Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/506 E. 2022/19 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/506
KARAR NO:2022/19

DAVA:MENFİ TESPİT
DAVA TARİHİ:28/05/2018
KARAR TARİHİ:19/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait olan … ve …/ … ünvanlı işyerinde satmak üzere davalı şirketten giyim – pijama ürünleri satın alındığını, müvekkili ile davalı uzunca bir süre bu iş ilişkisini sürdürdüğünü, ancak müvekkilinin ekonomik kriz sebebiyle işyerini kapatmak durumda kaldığını, işyeri kapatan müvekkilinin faturalar karşılığında almış olduğu ürünleri … … Tic. Ltd. Şti. İsimli kargo firmasıyla 6 adet koli şeklinde 29/11/2016 tarihinde iade ettiğini, ürünleri iade edin müvekkilinin davalının elinde bulunan ve müvekkilinin vermiş olduğu 10 adet senedin iadesini talep ettiğini, bu talebe ilişkin … 3. Noterliği’nden ihtarname çekildiğini, müvekkilinin davalıya bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin davalının ticari ilişkisi müvekkilinin işyerini kapatması ile son bulunduğunu, müvekkilinin davalıya takibe konu senetlere karşılık olarak aldığı ürünleri iade ettiğini, müvekkilinin İİK madde 72 gereği borçlu olmadığının tespitini ve müvekkilinin mağduriyetinin önlenmesi için tedbiren … 21. İcra Dairesi’nin …/… esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibinin durdurulmasını, müvekkilinin İİK madde 72 gereğince borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davada alacaklı tarafından kabul edilmeyen fatura içeriğindeki menkulleri eksiksiz teslim ettiği hususundaki ispat külfeti davacı borçluya ait olduğunu, satıma konu malları iade etmesi için davalı borçlunun haklı bir gerekçesi (ayıp ihbarı- malların ayıplı olması vs gibi) bulunmamakta olduğunu, davalı alacaklı yasal süresinde iade faturalarını ve içeriğini (miktar ve bedelleri) kabul etmediğini karşı ihtarname ile itiraz ederek belirtildiğini, davalı alacaklı kendisine teslim edilen mallar için cari hesap borcundan 18.459,07 TL düşmeyi kabul ettiğini, dolayısı ile takip tarihi olan 07.12.2017 tarihi itibari ile kalan alacak bakiyesi 15.266,79 TL olduğu, takip asıl alacak miktarının da 15.000 TL olduğu dikkate alındığında davacı davasında haksız olduğu, yine davalı alacaklı fatura içeriğini kabul etmeyip süresinde itiraz etmiş ve bu faturaları ticari defterlerine de işlemediğini açıkça ihtarname ile belirtmiş olduğu, kargo belgesine dayanarak alacaklıya ne kadar mal iade ettiğini ispatlama külfeti davacı borçluya ait olduğu, cari hesabı oluşturan faturaların düzenlenmiş olması fatura içeriğinin doğru ve haklı olduğu anlamına gelemeyeceğini, faturanın tebliği yanı sıra fatura içeriğinin muhatabına teslim edildiğinin de iddia eden davacı tarafça ispat edilmesi zorunlu olduğu, davacı, takip konusu fatura ve içeriklerinin davalıya Aras Kargo aracılığıyla gönderilip teslim edildiğini ileri sürmüş ise de getirtilen Aras Kargo kayıtlarından cari hesabı oluşturan faturaların teslimine ilişkin olduklarına dair bir kaydın mevcut olmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmış, tarafların yerindeliği, davacının alacağının varlığı ve miktarının belirlenmesi bakımından, 13/02/2019 tarihli ara karar ile dosya kapsamında bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiştir.
24/09/2019 tarihli raporunda bilirkişi; taraflar arasındaki ticari ilişkiye istinaden davalı tarafından davacı adına 2015 yılında 30.720,01 TL.lık, 2016 yılında 23.399,97 TL. olmak üzere toplam 54.119,98 TL tutarında mal satış faturası tanzim edildiği, buna karşılık davacı tarafından davalıya 2015, 2016, 2017 vadeli toplam 39.000,00TL.lık senet verildiği, bu senetlerin davacının cari hesabına alacak olarak kaydedildiği, bilahare bu senetlerden 19.500,00 TL.lık kısmının kayıtlardan iade olarak çıkış yapıldığı, buna göre davalının davacıdan 32.365,64 TL. alacaklı olduğu, bu tutara protestolu senetlerin masrafi olarak 1.360,22 TL. ilave edilmesi ve 19.04.2016 tarihindeki 1.210,00TL.lık EFT’nin düşülmesi sureti ile davalının davacıdan 33.725,86 TL. alacaklı olarak gözüktüğü, ancak davalının ticari defterlerinde davacı tarafından tanzim edilmiş 34.459,48 (1.299,69 4 33.159,79) TL’lik iade faturalarının kayıtlı olmadığı, bu iade faturalarından 33.159,79 TL’lik faturaların davacı tarafından davalıya ihtarname ile gönderildiği, ihtarnamenin 05.12.2016 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafından da bu faturaların 12.12.2016 tarihli ihtamame ile davacıya iade edildiği, dava dosyasında ihtarnamenin tebliğ şerhinin bulunmadığı, davalı tarafından keşide edilen ihtarnamede iade faturaları ile ilgili olarak “Tarafınıza iade gönderilen borca konu ürünlerin geçmiş sezon ürünü olması, serisinin bulunmaması sebebiyle reel değerleri toplam 17.091,74 TL + KDV olacağı, iade edilen ürünlere karşılık olarak 17.091,74 TL + KDV bedelli iade fatura keşide edildiği takdirde bu rakam toplam borçtan düşülecektir.” şeklinde belirtildiği ve davalı tarafından senetlerle ilgili olarak yapılan icra takibinde de davalı nezdinde ki cari hesap bakiyesinden iadeler için kabul edilen tutarın düşülerek davacıdan 15.639,00TL talep edildiği, davacı tarafından da davalı adına tanzim edilmiş iade faturalarından dolayı davalıya borçlu olmadığı belirtilerek senetlerin iadesinin talep edildiği, ancak dava dosyasında mevcut belgeler içerisinde davacı tarafından davalıya iade edilen ürünlerin davalıdan ne zaman alınan hangi ürünler olduğu, sezon ürünü olup olmadığı, serisinin bulunup bulunmadığı hususunda herhangi bir belge olmadığı, yapılan incelemelere göre davalı tarafından davacıya 2016 yılında 23.399,97 TL’lik fatura tanzim edildiği, 2016 yılında tanzim edilen faturalarında en son tanzim tarihinin 23.07.2016 tarihi olduğu, iade faturalarının ise 29.11.2016 tarihinde tanzim edildiği, ve 2016 yılında alınan malların tutarından daha fazla tutarda olduğu, dolayısı ile bir kısmının 2015 yılında alınmış ürünler olabileceği, bu konunun değerlendirilmesi ve iade edilen ürünlerin reel değerlerinin tespitinin uzmanlık alanım dışında olması sebebi ile tarafımca bir değerlendirme yapılamadığından davacının davalıya borçlu olup olmadığı, borçlu ise tutarı ile ilgili olarak değerlendirme ve tespit yapılmasının mümkün olamadığı sonuç ve kanaatini bildirmiştir.
Mahkememizce bu kez 24/06/2020 tarihli ara karar ile raporda belirtilen iade edilen ürünlerin değer tespiti konusunda bilirkişinin heyete eklenerek ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
19/02/2021 tarihli ek raporda bilirkişi heyeti; … … Ltd. Şti. tarafından davacı adına tanzim edilmiş 29.11.2016 tarihli … numaralı fatura ile davacı tarafından davalıya iade edildiği iddia olunan 6 koli emtianın içeriği belli olmadığı, dava dilekçesi ekinde mahkemeye sunulan ve davacının davalı tarafa kesmiş olduğu 23 adet iade faturasının (29.11.2016 tarih Seri:… toplam 33.159,79 TL bedelli) içeriğinin belirsiz olduğu, faturalarda cinsi kısmında sadece bazı üretici firmaların adı ve bazı belirsiz kod numaraları yer aldığı, ürünlerin iç çamaşırı, atlet, çorap, gecelik, pijama gibi cinsi ve hangi sezon ürünü olduğu yazılmamış olduğundan bu faturalara bakarak değer tespiti yapılması mümkün olmadığı, aynı şekilde bir iade faturası kesilirken iade faturasında yer alan her bir ürünün alış faurasının da iade faturasına eklenerek alış fiyatının ispatı yada o firmadan alındığının kanıtı olarak sunulması gerekmekte olduğu, çünkü iade faturası tarihi 29.11.2016 olup 2016 yılında davalıdan yapılan alım tutarı 23.399,97 TL olup iade faturaları toplamı 33,159,79 TL olduğu, bir kısım ürünün 2015 yılında alınan ürün olduğu anlaşıldığı, ürünlerin muhafaza edilip edilmediği konusunda dosya içeriğinde bir bilgi bulunmayıp bu hususta davalı taraftan da bilgi alınamadığını, ürünleri görme şansımız olmadığı gibi dosya içeriğinde ürünlere ait herhangi bir görsel malzeme de olmadığından dava konusu 23 adet iade faturasının içeriği olan bu ürünlerin değer tespiti yapılamadığını sonuç ve kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
14/04/2021 tarihli ara karar ile davacı vekilinin sunmuş olduğu belgelerin değerlendirilerek dava konusu emtia bedelinin tespiti hususunda ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
17/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda; “Davacı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu belgelerin değerlendirilerek dava konusu emtianın bedelinin tespiti hususunda ek rapor aldırılmasına, karar verilerek dava dosyası ve eki belgelerin tarafımıza tevdii edilmesi üzerine dosya muhteviyatı belgeler ve yeni sunulan belgeler üzerinde yapılan tetkikatın sonucunda davacının davalı tarafa kesmiş olduğu 29.11.2016 tarih Seri No: … olan toplam 33.159,79 TL bedelli 23 adet iade faturasının içeriği hakkında bilgi ve görsel bulunamadığı, faturalarda cinsi kısmında sadece bazı üretici firmaların adı ve bazı belirsiz kod numaraları yer aldığı, ürünlerin iç çamaşırı, atlet, çorap, gecelik, pijama gibi cinsi ve hangi sezon ürünü olduğu yazılmamış olduğundan bu tek bir kod numarasına bakılarak (ürünün cinsi belirlense bile) değer tespitinin yapılmasının mümkün olamayacağı, korse denildiğinde bile bunun piyasada çok farklı çeşit ve kalitede olanları çok farklı fiyatlarda satılmakta olduğu, aynı şekilde bir çorap bile piyasada çok farklı fiyatlarda satışa sunulmakta olduğu, 09.02.2021 tarihli ek bilirkişi raporunda belirtildiği üzere bir iade faturası kesilirken iade faturasında yer alan her bir ürünün alış faturasının da iade faturasına eklenerek alış fiyatının ispatı yada o firmadan alındığının kanıtı olarak sunulması gerekmekte olduğu, rapor sonrasında bu şekilde düzenleme yapılarak yeni belge sunulamadığı, sunulan gayri-muntazam evrakların içerisinden yukarıda sözü edilen 23 adet iade faturasında yer alan ürünlerin hangi tarihte, hangi fatura ile alındığının tespiti için gerekli evrakların bulunamadığını, sonuç olarak gayri-muntazam evraklarda, faturada yer alan kod numaralarının yer aldığı alış faturalarının tespit edilemediği, ayrıca ürünleri ait hiç bir görsel kaynak olmaması sebebiyle değer tespiti yapılamadığı, kök raporda ve ek raporda değişiklik olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığını bildirmişlerdir.
Tüm dosya içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacı, takibe konu senetlere karşılık olarak aldığı ürünleri davacıya iade etmiş olduğunu, senetlerden dolayı borçlu olmadığını ileri sürmektedir.
Bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu sebeple bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 691/1).
Bonoda şekil şartları TTK’nın 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı sebebin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu sebeple de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi sebeplerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun sebebini içeriyorsa, sadece bu sebebin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu sebeple bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun sebebi “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nın m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) sebebine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Bonoda yazılı bulunan bedel kaydının hem borçlu hem de alacaklı tarafından talil edilmesi hâlinde ispat yükünün hangi tarafta olduğu hususu da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bonodaki bedel kaydının her iki tarafça talil edilmesi hâlinde ispat yükü borçlu üzerindedir. Diğer bir ifade ile bu durumda ispat yükü yer değiştirmez. HMK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca borçlunun bononun bedelsiz olduğunu ispat etmesi gerekir.
Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Kambiyo senedinden kaynaklanmayan menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir sebeple ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir sebeple sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Somut olaya gelince; Menfi tespit davası senetten kaynaklanmaktadır. Dava konusu bonoda, ihdas sebebi olarak “ malen ” kaydı bulunmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir. Senette bulunan malen kaydı hakkında davacı yan senedi talil etmemiştir. Davaya konu bonoda malen kaydı bulunduğundan, böyle bir bonoda malın teslim alındığının borçlu tarafından kabul edildiği, davalının ihtarname cevabına göre de malların davalı tarafından iade alındığı ortadadır. İade edilen malların değerinin senet bedelleri kadar olduğu iddiasını , iddia eden davacı borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir.
Davacı (alıcı) … – … … / … şahıs firması tarafından davalı (satıcı) … adına … 3.Noterliğinden 29.11.2016 tarihinde 34172 yevmiye numaralı ihtarnamenin keşide edildiği görülmüştürBu İhtarnamede, aynen;“Konu: Faturası listelenen ürünlerin iadesi ve karşılığında tarafınıza vermiş olduğum senetlerin iadesi ihtarıdır.Sahibi bulunduğum … …/… unvanlı işyerimi ekonomikkriz nedeniyle kapatmış bulunuyorum.Kapatmış olduğum işyerinde satmak üzere firmanızdan, Seri A-… (… dahi!) ilaSeri A-… (… dahil) toplam 23 adet fatura karşılığında almış olduğum 33.159,79 TL tutarındaiç giyim-pijama ürünlerini, … Taşımacılık Tic. Ltd.Şti. kargo firması vasıtası ile adresinize 6 adet koli içerisinde 29.11.2016 günü iade ettim. Ancak size olan bakiye borcum 30.725,85 TL’dir.Bu ürün bedellerine karşılık tarafınıza vermiş olduğum 10 adet, borçlusu … alacaklısı Petek Tuhafiye San. ve Tic. Ltd.Şti. olan, bedeli malen kayıtlı senedim halen elinizdedir. Göndermiş otduğum ürünler neticesinde tüm bakiyem kapandığından bu ürünler karşılığı elinizde bulunan işbu 10 adet senedin tarafıma iadesini talep etmem gerekmiştir.Bu nedenlerle işbu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içerisinde bahsi geçensenetlerin tarafıma iadesini, bu senetler nedeniyle tarafınıza hiçbir borcumun kalmadığının ihtarı zorunluolmuştur.” şeklinde belirtildiği görülmüş olup İhtarnamenin muhataba 05.12.2016 tarihinde tebliğ edildiği davalınınaşağıdaki cevabi ihtarındaki beyanından anlaşılmaktadır.
Davalı (satıcı) … tarafından davacı(alıcı) … – … … / … şahıs firması adına ….Noterliğinden 12.12.2016 tarihinde … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamenin keşideedildiği görülmüştür.Bu İhtarnamede, aynen;“Konu: … sıra no.lu 23 adet 33.159, 79 TL bedelli faturalara itirazlarımızın bildirilerek tarafınıza iadesidir.Tarafınızca düzenlenen 29.11.2016 tarihli … sıra no.lu 23 adet fatura 05.12.2016 tarihinde tarafımıza tebliğ edilmiştir.Ancak, tarafımıza göndermiş olduğunuz iade mallar rayiç değerlerinden yüksek rakamlardan hesap edilerek tarafımıza fatura edilmiştir.Şirketimizin, tarafınızdan toplam alacağı 33.036,83 TL’dir.İade faturasına bakıldığında borcun kapanması için kötü niyetli olarak iade faturasıdüzenlendiği açıkça ortadadır. Bu faturaya açıkça itiraz ediyoruz. Kesilen iade faturasının hiçbir geçerliliği olmamakla tarafımıza olan borcunuz devam etmektedir.Tarafınıza iade gönderilen borca konu ürünlerin geçmiş sezon ürünü olması, serisinin bulunmaması sebebiyle reel değerleri toplam 17.091,74 TL * KDV olacaktır.Noter kanalıyla göndermiş olduğunuz 33.159,79 TL bedelli toplam 23 adet faturayı iade ediyoruz. Bu fatura tarafınıza tebliğ olunduktan sonra, iade ettiğiniz ürünlere karşılık olarak 17.091,74 TLKDV bedelli iade fatura keşide edildiği takdirde bu rakam toplam borçtan düşülecektir. Aksi takdirde iade ettiğiniz ürünler de tarafınıza gönderilecektir. Ayrıca satış aşamasında tarafınıza yapılan iskonto ve zararımıza oluşan vade farkı konusundaki tüm dava ve talep haklarımızı saklı tutuyoruz.İade ettiğiniz ürünlere karşılık olarak keşide edip tarafımıza gönderdiğiniz ve tarafımızca iade edilen faturanın tarafınıza tebliğinden itibaren 3 gün içinde 17.091,74 TL * KDV bedelli iade faturası kesilmesini, aksi takdirde iade ettiğiniz ürünleri tarafınıza göndereceğimizi ve toplam borç olan 33.086,83 TL üzerinden hukuki işlemlere başlayacağımıza ihtaren bildiririz.” Şeklinde belirtildiği görülmektedir.
Mahkememizce aldırılan 24.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda, Yapılan incelemelere göre 2015 yılı işletme defterinde; davacının, davalıdan satın aldığı mallara ilişkin olarak tanzim edilmiş toplam 17 adet 30.692,84 TL tutarındaki alım faturasının “İşletme Defterinin Gider bölümüne” İşbu alım faturalarına karşılık tanzim ettiği toplam 2.344,04 TL tutarında 6 adet iade faturasını da “işletme defteri gelir bölümüne” aşağıdaki tabloda arz edilen sayfa ve kayıt numarası ile kaydettiği, (Not— 2015 yılındaki 6 adet iade faturasından ilk 2 adedi davalı kayıtlarında işli olup diğer 4 adedi ise davalı kayıtlarında olmadığı davacının İşietme Defterinde yer alan fatura hareketlerin yer aldığı tabloya göre 2015-2016 yılında davacı tarafından davalıdan 54.092,96 TL.lık alım yapıldığı, buna karşılık davacı tarafından davalı adına toplam 35.503,82 TL.lık iade faturası tanzim edildiği, buna göre davacının borcunun 18.589,14 TL. olduğu, bu tutardan davalı kayıtlarında yer alan 19.04.2016 tarihli 1.210,00 davacının cari hesabına davacı alacağı olarak kaydedilmiş 19.500,00 TL.lık düşülmesi sureti ile davacının davalıya borcunun olmayacağı,ancak davacı tarafından davalı adına tanzim edilmiş iade faturalarından 34.459,69 TL.lık kısmının davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu iade faturalarından33.159,79 TLlık faturaların davacı tarafından davalıya ihtarname ile gönderildiği, ihtarnamenin 05.12.2016 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafından da bu faturaların 12.12.2016tarihli ihtarname ile davacıya iade edildiği davalı tarafından davacıya 2016 yılında 23.399,97 TL’lık fatura tanzim edildiği, 2016 yılında tanzim edilen faturalarında en son tanzim tarihinin23.07.2016 tarihi olduğu, iade faturalarının ise 29.11.2016 tarihinde tanzim edildiği, ve 2016yılında alınan malların tutarından daha fazla tutarda olduğu, dolayısı ile bir kısmının 2015yılında alınmış ürünler olabileceği, bu konunun değerlendirilmesi ve iade edilen ürünlerin reel değerlerinin tespitinin uzmanlık alanım dışında olması sebebi ile tarafımca bir değerlendirme yapılamadığı
Açılan icra takibinde de davalı tarafından davalı nezdindeki cari hesap bakiyesinden bu tutarın düşülerek davacıdan 15.639,00TL. talep edildiği, görülmüştür.
Ancak dava dosyasında mevcut belgeler içerisinde davacı tarafından davalıya iade edilen ürünlerin davalıdan ne zaman alınan hangi ürünler olduğu, sezon ürünü olup olmadığı, serisinin bulunup bulunmadığı hususunda uzman bilirkişi eklenerek ek rapor aldırılmasına karar verilmiştir.
19/02/2021 tarihli 1. Ek raporda ürünlerin görülmemesi nedeniyle dava konusu 23 adet iade faturasının içeriği olan ürünlerin değer tespitinin yapılamadığı bildirilmiştir.16/06/2021 tarihli denetime elverişli bilirkişi raporunda, davacı tarafından sunulan belgelere göre faturalarda yar elen kod numaralarını yer aldığı alış faturalarının tespit edilemediği, ürünlere ait görsel bir belge veya örnek sunulmaması nedeniyle değer tespiti yapılamadığı kök ve 1. Ek rapora değişiklik yapılmasına gerek olmadığı belirtilmiştir.
Somut olayda, davalının davacı hakkında açılan icra takibinde davacının iade ettiği ürünlerin bedeli cari hesap bakiyesinden düşülerek 15.639,00TL. talep edildiği, davacının söz konusu ürünlerin değerinin davalı tarafından belirlenen değerden fazla olduğu ve senetlerin hükümsüz kaldığı iddiasını ispat edemediği anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve ayrıca bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği alacağın likit olmadığı gözetilerek şartları oluşmayan davalının icra inkar tazminatı talebi de reddedilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-İcra İnkar Tazminat talebinin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 80,70-TL maktu karar harcının peşin alınan 298,07-TL harçtan mahsubu ile artan 217,37-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACIYA İADESİNE,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Kullanılmayan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/01/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır