Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/995 E. 2021/426 K. 26.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/995
KARAR NO:2021/426

DAVA: Alacak
DAVA TARİHİ: 30/10/2018
KARAR TARİHİ: 26/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı şirkette 1973-1998 yılları arasında çalıştığını ve 1982-1998 yılları arasında şirket ortağı olarak yer aldığını, bu süreçte 196 hisse senedi numarası ile bastırdığı hamiline yazılı hisse senetlerinden 50.000,00 TL ve 247 hisse senedi numarası ile bastırdığı hisse senetlerinden 1.000,00 TL tutarında aldığını, kar payının dağıtılması öngörülen tarihten itibaren zamanaşımının başladığını ancak çalıştığı süre boyunca kar payı ödemesinin yapılmadığını, hisse senedinin paraya çevrilmesi talebinin kabul görmediğini bu nedenle hisse senetlerini sakladığını ve sakladığı yeri unuttuğunu, hisse senetlerini bir temizlik sırasında bulduğunda yeniden davalı şirket yetkilisine başvurduğunu ve talebinin yine reddedildiğini, hissedarlığın şirket sona ermesine kadar devam ettiğini, zamanaşımıyla sona ermediğini, hisse senetlerinin değerinin tespit edilmesi gerektiğini, dava konusu hisse senetlerinin değerlerinin tespitini ve alacağın doğduğu tarihten itibaren hesaplanacak avans faizi ile davalı şirketten tahsilini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini iddia ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı şirkette şirket ortağı olarak yer almasının, dönemin geçerli mevzuatı gereğince. Anemim Şirket orlak sayısının beş olarak belirlenmesi nedeniyle olduğunu, davacının ve ortak sayısını doldurmak için şirkete ortak kaydedildiğini, ne ortak olurken sermaye koydukl/rını ne de ortaklık sonlandığı zaman hisselerini bedel alarak devrettiklerini, davacının dava konusu hamiline yazılı hisse senetlerini üçüncü bir kişiye devretme iradesinin hiç bir zaman olmadığını, davacının davalı şirkette satış müdürü olarak çalıştığı dönem boyunca satış organizasyonunu başarılı bir biçimde yönettiğini, …’nun … … kablo alımı için…’da, … huzurunda gerçekleştirilen ihalenin kazanılmasından sonra, bizzat … kendisini tebrik ederek, kasadan çıkardığı dava konusu hisse senetlerini, satış primi yerine geçmek üzere davacıya verdiğini, hamiline yazılı hisse senetlerinin müvekkiline bu şekilde geçtiğini, şirket ortaklığı ile bir ilgisi bulunmadığını, ortaklıktan ayrıldıktan sonra da davacı tarafından muhafaza edildiğini, hisse senetlerinin paraya tahvili konusunda muhatabın davalı şirket olması nedeniyle davanın şirkete karşı açıldığını beyan etmiştir.
Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme ve araştırma yapılmış, 01/07/2019 tarihli ara karar ile taraf iddialarının yerindeliği, davacının alacağının varlığının ve miktarının tespiti amacıyla tarafların iddia ve savunma hudutları doğrultusunda, dosya içeriği delil ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
11/11/2019 tarihli raporunda bilirkişi heyeti özetle; Dosyadaki bilgi ve belgeler, ön inceleme duruşmasında belirlenen uyuşmazlık noktalarının çözümü yönünde rapor tanzim edilebilmesi için kanaat oluşturmaya yeterli görülmediğini, bu sebeple öncelikle davacının hamiline yazılı hisse senedinden kaynaklı pay sahipliğini elde edip edemediği hususunun olayın gerçekleştiği tarihteki mülga 6762 sayılı Kanun’un 360. maddesi hükmü çerçevesinde irdelenebilmesi için; davacının hamiline yazılı hisse senetlerini elinde bulundurma nedeni olarak gösterdiği …’nun … … kablo alımı için…’da, … huzurunda gerçekleştirilen ihalenin kazanılmasından sonra, bizzat … beyin kendisini tebrik ederek, kasadan çıkardığı dava konusu hisse senetlerini, satış primi yerine geçmek üzere davacıya verdiği olayın gerçekleşme tarihinin davacıya sorularak tam ve doğru bir şekilde tespit edilmesi gerektiği, ilgili tarih tespit edildikten sonra davalı şirketin o tarihten sonraki hazirun cetvellerinin ilgili ticaret sicil müdürlüğü’nden celbinin gerektiği, davacının hamiline yazılı hisse senetlerini … … ve dava dışı …’in de aynı hisse senetlerini davacıdan edindiğine ve bunun pay defterine işlendiğine iddialar karşısında davacının hamiline yazılı hisse senetlerini Mahkeme kasasına depo ettiği gözetildiğinde, öncelikle pay sahipliğinin ve devrin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için dava konusu konusu hisse senetleri ile beraber davalı şirkete atı pay ve karar defterleri üzerinde inceleme yapabilmek için ilgili döneme ilişkin pay ve karar defterleri ile dava konusu hamiline yazılı hisse senetlerinin devrine dayanak belge, karar örneklerinin aslının celbinin gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Mahkememiz 18/09/2020 tarihli ara kararıyla bilirkişi raporundaki eksikliklerin tamamlanarak raporun tamamlanması için dosyanın bilirkişi heyetine tevdine karar verilmiş, 05/04/2021 tarihli ek raporunda bilirkişi özetle; davacı, davalı şirketten maliki olduğunu iddia ettiği 50.000,- TL itibari değerde payı temsil eden 196 no.lu ve 1.000 TL itibari değerde payı temsil eden 247 no’lu hamiline yazılı paylarda tecessüm eden paylarını satın almasını talep ettiğini, davalı şirket ise, davacının şirketteki görevinin 1998 yılında sona erdiğini, elindeki paylarını yine 1998 yılında …’e devrettiğini ve şirketten bu şekilde bir satın alma talebinde bulunulamayacağını savunduğunu, TTK md. 489 uyarınca “Hamiline yazılı pay senetlerinin devri, şirket ve üçüncü kişiler hakkında, ancak zilyetliğin geçirilmesiyle hüküm ifade ettiğini, bu itibarla, davacının sahibi olduğu ve 196 no.lu ve 247 no’lu hamiline yazılı paylarda tecessüm eden payların devri için, mutlaka söz konusu payları temsil eden anılan pay senetlerinin zilyedliğinin alıcıya geçirilmiş olması gerekip hamiline yazılı payların zilyedi davacı olduğundan, davacının bu payların maliki oldukları kanun gereği farz olunduğunu, davacının tarihsiz Anonim Şirket Hisse Devri ve Satış Sözleşmesi (Davacının dilekçesi EK-4) uyarınca beheri 1.000 TL itibari değerde 300.000 adet payı, dava dışı …’e devrettiği anlaşıldığını, devri pay defterine işlenmiş olup, pay defteri kayıtları dosyaya mübrez olduğunu, Pay defterinden, 300.000 adet payın Davacı tarafından dava dışı …’e devredildiği görüldüğünü, şayet bu paylar, 196 ve 247 no’lu hamiline yazılı pay senetlerinde tecessüm etmiş bulunan paylan da kapsıyorsa, Anonim Şirket Hisse Devri ve Satış Sözleşmesi, söz konusu payların mülkiyetinin devri için yeterli olmadığını, bunun için, 196 ve 247 no’lu hamiline yazılı pay senetlerinin zilyedliğinin de dava dışı …’e geçirilmiş olması gerektiğini, Anonim Şirket Hisse Devri ve Satış Sözleşmesi 196 ve 247 no’lu hamiline yazılı pay senetlerinde tecessüm etmiş bulunan paylan da kapsıyorsa, Davacı bu payları dava dışı …’e devretmiş, ancak Davacı pay senetlerini anılan dava dışı kişiye teslim etmekten imtina etmiş de olabileceğini nitekim davacı bu payları genel bir temizlik esnasında bulduğu iddiasında olduğunu, bu hususun takdiri tümüyle mahkememize ait olduğunu, öte yandan, davacı, davalı şirkette sahibi olduğu “tüm paylan” devrettiğini dosyaya mübrez tarihsiz imzalı istifa beyanında da ortaya koyduğunu, davacı da 1998 yılında ortaklıktaki görevinden istifa ettiğini ikrar ettiğini, buna göre, söz konusu devirlerin yapıldığı tarihten bu yana davacının hiçbir genel kurula katılmamış olması, şirketteki tüm paylarını devrettiğine ilişkin beyanı, Anonim Şirket Hisse Devri ve Satış Sözleşmesi’ne imza koymuş olması ve pay defterindeki kayıtlar karşısında, Davacının tüm paylarını devrettiği, ancak zilyedi bulunduğu 196 ve 247 no’lu hamiline yazılı pay senetlerini teslimden imtina etmiş olabileceği, hatta teslimini unuttuğu ve elinde haksız olarak bulundurduğu hususlarının takdirinin mahkememize ait olduğu, nitekim, ortaklığın pay defterinde de Davacının pay sahibi olarak kendisine ayrılmış defter sayfası kapatıldığını ancak, 196 ve 247 no’lu hamiline yazılı pay senetlerinde tecessüm eden payların Anonim Şirket Hisse Devri ve Satış Sözleşmesi’nde devri öngörülen ve pay defterine de davacı adına kaydedilmiş paylardan farklı hamiline yazılı payiar olduğu ortaya çıkacak olursa, aynı sonuca varılamayacağı da mahkememiz takdirleri kapsamında olduğunu, öte yandan, davacı, elinde bulundurduğu 196 ve 247 no’lu hamiline yazılı pay senetlerinde tecessüm eden payların davalı şirketçe satın alınmasını talep ettiğini, Türk Ticaret Kanunu uyarınca, kendi sermayesini temsil payların anonim ortaklıkça satın alınması şeklinde bir yasal yükümlülük hiçbir şekilde olmadığını, Anonim şirket, kendi paylarını TTK md. 376 vd. hükümlerine umun şekilde iktisap edebileceğini, bunun için anonim ortaklığın genel kurulunca karar verilmesi ve yönetim kurulunca iktisabın gerçekleştirilmesi gerektiğini ancak bu durum tümüyle ortaklığın kendi organlarının kararı olduğunu, yasal olarak, bir pay sahibini talebi ile ortaklığın kendi paylarını iktisap etmesi zorunluluğu doğmayacağını, bu nedenle, davacının paylarının şirketçe satın ahnması yönündeki talebinin hukuken hiçbir dayanağı olmadığı cihetinin değerlendirilmesi tamamen mahkememiz takdirinde olduğunu, davacının kâr payına ilişkin talepleri de yukarıdaki gerekçelerle varit görülmediğini, davacı, 196 ve 247 no’lu hamiline yazılı pay senetlerinde tecessüm eden paylarını 1998 yılında dava dışı …’e devretmiş ise, bu tarihten önce şirkette oluşan, ancak dağıtılmamış tüm kar payı hakları devralan …’e geçtiğini, davacı’nın devir öncesi veya sonrası döneme ilişkin dağıtılmamış kârları talep etmesi -asli takdirin mahkememizde olduğu kaydıyla- mümkün olmadığını, davacı, sadece 1998 yılına kadar dağıtımı kararlaştırılmış ve alacak hakkı olarak kendi uhdesine geçmiş kâr paylarını davalı şirketten talep edebileceğini ancak, söz konusu pay devrinin 1998 yılında gerçekleştiği nazara alındığında, huzurdaki davanın ikame edildiği tarih itibariyle, alacak hakkına dönüşmüş olsalar dahi söz konusu alacakların zamanaşımına uğradığının değerlendirilmesinin gündeme gelebileceği, hatta “2308 sayılı “Şirketlerin Müruru Zamana Uğrayan Kupon Tahvilat ve Hisse Senedi Bedellerinin Hazineye İntikali Hakkında Kanun” uyarınca bunların T.C. Hazinesine intikal ettiği ve davacının talebinin kabule şayan olmadığının düşünülebileceği ciheti mahkememiz takdirinde olduğu sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Tüm dosya içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Uyuşmazlık, hamiline yazıl hisse senetlerinin bedelinin tespit edilerek tahsili ile ödenmeyen kar paylarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacının Anonim Şirket Hisse Devir ve Satış Sözleşmesi ile 300.000 adet hamiline yazılı hisse senedini dava dışı …’e devrettiği, devir bedeli olan 300.000.000 TL’yi de nakden ve defaten alan davacı taraf bu defa kendi el yazısı ile yazıp imzaladığı “Sahip ve maliki bulunduğum şirketinize ait hisselerimin tamamını devretmiş olduğumdan yönetim kurulu üyeliği görevimden istifa ettiğimi bildirir, istifa dilekçesi ile de davalı şirketteki görevinden ayrıldığı, davacı tarafın istifasının 13.07.1998 tarihli … nolu ve … 15. Noterliğinin 15.07.1998 tarih … sayısı ile tasdikli YK kararı ile kabul edilerek 17.07.1998 tarihinde tescil edilmek suretiyle 22.07.1998 tarihli, 4588 sayılı TTSG’nin 123. Sayfasında ilan edildiği görülmektedir.
Somut uyuşmazlıkta 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun uygulanması gerekmektedir.
Davacının ödenmeyen kâr payları talebi yönünden davalı vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı defini ileri sürmüştür.
TTK gereğince,“hisse senetleri” ve “intifa senetleri” ile ilgili hükümler içermekte ve gerek hisse senetleri gerekse intifa senetleri, şirkete sermaye koyan ortaklara veya kurucu ortaklara verilen senetler olup, senet sahiplerine kâr payı ödemesi yapılabilmektedir.
Şirketlerin hissedarlarının kâr payı veya tahvil sahiplerinin tahvil faizi alacaklarında zamanaşımı süresi hem TTK hem de SPK düzenlemelerinde “kâr payı” hakkının kullanılmasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 146. ve 147. Maddeleri düzenlemeleri ile AYM Kararının yayımına kadar 2308 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca 5 yıllık “hak düşürücü zamanaşımı süresi” esastır. Kâr paylarında ise zamanaşımı, yetkili organ tarafından kârın dağıtılması için öngörülen tarihten itibaren başlar. Örneğin bir anonim şirkette genel kurul tarafından kâr dağıtımı kararı verildikten sonra her hangi bir tarih belirtilmemişse genel kurul tarihinden, eğer kârın dağıtımı için bir tarih belirlenmişse veya tarih belirleme yetkisi yönetim kuruluna bırakılıp yönetim kurulunca bir tarih belirlenmişse bu tarihten itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlar.
Anayasa Mahkemesi 10/04/2019 tarih ve E. 2018/136, K. 2019/21 Nolu Kararı ile “şirketin ortaklarına ödenmesine karar verilen ancak ödeme işlemi yapılmayan kâr paylarının hazineye aktarılmasına ilişkin itirazın Anayasa’ya aykırılığına karar vererek, 12/6/1933 tarih ve 2308 sayılı Kanun’un 1., 2., 3. ve 4. Maddelerini” iptal etmiş olup Karar 20.6.2019 Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Zamanaşımı süresi içerisinde şirketten tahsil edilmemiş kâr payları ile tahvil faizlerinin akıbeti, 12.6.1933 tarihli ve halen de yürürlükte bulunan “Şirketlerin Müruru Zamana Uğrayan Kupon, Tahvilat ve Hisse senedi Bedellerinin Hazineye İntikali Hakkında Kanun” ile düzenlenmişti. Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla hükümde bahsedilen, faiz, kâr ve ikramiye gibi menfaatlerden oluşan alacak haklarının beş senenin sonunda, konusu bedele inkılap eden pay ve tahvil bedelleri olan alacak haklarının ise on senenin sonunda zamanaşımına uğrayacağının belirtildiği, bu ifadenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ve 147. maddelerinin devamı niteliğinde olduğu vurgulanmıştır. Davacının davalı şirketten istifasının 22.07.1998 tarihli, 4588 sayılı TTSG’nin 123. Sayfasında ilan edildiği, buna göre ödenmeyen kar payları yönünden zamanaşımının dolduğu, eksik borcun ifasının talep edilemeyeceği anlaşılmakla bu yöndeki talebin zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Hamile yazılı senetler madde başlığı altında düzenlenmiş olan 415. maddesine göre Hamiline yazılı hisse senetlerinin devri şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade eder .
Davacı taraf, elinde bulundurduğu 196 nolu 50.000TL itibari değerli ve 247 nolu 1.000TL itibari değerli hamiline yazılı pay senedinin davalı şirketçe satın alnımasını ve ödenmeyen kar paylarını tahsilini talep etmektedir. Hamiline yazılı senetlerde zilyetlik hak sahibi olmak açısından yeterli görülmektedir.
Ancak, TTK gereğince kendi sermayesini temsil eden payların anonim ortaklıkça satın alınması zorunluluğu bulunmamaktadır.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 329. maddesi uyarınca anonim şirketlerin kendi paylarını ivaz karşılığı iktisap etmesi veya rehin olarak kabul etmesi yasaktır. Yasağa aykırı olarak yapılan işlemler kesin hükümsüzdür. Bu yasak ile şirketin sermayesinin, şirket alacaklılarının ve ortaklarının korunması amaçlanmış, keza, hakim pay sahibinin borsadaki zararını şirkete yüklemesi, sermayenin iadesi gibi sakıncalar engellenmek istemiştir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 329. maddede bu yasağın istisnaları sınırlayıcı olarak sayılmıştır. Bu istisnalar, şirketin ancak sermaye azaltma kararına dayanarak, iştirak taahhüdü haricinde şirket alacaklarının ödenmesi amacıyla, malvarlığı veya işletmenin küllen devralınması yoluyla, yasak konusu işlemlerin şirketin iştigal konusu olması halinde, yönetim kurulu üyeleri, müdürler ve memurların yükümlülüklerine karşı paylarını rehin olarak yatırması ya da iktisabın ivazsız olması hallerinde kendi paylarını devralabilmesidir. Bu istisnalardan biri kapsamında iktisap edilen paylar genel kurulda temsil edilmez .
11/11/2019 tarihli kök raporda, hisse senetlerinin değerinin tespiti için öncelikle davacının hamiline yazılı hisse senedinden kaynaklı pay sahipliğini elde edip edemediği hususunun irdelenebilmesi için; davacının hamiline yazılı hisse senetlerini elinde bulundurma nedeni olarak gösterdiği …’nun … … kablo alımı için…’da, … huzurunda gerçekleştirilen ihalenin kazanılmasından sonra, bizzat … beyin kendisini tebrik ederek, kasadan çıkardığı dava konusu hisse senetlerini, satış primi yerine geçmek üzere davacıya verdiği olayın gerçekleşme tarihinin davacıya sorularak tam ve doğru bir şekilde tespit edilmesi gerektiği, ilgili tarih tespit edildikten sonra davalı şirketin o tarihten sonraki hazirun cetvellerinin ilgili ticaret sicil müdürlüğü’nden celbinin gerektiği, tespit edilmiş olup , buna göre davacı vekilince
tarih konusunda net bilgilerin dosyaya sunulmadığı, davacı asilin bu konuda mahkememizce isticvap edildiği, Davacı asil …; “ben hisse senetlerini 1990 yılında … … … Merkezinin ihalesini aldım, bundan dolayı şirket sahibi bana hisse senedi vermiştir, başka dükkanım vardır, temizlik sırasında unuttuğum bu hisse senetlerini buldum, ben 72 yaşındayım, yıl olarak …’nın …’e asker çıkarıdığı zamanı net olarak hatırlıyorum ancak temmuz ya da eylül ayı diyemem, 1990 yılını net olarak hatırlıyorum, şirket sahibine güvendiğim için şirket hisseleri şirket sahibi …’nda bulunmaktaydı, şirketten çıkarken de %1’lik hakkımı almadım”, şeklinde beyanda bulunduğu, … San ve Tic. Aş nin 24/12/2019 tarihli müzekkere cevabında …’da … tesisi bulunmadığı şeklinde verildiği, davacı asilin 1988 yılında davalı şirketten ayrıldığı gözetildiğinde, davacının Medeni Kanun m. 6 gereğince davacının hakkının varlığını dayandırdığı olguları ispatlaması gerekmekte olup davaya konu hamiline yazılı hisse senetlerinin değerinin tespiti için HMK m. 194 gereğince somutlaştırma yükünü yerine getirmediği, ve iddiasını ispat edemediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere davalı şirketin 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 329. maddesi uyarınca kendi paylarını ivaz karşılığı iktisap etmesi yönünde bir karar almadığı,davalının davacının elinde bulundurduğu hamiline yazılı hisse senetlerini almak gibi bir yükümlüğü veya zorunluluğunun bulunmadığı, dolayısıyla hisse senetlerinin değerininin tespiti ve tahsilinin istenemeyeceği anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 59,30 TL harcın, peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubu ile artan 114,48 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, talep halinde teminat bedelinin davalıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Kullanılmayarak artan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/05/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır