Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/119 E. 2021/148 K. 22.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/119
KARAR NO:2021/148

DAVA:ALACAK
DAVA TARİHİ:31/12/2013
KARAR TARİHİ:22/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACININ TALEBİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş. davalıdan olan kredi alacaklarının banka ile müvekkil şirket arasında imzalanmış olan temlik sözleşmesine istinaden müvekkile devredildiğini, davalı faktöring sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine …. İcra Dairesinin … sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi açıldığını, davalı kefilin itirazı üzerine takibin durduğunu, keşide edilen ihtarname ile alacağın muaccel hale dönüştürüldüğünü, davalı ihtarname ile istenilen alacağa itiraz etmediği için alacağın kesinleştiğini, istenilen reeskont faizinin sözleşmeden kaynaklandığını, 18.175,00 TL alacağın 8.000,00 TL’lik kısmına işleyecek % 27 reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALININ TALEBİ:
Davalı asil cevap dilekçesinde özetle; Borçlu …. Şti.’deki hissesini devrettiğini belirterek, borçtan şirketin yeni sahiplerinin sorumlu olduğunu belirtmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ:
Dava 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 386 ve devamı maddelerine göre tüketim ödüncü sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflarca davaya ilişkin tüm delilleri belge ve dayanakları ile birlikte dosyaya sunulmuştur.
Mahkememize verilen ara kararı gereğince dosya bilirkişiye tevdi edilmiş olup dosyaya ibraz edilen kök ve ek bilirkişi raporunda; Davacı faktöring şirketi ile dava dışı kredi lehtarı/borçlusu (… Inş, Tic. Ltd. Şti) arasında Faktöring Sözleşmesi akdedildiği, davalı kefilinde işbu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, kullandırılan kredilere (vadeli işlem/satış bedelinin iskontosu/iştirası/ön ödemesi) ait delil mahiyetindeki bilgi ve belgeler dosyada mevcut olduğundan, davacı şirketin davalı/kefil hakkında dava hakkının bulunduğu kanaati edinildiği, Davalı/Kefilin Sorumluluğu: Davalı kefilin, sözleşmede gösterilen kefalet limitinin 1.000.000.-TL olduğu, ibraz tarihi itibariyle tespit edilen asıl borç toplamının 8.000.-TL (talep gibi) olduğu, dolayısıyla davalı borçlu kefilin hesaplanan borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları (TBK 589 m. mülga B.K490.m), Davalı Kefilin Sorumlu Olduğu Borç Miktarının; Davacı faktöring şirketinin ya da temlik alacaklısı şirketin dava tarihi itibariyle alacakları; Asıl alacak 8.000.- Işlemiş faiz : 5.331.44 toplam alacak: 13.331,44 TL olduğu, belirtilen dava tarihi itibariyle hesaplanan 13.331,44 TL Borçtan Davalı/Kefilin Sorumlu olduğu kanısına varıldığı, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde; dava tarihinden itibaren 8,000.-TL’sı asıl alacak tutarı (Tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla) yıllık %10,25 ve değişen oranlarda işleyecek reeskont faiziyle (Talep gibi) birlikte davalıdan istenilebileceği, davacı şirketin, teminata alınan 8.000.-TL’lık çekten dolayı ayrıca …. İcra Md. … E. sayılı dosyası ile “kambiyo senetlerine özgü ” takip yoluyla icra takibi açmış olduğu, yine …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi açılmış olduğu nazara alınarak, huzurda görülmekte olan dava ile bahse konu icra takipleri arasında illiyet bağı bulunması nedeniyle tahsilde tekerrüre meydan verilmemesi gerektiği belirtilmiştir.
Dava davacının alacak talebine ilişkindir. Dosyada toplanan tüm deliller talep, cevap, bilirkişi raporu ve Mahkememizin kabulüne göre; Davacı faktoring şirketi ile dava dışı …. Ltd. Şti. arasında 10.02.2009 tarih … sayılı/no.lu 1,000,000,-TL’lık Faktoring Sözleşmesi imzalanmış olduğu, sözleşmeyi davalının müşterek borçlu, müteselsil kefil olarak imzalamış olduğu, 1.000.000.- TL kefalet limitinin sözleşmede yer aldığı, davalının kefalet sözleşmesinin TBK’nun 583 ( eBK’nun 484 ve 485.) Maddeleri gereğince yasal unsurları taşımakla geçerli bir kefalet sözleşmesi niteliğinde olduğu, Faktoring sözleşmesine göre Sözleşmenin VIII/4. maddesinde “Müşteri, kefiller ve banka arasında çıkacak her türlü anlaşmazlıklarda, Faktörün defler, kayıtlarının HUMK 287. mad. gereği münhasır delil olacağını ve bunlara karşı her türlü itiraz hakkından peşinen feragat edildiğini kabul ve beyan ederler.” hükmünün yer aldığı, hükmün delil sözleşmesi niteliğinde olduğu, davalının borcu olmadığına ilişkin dosyaya herhangi bir belge sunmamış olduğu, davacı Faktoring şirketince 06.04.2009 tarih, … nolu 9.400 TL faturanın temlik alındığı, buna karşılık faturaya dayalı alacak nedeniyle 8.000 TL bedelli çekin tahsile konulduğu, dava dışı Faktoring sözleşmesinin tarafı … Şti.’ne faktoring işlemi bedeli olarak 7.180 TL ön finansman iştirağ bedelinin dava dışı şirketin … nolu hesabına gönderildiği, faktoring şirketinin faturaya dayalı alacağı temlik almasının yasaya uygun olduğu, temlik alınan çekin karşılıksız çıkması nedeniyle davacı faktoring şirketince tahsil edilemediği, …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası üzerinden çekin takibe konulduğu ancak takip dosyasında inceleme tarihi itibariyle tahsilatın bulunmadığının bilirkişi tarafından belirlendiği, sonuç olarak temlik alınan tahsil edilemeyen 8.000 TL alacağın davacının cari hesap alacağında göründüğünün bilirkişi tarafından tespit edildiği, davalının beyanında … şirketindeki hisselerinin 03.06.2013 tarihinde 3. Kişi …’e devrettiğini beyan etmiş ise de faktoring sözleşmesindeki şahsi kefaletin hisse devri ile sonra ermeyeceği bu konuda sözleşmede de herhangi bir hüküm bulunmadığı ayrıca davalı tarafça kefaletten çekilindiğine dair herhangi bir ihbar ve ihtarda da bulunulmadığı kefalet sözleşmesinin devam etmekte olduğu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporuna göre temlik alınan çek nedeniyle 8.000 TL asıl alacak, 5.331,44 TL dava tarihine kadar işlemiş faiz alacağı olmak üzere davacının davalıdan 13.331,44 TL alacağının bulunduğu, buna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin gerektiği anlaşılarak davanın kısmen kabulüne yönelik olarak hüküm kurulmuştur.
YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİNİN BOZMA KARARI:
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, “Davalı tahkikat sırasında verdiği bilirkişi raporuna itiraz beyanında davacının alacağı temlik aldığı faktoring şirketi ile dava dışı faktoring müşterisi arasında imzalanan faktoring sözleşmesinde kendisine kefil sıfatıyla atılan imzaya itiraz etmiştir. Davacının öncelikle davalı tarafından kabul edilemeyen imzanın davalı eli ürünü olduğunu ispatlaması gerekir. Mahkemece bu husus tahkik edilmeden hesap bilirkişisince yapılan hesaba göre davalı aleyhine hüküm kurulması yanlış olmuş mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. Mahkemece yapılması gereken iş faktoring sözleşmesi aslının ibrazını sağlayıp bu sözleşmede davalıya atfen kefil sıfatıyla bulunan imza davalıya gösterilip imzasını inkar ederse huzurda imza örnekleri alınıp daha sonra taraflarca gösterilecek davalıya ait medar-ı tatbik imza örnekleri de getirtilip ayrıca davalının aynı sözleşmede faktoring müşterisi şirket temsilcisi olarak attığı imzayı da grafolojik bilirkişi incelemesi yaptırmak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.” gerekçesiyle mahkememiz kararı bozulmuş ve yeniden yargılama yapılamak üzere dosya mahkememize gönderilmiştir.
YENİDEN YAPILAN YARGILAMA VE GEREKÇESİ:
Yargıtay 19. HD’nin bozma kararına uyulması yönünde ara karar oluşturulduktan sonra yargılamaya devam edilmiştir. Yargıtay 19. HD’nin bozma kararından önce davalının mahkememize sunmuş olduğu 02.02.2015 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde “Davaya konu olan çeki, o zaman ortağı ve müdürü bulunduğum …. Şti. adına … şubesine kırdırmak üzere vermiştim. Bu işlemle ilgili olarak sadece şirket adına imza verdim. Şahsi olarak borçlu veya kefil ya da müteselsil kefil sıfatıyla herhangi bir imza atmadım. Bu borçtan ilgili şirket sorumludur. Benim hiçbir sorumluluğum bulunmamaktadır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
6100 sayılı HMK m. 208/I’e göre; “Taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge, aleyhine delil olarak kullanılır.” Davalının beyanında Yargıtay 19. HD’nin bozma kararında belirttiği gibi 6100 sayılı HMK m. 208 anlamında bir imza inkârı bulunmamaktadır. Tam tersine davalı …. Şti. adına … şubesine kırdırmak üzere çek verdiğini ve bu işlemle ilgili olarak da sadece şirket adına imza verdiğini belirtmekte dolayısıyla davalı imza attığını kabul etmekte ancak attığı imzanın hukuki niteliğinin şahsi imza, borçlu, kefil ya da müteselsil kefil sıfatıyla herhangi bir imza olmadığını ileri sürmektedir. Dolayısıyla davalının itirazı imza inkârı değil attığı imzanın hukuki niteliği üzerinedir.
Davaya konu kredi sözleşmesi de incelendiğinde borçlunun davacının çeki kırdırmak için adına imza attığını söylediği …. Şti.’dir. Sözleşme örneği incelendiğinde davalının sözleşmeyi kefil olarak imzaladığı da görülmektedir.
Dava dosyasının incelenmesi esnasında davaya konu sözleşme aslının dosya içerisinde bulunmadığının anlaşılması üzerine alacağı temlik alan davacı …Ş.’den sözleşme aslı istenilmiştir. Temlik alan davacı …Ş. vekili verdiği 31.05.2019 tarihli dilekçesinde sözleşme aslının kendilerinde olmadığını, temlik eden … A.Ş.’den istenilmesi gerektiğini belirtmiştir. Temlik eden eski davacıdan sözleşme aslı mahkememizce istenilmişse de temlik eden eski davacı … A.Ş. verdiği 27.02.2020 tarihli cevap yazısında sözleşme aslının şirket kayıtlarında olmadığını bildirmiştir.
Mahkememizin 07.05.2019 tarihli duruşmasında davaya konu sözleşmeye davalının imza inkârında bulunduğu dava konusu sözleşme aslı üzerinde imza incelemesi yapılmasının davacının ve davalının iddialarının kanıtlanması için ispatı için zorunlu belge olması ve bu isteğin kanuna uygun olduğunun anlaşılması nedeniyle, dava konusu sözleşme aslının bir örneğinin alacağı devralan davacı şirkette olması gerektiğinden davacının sözleşme aslını mahkememize sunması için 6100 sayılı HMK m. 220/I’e göre iki hafta kesin süre verilmesine, sözleşme aslını mahkememize sunmasına karar verilen davacının kendisine verilen iki haftalık kesin sürede sözleşme aslını mahkememize sunmaması ve aynı sürede delilleriyle birlikte sunmaması hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermesi ya da sözleşme aslının elinde bulunduğunu inkâr etmesi durumunda davacı şirket yetkililerine mahkememizce 6100 sayılı HMK m. 220/II’e göre sözleşme aslının ellerinde olmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilmesine, davacı tarafın kendisine teklif edilen yemini kabul veya icra etmemesi durumunda dosyadaki bilgi ve belgelere göre sözleşme aslı konusunda davalının beyanının kabul edilebileceğinin 6100 sayılı HMK m. 220/III’e göre ihtarına karar verilmiştir.
Alacağı devreden eski davacı … A.Ş. mahkememize verdiği 25.12.2020 tarihli dilekçesinde sözleşmenin kendilerinde olmadığını belirtmiş, 6100 sayılı HMK m. 220/II’ye göre de kabul edilebilir bir mazeret sunmamıştır.
Davalı tarafın isticvabına karar verilerek sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olup olmadığı konusunda beyanda bulunması istenilmiş ancak davalı isticvap davetine uymamıştır. Sözleşme aslı dosya içerisine getirtilemediğinden davalının isticvap edildiği duruşmada sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olup olmadığı konusundaki isticvap davetiyesinin gereğinin yerine getirilmesi de mümkün olamayacağından bu durum isticvabın davalı aleyhine olumsuz usul hukuku sonucu olan davacı iddialarının ikrarı olarak kabul edilmemiştir.
Mahkememizce Yargıtay 19. HD’nin bozma kararına uyulması yönünde karar verilmiş ancak sözleşme aslının bulunamaması nedeniyle Yargıtay 19. HD’nin imza incelemesi yapılması yönündeki bozma kararı gereği imza incelemesi yapılamamıştır.
Davacının davalı aleyhine açtığı davada alacağının varlığını gösteren tek kanıtın alacağı temlik eden eski davacı … A.Ş. ile …. Şti. arasında yapılan kredi sözleşmesi olması ve bu sözleşmenin varlığının da davacı tarafından kanıtlanamaması nedeniyle davanın reddine yönelik olarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 59,30-TL maktu karar harcının peşin alınan 310,40-TL harçtan mahsubu ile artan 251,10-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan toplam 80,00-TL tebliğler ve posta yargılama giderinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
5-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/02/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır