Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/424 E. 2021/159 K. 24.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/424
KARAR NO:2021/159

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:14/05/2018
KARAR TARİHİ:24/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 22/07/2005 tarihinde 150.000,00 TL kredi çektiğini, ihtara rağmen ödenmeyen borç nedeniyle davalı aleyhinde temerrüte düşülen 73.865,05 TL üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının 14/05/2008 tarihinde itirazı neticesinde takibin durduğunu, davalının itiraz dilekçesinde söz konusu kredi borcunu…. İcra Müd.’nün … Esas sayılı dosyasında ödediğini savunduğunu ancak bu dosyanın rehinli menkul malın paya çevrilmesine ilişkin olup borcun kaynağının araç kredisi olduğunu, dava konusu borcun ise genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, davalının itiraz dilekçesinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, işlemlerin devam etmesine karşın yetkili avukatların gözden kaçırması nedeniyle 1 yıllık itirazın iptali davası süresinin zaman aşımına uğradığını ancak takibin diğer borçlu kefil yönünden devam ettiğini, …. İcra Hukuk Mah.’nce verilen …Esas … Karar sayılı kararı ile borçlu kefile yapılan tebligatın usulsüz olduğundan iptaline karar verildiğini, şimdilik 30.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden %60 faiz oranıyla tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının harç muafiyetinin bulunmadığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, alacağın zaman aşımına uğradığını, davacının %60 faiz oranının kanuna aykırı olduğunu, müvekkiline ait hesabın davacı tarafından bloke edildiğini, hesaplarda halen paraların bulunduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce tüm deliller toplanmış, gerekli inceleme ve araştırmalar yapılmış, 20/11/2019 tarihli ara karar ile iddia ve savunma hudutları doğrultusunda, dosya içeriği delil ve belgeler ile davacı banka kayıtları üzerinde taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi ve ekleri çerçevesinde davacının alacağının varlığı ve miktarının belirlenmesi ve davalıların sorumluluklarının tartışılması bakımından bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
06/10/2020 tarihli raporunda bilirkişi heyeti, dava konusu krediye ilişkin kredi açılış tarihinden dava tarihine kadar hesap hareketleri ile bu kredilere uygulanan faiz oranlarının, ödeme planlarının ve ekstrelerin ibrazı halinde görüş bildirilebileceğini bildirmiştir.
Tüm dosya bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Uyuşmazlık, davacı banka nezdinde kullandırılmış olan krediler nedeniyle belirsiz alacak istemine ilişkindir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur.
Kanundaki zamanaşımı süreleri, Borçlar Kanunu’nun 127’nci maddesi (6098 sayılı TBK 148) gereğince tarafların iradeleri ile değiştirilemez.
Sözleşmeden doğan alacaklarda, zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihten başlar. (BK. m. 128). Borçlar Kanunu’nun 101’inci maddesi uyarınca, borcun muaccel olması, ifa zamanının gelmiş olmasını ifade eder. Borcun ifası henüz istenemiyorsa muaccel bir borçtan da söz edilemez.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 128’inci maddesinde zamanaşımının nasıl hesaplanacağı belirtilmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu anda başlayacağı kuralını getirmiştir. Aynı yönde düzenleme 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 151’inci maddesinde yer almaktadır.
Borçlar Kanunun 131’inci maddesi gereğince, asıl alacak zamanaşımına uğradığında faiz ve diğer ek haklar da zamanaşımına, uğrar. Diğer bir deyişle faiz alacağı asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur. Türk Borçlar Kanunu’nun 152’inci maddesi de aynı doğrultudadır.
Borçlar Kanunu’nun 133/2 maddesi (6098 sayılı TBK 154) uyarınca, alacaklının dava açmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak zamanaşımının kesilmesi sadece dava konusu alacak için söz konusudur.
Borçlar Kanunu’nun 133’üncü maddesinde (6098 sayılı TBK 154) zamanaşımını kesen nedenler gösterilmiştir. Bunlardan borçlunun borcunu ikrar etmesi (alacağı tanıması), zamanaşımını kesen nedenlerden biridir. Borcun tanınması, tek yanlı bir irade bildirimi olup; borçlunun, kendi borcunun devam etmekte olduğunu kabul anlamındadır. Borç ikrarının sonuç doğurabilmesi için, eylem yeteneğine ve malları üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan borçlunun veya yetkili kıldığı vekilinin, bu iradeyi alacaklıya yöneltmiş bulunması ve ayrıca zamanaşımı süresinin dolmamış olması gerekir. Gerçekte de borç ikrarı, ancak, işlemekte olan zamanaşımını keser; farklı anlatımla zamanaşımı süresinin tamamlanmasından sonraki borç ikrarının kesme yönünden bir sonuç doğurmayacağından kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Borçlar Kanunu’nun 133/2 maddesi (6098 sayılı TBK 154/2) hükmü uyarınca, dava açılması veya icra takibi yapılması zamanaşımını kesen nedenlerdendir. Yasanın 135’inci maddesi ise, zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir.
Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
Zamanaşımı, dava devam ederken iki tarafın yargılamaya ilişkin her işleminden ve hâkimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden işlemeye başlar ve kesilmeden itibaren yeni bir süre işler.
Somut olayda davacı davasını 14/05/2018 tarihinde açmış olup davalıya karşı icra takibinde başlanması ile zamanaşımı kesilmiş olup davalı taraf takibe 14/05/2008 havale tarihli itiraz dilekçesi ile borca ve ferilerine itiraz etmiş olup 28/05/2008 taihinde…. İcra Müdürlüğü … E sayı lı dosyasında alacaklı vekiline tefhimle takibin durdurulması kararı verildiği, alacaklı vekilinin 16/01/2012 tarihli dilekçesi ile işlemden kaldırılan dosyanın yeniden işleme konulmasını talep ettiği dosya esasanın…. İcra … E olarak yenilerek kaydının yapıldığı, alacaklı vekilinin davalı “dosya borçlusu …’a gönderilen yenileme emri dönmemiş olup gönderildiği tariheki barkod listesi klosöründe gönderildiğine dair bir yazı bulunamamaktadır bu sebeple borçluya tekrar yenileme emri gönderilmesinin talep ederim” şeklinde talepte bulunduğu, İcra müdürlüğünce borçlunun takibe itiraz etmiş olması nedeniyle talebin reddedildiği görülmektedir.
14/05/2008 tarihinde davalının takibe itirazı TBK m.154/1 uyarınca zamanaşımını kesen fillerden biri olarak değerlendirilemez.Keza 16/01/2012 tarihli takibin yenilenmesi talebi de dilekçe de sadece yeniden işleme koyulma talep edildiğinden icrai bir işlem yapılmasına yönelik bir talep içermediğinden zamanaşımını kesici bir etkisi bulunmamaktadır.
Bu yönde emsal nitelikte Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ESAS NO: 2016/24719 KARAR NO: 2017/15441, 12.12.2017 tarihli kararında “Somut olayda takip dosyasında, her ne kadar 07/02/2013 tarihinde icrai işlem yapılması talebi içermeyen yenileme talebinde bulunulmuşsa da bu talebin zamanaşımını kesen işlemlerden olmadığı, 10/03/2010 tarihinde ortaklığın giderilmesi davasının açılması için yetki alınması konusunda icra mahkemesine başvurulması ile zamanaşımının kesildiği, 09/09/2013 tarihinde taşınmaza ilişkin kıymet takdiri yapılması talebinde bulunularak zamanaşımını kesen mahiyette talepte bulunulduğu, bu tarihler arasında ise zamanaşımını kesen bir işlem yapılmadığı anlaşılmıştır.” şeklinde tespit yapılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta davalı taraf usulünee uygun olarak zamanaşımı defisini ileri sürmüş olup 14/05/2008 takibe itiraz tarihi ile 14/05/2018 dava açılış tarihi arasında tam olarak 10 yıllık süre olduğu ve takibe itiraz sonrası herhangi bir işlem gerçekleştirilmediği,yenileme talebinde icrai işlem talebi bulunmadığı dolayısıyla zamanaşımın kesici bir etkisinin bulunmadığı, davacı tarafından zamanaşımını kesici fiilin 01/05/2008 tarihinde takip başlatmakla gerçekleştiği, bu anlamda 10 yıllık sürenin dolduğu (TBK m.146) hususları dikkate alındığında alacağın zamanaşımına uğradığı kanaatine varılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Zaman aşımı nedeniyle davanın reddine,
2-Davacı banka, harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayarak artan gider/delil avansının hüküm kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf Kanun Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/02/2021

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır