esasa kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; açılan dava menfi tespit davası olup davacı taraf takibe konu bono’nun araç alım-satım ilişkisi sonucu teminat niteliğinde verildiğini aracın teslim edilmemesi nedeniyle bononun bedelsiz kaldığını davalı taraf ise, davacı tarafa altın verdiğini ve bunun karşılığında senedi aldığını iddia etmekte olup Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere senedin üzerinde malen kaydı olup davada ispat külfeti davacı taraftadır. Senedin teminat senedi olduğu, araç alım-satım ilişkisi sonucu verildiği, aracın teslim edilmemesi nedeniyle bedelsiz kaldığı hususları ispatlanamadığından açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 8.880,30-TL maktu karar harcının peşin alınan 2.220,08-TL harçtan mahsubu ile artan 6.660,22-TL harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 13.150,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
Hakim