Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/908 E. 2021/396 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/908
KARAR NO:2021/396

DAVA:İtirazın İptali
DAVA TARİHİ:05/10/2018
KARAR TARİHİ:28/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı …A.Ş. yeni Unvan … A.Ş. milliyet gazetesinin yayıncısı olduğunu, … gazetesinin Türkiye’nin en yüksek tirajlı gazetesi olup tüm halk kitlesine ulaşmayı başarmış tek gazetesi konumunda olduğunu, davacının yayınlamış olduğu … gazetesinin erişilebilirliği göz önüne alındığında reklam verenler tarafından öncelikle seçilen bir gazete olduğunu, gazeteye verilen ilanların ise hedefine ulaştığını, borçlu firmanın ilanlarını davacının yayıncısı olduğu … gazetesinde yayınlandığını, İlanların bedellerinin tahsili amacıyla ekte verilen faturaları kestiğini ve davalıya kargo vasıtası ile gönderdiğini, faturaların toplam bedelinin 31.505,69 TL olduğunu ve davalı ile davacı firmanın tahsilat takibinin yapılan tüm görüşmeler tüm çabalara ve olumlu yaklaşımlara rağmen ödenmediğini, borçlu aleyhine …. İcra Müdürlüğü … sayılı dosyasından icra takibine geçildiğini, davalı borçlunun haksız kötü niyetli ve zaman kazanmak amacıyla icra takibine yaptığı haksız itirazın iptaline takibin devamına alacağın %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına, dava masraf ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini iddia ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra dosyasında yetki yönünden itiraz edildiğini, yetkili yerin Kayseri olduğunu, mahkememizin de yetkisiz olduğunu, itiraz tarihinin 05/12/2016 olduğunu, iki yıl aradan sonra dava açılmasının mümkün olamayacağını, zaman aşımı itirazında bulunulduğunu, aksi halde davanın esastan reddinin gerektiğini, dava değerine göre müvekkiline karşı düzenlenen fatura bulunmadığını, müvekkilinin borcunun bulunmadığını, davanın reddine ve %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmış, 10/04/2019 tarihli ara kararla talimat yoluyla, tarafların iddia ve savunma hudutları doğrultusunda, dosya içeriği delil ve belgeler ile davalının uyuşmazlık konusu dönem ticari defter ve kayıtları üzerinde davacının alacağının varlığının ve miktarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
08/07/2019 tarihli raporunda bilirkişi özetle; davacı tarafından ibraz edilen 2013 – 2014 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin mevcut olduğu, muhasebe kayıtlarının usulüne uygun olduğu, davacı tarafından davalıya düzenlenen 10 adet faturanın raporun inceleme kısmında tespit edilen 4 adetinin davalı defterlerinde yevmiye kaydımn bulunduğu ve bedellerinin davacıya kasa hesabından nakden ödendiği, diğer 6 adet faturanın davalı defterlerinde kaydının bulunmadığı, davacı tarafından davalı hakkında …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası üzerinden başlatılan alacak takibinden kaynaklı davalı defterlerinde davacı alacağının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Mahkememizce bu kez 13/11/2019 tarihli ara karar ile alınan talimat bilirkişi raporu da birlikte değerlendirilerek, tarafların iddia ve savunma hudutları doğrultusunda, dosya içeriği delil ve belgeler ile davacının uyuşmazlık konusu dönem ticari defter ve kayıtları üzerinde davacının alacağının varlığının ve miktarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
23/06/2020 havale tarihli raporunda bilirkişi özetle; Davalı defterlerinde davacı tarafın birçok faturasının kayıtlarda olmadığı, sadece 4 adet faturanın kayıtlarda olduğu, 4 adet faturanın da nakit olarak ödendiği, davalının davacıya herhangi bir borç bakiyesinin söz konusu olmadığı, davalının, neden davacının faturalarının kayıt altına almadığına dair bir izahatın bilirkişi raporunda yer almadığı, davacı Taraf yasal defterleri tarafımızca incelenmiş olup, açılış ve kapanış tasdiklerinin tam ve zamanında olduğu, e-defter kullanımına geçilen 2015 yılı ve sonrasının e-beratlarınm tam ve zamanında olduğu, davacı lehine delil kuvvetinin tam olduğu, inceleme sonucunda 2013 ve 2014 yıllarında davacının davalıya 19 adet fatura düzenlediği, bu faturaları kayıt altına aldığı, taraflar arsında cari hesap ilişkisinin bulunduğu, 19 adet faturanın toplamının 37.005,69 TL olduğu, davacı defterlerinde 31.505,69 TL davalıdan alacak bakiyesinin bulunduğu, 28.11.2016 tarihindeki icra takibini müteakiben, 30.11.2016 tarihinde 31,505,69 TL alacak bakiyesinin şüpheli alacaklar hesabına virman edildiği, dava tarihi itibariyle davacının davalıdan 31.505,69 TL alacaklı olduğu, davacı defterlerinde bu tutarın yer aldığı sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Alınan bilirkişi raporu usulüne uygun şekilde taraflara tebliğ edilmiş, 16/09/2020 tarihli ara karar ile bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
12/03/2021 tarihli ek raporunda bilirkişi özetle; davalı defterlerinde davacı tarafın birçok faturasının kayıtlarda olmadığı, sadece 4 adet faturanın kayıtlarda olduğu, 4 adet faturanın da nakit olarak ödendiği, davalının davacıya herhangi bir borç bakiyesinin söz konusu olmadığı, 2013 ve 2014 yıllarında davacının davalıya 19 adet fatura düzenlediği, 19 adet faturanın toplamının 37.005,69 TL olduğu, davacı defterlerinde 31.505,69 TL Davalıdan alacak bakiyesinin bulunduğu, 28.11.2016 tarihindeki icra takibini müteakiben, 30.11.2016 tarihinde 31.505,69 TL alacak bakiyesinin şüpheli alacaklar hesabına virman edildiği, davacı tarafın, davalı tarafa kestiği ve kayıtlarına aldığı faturaları BA-BS formlarında tam ve doğru olarak beyan ettiği, davalı taraf defterlerinde ve BA-BS formlarında, davacı tarafın kayıtların yer alan ve davacı tarafça BA-BS formuna konu edilen faturaların yer almadığı, herhangi bir bildirimin söz konusu olmadığı, davacı taraf, davalı tarafa düzenlediği ve BA-BS formalarında bildirime konu ettiği faturaları, davalı tarafa nasıl tebliğ ettiğini, nasıl gönderdiğini ispatlayamadığı, herhangi bir mutabakat metni vs. sunmadığı, fatura içeriği mal ve/veya hizmeti verdiğini başka bir yol ile ispat edemediği sonuç ve kanaatine varıldığını beyan etmiştir.
Dava, İİK’nın 67. maddesine dayalı olup davalı tarafın hakkındaki icra takibine vaki itirazının iptali istemine ilişkindir. …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında, davacı tarafın 31.505,69 TL alacağına yıllık % 19,75 faizi yürütülmek suretiyle tahsili istemi ile ilamsız takip yolu ile icra takibinde bulunulduğu ve fakat davalının borca itirazı sonucu icra takibinin İİK’nın 66. maddesi uyarınca durduğu saptanmıştır. İcra takibine vaki itirazın davacı tarafa tebliği durumu ve dava tarihine göre bu itirazın iptali davasının İİK’nın 67. maddesinde öngörülen ve hak düşürücü nitelikteki 1 yıllık süresi içinde açıldığı da tespit olunmuştur.
Tüm dosya içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, açık hesap ve faturalardan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir.Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi,değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür.Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik … gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2015/1418 E. 2015/8313 K. Sayılı ilamı)
Somut uyuşmazlıkta; 08/07/2019 tarihli talimat mahkemesinca davalı tarafın uyuşmazlık dönemine ait ticari defter ve kayıtlarında davacı tarafından düzenlenen faturaların sadece 4 adetinin davalının ticari defterlerine işlendiği ve bu faturalara ilişkin ödemelerin kayıtlı olduğu,davacı tarafın uyuşmazlık dönemine ait ticari defter ve kayıtların incelenmesi için aldırılan 23/06/2020 tarihi bilirkişi raporunda ve 12/03/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda davacının davacının davalıya 19 adet faturayı düzenleyerek alacak olarak kaydettiği, bunun üzerine Yargılama sırasında mahkemece ilgili Vergi Dairesine yazı yazılarak davacı ve davalı şirketin BA-BS formları getirtildiği, davacının BA-BS kayıtlarının bulunduğu ancak davalının davacının defterlerine kaydettiği faturalara ilişkin BA-BS formlarının olmadığı, her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olması nedeniyle kendi lehlerine HMK 222/5 gereğince delil teşkil edeceği, HMK M.222/3 teki düzenlemeye göre İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekeceğinden tarafların ticari defterlerindeki kayıtların birbiriyle örtüşmediği, davacının davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmayan faturaların tebliğini ispatlayamadığı,davacı vekilinin 02/04/2021 tarihli beyan dilekçesinin ekinde sunduğu delillerin , delillerin toplanması aşaması tamamlandıktan sonra sunulması ve davalının bu delilere muvafakat etmemesi nedeniyle iddianın genişletilmesi yasağına tabi olduğu gözetilerek davacının alacağını kanıtlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 59,30 TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 380,51 TL harçtan mahsubu ile artan 321,21 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunana Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 4.725,85 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayarak artan gider/delil avansının hüküm kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı yanın yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/04/2021

Katip …
*e-imzalıdır

Hakim …
*e-imzalıdır